Türkiye’de ilk kez bir sendika ve iklim örgütü tarafından ortak hazırlanan ‘‘Sendikalar ve Adil Geçiş: Mevcut Durum, Potansiyel ve Kısıtlar’’ raporunda, iklim değişikliği ile mücadeleye için gerçekleşmekte olan dönüşümün merkezinde şirketlerin değil işçilerin olması gerektiği belirtildi.

Raporda ayrıca “adil geçişe” dair Türkiye’deki mevcut durum ve potansiyel araştırıldı.

Raporda her bölge özelinde hazırlanacak adil geçiş planlarında şu maddelerin yer alması gerektiği dile getirildi:

- İstihdam garantisinin oluşturulması

- Yerinden edilen işçiler için gerekli yardım mekanizmalarının oluşturulması

- Yeni yerel endüstriler için destek mekanizmalarının sağlanması

- Beceri geliştirme ve mesleki eğitimlerin yaygınlaştırılması

- Gelir güvencesi ve eğitim olanaklarının yaygınlaştırılması

- Sürece entegre sosyal güvenlik uygulamalarının (erken emeklilik vb.) oluşturulması

- Yeni endüstriler ve işverenler için uygun kredi imkânları ve teşviklerin sağlanması

- İş yerinde üretim süreçlerinin değişikliği ve kapanmalarda işçilerin yeterli düzeyde bilgi edinme hakkına erişimleri

- Karar süreçlerinde sendikalara danışma ve tam katılımın mümkün kılınması

- Yaşlı, engelli ve dezavantajlı grupların desteklenmesi

ADİL GEÇİŞİN TARİHSEL SÜRECİ

Raporda yer alan adil geçiş tarihine ilişkin şunlar kaydedildi:

“Adil geçişi, çevreyi koruma çabalarının işçilerin ve toplumun refahının önüne geçmesini engelleyecek emek odaklı bir anlayış olarak tanımlamak mümkündür. Özellikle 1970’li yıllarda, ilk olarak sendikalar tarafından dile getirilen adil geçiş kavramı “sendikal bir talep” olarak ortaya çıkmıştır. İlerleyen dönemde bu kavram genişlemiş ve iklim değişikliği ile mücadeleyi odağına alan sürdürülebilir bir ekonominin oluşturulması ve eş zamanlı olarak insan onuruna yakışır istihdam olanaklarının sağlanması adil geçiş talebinin temel hedefleri arasında yer almıştır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda adil geçişe yönelik taleplerin daha görünür hâle geldiği ve kavrama yüklenen anlamın genişlemeye başladığı dikkat çekmektedir. Çevresel adalet örgütleri ve işçi örgütlerinin iş birliği ile kurulan Adil Geçiş İttifakı (Just Transition Alliance), adil geçiş talebinin kurumsallaşmasını sağlamıştır.

COP21’de 196 ülke ve AB tarafından kabul edilen Paris Anlaşması, adil geçiş açısından tarihsel bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Adil geçiş kavramı Paris Anlaşması metnine dâhil edilmiştir, böylelikle adil geçiş talebi, yeşil dönüşüm sürecinde somut bir şekilde ortaya konulmuş, uluslararası bir belge aracılığıyla da güvence altına alınmıştır.”

“ADİL DÖNÜŞÜM ŞART”

Raporda Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu şu ifadeleri dile getirdi:

İklim krizi en çok işçileri, kadınları, yoksulları, gençleri etkiliyor. İklim krizi ile mücadele için tüm dünyada çalışma biçimlerinin değiştiği bir süreçteyiz. Doğa talanına izin vermeyen iklim dostu, insan onuruna yakışır, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan ve işçilerin söz sahibi olduğu bir çalışma hayatı talep ediyoruz. Sermayenin dayattığı gibi işlerimiz ve geleceğimiz arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Bu nedenle adil dönüşüm şart, diyoruz. 1 Mayıs vesilesiyle bir kez daha işçilerin haklarını savunmak için meydanlarda olacağız. Sermayenin kar hırsı için doğayı, işçiyi ve yurttaşları sömüren, iklim krizini körükleyerek yarınımızı güvencesiz hale getiren bu düzenini kabul etmiyoruz. Dünya bir değişimin eşiğinde hazırladığımız bu raporda, bu dönüşümün eşitlikçi yeni bir toplumsal sözleşmeye evrilmesini talep ediyoruz. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) işaret ettiği gibi: ‘Ölü bir gezegende istihdam olmaz.’ İklim krizine karşı işçilerin söz sahibi olduğu adil ve demokratik bir dönüşüm talep ediyoruz.”

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Kıdemli Koordinatörü Özlem Katısöz da şöyle konuştu:

“İklim krizi ile mücadele için alınan önlemler insanlık olarak tüm üretim, tüketim ve örgütlenme biçimlerimizi yeniden kurguluyor. Hem 2053 net sıfır hedefi hem de ticaret ortağı olan AB’nin uygulamaya aldığı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması nedeniyle Türkiye için de dönüşüm kaçınılmaz. Bu dönüşümün başta kömürlü termik santral ve kömür madenciliği bölgelerinde olmak üzere ekonomi ve istihdama zarar vermeden yurttaşların refahı yönünde gerçekleşmesi, hemen bugün hazırlanacak adil geçiş planları ile mümkün. Adil geçiş planları, merkezden desteklenirken halk ve işçiler planlama süreçlerine aktif dahil olmalı. Ayrıca planlar toplumsal cinsiyet eşitliği, sağlıklı çevrede yaşama hakkını temin ederken insan onuruna yakışır işler yaratmalı. Planların bir an önce oluşturulması ve uygulanması ile dönüşüm nedeniyle kimsenin geride kalmaması sağlanabilir.”

Son olarak rapora ilişkin şu değerlendirme yapıldı:

“Bu rapor iklim değişikliği ile mücadele stratejileri kapsamında üretim sistemleri yanında çalışma yaşamının da hızla dönüştüğü bir dönemde kaleme alınmıştır. İklim değişikliği ile mücadele politikaları yeni bir üretim anlayışı beraberinde birikim ve bölüşüm anlayışının sorgulanması ihtiyacını da yeniden gündeme getirmektedir. Bu paralelde gerçekleştirilecek olan tartışmalarda işçilerin ve temsilcilerinin sürecin belirleyicileri arasında yer almadıkları bir zeminde işçi sınıfının yaşanan dönüşüm nedeniyle telafisi güç sorunlarla karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. Güvencesizliklerin derinleşmesi, kitlesel işsizlikler, sosyal koruma kapsamı dışında kalma, çalışma yaşamında eşitsizlik ve adaletsizliğin artması, yoksulluk bahsedilen sorunların başında gelecektir. Bu raporda yaşanan dönüşümün maliyetinin işçiler ve ailelerine yüklenmemesi adına dönüşüm sürecinde hayata geçirilmesi gereken önleyici ve telafi edici politikalar, “adil geçiş” kapsamında işçi örgütleri ile birlikte sendikal bir talep olarak tartışmaya açılmıştır. Rapor kapsamında sosyal tarafların adil geçiş tartışmalarına yönelik farkındalık ve bilinçlerinin artırılması amaçlanmış, adil geçiş politikalarının bütüncül ve kapsamlı bir şekilde somutlaştırılması adına sendikaların alana ilişkin eleştiri, talep ve önerilerine yer verilmiştir.”