İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı “Alevi” videosuna ilişkin, “Böyle bir açıklama yapmak durumunda kendini hissetmesinden çok kalbim acıdı. Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğuyum ben. Türkiye’den gitmişiz ama Türkiye’ye geri döndüğünüz zaman biz, birçok şeyleri yaşadık bu ülkede. Çok hızlı bir biçimde ‘Defolun gidin’ dendi. ‘Rum’sunuz’ dendi, ‘şusunuz’ dendi. Dolayısıyla onu izah etmek zorunda kalırsınız hep, kendinizi. Bu, berbat bir duygudur. Aynı zamanda sınıfsal da bir şeydir. Kemal Bey’in böyle bir açıklama yapmak mecburiyetinde kendini hissetmesinden çok kalbim acıdı” dedi.

Meral Akşener, bu akşam Sözcü Televizyonu’nda ‘Liderler Özel’ programının konuğu oldu. Gazeteciler Saygı Öztürk, Alişer Delek, Serap Belovacıklı ve Aytunç Erkin’in sorularını yanıtlayan Akşener, partisinin İstanbul il başkanlığına yönelik silahlı saldırının ardından Meclis’teki grup toplantısında elinde bom mermi kovanlarıyla yaptığı konuşmanın amacını şöyle açıkladı:

“SAYIN ERDOĞAN, ŞU ANDA BU ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI; HEPİMİZİN CANINI, NAMUSUNU, ŞEREFİNİ KORUMAKLA MÜKELLEF BİR KİŞİ”

“Öncelikle onlar, mermi değil kovandı. Kovan olduğunu söyleyeyim, yanlış anlaşılmasın. Çünkü ben, eski İçişleri Bakanı’yım. Oraya mermi koyduğum zaman başka bir manası olur. Kovan koyduğunuz zaman, o mermiyi atanlara mesajdır. Türkiye'de çok uzun bir zamandır gazeteciler saldırıya uğruyor, siyasi partilerin genel başkanları, örneğin Sayın Kılıçdaroğlu linçe uğruyor. Selçuk Özdağ ölümden döndü. Benim basın danışmanım Sayın İde, saldırıya uğradı. İstanbul İl Başkanı’mız yumruklandı. Benim evim basıldı. En son, çok ilginç bir biçimde partimizin İstanbul il başkanlığı kurşunlandı. Gencecik bir akademisyen katledildi Ankara'da… Sayın Erdoğan, şu anda bu ülkenin Cumhurbaşkanı; hepimizin canını, namusunu, şerefini korumakla mükellef bir kişi. Onun devri iktidarında, olmadığımız bir şey kalmadı. Biz kadınlar öldürüldük, tecavüze uğradık, ‘sürtük’ dendi, evlerimiz basıldı. Bu kadınlar üzerinden. İki; gençler açısından, bir Sinan Ateş örneği var. Onun gibi başka gençler de var.

“SAYIN ERDOĞAN'A MESAJDI. TEHDİT ANLAMINDA DEĞİL”

Sayın Erdoğan'a mesajdı. Tehdit anlamında değil. ‘Bak. Yaptıklarını, göz yumduklarını gör. Sonuçlarını gör’. Kutudan alıp attıklarım ise… Kadınlar bilir bunu, mesela Güneydoğu'da ailelerin kavgasını ya ailenin en genci ya da ailenin en yaşlısı engeller. Çıkarır eşarbını, tülbentini atar yere. Onu açık başı görmemek için bütün erkekler arkasına döner, mecburen barışırlar. Yine Türk mitolojisinde bütün pislikleri biz toprağa atarız. Ve bunu kadınlar atar. Yani kovan da onlardan birisi. Ben tarihçiyim. Dikkat ederseniz insanların üzerine atmadım. Gökyüzüne de fırlatmadım. Ben, onları yere attım. Yani sembolize ettiği şey topraktır, toprakta kaybolmasıdır. Artık bu işlerin bitmesi lazım geldiğini anlatan, sembolize ettiği yer orasıdır.  

“ORADA KILIÇDAROĞLU'NUN SAKİNLİĞİ, BEYEFENDİLİĞİNİ HEP BERABER GÖRDÜK”

Bugün tam izleyemedim. Size gelirken arkadaşım atmış. Mitingde bir video göstermiş. Bir terör videosu. Bakamadığım için içeriğini bilmiyorum. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Öcalan’ı affedeceğini, çıkaracağını söylediğini söylemiş. Ben de yanındaymışım, hiçbir şey dememişim. Külliyen yalan. Sayın Kılıçdaroğlu’na da büyük hakaret, haksızlık. Adıyaman'da bir iki kişi çıkıp, bir tanesi mezarlıkta… Ama orada Kılıçdaroğlu'nun sakinliği, beyefendiliğini hep beraber gördük. O mezarlığa yakışacak bir tavırdı onunkisi. Orada yatanlara ve onları ziyarete gelmişlere duyulan derin bir saygıydı. Organize olduklarını düşünüyorum.”

Akşener, Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ videosuna ilişkin şunları söyledi:

“KEMAL BEY’İN KENDİNİ BÖYLE BİR AÇIKLAMA YAPMAK MECBURİYETİNDE HİSSETMESİNDEN ÇOK KALBİM ACIDI”

“Böyle bir açıklama yapmak durumunda kendini hissetmesinden çok kalbim acıdı. Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğuyum ben. Türkiye’den gitmişiz ama Türkiye’ye geri döndüğünüz zaman biz, birçok şeyleri yaşadık bu ülkede. Çok hızlı bir biçimde ‘Defolun gidin’ dendi. ‘Rum’sunuz’ dendi, ‘şusunuz’ dendi. Dolayısıyla onu izah etmek zorunda kalırsınız hep, kendinizi. Bu, berbat bir duygudur. Aynı zamanda sınıfsal da bir şeydir. Kemal Bey’in böyle bir açıklama yapmak mecburiyetinde kendini hissetmesinden çok kalbim acıdı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği… Herhangi bir Sünni’nin, Alevi olduğu için oy vermeyeceği bir insan olamaz. Normal insanlar arasında asla böyle bir şey yoktur. Ama istismarı önlemek açısından büyük bir açıklıkla ve özgüvenle -ben özgüven kısmını çok beğendim- açıklamasını o gözle izledim. Kendisi açısından faydalı gördüm. İçimde de bir acı hissettim.” (ANKA)