CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Demokrasi ve adaletin 100’üncü kara gününde '100 karası'” toplantısında yaptığı konuşmada, "Biz, başka çare yoktu bu millete gittik, bu milletin önüne sandık koyduk. Onlar, o gün sandık kurmadılar ama kumpas kurdular" dedi.
Özel, şunları kaydetti:
"100 günde ne yalanlar ne iftiralar attılar"
“Sandıklar açılıp, oylar sayılırken; Ekrem Başkanımızı ve arkadaşlarımızı demir parmaklıkların arkasına koyup üzerlerine demir kapıları kapattılar. İşte bugün o tutuklamanın 100’üncü günüde bir aradayız. 100 günde ne yalanlar ne iftiralar attılar. ‘1 ay sonra birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız’ dediler. Balyoz’da, Ergenekon’da, İstanbul seçimlerinin iptalinde hangi kumpasları kurdularsa o kumpasların bir benzerini kurdular. İnsan hafızası hem kuvvetli hem zayıf... Unutmamamız gerekenleri unutmuyoruz ama bazen unuttuklarımız da unutmamak gerektiği noktada bir kenarda duruyor. Şimdi, hepimizin bildiği ama izlerken ‘Bu kadar mıydı ya’ diyeceği bir videoyu hep beraber izleyelim.”
“Bize bu zulmü yapanlar, meselemiz onlarladır”
Özel, daha sonra, AK Parti’nin “Balyoz, Ergenekon ve İstanbul Seçimlerindeki kumpas süreçlerine” ilişkin haberlerin yer aldığı bir video izletti. Videonun ardından konuşmaya devam eden Özel, şunları söyledi:
"Önce muhatabı doğru belirleyelim. Muhatabın şöyle bir ümidi var. Biz, ‘Gün gelecek, AKP, halka hesap verecek’ deyince; diyorlarmış ki kendi aralarında ‘Çok iyi oluyor. 12,5 milyon üyemiz var. Bunlar böyle deyince bu üyeler, CHP gelirse huzurum kaçar, evladım işten çıkar, torunum mülakata girmişti, kazanmıştı, biz o yüzden öyle olsun diye AK Parti’ye kaydolmuştuk. Ya da muhtar topladı kimlikleri AK Parti’ye kaydetti. Benden de hesap sorulacak.’ Buradan, televizyonları başından bizi dinleyen AK Parti’ni tüm üyelerine sesleniyorum: Hesap verecek olan bu memleketin namuslu, çalışkan, yoksul, her ne sebeple olursa olsun AK Parti’ye kaydolmuş, kaydedilmiş üyeleri değil; bize bu zulmü yapanlardır. Meselemiz onlarladır, milletimizle değildir.
Muhatap, belli. Ona sesleniyorum: Ey Erdoğan! Bundan 2 ay önce, 3 ay önce, 100 gün önce, demiştin ki ‘1 ay geçsin, birbirlerinin yüzüne bakacak, ailelerinin gözünün, içine bakacak halleri kalmayacak. Atılacak iftiralara, yalanlara, gizli tanıklara, ailelerin birbirine düşmesine güveniyordun. Bak, bu meydanda, salonda hep beraberiz. Biraz önce ülkenin dört bir yanında olduğu gibi. Buradan, ben bu salonu dolduranların gözlerinin içine, Ekrem Başkan’ın değerli eşinin gözlerinin içine, ailelerin gözlerinin içine, Türkiye’nin gözlerinin içine bakarak söylüyorum: ‘Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımız masumdur. Atılanlar iftiradır. İnsan içine çıkamayacaklar. Siz, iftiracılarsınız. Biz, buradayız, hep birlikteyiz!"
“Günü gelecek Ekrem Başkan’ın bir vesikalık fotoğrafına yenileceksiniz”
"Tarihte, rakibinden bundan daha çok korkan, bir başka siyasetçi yoktur" diyen Özel, şunları kaydetti:
"Ekrem Başkan, sosyal medya hesabından sesini duyuruyor diye sosyal medya hesabını kapattılar. Fotoğraflarını, pankartlarını, afişlerini toplattılar. Oysa İstanbul’un son seçilmiş, halen daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ünvanını taşıyan kişisi, Ekrem İmamoğlu’dur. Tutuklu olduğu için yerine grubumuzdan bir vekil seçilmiştir. İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı geri dönen kadar onun görevine vekalet etmektedir. Oysa seçilmiş kişinin resmini, belediyenin panolarından, sesini seyahat edilen metroların vagonlarından kaldırmaya çalışanlara buradan söylüyorum: Yasaklamalarla, resim indirmeyle, ses kısmayla, bu milletin gönlünden Ekrem Başkanı sökemezsiniz. Yenileceksiniz. Bütün resimleri indirseniz, pankartları toplasanız, bütün sesleri kıssanız da günü gelecek Ekrem Başkan’ın bir vesikalık fotoğrafına yenileceksiniz.
100 gündür, hiçbir iddialarını ispat edemediler. Boş dosyalar ellerinde patlayınca itirafçı aramaya başladılar. Ailelere, evlatlara, eşlere saldırıyorlar. ‘Para bulacağız’ diye küçük bir çocuğun kumbarasına el koydular. Bir kızımızın kulağındaki küpeyi alıp onu altın sanıp sökmeye kalktılar, kulağına dedektör tuttular. Bir tutukluyu, Kandıra Cezaevi’nden Çağlayan’a, rızası ve haberi olmadan, ailesi bilmeden, avukatı çağrılmadan götürdüler. Psikolojik baskı, sosyal işkence, tehdit ve ‘Avukatım nerede’ deyince, ‘Onun yanında rahat konuşamıyorsun. Biz seni sorguya değil sohbete çağırdık. Bu sohbetin sonundan özgürleşerek ayrılabilirsin’ dediler. HSK'ya sesleniyorum. HSK'nın başkanı Adalet Bakanı'na sesleniyorum. Türkiye'de yargı konusunda sözü olan, fikri olan, görevi olan eğitimi olan herkese sesleniyorum: Bir sorgulamada avukatın bulundurulması kaç yıllık kazanımdır? Var olan avukatsız ifade alıp iftiracıya zorlamak ve buna karşı kimsenin harekete geçmemesi ne demektir? O salonlarda, o başsavcıyı, üç savcıyı yetkisiz bir şekilde bu işi yapmasına susanlara sesleniyorum: Görevinizin başına dönün. Gereğini yapın, o küstahlara haddini bildirin. Yoksa bu millet size haddinizi bildirecek.”
“O iftira çukuruna düşmeyenlere selam olsun”
Özel, şunları söyledi:
"Ekrem Başkan'ın gencecik, pırıl pırıl avukatını görevini yapıyor diye aleyhte verilen ifadeleri, iftiraları edinmeye çalışıyor diye savunma bütünlüğü oluşturmaya çalışıyor diye aldılar, içeriye tıktılar. Bir MASAK raporunu, hallaç pamuğu gibi attığı için, bir babaya, bir evlada atılan iftiraları ortaya çıkardığı için MASAK'a ve savcıya suç üstü yaptığı için anlatamasın diye içeriye koydular. Bir tutukluyu, ifadeye götürdükleri sırada eş zamanlı eşini de gözaltına alıp tutukluya, 'Eşin de gözaltına sevk. Burada iyi bir ifade verirsen akşam evde buluşursunuz' deyip 'İyi ifade vermezsen eşini de tutuklayacağız. Evlatlarına kim bakacak' diyecek kadar hadsizleşebildiler. Ekrem Başkan'ın, evladını, babasını kumpasa dahil etmeye çalıştılar. Hasan İmamoğlu'nun evinin önündeki bahçeyi köstebek gibi kazdılar. Olmayan parayı, boş tarladaki kör kuyularda aradılar. Aslında o kuyulara kararmış vicdanlarını gömdüler. Tutuklanan arkadaşlarımızı uzak cezaevlerine sürdüler. Avukatlarından, ailelerinden uzaklaştırdılar. Yaşlı annelerinin, babalarının ziyaretinden mahrum ettiler.
Gözaltındaki arkadaşlarımızı, iki yanlarına birer polis sıraya dizerek, ellerini önlerinde bağlayarak, devletin polisine görüntülerini çektirip medyaya servis ettiler. Darbe dönemlerinde yaşanan ayıbı, 2025'te yaşattılar. Tutanakta, ‘Kasada mermi bulunmuştur’ yazıyor. TRT çıkan dolarları gösteriyor. ‘Kasada, belediyenin mührü bulunmuştur’ yazıyor. TRT euro çıkartıyor. Buna itiraz edince, ‘Böyle bir arama tutanağı yok, altında imza var. Kasalardan para çıkmadı’ deyince; ‘Elimizde görüntüler yoktu. Stoktan video kullandık. Kusura bakmayın’ dediler. Bu stok videoyu size kim yolladı? Boş kasaya rağmen ‘Basın görüntüleri’ kim dedi biliyorum. Bu görüntüyü yayana da o talimatı verene de diyorum ki Seçime kadar bekle, ulan. Seçime kadar bekle. Özgür Özel, neyine güveniyor? Millete güveniyorum ulan. Millete güveniyorum. Millet başka güvenecek kim var? Millete güveniyorum, millete.
“Soruşturma ne kadar saçmaysa sorular o kadar komik, yanıtlayanlar o kadar masumdur”
Aziz İhsan Aktaş diye birisi, girmediği yer, girmediği ihale yok. Ne eksik kalmış Türkiye Büyük Millet Meclisi, ne Sayıştay, ne Trabzon Büyükşehir Belediyesi, ne Isparta Belediyesi. 20'den fazla büyük üniversite, devlet hastanesi, şehir hastanesi, neredeyse bakanlıkların hepsi. Hepsinde Aziz İhsan Aktaş var. Bunu aldılar, içeriye koydular. Sadece Beşiktaş'la Esenyurt'la ilgilendiler. Kendisini içeride tuttular ve bu kişiyi, ‘Suç örgütünün başı’ olarak tanımladılar. Sonra kendisinden bizim pırıl pırıl arkadaşlarımızı karalayacak bir ifadeyi alınca onu serbest bıraktılar. Öyle bir noktadayız ki düşünün, bir suç örgütünün lideri suçu itiraf ettiği için dışarıda şoför, sekreter ve konuyla ilgisi olmayan arkadaşlarımız içeride. Bunlar adaleti yere çalıp menfaati baş tacı edenlerdir. Günü gelince masum arkadaşlarımız gibi haksız, hukuksuz, işkenceye muhatap olmayacaklar ama yargının önünde mutlaka hesap verecekler.
Soruşturma, ne kadar saçmaysa sorular o kadar komik, soranlar o kadar aciz, yanıtlayanlar o kadar masumdur. Eski İBB Genel Sekreterine Ekrem İmamoğlu ile niye bu kadar çok telefonda konuştuğunu sordular. İBB Kamulaştırma Müdürü Fatih Özçelik'in evinden iki yarım, iki çeyrek, üç gram altın çıkmıştı. Bunları kimden rüşvet aldın diye sordular. Sünnet takısından yolsuzluk çıkarmaya çalıştılar."
“Bilhassa kadın tutuklulara inanılmaz bir psikolojik şiddet var”
Özel, "Bilhassa kadın tutuklulara inanılmaz bir psikolojik şiddet var" diyerek, şu ifadeleri kullandı:
"Medya AŞ'nin önceki genel müdürü İpek Elif Atayman... Avukatlarına haber vermeden kelepçeli ellerine bir kumanya, bir parça ekmek tutuşturularak; bilekleri morarana kadar 7,5 saat süreyle Afyon'a sevk ettiler. Vardığında bir ranza bile vermeden yerde yatırdılar. Eşyaları çöp torbasında arkadan geldi. 80 yaşındaki babası ve oğlu bunu duyup, Afyon'a gidince 7 saat yolculuğun sonunda, ‘Sistem hata verdi, gelecek hafta gelin görüştüremeyiz’ deyip geriye yolladılar. Fatoş Pınar, Medya A.Ş.'nin son Genel Müdürü. Ömrü boyunca dünyanın en iyi şirketlerinde en üst düzeyde görevler yapmış. Müthiş bir finansçı. 8 yıldır dünyanın en büyük bankalarının birinin Türkiye'de başında. Alınmış, getirilmiş, en iyi görevleri icra etmiş. Ne suç, ne hata, ne kusur. Ama kendisini alıp Ekrem Başkan'a ‘İftira at, şartnameyi onun istediklerine göre düzenledim’ dediler. Dedi ki ‘Biz işin teknik tarafındayız. Ne gerekiyorsa onu yaparız, ne gerekiyorsa onu yazarız. Bir firma ismi duymadım, bir telkin gelmedi. En iyisine verdik, en iyi hizmeti aldık. Ben bunu yapamam’ dedi. ‘Yapamazsan Düzce 288 kilometre’ dediler. 40 kişilik koğuşa 62’nci kişi olarak sevk ettiler. Yerlerde yatırdılar. İki evladı var, eşinden ayrı. Yaşlı anne babası 84-86 yaşında, evlatları orada. Ve her seferinde ‘İftira at evlatlarına kavuş’ diyorlar.
Ceyda arkadaşımız, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Medya A.Ş. Etkinlik Koordinatörü. İBB'den ayrılalı çok olmuş. Emekli... Hakkındaki suçlamalarla ne tarih tutuyor, ne belge tutuyor. Sadece gizli tanık, yanlış dönemin çalışan listesi önüne konulduğu için iftira atarken onun da ismini söylediği için halen tutuklu tutuluyor. Bilhassa kadınları ve çok sayıda tutukluyu, ara ara çağırıp iftira atmalarını hala daha zorluyorlar ve psikolojik işkence uyguluyorlar. Buradan söylüyorum: Suç işliyorsunuz. Kul hakkına giriyorsunuz.”
“Hepiniz işlediğiniz suçlarla o deftere kaydediliyorsunuz”
“İnsanlara sırf ‘İmamoğlu'nu suçlasınlar, belediye başkanlarımızı suçlasınlar’ diye elinizde olmayan kanıtları üretebilmek için eziyet ediyorsunuz” diyen Özel, şöyle konuştu:
"Evlatlara, eşlere, ailelere dokunmak örfte yok, törede yok. Ama and olsun ki başaramayacaksınız. And olsun ki kazanamayacaksınız. And olsun ki bu kötülüğün hesabını er ya da geç vereceksiniz. Şerefli yargı ve emniyet mensuplarımızı bir kenara koyarak, bu cuntanın üyelerine ve talimat verdiklerine sesleniyorum: Özgür Özel'in değil ama adaletin er ya da geç açılacak bir kara kaplı defteri vardır. Hepiniz işlediğiniz suçlarla o deftere kaydediliyorsunuz. Siz yüce Türk adaletini kirlettiniz. Bu devleti lekelediniz. And olsun ki gün gelecek o defter açılacak. Hepiniz bunun hesabını teker teker vereceksiniz.
Şimdi Erdoğan, gençler de gülüyor öyle söyleyince, Erdoğan, yurt dışına çıkışımı fırsat bilmiş. Ben yokken onu men ettiğim bir işe girmiş. Ne diyordu? ‘Ahtapot’ diyordu. Ne diyordu? ‘Kolları orayı burayı sarıyor’ diyordu. Ben ona ‘Ben sana ahtapotu göstereceğim’ deyip de gerçek ahtapotu gösterince suspus oldu. ‘Ahtapot dersen izleyeceksin’ dedim. Ben yokken yurt dışındayken bir cümlenin içinde ‘Hızlı hızlı ahtapot’ demiş. Radara girdin Erdoğan. Yakalandın. Ahtapot filminin son versiyonuyla hep birlikte milletin karşısına çıkalım bakalım.”
Özel, daha sonra yeni bir videoyu izletti.