Ordu İl Engelli Meclis Başkanı Ümit İşbakan, 15 Ekim Dünya Beyaz Baston Görme Engelliler Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünya genelinde 285 milyon görme engelli bulunduğunu, Türkiye'de ise bu oranın yüzde 9'un üzerinde olduğunu kaydetti.
İşbakan'ın açıklamasında şü ifadelere yer verildi:
BEYAZ BASTONUN ÖNEMİ
Dünya genelinde yaklaşık 285 milyon insanın görme engelli olduğu, ülkemizde ise son verilere göre görme engellilik oranının %9'un üzerinde olduğu varsayılıyor. Beyaz Baston, görme engellilerin kendilerine güven duygusunu, sosyal etkinliklere katılma ve bağımsız hareket edebilme yeteneklerini artırması nedeniyle özgürleşmesinin sembolü haline gelmiştir.
Baston, görme engelli olmayan kişilerin dikkatini çekmek için beyazdır.
Beyaz Baston, “kendini karşındakinin yerine koyma” duygusunu canlı tutmak içindir.
Beyaz Baston, kentlerde göremeyen bireyleri zor durumda bırakan, çeşitli yaralanmalar ya da ölümler getiren sayısız engele karşı bir tedbirdir.
Beyaz Baston, “Engelli Dostu Kent”, talebidir ki öyle bir kent sadece yerel yönetimlerce değil, birlikte yaşama hakkındaki tutumlarımızla inşa edilir. Bu nedenle Beyaz Baston, kent sakinlerinden destek istemektir.
15 Ekim Dünya Beyaz Baston Görme Engelliler ve Güvenlik Günü, yaşamı hep birlikte paylaşmayı idrak ettiğimiz bir gündür.
1963 yılında ABD’nde körleri dünya çapında simgeleyen beyaz baston yasasının kabulünden bu yana yayılarak Dünya Körler Birliği’nin kabul ettiği bir gün halini aldı. Dünyanın her yöresinde bu gün körler örgütleri çeşitli dijital ve navigasyon uygulamalarına karşın hala bağımsız hareket için vazgeçilmez fiziksel bir araç olan beyaz bastonun önemini anlatırken, aynı zamanda bulundukları ülkelerde yaşadıkları sorunları da kamuoyuyla paylaşırlar.
Ülkemizde yaşayan körler ve az görenler olarak çevremizde yaşanan genel ekonomik ve sosyal sorunlardan fazlasıyla etkileniyoruz. Bu yetmiyormuş gibi, körlükten dolayı yaşadığımız pek çok sorun da cabası…
İçinde yaşadığımız şartlarda en ciddi sorunlarımızı şöyle sıralayabiliriz:
-2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile engellilere de aylık bağlanmışsa da, bu aylığın bağlanmasının şartlarını yerine getirmek kolay değildir. Son yıllarda bu şartlarda yapılan değişiklikle yaşlıların bireysel gelirine bakılması kabul edilirken, engellilere bu hak tanınmayarak eskiden olduğu gibi hane halkının toplam gelirine bakılması uygulamasına devam edilmektedir. Bu şekilde engelli kişi bağımsız bir birey olarak değil, hane halkına bağımlı bir kimse olarak düşünülmektedir. Aylık bağlanırken, engellinin de kişisel geliri esas alınacak şekilde yasada değişiklik yapılmalıdır.
-2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun 7. Maddesine dayanılarak ağır engellilere bakan kimseye bakıcı ücreti ödenmektedir. Bu durum, bakılan kişiyle bakıcı ve ailesiyle ciddi sorunlar yaşanmasına neden olabilmekte, bireysel özgürlüğü kısıtlayan bir hal alabilmektedir. Engellinin eğitimden, sosyal yaşamdan yeteri kadar faydalanamayan, bakıcısına ve ailesine bağımlı bir yaşam sürmesine yol açılmış olabilmektedir. Oysa, pek çok ülkede olduğu gibi, bu ücretin bakımı alan kimseye ödenmesi dolayısıyla onun kimin bakacağına karar vermesi pek çok sorunun da önüne geçebilecektir.
Kimi durumlarda körlere bakan kimselere de bakım ücreti ödendiği bilinmektedir. Yönetmelikte buna uygun düzenleme yapılarak, ağır engelli sayılan körlerin yapmak zorunda kaldığı fazladan harcamaları için birçok ülkede olduğu gibi, çalışsın-çalışmasın engel düzeyine göre körlere de bu ücret ödenmelidir. Böyle bir yaklaşım, tarihinin her döneminde körlerin iyi yaşamasına özen göstermiş, hatta eskiden olduğu gibi vakıflardan “ama maaşı” adı altında maaş bağlamış engin hoşgörüye sahip bir kültürün tezahürü olacaktır.
-Erişilebilirlik konusu mevcut yasa, yönetmelik ve yıllardır süren denetim komisyonları faaliyetlerine rağmen, halâ kanayan bir yara olma özelliğini sürdürmektedir. Yapısal erişilebilirliğin yanı sıra bilgiye erişim konusu da her çözümde göz önünde bulundurulması gereken bir unsur durumundadır. Her türlü kamu ihalesinde erişilebilirlik unsuru mutlaka yer almalıdır.
-Engelli sağlık kurulu raporlarında yaşanan çarpıklıklar dolayısıyla pek çok mağduriyet yaşanmaktadır. Kişinin engelinin belirlenmesinde kullanılan ICF kuralları yeterince uygulanmamakta, en azından körler ve az görenler için yarı bağımlı, tam bağımlı gibi yanlış anlamalara yol açan sınıflamalar yetmiyormuş gibi, düzelmeyecek engel durumları için bile süreli raporlar düzenlenerek kişilere mağduriyet yaşatılabilmektedir. Zaman zaman kamuoyuna yansıyan haksız engelli raporu almış kişiler bir yana, raporlardaki tutarsızlıklar pek çok kişinin hak kaybına yol açmakla kalmamakta, aynı zamanda haksız kimselere de çeşitli “hak” ve “kolaylıklar” sağlanmış olabilmektedir.
-Engellilerin işe alımı sırasında körler dezavantaj yaşamaktadır. Bu durum dikkate alınarak körlere mağduriyet yaşatılmamalıdır.
-Körlerin ve genel anlamda engellilerin kullandığı yardımcı teknik araçlardan 2005 yılından bu yana KDV alınmıyordu. Ancak, 26 Temmuzda kabul edilen vergi paketinin 18. Maddesiyle bu araçlardan da KDV alınması hükme bağlandı. Bu şekilde zaten pahalı olan bu tür araçları körlerin ve engellilerin edinmesi daha da zorlaştı. Bu düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesinde açılan davanın olumlu şekilde karara bağlanmasını bekliyoruz.
Kuşkusuz, körlerin yaşadığı sorunlar bunlarla sınırlı değildir. Eğitimde, istihdamda ve sosyal yaşamda pek çok sorunla karşı karşıyayız. Mevcut yasa ve yönetmeliklerin hakkıyla uygulanması ile birlikte, körlerin ve genel olarak engellilerin düzenlemeler yapılırken sürekli göz önünde bulundurulması sorunların çözümünü büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.





