Şile’nin Ayazma Plajı’nda sürmekte oluşan inşaatı durdurmak için kurulan Şile Sivil İnisiyatifi’nden Bahaddin Reşid, “Şile’de gelişen çok büyük bir çevre katliamı var. Bizim Şile sahilimizde bulunan 9 tane büfe var. Eski Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı geliyor, ‘Bunları yenileyelim, bunlar böyle çok ciddi bir çevre kirliliği sergiliyorlar, buraları düzeltelim’ diyor. Belediye, buraların tadili, değiştirilmesi ve yeni projelendirilmesiyle alakalı bakanlığa başvuruda bulunuyor. Bakanlık TOKİ eliyle yapılmış olan binaları yıkıp tekrar tüm plajın rekreasyonu adı altında bir çalışma başlatıyor. Bizim orada endemik türlerimiz var, birtakım bitkiler ve hayvansal bir yaşam sürüyor kumsalda. Kıyaya kenar toprak bölümleri kazıyorlar, yani kum ve toprak birbirlerine değdiği noktalarda devasa hafriyatlar ve devasa istinat duvarları yaptılar. Yolu anormal büyüttüler. Binlerce ton moloz ve hafriyat getirip dolgu yaptılar. Sahil kesimindeki bütün o canlıların üzeri bir dolguyla örtüldü şu anda. Hem ekolojik açıdan hem de halkın kullanımı açısından büyük bir suç işleniyor. Yerlilerimiz Şileliler olarak bizim kullanımımızda ve İstanbul’dan, her yerden gelen misafirlerimizin kullanımında olan yerler elimizden belediye kanalıyla alınmış oluyor” dedi.

İstanbul’un Şile ilçesinde yer alan Ayazma Plajı’nda 2020 yılında alınan inşaat kararıyla eski işletmeleri yenileme çalışması sürüyor. Halk plajı olarak kullanılan bölgede, iş makinaları çalışıyor, plaja platformlar getirilerek, yapılar kuruluyor. Yapılaşmanın kanuna aykırı olduğunu belirten ve buna yönelik mücadele başlatan Şile Sivil İnisiyatifi’nden Bahaddin Reşid, Şile Ayazma Plajı’na yapılan yenilenme çalışmasının öncesini ve son durumu ANKA Haber Ajansı’na anlattı:

“ŞİLE’DE GELİŞEN ÇOK BÜYÜK BİR ÇEVRE KATLİAMI VAR”

“Şile’de gelişen çok büyük bir çevre katliamı var. Bizim Şile sahilimizde bulunan aşağı yukarı 9 tane büfe var. Bunlar eskiden verilmiş, eski işletmeler. Eski Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı geliyor, ‘Bunları yenileyelim, bunlar böyle çok ciddi bir çevre kirliliği sergiliyorlar, buraları düzeltelim’ diyor. Belediye, buraların tadili, değiştirilmesi ve yeni projelendirilmesiyle alakalı bakanlığa başvuruda bulunuyor. Fakat projeyi bakanlık çiziyor/çizdiriyor, belediyenin de dahli var. Yapılacak olan yenilemelerdeki bina projelerini belediyeden öneriyorlar. Bakanlık, TOKİ eliyle yapılmış olan binaları yıkıp tekrar tüm plajın rekreasyonu adı altında bir çalışma başlatıyor. Biz de bu süreçte böyle bir proje olduğunu, projenin de büyük tutulduğunu duyunca Şileliler olarak ‘Şile Sivil İnisiyatifi’ diye bir inisiyatif kurduk. Projede bir takım hatalı yönlerin olduğunu gördük ve ele aldık. Bunu sorgulamak için Şile Belediyesi’nden defalarca randevu istedik. Sonunda 20 Mart 2021’de belediye başkan yardımcısından bir randevu aldık. Konuyu etraflıca görüştük. Kendisi de Şileli, bize konuyu a’dan z’ye anlattı.

“KIYI KENARDA YAPILACAK ÜNİTELERİN BİRBİRİNDEN EN AZ 150 METRE ARALIKLI OLMASI GEREKİR”

Kıyı kenarda yapılacak işletmelere istianeden kanuni yükümlülükler var. İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 12 Nisan 2001 tarihli bir kararı var. 6001 sayılı karar gereği, Plan Notu VII’ye göre; tuvalet, duş, soyunma kabinleri ve 6 metreyi geçmeyen, saçak altı yüksekliği de en fazla 3,5 metreyi bulacak olan ünitelerin her birinin birbirinden en az 150 metre aralıklarla yapılması gerekir ve denize mesafelerinin de en fazla 50 metre olması gerekiyor. Bunu başkan yardımcısı bize tek tek kanunun maddeleriyle beraber okudu. ‘Kum üzeri tesis’ diye geçiyor bunlar. Biz durumun böyle olmadığını söyledik. Onlar da kabul ettiler.

“BELEDİYE BİZİMLE İRTİABATI TAMAMEN KESTİ”

Fiilli durumda, yapılar birbirinden 150 metre mesafede değil. Yeni yapılacak yapıları da aynı şekilde tekrarlayacaklarını söylediler. Bu minvalde bizi de bilgilendireceklerine dair söz verdiler ve toplantıyı bitirdik. Buna istinaden bizim de birtakım sorularımız ve cevaplarımız doğdu. Proje çizildi, yapılaşma başladı. Belediye bizimle irtibatı tamamen kesti. Belediye, Şilelilere hiç danışmadan ve sormadan projeyi devam ettirdi. Bu arada Şilelilere hiçbir bilgilendirme yapılmadı. Bir tek, belediye başkan yardımcısı, Şileli muhtarları toplayıp sahada bir tur attırdı. Bildiğimiz kadarıyla orada hak sahibi olan 9 işletme var. O işletmelerle ilgili birtakım görüşmeler yapıldı ama onlar da görüşme niteliğinde kaldı. Bu, bilgi alışverişi değil, bilgilendirme sadece, olaya müdahil değiller. Çevreyle alakalı hiçbir dernek veya kuruluşun da bu konuya herhangi bir dahli olmadı. Şu anda bir tek biz ilgiliyiz, diğer grup ve kuruluşların herhangi bir çalışması yok.

“SAHİL KESİMİNDEKİ BÜTÜN CANLILARIN ÜZERİ TAŞ DOLGUYLA KAPATILDI”

Belediye, projeyi TOKİ’ye devrettikten sonra faaliyetleri başladı. Bizim orada endemik türlerimiz var, birtakım bitkiler ve hayvansal bir yaşam sürüyor kumsalda, milyarlarca yıllık bir kumun üzerinde. Bir anda kum zambaklarımızın etrafına dört köşeli koruma tedbirleri adı altında birtakım platformlar yaptılar. İnşaatlar başladı, inşaatlar esnasında istinat duvarları yapabilmek için devasa kazılar yaptılar. Ve sanıyorum 2 ay önce, ciddi bir toprak kayması oluştu. Kıyaya kenar toprak bölümleri kazıyorlar, yani kum ve toprağın birbirlerine değdiği noktalarda devasa hafriyatlar ve devasa istinat duvarları yaptılar. Yolu anormal büyüttüler, çok dev bir yol yaptılar. Yolun izdüşümündeki bütün o toprakları da devasalaştırdılar ve taş kapladılar. Binlerce ton moloz ve hafriyat getirip dolgu yaptılar. Sahil kesimindeki bütün o canlıların üzeri bir dolguyla örtüldü şu anda. Toprak ve kum kesiminin birleştiği nokta tamamen taşlaştırıldı.

“KUMSALDA BİR MAHALLE, BİR ŞEHİR OLUŞTURULDU”

Bunun üzerine binaları görmeye başladık. Binalar, kanun maddesine göre 6 metrekare olmalı. Daha enteresan bir statüsü var bu binaların. Maddede şöyle diyor: ‘Büfelerde, bulaşık yıkamaya sebebiyet vermeyecek olan sunum yapılabilir.’ Ancak kâğıt bardak ve tabakla sunum yapabilirsiniz, bulaşık yıkamayacaksınız çünkü orada herhangi bir atık su oluşturmayacaksınız diyor. Yani bırakın foseptiği, kanalizasyon bağlamayı orada neredeyse el yıkamayacaksınız diyor. Sadece tuvalet bağlantıları olabilir, bunların da büfelerden bağımsız olması gerekiyor. Fakat orada kanalizasyonlar, devasa elektrik bağlantıları, elektrik direkleri yapıldı. Bir mahalle, bir şehir oluşturuldu kumsalda. Yapılar yapılmaya başladıkça söyle bir taktik uyguladıklarını gördük: 6 metrekarelik binayı yapıyorlar evet, koyuyorlar ama neredeyse 100 metrelik ahşap bir platform yapıp onun bir köşesine bu binacığı konduruyorlar. Bu da şunu gösteriyor, süreç içinde platformun tamamı o bina gibi kapatılacak, örtülecek ve 100 metre kapalı alan tabii ileride o kapalı alanın sundurmalarıyla devam edecek, devasa kütleler olacak. Şu anda devasa olan kütleler en fazla bir-iki sene içinde kapalı devasa bir mahalleye dönüşecek gibi görünüyor.

“HALKIN KULLANIMINA TAHSİS EDİLMİŞ PLAJ, BELEDİYE KANALIYLA ELİMİZDEN ALINIYOR”

Bunların izdüşümünde kapattıkları yerler, kumsalın herhalde en az yarısını götürdü. Fakat yaz sezonu içinde şezlong da koyacaklar. Daha önce 90-100 civarında şezlong koyan işletmeler, yine aynı sayıda veya yarısını bile koysalar koydukları şezlong, halkın kullanımına tahsis edilmiş, kanunen halkın kullanımında olan plajın neredeyse yüzde 60-70’ini, belki daha fazlasını örtmüş olacak. Hem ekolojik açıdan hem de halkın kullanımı açısından büyük bir suç işleniyor. Yerlilerimiz Şileliler olarak bizim kullanımımızda ve İstanbul’dan, her yerden gelen misafirlerimizin kullanımında olan yerler elimizden belediye kanalıyla alınmış oluyor. Bizim problemimiz bu. Ekolojiye verdikleri, telafi edilemez hasar da ortada. Bu yerler 14 taneye çıkarılmıştı, bir miktarı geri alındı. Eski sahiplerine verilecek kadar, 9 tane olarak devam ediliyor. Yerin son durumu, şu anda inşaatı hızla devam ediyor. Taş kaplamalar devam ediyor. Sorduğumuz işçiler, bize ‘bayrama yetiştirmeye çalışıyoruz’ dediler. Anladığımız kadarıyla sezona yetiştirmeye çalışıyorlar. Bize en ufak bir bilgi kırıntısı dahi verilmiyor. Bir oldu bittiye getirilip, bir şaşaa, tantanayla açılış yapılacak.

“OLDU BİTTİYLE RANTA KURBAN GİTTİ”

Bizim kanunlar ve hukuki açıdan beklentimiz şu: 6 metrekare büfeler tamam, yapılsın. Bu platformların olmaması gerekiyor, kaldırılması gerekiyor. Büfelerin servis anlayışı kanunun yazdığı gibi bulaşık yıkamaya sebebiyet vermeyecek şekle dönüştürülsün. Önlerine koyacakları şezlong miktarlarının çok düşük sınırda kalması gerekiyor. Bunun eleştirisinin, kritiğinin yapılması gerekiyor. Zaten Şile’de bir kent konseyimiz yok. Bu tür konuların tartışılacağı mecraların kent konseyi ve uzman kişiler olması gerekiyor. Biz Şile Sivil İnisiyatifi olarak aşağı yukarı 3 bin kişilik bir grubuz. Biz, bunların danışılarak, konuşularak, tartışılarak yapılması taraftarı olduğumuz için bunların böyle oldu bittiyle yapılıyor olması, ranta kurban gidiyor olması hiç hoş değil. Biz bu tür sınırlamaların olmasını istiyoruz.

“EYLÜL AYINDAN SONRA TÜM MALZEMELERİNİ KALDIRIP KUMSALI TERK ETSİNLER”

İşletmeler çok küçük ölçülerde işletsinler ve kesinlikle yaz bittikten sonra, eylül ayından sonra tüm malzemelerini kaldırıp kumsalı terk etsinler. 6 metrekarelik binaların demonte edilebilir olması gerekiyordu, aslında onların da kaldırılıp gitmesi gerekiyor. Hadi 6 metrekarelik binalar kalsın ama etrafta ne bir sandalye ne bir şezlong stoklamaları gerekiyor. Kumsalı, doğayı kendi haline bırakıp tekrar canlanıp kendine gelmesine müsaade etmeleri gerekiyor. Çünkü basit kum olarak gördüğümüz şeyin içinde milyonlarca mikroorganizma, canlı ve bitki türleri yaşıyor. Onların en azından kış süresinde rahat bırakılmasını istiyoruz. Kumsalda yürüyüş yapan insanların herhangi bir engele takılmadan yürüyüşler yapmalarını istiyoruz. İşletmelerin önünde beyaz gömlekli garsonların hizmet etmesi çok aykırı bir durum teşkil ediyor doğa ve doğa severlerin görüş açıları tarafından.

“ŞİLE BELEDİYESİ, ŞİLELİLERİ MUHATAP OLARAK KABUL ETMİYOR”

Biz ilk fark ettiğimizde direkt belediyeye dilekçe verdik. Dilekçelerimize henüz yanıt gelmedi, sadece ısrarlı taleplerimize karşılık başkan yardımcısı, bizimle bir görüşme yapmayı kabul etti. Ondan sonraki görüşme taleplerimize herhangi bir karşılık verilmedi. Biz Şile Sivil İnisiyatifi olarak siyasileri, Şile’deki tüm diğer siyasi parti başkanlarını ve halkı bir araya toplayıp çeşitli toplantılar yaptık. Yaptığımız toplantılarda bu konuları enine boyuna tartıştık. Tamamının neredeyse desteğimi alıyoruz fakat siyasi iktidar tarafından seçilmiş olan onların başkanları bizimle artık hiçbir temasta bulunmuyorlar. Hatta bize karşı aykırı bir demeç de verilmişti. Şile’deki yönetici ve ilgili kişilerle, ‘Buyurun, düzenlediğimiz toplantılara gelin, sıra sizde, tüm herkesle görüşüyoruz’ demiştik. İki hafta bekledik, o toplantı talebimize de hiçbir cevap vermediler. Şile Belediyesi, Şilelileri muhatap olarak kabul etmiyor manasına geliyor bu.”

“BİRİNCİ DERECE SİT ALANI OLAN AĞLAYAN KAYALAR BÖLGESİNE 10 TANE BUNGALOV YAPTILAR”

Reşid, ayrıca Ayazma Plajı’na 3 kilometre uzaklıkta bulunan Ağlayan Kayalar bölgesininin yakınındaki yapılaşmanın da doğa tahribatına yol açtığını ve şaibeli olduğunu belirtti:

“Bizim çok meşhur bir bölgemiz var: Ağlayan Kayalar bölgesi. Bu bölgenin biraz ilerisinde şahsa ait bir arazi bu. Çok enteresan gelişmeler oldu. Şile Belediyesi Meclis toplantısında bu konuşuldu, tartışmalar da çıktı yeni yapılan görüşmelerde. Burası bir şahsın mülkü. Şile Belediyesi şahsa, ‘bu plajı bana kirala’ diyor. Şahıs da bir protokol eşliğinde bilabedel burayı Şile Belediyesi’ne kiralıyor. Şile Belediyesi, kumsala yine beton dökerek bir plaj oluşturuyor, adı ‘Â-lâ Plajı’ diye geçiyor. Kadınlar plajı yapıyor, herhalde bir ihtiyaçtan doğuyor, o anlaşılabilir. Sadece kadınların girişlerine mahsus bir plaja dönüşüyor. 4 birimden oluşan bir arazi bu. Bir müddet işlettikten sonra şahsın diğer biriminde 10 tane bungalov yapılıyor. Bu bungalovlar, Şile Belediye Başkanının muğlak, çelişkili verdiği cevaplarda şöyle geçiyor: ‘Biz yaptık, biz yaptırdık, yok yok biz para harcamadık şahıs yaptı.’ Anladığımız kadarıyla şahıs, cebinden Şile Belediyesi’nin yol vermesiyle 10 tane bungalovu konduruyor. Söz konusu yer, 1’inci derece sit alanı. Anıtlar Kurulu, belediyenin oluru, bir sürü makamın olurundan geçtikten sonra yapılabilecek bir şeyi, gayet serinkanlılıkla yapıyor. Belediye başkanına bu sorulduğunda da çelişkili cevaplar veriyor: ‘Anıtlar Kurulu’na soruyoruz, danışıyoruz. Gelecek cevaba göre yıkabiliriz’ diyor. Meclisteki arkadaşlardan bir tanesi, ‘Yapıldıktan sonra niye yıkıyorsunuz, siz burayı yapmadan önce Anıtlar Kurulu’na başvurmadınız mı’ diye sorduğunda da başkan çelişkili cevaplar veriyor.

“ARKADAŞIMIZ SAVCILIĞA ŞİKÂYET DİLEKÇESİ VERİNCE DURDURULDU”

Burada da şöyle bir şey gelişiyor. Sanıyorum, o bungalovlar yapıldığı esnada veya daha önceden bir dolgu yapılmış, o dolgu ürküyor, toprak kayması oluyor, onların ifadesine göre. Çünkü burasının karadan görünme şansı yok, sadece denizden görülebilen bir yer. Ürken toprağın olduğu yere, tesadüf eseri bir arkadaşımız gidiyor, tespit ediyor, sonra bir videosunu çekiyorlar. Ürken yer diye bahsedilen yerde bir dozer çalışıyor. ‘Siz ne yapıyorsunuz, ne oluyor burada’ diye sorulduktan sonra, başkanın ifadesiyle, ‘Toprak ürktü, orada dozer çalıştırıyoruz, istinat duvarı yapacaktık’ deniyor. Fakat tabii olay ortaya çıkınca durduruyorlar. Ama bizim anladığımız, orada belki bir bakı terası, belki deniz kıyısına inen bir yol, belki limancık, belki bir plaj, belki büfe bir şey yapılacak gibi görünüyor. Çünkü toprağın ürktüğü esnada çekilmiş ne bir video ne bir fotoğraf var. Natürel toprak kaymasıyla dozerin yaptığı bambaşka bir şey. Bize ulaşan videoda bir dozer çalışıyor, cayır cayır orada kocaman bir alan açıyordu. Bir arkadaşımız savcılığa şikâyet dilekçesi verdi, ondan sonra durduruldu. Belediye başkanı da sürekli, olay savcılıkta, arkadaşlarımız araştırıyor, belediyede ilgili kişilerin isimlerini de vererekten olayı incelediklerini söyledi ama çok da inandırıcı değil bizim açımızdan.” (ANKA)