HDP eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in Altılı Masa ile ilgili değerlendirmesi, İYİ Parti’nin Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kendi adayını önermesiyle tekrar gündeme geldi. Önder, “Muhtemelen kendi içlerinden sabote edileceklerini düşünüyorum. Yani bu görünümde seçimlere kadar taşıyamayacaklarını düşünüyorum ve bunda da temel sıkıntının kendi bileşen yapılarından kaynaklanacağını düşünüyorum.” demişti. Sırrı Süreyya Önder, Yeniden TV ile yaptığı röportajda Altılı Masa ile ilgili değerlendirmesinde şu tespitlerde bulunmuştu:


Altılı masanın akıbetini nasıl görüyorsunuz? 
 
Falcılık edecek halim yok. Kendi siyasi zekâlarına ve yaklaşımlarına bağlı. Ama muhtemelen kendi içlerinden sabote edileceklerini düşünüyorum. Yani bu görünümde seçimlere kadar taşıyamayacaklarını düşünüyorum ve bunda da temel sıkıntının kendi bileşen yapılarından kaynaklanacağını düşünüyorum. Bunu bir buğz ile söylemiyorum, bir tecrübe ile söylüyorum. Yapısal meseleleri seçimin sathı mailine kadar erteleyebilirsiniz. İlanihaye bu tartışmayı öteleyemezsiniz. O zaman da bunu tartışacak ve olgunlaştıracak zamanınız kalmaz. Ve insanlar bir tepki göstermek zorunda hissederler. Oysa masaya bununla oturup bir netlik sağlansaydı o zaman seçimlere kadar, hatta belki daha sonrasını da belirleyen uzun ömürlü bir yapı olabilirdi. 


Şimdi dövmeden korkup dövme yaptırmaya çalışan insanın hikâyesine benziyor. Gitmiş adam, heves etmiş ben de bir dövme yaptıracağım demiş. Figürleri göstermişler, aslan figürünü beğenmiş. İlk iğneyi yiyince zıplamış, neresini yapıyorsun demiş, kuyruğunu demiş dövmeci. Boş ver, kuyruksuz olsun. İkinci iğne neresi, yelesi, boş ver yelesi de olmasın. Tam böyle bir akıbet yaşamaya aday gibi gözüküyor. Sen önemli meseleleri önce konuşursun, bir mutabakat sağlarsın. Ya da sağlayamayacağın sınırlar ortaya çıkar ve yeni bir yaklaşım geliştirebilmenin imkânlarını araştırırsın. Bunlar ne kadar yapısal mesele varsa tümünü erteleyerek, kundağa saçak meselelerle uğraşıyor. 


Efendim seçim güvenliği ile uğraşacakmışız. Bir partinin ya da partilerin seçim güvenliğini konuşması çok iyi bir şey ama altılı masanın her bir araya geldiğinde bunu konuşması israf. Bunu verirsin, herkes yetkili kurullarında görüşür, genel başkanlar bir şey yapamaz. Bu, kendini ne kadar halklaştırabildiğinle alakalıdır. Çünkü sen de her sandığın başında duramazsın ancak kitleleri mobilize edebilme gücün bunu belirler. Sen bunu başat gündem olarak verirsin, bugünden seçmen müşahidi gibi görevlerin eğitimini yaparsın. Yani bunlar altılı masanın gündemi olacak şeyler değil. Hele bir de komisyonlara havale edilecek dedin mi benim aklıma hemen tarih geliyor. 


İsmet İnönü’nün çok meşhur bir lafı var. “Bir şeyin halli cihetine gitmek istemiyorsanız komisyona havale ediniz” demiş. Bundan sonrası bir rivayet olabilir, başına da Coşkun Kırca’yı getirin diye. Coşkun Kırca kılıklı bir sürü insan oturacak bana bir de demokrasi dersi verecek. Cezaevindeyken izledim, bence CHP seçim güvenliğini konuşmak yerine, “biz niye belediye başkanlık seçimini iptal ettirebildik de encümen seçimini iptal ettiremedik” diye sorsun ve araştırmasını yapsın, çok samimi olarak söylüyorum, bunu çok isterim. Çünkü hücremde televizyonda izledim, seçim işlerinden sorumlu, sosyal demokratlıktan nasipsiz, hukuktan bihaber bir zevat AKP’nin dilekçesinden ironi yaparak “hiçbir şey olmadıysa bir şeyler oldu” kabilinden itiraz dilekçesi verdi encümene, vay dedim, aklınıza turp suyu! 
 
Sen aynı sandıktan çıkan bir seçimi iptal ettirebiliyorsun, öbürünü iptal ettiremiyorsun, kimseyi kandırmaya gerek yok, suçu da başka yerlere ihale ediyorsun, yok öyle bir şey. Sizde seçim güvenliğini sağlayacak bir ufuk yok. Bu bilgi meselesi değildir, bu adanmışlık meselesidir. Bu “eğer ben bunu yapmazsam yaşantım cehenneme döner” bilincinde olma meselesidir. Bunlar hangisinin günlük konforundan herhangi bir şey eksiltir? Onun için ciddiyet. Ciddiyet dediğimde kastettiğim hep bunlar.