Cumhuriyet Halk Partisi(CH) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iddianamesinin açıklandığı dakikalarda yaptığı konuşmada, İmamoğlu'na sahip çıkılma çağrısı yapan Özel, şöyle devam etti:

“GAZİ MUSTAFA KEMAL, MİLLETİN KALBİNE YAZILDI”

“Ömrünü bu güzel ülkeye, bu aziz millete adayan Mustafa Kemal Atatürk’ü daha 57 yaşında iken bundan 87 yıl önce ebediyete uğurlamıştık. Dün saat 09.05’te bizler Anıtkabir’de iken aracını durdurup aracının önünde, vapurun güvertesinde, çalan siren sesinde fabrikada, çalıştığı tezgâhın önünde, bahçesinde, tarlada tek başına başını önüne eğen, elini kalbine koyan ve bu güzel vatanı borçlu olduğumuz Gazi Mustafa Kemal’i büyük bir sevgiyle, özlemle, minnetle anan herkesin önünde saygıyla eğiliyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnetlerimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Allah rahmet eylesin. Yitirildikten 87 yıl sonra böyle bir sevgi, böyle bir coşku, ona duyulan bu kadar yüksek minnet duyguları boşuna değil. Bunu yaşamının her alanına dönüp şöyle bir baktığınızda görebilirsiniz. Ben son zamanlarda okuduğum bir anekdottan etkilendim. Bugün onu paylaşacağım sizinle. Bir gün Meclis’te bir milletvekili, İstanbul ya da Ankara illerinden birine Atatürk’ün adının verilmesini, böylelikle Atatürk’ün adının şehrin temellerine kazınmasını önermiş. Bunu duyuyor Paşa, milletvekilini çağırıyor ve şöyle diyor; ‘Bir ismin dillerde kalması için şehrin temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın şehrin ismi İstanbul ama Fatih Sultan Mehmet’i hemen hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey yapabildiysem, şehrin temellerine ismimi yazarak değil milletin kalbine yazarak anılmak isterim.’ İşte milletin kalbine yazıldığının en iyi göstergesi. Dün biz Sayın Erdoğan’ın başkanlığındaki devletimizi, Meclisimizi, milletimizi temsil eden heyetle huzurdaydık. Sonra hep birlikte Misak-ı Milli Kulesi’ne geçtik. Sayın Erdoğan, deftere yazdı ve bize okudu. Tabii orada kendisine bir şey söylenmez, doğru değil Ata’nın huzurunda. Ama şöyle okuyor: ‘Yüce Atatürk’ diyor, ‘En büyük eserim dediğin Cumhuriyet’e sahip çıkacağız.’ Çok güzel. Atatürk’ün o sözünün o kadarını alan ve Atatürk’ün diğer büyük eserine bugünkü zulmü yapana, Atatürk’ün partisine kayyım atamaya çalışana, İstanbul’da kayyımlar atayana, davalar açana, partisi üzerine hesaplar yapana, belediye başkanlarına haksız saldırılarla, ithamlarla bir yıl geçirene o cümlenin doğrusunu söyleyeyim. Diyor ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Benim iki büyük eserim var. Bunlardan birisi Cumhuriyet ise diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.’ Biz onun Cumhuriyet’le birlikte ikinci büyük eseri olan baba ocağımızın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin çatısı altında onu bir kez daha özlemle, onun partisinde görev yapmanın verdiği gururla ve rahmetle anıyoruz.”

“DİLOVASI’NDA FELAKET GÖZ GÖRE GÖRE BEKLENDİ”

“Değerli konuklar, Cumhuriyet coşkusunu, birlikte olmanın heyecanını hep yüreğimizde hissediyoruz. Bu salonun enerjisi, muhabbeti, neşesi aslında Cumhuriyet Halk Partisi açısından nasıl bir yolda yüründüğünü gösteriyor. Ama maalesef bu ülkenin birer ferdi olarak, bu ülkede yaşadıklarımız, çoklu kriz ortamı her birimizi gerçekten her bir gün bir başka üzüntüyle, bir başka çelişkiyle, bir başka felaketle, bir başka haksızlıkla yüzleştiriyor. Maalesef onlardan bir tanesi de Kocaeli Dilovası’nda işyerindeki yangında üçü çocuk yaşta, altı vatandaşımızı kaybetmemizle yüreklerimizi dağladı. Bu işyerinin kaçak olduğu, kaçak işçi çalıştırdığı, çocukların emeğini sömürdüğü ortaya çıktı ve bir kez daha bir kara düzenle yüzleştik. 16 yaşındaki Cansu Esatoğlu, 17 yaşındaki Nisa Taşdemir, 17 yaşındaki Tuğba Taşdemir emekleri sömürülen çocuk işçilerimizdi. Mahallelerinden defalarca şikâyet edilmelerine rağmen işlem yapılmayan ve adeta göz göre göre felaketin beklendiği bir süreç yaşandı o mahallede. CİMER’e yapılan başvuru şu şekilde. Bakın CİMER’e yazan vatandaşımız ki adı belli, sanı belli, televizyonlarda da izledik, şöyle yazmış: ‘Kocaeli Dilovası ilçesi, Mimarsinan Mahallesi, İş Bankası şubesinin yanında Vahdet Camii’nin bitişiğinde ismi - levhası olmayan parfüm imalat ve dolumu yapılan işyerinde mahallemizin kadınları ve çocukları yaklaşık 15 çalışan olup bunların çoğu sigortasız çalışıp iş güvenliği hiç olmayıp ihtiyacı olan kadınların kovulma tehdidi ile çalıştırıldığı, yemek parasının 70 lira olduğu, ‘Yemeği de gidin kendiniz yiyin’ diyerek işçiyi, kadını sömüren bu doymaz işyeri sahibini yüce devletimize şikâyet ediyorum. Gereğinin yapılmasını arz ederim.’ Devlet dediğin binalar, bilgisayarlar, mail adreslerinden ibaret cansız bir yapı. Ama onu yönetmeye milletin yetki verdikleri var. İşte oradan, saygıyla arz edilen devletten cevap geliyor CİMER’den: ‘İş sağlığı ve güvenliğine yönelik alınmayan tedbirlerin neler olduğunu, işyerinin hangi kısmında ve ne zamandan beri alınmadığını, işyerinin tam unvanını, tam adresini…’ Bir yanında İş Bankası, onun yanında İŞKUR var. ‘... Bize buranın tam adresini, iletişim bilgilerini belirttiğiniz takdirde başvurunuzu işleme alacağız.’ Yoksa almamışlar. ‘Çocuk işçilerin ise yaşları ve kimlik bilgilerini bizimle paylaşmanız gerekmektedir.’ Tarif var, adres var, tespit var, ihbar var ama bunun karşısında harekete geçmeyip denetim için ayak sürüyen ve dünkü felaketi bekleyen birileri var.”

“BU BAKAN GELDİĞİNDEN BERİ 16 SOMA KATLİAMI YAŞANDI”

“Kaçak işçi ve çocuk işçi çalıştıran tesisin sahipleri, değerli milletvekillerim bilhassa pandemide grubumuzun yarısı o dönemde milletvekiliydi, maalesef tanıdık çıktı. Şirket, pandemide Meclis’e tek başına kolonya ve dezenfektan tedariki yapan, benim Genel Kurul’da Tekirdağ’dan hareketle Meclis Başkanı Sayın Şentop’a, ‘Bu firma bu ihaleyi ne zaman aldı?’ dediğimde, önce o şirketin onları bedava verdiği söylenen ve sonra davet usulü ihaleler çıkan, yurt dışında sattığı kolonyalarda metanol bulunan ve onu içeriye satan, yurt dışından getirdiği hammadde arasında uyuşturucu çıkan, tutuklanan ama sonra bir şekilde beraat eden Ali Osman Akat’ın, Akat ailesinin bir şirketi olduğu ortaya çıktı. Yani bu çağrılar, bu ihbarlar yapılıyor. Ama bir türlü gidilmiyor. Vatandaş diyor ya ‘Kaç kere şikâyet ettik, söyledik, hepimiz biliyorduk.’ ‘Gelemeyiz, yapamayız, yıkamayız. Tüm Dilovası’nı yıkacağım, sonra ancak gelip burayı yıkacağım’ diyenlerin aslında 14 Nisan 2022’den Meclis’te tartıştığımız AK Parti’ye yakın, AK Parti’nin koruduğu, kolladığı, ihaleler verdiği, Tekirdağ’da AK Parti siyasetinin finansına katkı sağlayan şirketi Kocaeli Dilovası’ndaki o katliamda gördük. Çalışma Bakanı, Haziran 2023’te göreve gelmişti. O günden bugüne 4 bin 836 emekçi öldü. Bütün vatandaşlarımıza şunu hatırlatmak isterim; Soma faciası oldu. Bütün dünya Soma’ya baktı. Bütün Türkiye, Soma’yı izledi. Neredeyse bir ay bütün televizyonlar üç hafta Soma’da madenin ağzından verdiler akşam ana haberlerini. Anchormenler oradaydı, sunucular oradaydı, bütün gazeteciler oradaydı. Ne diyorduk? ‘Soma’yı unutursak yüreğimiz kurusun.’ İlk gün mahkemenin kapısında kilometrelerce kuyruk vardı. Son gün, son karar gününde 300 kişilik mahkemede içeride 180 kişiydik, öldürdükleri kişi başına beşer gün yatıp çıktıklarında. ‘Soma’yı unutursak yüreğimiz kurusun’ sözünü çok beğenip hashtag yapanlar, alt yazıda yazanlar orayı bıraktılar, döndüler gittiler ve kaderine terk ettiler. İşin orasını bir hatırlatayım da.”

“KASILA KASILA GEZİYOR GENSORU VEREMİYORSUN”

“Bir de şurasını hatırlatayım: Türkiye’de sadece bu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı geldiğinden beri 30 ayda 16 tane Soma katliamı yaşandı. 4 bin 836 kişi… O yüzden öyle toplu olunca, çarpıcı olunca bunların üzerinde çok ciddi ciddi konuşmak, büyük büyük laflar etmek değil; esas Erdoğan ikinci kez seçilip de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen yapı içinde, yani hızlı karar alan… Denetim yok, bir kere oy veriyorsun ve beş sene söz hakkın yok. Bakana soru sormak yok, sözlü soru yok. Bu şartlarda bu bakana gensoru vermek yok. Çağırıp da hesap sormak, tekrar oya sunmak yok sistemde. Kartalkaya’da 78 kişiyi, 36’sı bebek ve çocuk cayır cayır yakan adam kasıla kasıla geziyor. Burada 16 tane Soma katliamı yaşanmış. Bu faciada gelip de bakmamışlar. Bugün Meclis’te Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bu bakan gelmiş, oturuyor. Sen ona gensoru veremiyorsun. Daha bir hafta önce Gebze’de çöken binada dört yurttaşımızı kaybettik. İlk dakikalarda, ‘Metro inşaatı ile alakası yok’ diyen Ulaştırma Bakanı şimdi yavaş yavaş yanlamaya başladı. Gidip ona bunun hesabını soramıyorsun. Böyle bir rejim, böyle bir düzen olmaz.”

“ÇOCUK İŞÇİLİKLE MÜCADELEYE PARA YOK, PATRONA VAR”

“Türkiye’de her beş çocuktan biri çalışıyor. MESEM ile çalışmaya zorlanan çocuk sayısı 2 milyonu geçti. Bakın bugün Çalışma Bakanlığı’nın bütçesi var. Çalışma Bakanlığı’nın bütçesinden ‘Çocuk işçiliği ile mücadele edilsin’ diye bir ödenek kalemi var. 2023 yılında buraya 41 milyon lira para ayrılmıştı. Geçen sene, 2024’te, 41 milyondu ya bu beklersin ki hiç değilse 60 milyona çıkacak. 28 milyona düşürmüşlerdi. Bu sene ne kadar biliyor musunuz? Sıkı durun. 1000 lira koymuşlar. Yani para koymamışlar, sıfır yazamadıkları için iz ödenek koymuşlar oraya. Bu sene orayla ilgili yani iki yıl önce 41 milyon lira ayırdıkları çocuk işçiliği ile mücadeleye bu sene bütçe dahi ayırmamışlar. Bugün Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmekte olan aynı bütçede, Çalışma Bakanlığı bütçesinde MESEM üzerinden, okul çocuğunu ucuz, güvencesiz işçi yapıyorlar ya MESEM üzerinden patronlara verilmek üzere teşvik kalemine ise 6 milyar lira koymuşlar. Bir tarafa bin lira, yani sıfır lira. Bir tarafa patronlar için MESEM’de çocuk çalıştırsınlar diye teşvik kalemine 6 milyar lira koymuşlar. İşte görevi süresince 16 tane Soma katliamı olan, çocuk işçiliğiyle mücadeleye para koymayan ve çocuk işçiliği sistemine teşvik koyanların, Kartalkaya’nın baş sorumlularının, Gebze’de çöken binanın sorumlularının burada gelip pişkin pişkin oturup bir gensoruya dahi muhatap olmadıkları düzenin adına, ‘AK Parti’nin kara düzeni’ diyoruz. Mutlaka bu düzenin sonunu getireceğiz.”

“HATAY, MALATYA, MARAŞ, ADIYAMAN PERİŞAN”

“Şimdi bu AK Parti’nin kara düzeninin içinde neler oldu, neler... Bir Soma’yı hatırladık, Ermenek’i, Afyon’daki cephanelik patlamasını... Nereyi düşünsen bitmez acılar ama herhalde 6 Şubat depremi bu sürecin içindeki en büyük travmalarımızdan bir tanesi. Halen daha yaralar sarılabilmiş değil. Ama bu iktidar hem 6 Şubat’tan hemen sonra ‘Bir yıl içinde herkes evine girecek’ dediği halde, bütün seçim kampanyasını bunun üstüne kurduğu halde, bir yıl sonra evlerin yüzde 2,4’ünü verdiği halde halen daha 350 bin kişi konteynerlerde yaşıyor. Üçüncü yıl geliyor, bin gün geçtiği halde bir tane drone. Cafcaflı bir sokağa karşılıklı 15, 30 tane apartman. Güzel drone çekimleri, gitsin - gelsin. Arka sokağa bakmadan, konteyneri görmeden ve verilen sözün tutulmadığını örten, İstanbul’a, Ankara’ya, Manisa’ya, Rize’ye, ‘Biz sözlerimizi tuttuk’ diyen bir haksızlık Hatay’ı çıldırtıyor, Adıyaman’ı çıldırtıyor, Malatya’ya, ‘Bu kadarı da olur mu?’ dedirtiyor, Kahramanmaraş’a, ‘Yazıklar olsun’ dedirtiyor. Ama İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış getirmeyenler depremin bininci gününde iletişim kampanyası yürüttüler. Dedim ki ‘Nasıl yapıyorlar?’ En güzel yerleri çekiyorlar. Hatay’da durum ne? İşte milletvekilleri burada; Hatay perişan, Malatya perişan, Maraş perişan, Adıyaman perişan. O zaman dedim ki ‘Madem öyle…’ Hani videoları açıp açıp izletiyor da sonra oradan ona söylüyor, bunu söylüyor ya. Öyle ne montaj, ne bir şey. ‘Dün Adıyaman, dün Malatya, dün Kahramanmaraş, dün Hatay.’ Ekranın sol üst köşesinde dünün tarihi ve neresi olduğunu, aslında depremin bininci gününde Murat Kurum’un ‘iletişim kampanyası’ diye Türkiye’yi kandırdığı bölgede aslında neyin olduğunu hep beraber bir izleyelim. Yayında kalanı ve yayından kaçanı görecek millet. Hiç kimseye hakaret yok. Gerçek depremzedenin duygusu, düşüncesi, ağzından çıkanlar. Görün bakalım, neymiş bölgede yaşananlar?”

“ATATÜRK’ÜN KURDUĞU DEVLET, ‘SESİMİ DUYAN VAR MI’ DEDİRTMEYECEK”

“Devletin televizyonunu kullanarak, kendi medyasını kullanarak, merkez medyaya kendi sözlerini tutmuş gibi yayınlar yaptırarak hem 86 milyonu kandırmaya çalışıyorlar hem de o bölgede konteynerlerde kalan 350 bin kişiyi rezerv alan sorunuyla kentin rantı yüksek yerindeki arsası elinden alınıp kıyıya köşeye atılanları ya da evi teslim edildiği halde çatısı aktığı için ya da işinden olmuş kendisine kiralayacak bir evi yok, ev kiralayacak hali yok, onun için konteynere mahkum kalmış olanları… 350 bin konteynerzedeyi, Türkiye’nin dört bir yanında akraba evlerinde, küçücük odalardaki memleketinden uzakta bekleyenleri incitiyor bu işler. Biz, deprem bölgesindeki sorunları biliyoruz. Milletvekillerimizle birlikte sürekli bölgeyi takip ediyoruz. Meclis’te dile getiriyoruz. Buradan bir kez daha söz veriyoruz. 10 Kasım’ın ertesi gününde, bu ülkeyi kuran Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu devlet, ‘Sesimi duyan var mı?’ dedirtmeyecek elbet. Söz veriyoruz.”

“‘BU SUÇA ORTAK OLANLARIN CHP’DE YERİ YOK’ DEDİK”

“AK Parti’nin kara düzeninde bir yandan yangını görüyoruz, bir yandan göçüğü görüyoruz, bir yandan depremde vermediği sözleri görüyoruz. Bir yanda da planlı şehirleri, doğayı ve halkı gözetmeyen, yandaş olunca gözü dönmüş bir rantçılığa ses etmeyen bir iktidarı görüyoruz. Sinpaş Marmaris’te 1988, Sinpaş’a buranın verilmesi de yanlış ama 98 bu halde. Marmaris’te aday belirleme sürecindeyiz, en büyük travma Sinpaş. Çünkü ikinci etap büyümüş, üçüncü etap diyorlar, devlet arkalarında. Marmaris bizden bununla mücadele edecek bir aday arıyor. Bugünkü Marmaris Belediye Başkanını MYK salonundan gece 03.15’te aradım. Dedim ki ‘Gencecik yaşındasın, ilçe başkanlığından tanıyoruz. Sen geldiğinde başta bu Sinpaş, bu rantçılarla mücadele edebilecek misin?’ ‘Ederim Genel Başkanım.’ ‘Söz mü?’ ‘Söz.’ ‘Cumhuriyet Halk Partisi sözü mü?’ ‘Cumhuriyet Halk Partisi sözü.’ Acar Ünlü’yü görevlendirdik. 98’de şu halde. Ama büyük resim için görürseniz, şu kadarı var 98’de. Şimdi dağlar dolmuş. İkinci etapla buralar dolmuş Üçüncü etapla villalar, millalar. 46 bin metrekarelik yer yandaş Sinpaş tarafından 273 bin metrekareye çıkarılmış. Buralarda bizim sürecimizde seçime üç gün kala imza atılmış, imzayı atanları ben partimden attım. ‘İmzayı atanların, yani bu suça bir şeyiyle giderayak ortak olanların Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir partide yeri yok’ dedik. Acar Ünlü geldi. Tabii bunların arkasında bakanlık duruyor. İstedikleri mahkemeden tak yürütmeyi durdurma alıyorlar. Çok namuslu, ülkesini, doğayı seven hakimlerle; bunların etki edebildikleri, yukarıdan baskı yaptırdıkları arasında bir hukuk mücadelesidir gidiyor. İstinafın birinden onlar yürütmeyi durdurma alıyor, birinden biz onlara bilmem neyi alıyoruz. Geldik, 58 ruhsat iptal edildi. Yani şunun dışındaki 58 ruhsat iptal edildi. 1 milyar lira para cezası kesildi belediyemiz tarafından.”

“MARMARİS’İN CANINA OKUMAK İSTİYORLAR”

“Suç duyurusunda bulunduk ama talanı durdurmakta zorlanıyoruz. Halen daha kıyı dolgusu yapıyorlar. Bu kenarları dolduruyorlar. Halen daha beton döküyorlar. Biz mühür takıyoruz, mühür gelip kırılıyor, çalışılıyor. Valisi, kaymakamı, jandarması ses edemiyor. Neden? Arkasında kimin olduğu belli. Buradan şimdi bu binanın fazladan yapılmış yerlerine, haksız, usulsüz alınmış ruhsatlarına dava açtığımız gibi, onların mahkeme kararlarına karşı mahkeme kararları aldığımız gibi yıkım ihalesi açtık. Yıkım ihalesinin olduğu gün, yıkım kararının yürütmesini durdurdular. Marmaris’te, Marmaris Belediyesi’nin Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün, Marmaris’teki çevrecilerin, Muğla’daki çevrecilerin bu doğa katliamına karşı mücadelesi sürüyor. Ama kamuoyunun farkındalığı ve desteği lazım. Yıkımı durdurmak, ruhsatları Ankara’dan almak buraları oturmaya açmak, 273 bin metrekare ile Marmaris’in canına okumak istiyorlar: Marmaris’e, Muğla’ya, Türkiye’ye, vicdanı olan herkese sesleniyorum: Bu rezillik karşısında hukukçusundan ilk kez oy kullanacak vatandaşına kadar. Hepimizde sorumluluk var. Hepimiz elimizi vicdanımıza koymalıyız. Bu rezilliği durdurmalıyız. Bu arada bizim belediye başkanımız Acar’a, bunun etrafında köylerde, köylüler yapar ya kendiliğinden evler. 150 tane kaçak köy evi tespit etmişler. ‘Bunları yık’ diye emir veriyorlar. Biz Sinpaş’a yıkım kararı aldığımız gün yürütmeyi durdurma kararını verdirtenler, gariban köylü köy evine bir göz ilave etmiş, videodan tespit ettim, ‘O bir göz odayı yık’ diye talimat veriyorlar. AK Parti’nin kara düzeni budur. Bu düzeni değiştirmek boynumuzun borcudur.”

“DÖNEM, DEFOLU GIDA DÖNEMİ”

“Şimdi tabii aslında bütün grup toplantılarında ya da meydanlardaki mitinglerde hep ekonomik zorlukları, sorunları konuşuyoruz. Şimdi bütçe dönemi daha çok konuşmaya devam ediyoruz. Konuşmamın sonunda söyleyeceğim. Önümüzdeki dönemde sadece sorunları değil çözümleri duyacağınız, çok bambaşka bir sürecin de içine giriyoruz. Ama 2018’den bu yana kronik hale gelen bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Sayın Erdoğan’ın ‘Şanla, şerefle bitirdik’ dediği 23 yıla ilişkin geçen hafta madalyalarını takmıştık. Hatırlıyorsunuz. Beşi bir yerde. Kısaca hatırlayalım: Yoksullukta Avrupa birinciliği madalyası, işsizlikte Avrupa birinciliği madalyası, gelir adaletsizliğinde Avrupa birinciliği madalyası, yüksek faizde Avrupa birinciliği, dünya ikinciliği madalyası, enflasyonda Avrupa birinciliği, dünya beşinciliği madalyası. Şimdi altıncı madalyayı kazandılar. Onu da beşi bir yerdenin yanına altıncı madalyayı takmak lazım. Gıda enflasyonunda Avrupa’da birinci, dünyada beşinci. Dünyada 200’ün üzerinde ülke var. Kiminin adını bilmiyorsun. Bunların dördü hariç geri kalanında gıda enflasyonu bizden düşük. Bizi gıda enflasyonunda geçen dört ülke: İran, Güney Sudan, Nikaragua ve Haiti. Haiti ve Nikaragua’dan sonra gıda enflasyonu en yüksek beşinci ülke Türkiye. Bizden düşük 200’ün üzerinde ülke var. Maalesef, bu fotoğrafları partimizin, grubumuzun fotoğrafçıları ikisini dün bizzat çekti. Dönem, defolu gıda dönemi. Bakın şurada yazıyor. Çıkma sebze, meyve 60 lira. Normalde 60 lira ve 200 lira arası olan şu dört kasa 20-30 liraya oluyor. Çıkma sebze ve meyve satılıyor Ankara’da. Normal yufka 120 lira ile 200 lira, yırtık yufka 60 lira. Yırtık yufka satılıyor memlekette. Dün biz çektik. Tavuk eti 200 lira, 250 lira. Taşlık satıyor 50 lira. Tavuk boyun satıyor 75 lira. Tavuk boyun. Tavuk kesilir, taşlığı ve boynu atılır. Atılan taşlığı çorba yapsın diye garibana satıyorlar. Normal ekmek 15 lira, bayat ekmek 8 lira Ankara’da. Normal yumurta 8 lira, kırık yumurta 4 lira. Normalde dana eti 900 lira, çorbalık kemik satılıyor memlekette 150 lira. İşte AK Parti’nin kara düzeni budur. Bir tarafta bir eli yağda, bir eli balda oturanlar. En pahalı restoranlarda, en pahalı hesapları ödeyip keyif çatanlar. Bir tarafta çorbalık kemik alanlar, tavuk taşlıktan tavuk suyuna çorba yapmaya çalışanlar. AK Parti’nin kara düzeni budur. Eninde sonunda bu düzen sonunu bulur. Cumhuriyet Halk Partisi gelir, AK Parti’nin kara düzeni değişir.”

“ENFLASYON 29 AYDA YÜZDE 163 ARTTI”

“Bir de vatandaşın farkında olması lazım: Her seçimin bir maliyeti, faturası var. Bakın bu da son genel seçimin faturası. Enflasyon, Erdoğan seçildiğinden beri 30’uncu ayın içindeyiz. Geçen ayın açıklanan enflasyonuyla 29 ayda enflasyon yüzde 163 arttı. Diyordu ya, ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi. Enflasyonun belini biz kıracağız. Dezenflasyon süreci başladı. Devam ettireceğiz.’ Gördük etkiyi, yüzde 163. Politika faizi, geldiği gün 8,5. Bugün 39,5. Artış yüzde 365. Aç