Haber: Ali Vefa Yurdal

Ankara’da 15 Temmuz 2020 tarihinde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden 19 yaşındaki bisiklet sporcusu Umut Gündüz için ailesi tarafından başlatılan adalet yürüyüşü devam ediyor.

“UMUT İÇİN ADALET HERKES İÇİN ADALET”

Gündüz Ailesi’nin  “Umut için adalet herkes için adalet” sloganıyla 1 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında başlattıkları adalet yürüyüşünün ilk ayağı Şanlıurfa oldu.  Şanlıurfa’da adalet arayışındaki yurttaşları ve konuya duyarlı STK’lar ile yerel medyaya ziyaretlerde bulunan aile, daha sonra Gaziantep’e gitti.

Kazanın ardından kaçarak çocuklarını ölüme terk eden alkollü sürücünün tutuksuz yargılanmasına tepki gösteren ve hukukun adaletsizliğe dönüştüğünü belirten aile, ülkedeki diğer mağdurların da sesi olabilmek istediğini söyledi. Menderes ve Asuman Gündüz çiftinin 5 yaşındaki kızlarıyla birlikte adalet yürüyüşündeki bir sonraki durağı ise Mersin olacak.

"KAZA DEĞİL, CİNAYET"

Sürücünün alkollü ve olay yerinden kaçmasından dolayı olayı cinayet olarak değerlendiren baba Menderes Gündüz, “15 Temmuz 2020 akşamı kendisi bisiklet sporcusuyla üniversite sınavına girmiş sonuç bekliyordu. Antrenman dönüşü alkollü bir sürücünün arkadan çarpmasının ardından yaralı bırakarak kaçması sonucu hayatını kaybetti. Hastaneye yürüme mesafesindeki bir yerde öldürüldü, biz buna kaza demiyoruz. Oluş şekli ve sonuç şekli itibariyle cinayet diyoruz” diye konuştu.

"FARK EDİLMEMESİ İMKANSIZ"

Lisanslı bisiklet sporcusu olan oğlunun gece fark edilmek için eksiksiz bir donanımla sürüş yaptığının altını çizen baba Gündüz, şunları kaydetti:

“Umut lisanslı bir sporcuydu. Kullanacağı ekipmanın her şeyini bilinçli tam anlamında kullanırdı. Kaza olduğu gece kaskının arkasında çakar dediğimiz kırmızı reflektörü ve bisikletin koltuk altında da yine iki çakar var ve üzerinde de turuncu yelek var. Çıplak gözle karanlık bir ortam fakat bir araçla gittiğiniz zaman aracın farları ve Umut’un ekipmanlarıyla fark edilmemeniz imkansız. Kaza olduğunda oğlumun yanında yine bisiklet kullanan ve aynı ekipmanlara sahip bir arkadaşı vardı. Fakat 1,53 promil alkollüyse ve hızı 120-130 ise görmez.”

TUTUKSUZ YARGILANIYOR

Kaza gecesi sürücünün nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandığını, fakat 4 ay sonra uzun tutukluluk mağduriyeti gerekçesiyle tutuksuz yargılandığını söyleyen baba Gündüz, “Biz bu ülkedeki yurttaşlar gibi adalet mekanizmasının çalıştığını düşündük. Kazanın olduğu akşam tanık ve kendi ifadesiyle katil tutuklandı. Dört ay sonra iddianame hazırlanmadan mahkemesi dahi görülmeden uzun tutukluluk mağduriyeti ile serbest bırakıldı. Biz ailesi olarak üzüldük yıprandık katilin içeride hak ettiği cezayı alacağını düşündük.  Biz de savcıya gittik ve sürücünün üst mahkemece hak ihlaline uğradığı gerekçesiyle tahliye edildiğini söyledi ve kendisinin bir şey yapamayacağını söyledi” şeklinde konuştu.

“TEKRAR DAVA AÇTIK, ADALETSİZLİĞİ ANLATMAK İSTEDİK, YAPAMADIK”

Ölümlü trafik kazasına karışan şahsın tekrar tutuklanmasını talep ettiklerini belirten Menderes Gündüz, şunları söyledi:

“Mahkemeden tutukluluğunu talep ettik ve iddianamemiz 9 ayın sonunda hem bizim hem de kamuoyunun baskısıyla oluştu. Çıkan iddianame ise beklentileri karşılayan bir iddianame değildi. İki sayfalık içi boş bir iddianameydi. Bu bizi bir kez daha yıktı ve her yıkılışta daha öfkeli ve kararlı ayağa kalktık. İlk mahkememiz 24 Haziran’da görüldü. Bu süre zarfında Umut için adalet adı altında 19 Mayıs’ta adalet bakanlığı önünde her Çarşamba bir oturma eylemi yaptık.  Bu oturma eyleminde bu hukuksuzluğu ve adaletsizliği anlatmak istedik bizim gibi olanların da sesi olmak istedik ama bir çok güçlükle karşılaştık. Emniyet güçleri tarafından engellendik adalet bakanlığına yaklaştırılmadık.24 Haziran’daki gerçekleşen ilk duruşmanın ardından Türkiye genelinde oluşturduğumuz kampanyayla bizim gibi acılı ailelerden yaklaşık 5 aile oraya geldi. Birçok bisikletli, bisikletli ölümlere dikkat çekmek amacıyla Ankara’ya geldiler. Birçok sivil toplum kuruluşu bizleri desteklemek için mahkeme önüne geldi.”

antep1

“MAHKEME SALONUNDA BİR SÜRE YALNIZ KALDILAR”

Mahkeme salonun hakim, savcı ve tutuksuz yargılanan şahsın bir süre yalnız kaldıklarını iddia eden baba Gündüz, şu ifadeleri kullandı:

“Mahkeme saat 12.30’da başladı ve eşimle mahkeme salonunda bekleyen birini ve savcıyla hakimi gördük. Daha sonra katil, hakim ve savcıyla birlikte aynı kapıdan içeri alındığı anladık. Mahkeme başlamadan şaşırdık.  Bizlerin talepleri ise her zaman reddedildi. Dilekçe vermek istedik hakime fakat mahkeme öncesi olduğu için kabul edilmedi. Oysa hakim, savcı ve katil biz daha salona girmeden yaklaşık 30 dakika tek başlarına oturdular ne konuştular bilmiyoruz. Mahkeme salonuna girdiğimiz sadece eşimi, beni ve müdahil avukatları aldılar. Bizim yakınlarımızın alınmama sebebini ise 9 asayiş polisinin salonda beklediği için yeterli yer olmadığını söylediler. Polislerin orda olma sebebini sorduğumda katili korumak içinmiş. Bizler 11 aydır hukuk mücadelesi veriyoruz adaletin tecelli etmesi için uğraşıyoruz. Burada korunacak olan katil mi yoksa biz miydik?”

“HAKİM SÖZ HAKKI VERMEDİ, AZARLADI”

Davanın hakiminin kendisine söz hakkı vermediğini ve azarladığını belirten Menderes Gündüz, “Mahkeme 3,5 saat sürdü hakim dosyaya hakim olmayan bir hakimdi. Savcı 4-5 kez müdahale ederek düzeltmeye çalıştı. Avukatlarımız aynı şekilde müdahale ederek düzeltmeye çalıştılar. Salonda Adalet Komisyonu üyesi Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, CHP Parti Meclis Üyesi kendisi de hukukçu Sevgi Kılıç, ve 24. dönem milletvekilimiz Şenal Sarıhan da vardı. Bu durum hakimin kontrolünü tamamen kaybettirdi. Hakim tecrübesiz ve yeni olduğu için kontrolü kaybetti. Salondaki polisi alakasız bir şekilde kovdu. Ben konuşmaya çalıştığımda beni azarladı. Hiçbir şekilde bize söz hakkı tanımadı. Mahkemeden çıktığımızda 15 kişilik bir çevik kuvvetle karşılaştık. Sebebi ise içerideki katili korumak olduğunu anladık. Bu anlamda bize destek veren insanlar çok öfkelendi. Böyle bir adaletsizliği ve hukuksuzluğu biz neden yaşıyoruz da katil içeride korunuyor diye öfkelendiler. Orada sloganlar atıldı” şeklinde konuştu.

ŞENYAŞAR AİLESİ İLE DAYANIŞMA

Mahkemeden adil bir sonuç çıkmayacağının dava sonuçlanmadan kendini belli ettiğini söyleyen baba Gündüz, şöyle konuştu:

“Mahkemeden bir sonuç çıkmayacağını anladık. Mahkeme tamamen katili korumak ve hapse atmamak şeklinde bir yargılamayla ilerledi, gördük. Bizim açımızdan adil bir yargılama değildi. Oğlumuz idealleri olan, hayalleri olan ve gerçekten de yaşam hakkını önemsediğimiz için ve yaşan hakkı ona sorulmadan bir sorumsuzun bir şehir eşkıyasının canını almasında kaynaklı biz de bizim gibi acılı ailelere dokunmak onlarla kucaklaşmak için ‘Umut için adalet herkes için adalet’ diye bir kampanya başlatarak, 1 Ağustos itibariyle Şenyaşar Ailesi ile yürüyüşümüze başlamış bulunuyoruz. Her şehirde iki günlük bir programımız var. Önceliğimiz şehirdeki adalet mağduru bisikletli ve trafikli ölümlerdeki ailelere dokunmak onlarla dertleşmek. Sonrasında bulunan şehirlerdeki demokratik kitle örgütlerinin, yerel medyanın da desteğini alarak ilerlemek istiyoruz. Sonrasında konuştuğumuz kişilerle bir rapor oluşturup bir sonuca bağlamak istiyoruz.”

ANTEP2

"HEM KATİL HEM DE ADALET TARAFINDAN KATLEDİLİYORUZ"

Büyük bir haksızlık ve adaletsizlik yaşandığını sözlerine ekleyen Menderes Gündüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yürüyüşümüzdeki amacımız işleyen bir adalet mekanizmasında aslında bizim şu an oğlumuzun kabristanında yas tutup onu hatıralarıyla yaşamamız gerektiğini düşünüyorduk. Geldiğimiz noktada örnekler onlarca var. Soma katliamında, gar felaketinde, Suruç katliamı gibi hiçbirinde bir arpa boyu kadar yol ilerleme olmadığını gördük. Hukukun üstünlüğü yerine üstünün hukukuna dönüşmüş.

Adalet mekanizması siyasal iktidara daha yakın işlemiş, onun müdahalesi ve kontrolüyle işlediği için. Bizim bu yola çıkaran aslında bu yoldaki dokunacağımız insanlarda tıpkı bizim gibi adaletin hem katil hem de adalet tarafından katledilen ailelere dokunarak devam etmek. Hukukun üstünlüğü, adalet mekanizmasının adil bir şekilde işlemesi ve mağdur olmuş onlarca ailenin gerekiyorsa geriye dönük bu adaletsizliğini ortadan kaldırmak. Biz aile olarak ekmek su kadar bir temel ihtiyacımız daha var yaşadığımız coğrafyada adalet ve adalet olmadan hiçbir şeyin olmayacağını bildiğimiz için bu vurguyu da her geçtiğimiz noktada dile getiriyoruz.”