SES, Eş Genel Başkanları Selma Atabey’in de aralarında bulunduğu sekiz SES yöneticisi hakkında “terör örgütüne üye olmak, örgütü yönetmek ve örgüt propagandası yapmak” suçlarından açılan davanın dün görülen 2. duruşması ile ilgili bugün Eğitim-Sen’de açıklama yaptı. Açıklamaya SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, SES’in avukatlığını üstlenen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, SES’in Uluslararası Danışmanı Osman İşçi, Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul ve Birleşik Krallık'taki en büyük, Avrupa kıtasında da en fazla üyeye sahip kamu emekçileri sendikası olan UNISON'un Genel Sekreteri Christina McAnea da katıldı.

Öztürk Türkdoğan, dün yapılan SES’e yönelik açılan davanın ikinci duruşması ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“HEM SAVCILIK HEM MAHKEME TUTUKLU DURUMUNU UZATMAK İÇİN ELLERİNDEKİ İMKANI KÖTÜYE KULLANIYORLAR”

“Dünkü davanın en dikkat çekici yanı şuydu; savcılık kendi tanıklarını hazır edecekti fakat ısrarla hazır etmedi. Mahkeme tanıkların dinlenmesi ile ilgili 3 ay önce yazı yazmıştı ve bu bir tutuklama gerekçesiydi. Eski Eş Genel Başkanımız Gönül Erden onunla ilgili aleyhte beyanda bulunan tanık dinlenmediği için tutukluluğunun devamına karar verilmişti, bu kişi ile ilgili yazı yazıldı. Bu kişi tebligatı aldı sabah adliye getirildi fakat ne olduysa bu kişinin dinlenmesinde vazgeçildi ve bu kişi tebligatı aldığı halde gelmemiştir diye işlem yapıldı. Çünkü bu kişinin söyleyebileceği bir şey yok. Kerem Gökalp isimli tanık, zaten Kobani Davası’nda da kimseyi tanımadığını ifade etmişti. Bizim müvekkillerimiz bakımından söyleyebileceği bir bilgi yok zaten. Ve bu kişi dinlenmediği için dün yine bir tutuklama gerekçesi yapıldı. Bu açıkça hukuka aykırı bir durum. Hem savcılık hem mahkeme tutuklu durumunu uzatmak için ellerindeki imkanı kötüye kullanıyorlar, bununla ilgili gerekli itirazları yapacağız.

“BİZİM ÇAPRAZ SORGU YAPMA HAKKIMIZ NE OLACAK? TANIK SORGULAMA HAKKIMIZ, YÜZ YÜZELİK HAKKIMIZ NE OLACAK?”

Sendikamızın Eş Genel Başkanı Selma Atabey ile ilgili iddianamede olmamasına rağmen sonradan ortaya çıkan bir tanık beyanı nedeni ile onun adli kontrolü ağırlaştırılmıştı. Dün o tanık da gelmedi, o tanığa da tebligat yapıldığı halde mahkemeye getirilmedi ve dinlenmedi. Yine onun beyanları göz önüne alınarak bu da bir tutuklama gerekçesi yapıldı. Bize göre bir kumpas ile karşı karşıyayız. Şimdi Ulaş kod isimli bir gizli tanık var, bunun getirilip dinlenmesi gerekirdi. Bununla ilgili de yazı yazıldı, sonra ne olduysa mahkemeye hariçten bir kripto yazı geliyor, mahkeme bunu bize gizli yazı olarak söylüyor. Eğer gizli yargılama yapılacaksa mahkeme bunu açık açık söylemeli. Güvenlik sorunu nedeniyle tıpkı Kobani Davası’nda olduğu gibi bu kişi de arada dinlenecek. Bizim çapraz sorgu yapma hakkımız ne olacak? Tanık sorgulama hakkımız, yüz yüzelik hakkımız ne olacak?

“BİZ ELBETTE İTİRAZLARIMIZI YAPACAĞIZ. BİR AYM BAŞVURUMUZ DA ELBETTE OLACAK”

Bu dava tamamen hukuka aykırı dava haline gelmiş durumdadır, arkadaşlarımıza yönelik kumpas haline gelmiş durumdadır. Fetullah Gülen örgütlenmesinin yargı içindeki görevlileri zamanında bu kumpasları çok yaptılar ve başlarına gelmeyen kalmadı. Şimdi de görevi başındaki tüm adli personele bir kez daha uyarıda bulunmak istiyorum; kanunun dışına çıkmayın, kendinizi kullandırtmayın. Hangi siyasi odak sizden ne istiyorsa buna izin vermeyin, AİHM’in, AYM’nin, Yargıtay’ın içtihatlarını göz önüne alın. Sizlerle ilgili de bizi ileride işlem yapmak durumunda bırakmayın. Şu anda bütün dava geldi bize göre iftiracı olan tanıkların beyanlarına kitlendi ama bu tanıklar ısrarla dinlenmiyor. Dava 3 Ekim’e bırakıldı; 3 Ekim’e kadar tutukluluk durumu devam edecek. Tutukluluk acil iştir, normalde aylık duruşma yapılması gerekir. Biz elbette itirazlarımızı yapacağız. Bir AYM başvurumuz da elbette olacak.”

Ses Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, dün yapılan davanın 2. duruşmasına dair bilgilendirme notunu okudu. Yıldırım özetle şunları kaydetti:

“ASLINDA YARGILANAN SENDİKAL FAALİYETLERİMİZ, KADIN MÜCADELEMİZ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİDİR”

“Önceki duruşmada ve iddianamede de gördüklerimizi dün duruşmayı izleyen uluslararası heyet ile çok sayıda kurum temsilcisi de gördü ki aslında yargılanan sendikal faaliyetlerimiz, kadın mücadelemiz ve demokrasi mücadelesidir. Çünkü iddia ettikleri suçlamalara dair hiçbir delilleri yoktur. Yöneticilerimizin sendikal eylem ve etkinlikler ile ilgili şube/temsilcilik yöneticilerimiz ile yaptıkları görüşmelere dair tapeler, pandemi döneminde yapılan açıklamaların tamamı dava konusu yapılmıştır. Hatta pandemi döneminde ek ödemeler ile ilgili yapılan açıklama bile sanki bir yerlerden talimat alınmış da yapılmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Savcılık suç unsuru bulamayınca bu sefer sendikamızın hazırladığı 2 adet belgeseli dahi suçlamaya gerekçe yapabilmiştir. Bu belgesellerden bir tanesi SES’in 20. kuruluş yılı nedeni ile çekilen belgeseldir. Diğeri ise sokağa çıkma yasağı döneminde yaşamını yitiren SES üyesi sağlık emekçilerine ithaf edilen Siyaha Karşı Beyaz Belgeseli’dir.

“SENDİKAMIZ DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN HAK VE HUKUK MÜCADELESİNİ ISRARLI BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEKTİR”

Bu davayla sağlık hakkı, sendikal haklar ve kadın mücadelesi yargılanmak istenmektedir. Salgın döneminde hakları verilmeyen sağlık emekçileri için aktif mücadele eden sendikamızın faaliyetlerinin dava konusu yapılmasını kabul etmiyoruz. İktidarın yapması gereken salgınla mücadele etmektir, sağlık emekçilerinin haklarını vermektir. Hak mücadelesi veren emek örgütlerini yıpratma çabası sonuç vermeyecektir. Yüzlerce sağlık emekçisinin ve binlerce insanın yaşamına mal olan pandeminin kötü yönetildiğini, bu ölümlerin alınmayan tedbirler nedeni ile olduğunu, her bir ölümün vebalinin siyasi iktidarın üstünde olduğunu bizler anlattıkça sendikamızı kriminalize etmeye, toplumda ve emekçiler içinde itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Biz biliyoruz ki bu davada bu yönelimin bir parçasıdır. Asılsız iddialarla yıpratılmaya çalışılan sendikamız dün olduğu gibi bugün de sağlık emekçilerinin hak ve hukuk mücadelesini ısrarlı bir şekilde sürdürmeye devam edecektir. Tutuklu eski ve yeni eş başkanlarımız serbest kalıncaya kadar da arkadaşlarımıza özgürlük taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz.”

UNISON Genel Sekreteri Christina McAnea da şöyle konuştu:

“BURADAKİ ARKADAŞLARIMIZIN YÜRÜTTÜĞÜ NORMAL FAALİYETELER TERÖRİZM OLARAK VEYA TERÖRİZME KATKI OLARAK YORUMLANABİLİYOR”

“Dün buraya davayı izlemek için geldim. Davada gözlemlediğim ve beni şok eden birinci konu şu; sendikacılara yönelik iddialar ve terörizm suçlaması. Bu iddiaya konu olan faaliyetler bizim İngiltere’de sendikacılar olarak yaptığımız çok sıradan faaliyetler. Ama şunu görüyoruz ki, buradaki arkadaşlarımızın yürüttüğü normal faaliyeteler terörizm olarak veya terörizme katkı olarak yorumlanabiliyor. İddianamede Gönül arkadaşımıza yönelik yapılan suçlamalardan bir tanesi de kendisinin 2019 yılında bizim ulusal delege konferansımıza katılması; bu da bir diğer şok edici konu. Meşru sendika yöneticisi olan arkadaşlarımıza yönelik yapılan suçlamalar kabul edilemez. Bir diğer konu da duruşmadan sonra yaşananlardı. Çünkü duruşmadan önce bir araya gelip açıklama yapmak istediğimizde oradaki kolluk görevlileri duruşma sonrasında yapılabileceğini söyledi, ne var ki duruşmadan çıkınca bizlerin etrafını sararak bizleri tehdit edercesine agresif şekilde konuşmaya başladılar bu son derece ürkütücü bir muamele. Şunu biliyorum, sizlerin kimi başka eylemlerinizde fiziksel şiddete maruz kalıyorsunuz, dün yaşananlar benim için korkutucu ama sizlerin karşılaştığı başka muameleler ile düşününce belki hafif bile kalıyor. Bu sabah İngiltere elçiliğinde yaptığımız toplantıda bu konuları gündeme getirdim. İngiltere’ye döndüğümde hükümet yetililerine bu konuyu ifade edeceğim. Türkiye’de soruşturma geçiren diğer sendikacılarla da dayanışma içinde olduğumuzu, onları desteklemeye devam edeceğimizi de bildirmek isterim.

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kaplan da şunları kaydetti:

“SENDİKAL ÖRGÜTLENMEMİZ ÖNÜNDEKİ BU ENGELLER ORTADAN KALKANA VE TUTUKLU BULUNAN ARKADAŞLARIMIZ ÖZGÜR KALINCAYA DEK BU MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

“İktidarın muhalif kesimlere dönük baskı ve saldırılarını artırdığı bir dönem ile karşı karşıyayız. SES yöneticilerine açılmış bu dava nezdinde, Türkiye’de sendikal mücadeleye, hak ve özgürlüklere dönük bir baskı ve engelleme davası olduğunu çok net bir şekilde altını çizmek gerekir. Aynı zamanda ülkemizdeki İstanbul Sözleşmesi’nde hukuksuzca çekilmesinden sonra kadın düşmanlığının ne kadar geliştirildiğini, cesaretlendirildiğinin sendikal alana bir yansımasıdır. Geçmişten bugüne KESK olarak yargılandığımız her davada beraat ettiğimiz gibi ulusal ve uluslararası hukukun bize tanıdığı sendikal hak ve mücadelemizi buradan başarı ile sonuçlandıracağımıza inanıyoruz. Bu hukuksuzluğun bir yerde önce son bulacağı ve sendikal örgütlenmemiz önündeki bu engeller ortadan kalkana ve tutuklu bulunan arkadaşlarımız özgür kalıncaya dek bu mücadeleyi sürdüreceğiz.”

(Haber: DİLAN KUTLU / TAMER ARDA ERŞİN/ANKA)