GÜNDEM

Tanrıkulu: İstanbul Başsavcılığı'ndan tarafsızlık beklenemez

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili ve hukukçu Sezgin Tanrıkulu, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in yargılandığı davalarla ilgili Halk TV'de açıklamalarda bulundu.

Abone Ol

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili ve hukukçu Sezgin Tanrıkulu, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in yargılandığı davalarla ilgili Halk TV'de açıklamalarda bulundu. Tanrıkulu, bu davalara bakan mahkeme başkanının kariyer ilerleyişini eleştirerek yargı bağımsızlığına ilişkin kaygılarını dile getirdi.

Mahkeme Kararları ve Yargıtay Süreci

Tanrıkulu, söz konusu davalarda mahkemelerin en ağır cezaları verdiğini ve savunma delillerini dikkate almadığını öne sürdü. Paylaşımında, Sırrı Süreyya Önder'in konuşmasının TV kaydını mahkemeye sunmasına rağmen, mahkeme başkanının bu kaydı inceletmediğini belirtti. Tanrıkulu'ya göre, mahkemenin hızla onadığı cezalar, daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından 15'e 0 oyla "hukuka aykırı" bulundu.

Yargı Mensubunun Kariyer Yolu ve Siyasi Söylem Eleştirisi

Tanrıkulu, adı geçen mahkeme başkanının kariyerindeki ilerleyişi de sorguladı. Kendisinin sırasıyla 26., 37. ve 14. Ağır Ceza Mahkemelerinin başkanlığına getirildiğini belirten Tanrıkulu, "Normalde aynı adliyede bu kadar farklı mahkemenin başkanı olunmaz. Çok başarılıysa Yargıtay’a ya da İstinaf’a gidilir" değerlendirmesinde bulundu.

Bu kişinin daha sonra Adalet Bakan Yardımcılığı gibi "siyasi bir göreve" atandığını, ardından da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevine getirildiğini hatırlatan Tanrıkulu, bu durumun normal koşullarda mümkün olmadığını savundu. Tanrıkulu, Başsavcının bir soruşturmayı "100 yılın yolsuzluk soruşturması" diye tanımlamasını da "doğrudan siyasi bir dil" olarak nitelendirdi ve bir Başsavcının böyle konuşamayacağını vurguladı.

Tanrıkulu, paylaşımlarını şu soruyla sonlandırdı: "Böyle bir makamdan tarafsızlık ve bağımsızlık beklenebilir mi?" Bu sözlerle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararları fiilen belirlediğini öne sürerek yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına dair kaygılarını kamuoyuna sundu.