Ordu Çevre Derneği, Belediye tarafından Melet Irmağı’nın denizle buluştuğu, 122 tür kuşa ev sahipliği yapan ve 35 yıl boyunca çöplük olarak kullanılan alana yapılmak istenen İslam Enstitüsü projesine direniyor. Dernek Başkanı Ertuğrul Gazigönül, “Burası bir toprak değil, çöp. Burası metan gazı üretiyor. Daha önceki yıllarda İstanbul Ümraniye'de çöp patlamasından dolayı onlarca insanımızı kaybettik. Haftalarca çöpün içerisinden insanları aradılar. Aynı tehlike burada var. Binanın bu çöpün üzerine yapılmasının bir bombanın üzerine bina yapmaktan hiçbir farkı yok” dedi.
Ordu Büyükşehir Belediyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın imzaladığı protokole göre, Ordu’da bulunan Melet Irmağı’nın denizle buluştuğu ve 35 yıl kadar çöplük olarak kullanılan bölgede İslam Enstitüsü inşa edilecek. Proje 122 tür kuşa ev sahipliği yapılan ve çöplerin üzeri doldurularak şu anda park haline getirilmiş alanda inşa edilecek. Ordu Çevre Derneği, inşatın başladığı alanda bir haftadır nöbet tutuyor. Dernek üyeleri, STK’lar ve siyasi partilerin desteğiyle direnişçiler park içine kurdukları bir çadırda yatıyor, 24 saatlerini burada geçiriyorlar. Dernek Başkanı Ertuğrul Gazigönül, konuya dair detayları ANKA Haber Ajansı’na anlattı. Gazigönül, şunları söyledi:
“Burası Melet ağzı, yani doğduğu yerden 60 kilometreden sonra denize ulaştığı son nokta burası. 35-45 yıl boyunca burada gördüğünüz alana belediye çöplüğünü boşaltmış. 2014 yılından sonra da buraya çöp dökülmekten vazgeçilmiş. Yanında, hemen o alanın bitişiğinde ise Ordu'nun kanalizasyon arıtma tesisi var. Burada bir park yapıldı. Tamam, burayı düzenledi Ordu Büyükşehir Belediyesi. Daha sonra geçen yıl Ordu Büyükşehir Belediyesi ile Diyanet İşleri, burada dini enstitü kurulması için bir protokol yaptılar. Yedi-sekiz ay sonra da burada Ordu Büyükşehir Belediyesi bir imar planı yaptı. Biz Ordu Çevre Derneği olarak imar planının iptali için bir dava açtık. Ordu İdare Mahkemesi de bu planı iptal etti, şu anda Danıştay'da. İptal edilen plan olmasına rağmen belediye burayı ihale yaptı. Biz ihaleye dava açtık. İhale davasında mahkeme ehliyetsiz, ‘Sizin bir çıkarınız yok burada’ dedi. Fakat ona da biz itiraz ettik. O da Danıştay'da şu anda. Bu yasal kısmı. Başka bir yasa dışı işlem var. Şu anda buradaki yapılan protokolün dışında herhangi bir plan yok, proje yok. İmar yok, ne yapılacaksa resmi olarak burada ilan edilmesi lazım, o da yok.
Bir bombanın üzerine bina yapmaktan farkı yok
Başka bir hukuksuzluk daha var. Burası Kıyı Kenar Kanunu'na aykırı. Daha önce bizim bu kıyı kenarlarla ilgili açmış olduğumuz beş-altı dava var. Burayı da içine alan davalar bunlar, orada da belirtiliyor zaten. Hem bilirkişi raporunda hem de mahkeme kararlarında bu belirtiliyor. Kaldı ki büyük tehlike var. Buraya 35-40 yıldan beri çöp dökülmüş. O dönemlerde bu çöpün içerisinde bugünkü gibi bir kontrol sistemi, ayrıştırma sistemi yok. İçerisinde tıbbi atıklardan, evsel atıklardan inşaat atıklarına, sanayi atıklarına kadar var. Belki farklı şeyler de var onu bilemiyoruz. Burası sıfır noktaya kadar, yani denizin seviyesinden başlayıp yukarıya kadar 30-35 metre yüksekliğinde bir kota sahip. Yani burası bir toprak değil, çöp. Başka tehlikesi şu: Burası metan gazı üretiyor. Daha önceki yıllarda İstanbul, Ümraniye'de çöp patlamasından dolayı onlarca insanımızı kaybettik. Haftalarca çöpün içerisinden insanları aradılar. Şimdi aynı tehlike burada var. Protokolde anlatılan yapı 6 bin 200 kişi alacak içine ve yatılı kalınacak burada. Yedi dönüm arazi üzerine inşa edilecek. Toplam kullanım alanı 20 dönüm. Böyle devası bir şey. Ve binanın bu çöpün üzerine yapılması, bir bombanın üzerine bina yapmaktan hiçbir farkı yok.
Burada 122 tane kuş türü bulunuyor
Adının İslam Enstitüsü olmasından dolayı biz buraya karşı değiliz. Bunun üzerine diyelim ki bir üniversite yapıyorlar veya bir spor alanı veya kültür alanı olsa da aynı şeyi yapacağız. Çünkü burada bir ekolojik dengenin bozulması, yani buraya park yapmışsın devamında buranın böyle bir devasa binanın olması zaten buraya hiç uygun değil. Ne olması lazım? İstediğimiz şu: Burası kuşların göç yolu üzerinde. Burada doğa fotoğrafçısı Alper Tüyteş arkadaşımız dört gün içerisinde tam 122 tane kuş türü buluyor. Fotoğraflandı bu, biz de yayınladık. Akademisyenle arkadaşlarımızla da görüştük zaten, bazıları tehlike sınırında, bazıları koruma gerektiren sınırında. Biz dedik ki ‘Burayı koruma altına alalım ve eko turizme açalım.’ Ve Ordu'ya da hem turizm hem ekonomik anlamda bir getirisi olsun istiyoruz. Bu parkla da bütünleşmiş olur.
Biz buranın ekoturizme açılmasını, şehre katkısı olmasını istiyoruz
Şu anda toprağı sıyırıyorlar. Yanımızda, arkamızda gördüğünüz toprak esasında çöp. Şimdi bunun için de biz Ordu İl Sağlık Müdürlüğü’ne buranın bir sağlık sorunu yaratıp yaratmadığının araştırılması için dilekçe verdik. Burada araştırma yaptılar. Fakat daha henüz yeni olduğu için bize cevap gelmedi. Bir de Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Müdürlüğü’ne de bir dilekçe verdik. O da ‘Burada bir proje var mıdır, varsa nedir, ne amaçla yapılacaktır, bilgisini verin’ dedik. Bir hafta oldu, maalesef henüz bize bir bilgi gelmedi. Biz burasının eko turizme açılmasını istiyoruz. Buranın şehre bir katkısı olsun istiyoruz. Ve Karadeniz bölgesinde, şehir merkezinde kuşların konakladığı, göç yolu üzerinde olan tek il burası. Burayı yok etmeyin istiyoruz. Hemen batı tarafımızda Durugöl vardı, çok eskiydi. Orayı mahvettiler. Bir göl burası. Gölün etrafına betonladılar, fıskiyeler, aydınlatmalar koyarak bir havuz haline dönüştürdüler orayı. Doğal alanı bozuldu. Orası da kuşların konaklama alanıydı. Fakat ışıklandırma, yoğunluk fazla olduğundan dolayı hiçbir canlı oraya gelip konaklamıyor, beslenmiyor. Burayı da kaybetmeyelim istiyoruz biz. Biz burayı hem yasal statüye kavuşturmak, hem eko turizme kazandırmak için mücadele ediyoruz. Burada 24 saat bekliyoruz. Gece, gündüz bekliyoruz burada. Sadece çevre derneği değil; diğer siyasi partiler, sivil toplum örgütleriyle birlikte yapıyoruz bunu. Buradaki halkla birlikte mahalleliler de geliyor. Durumu anlatıyoruz.
Belediye ne yaptığını bir düşünsün
Halk da buraya gelip ne yaptığımızı görsün, iç içe olduğumuzu görsün istiyoruz. Gençler, çocuklar da gelsin istiyoruz. Onların zaten burası. Bir de şu sorun var: Parkları aydınlatma zorunluluğu vardır yasaya göre. Biz burada olduğumuz için belediye ışıkları kapatıyor maalesef. Bununla biz geri adım atmayız. Tam tersi olur. Daha fazla tepki çekiyor. Işıklar kapatsan ne olacak? Biz kendi olanaklarımızla burada aydınlatma yetiyor zaten. Her geçen gün şey katılım sayısı büyüyor. Sekiz-10 örgütle yola çıkmıştık, şimdi 15’e yaklaştı. Önümüzdeki günlerde bu daha da fazla olacak. Belediyeden bir düşünmelerini istiyoruz, bir düşünsünler. ‘Biz ne yapıyoruz’ diye bir sorsunlar kendilerine. Alternatif de söylüyoruz burada. Ordu’ya katkı sağlasın, eko turizm olsun burada diyoruz. Yani yok etmek değil, tam tersine kazandırma niyetindeyiz. Lütfen Belediye Başkanı Hilmi Güler, ‘Ben Orduluyum, buraya zarar vermem’ diye övünüyor. Aynaya bir baksın, kendine sorsun. ‘Ben hakikaten zarar veriyor muyum, vermiyor muyum? Mücadele edenler haklılar mı, haksızlar mı’ diye kendine sorsun. Üzerinde baskı var mıdır, yok mudur buranın yapılması için bilemem. Ama burayı düşünmesini kendilerinden rica ediyoruz.”





