Haber: Fatoş Erdoğan

Basın açıklaması okunurken polis avukatları zorla, kalkanlarla iterek adliye üzerine çıkardı. Avukatlar polis müdahalesini "Bijî Berxwedana Kurdî" sloganıyla protesto etti.

Çağlayan Adliyesi Meydanı’nda yapılan Kürtçe basın açıklamasını ÖHD İstanbul üyesi avukat İhsan Artuç okudu.

Açıklamanın Türkçesi şöyle:

"Bildiğiniz üzere, 15 Mayıs Kürt Dili Bayramıdır. 15 Mayıs 1932 yılında Celadet Ali Bedirhan ve arkadaşları, Kürdi bir inanç ve ruhla Hewar Dergisini yayımlamaya başladılar. Biz de bugün, özgürlük isteyen Kürt halkının avukatları olarak, aynı inanç, ruh ve kararlılıkla anadilde eğitim hakkına dikkat çekmek için buradayız.

Her şeyden önce, dilimiz; bizim varlığımız, kimliğimiz ve itibarımızdır. Bu nedenle, hepimizin birlikte, bu dile sahip çıkması ve bu dili koruması ve savunması gerekmektedir.  Zira, bu görev hepimizin asli görevidir. Anadilde eğitim hakkı,  hem bireysel hem de kollektif bir hak olarak hukuk sistemlerinde kabul görmüştür. Yani her bireyin ve dilsel topluluğun kendi dilinde anadilde eğitim görme hakkı vardır. Bu hak, uluslararası hukuk düzeninde bir insan hakkı olarak tanınmış ve birçok uluslararası sözleşme ve bildiride güvence altına alınmıştır.

Dil Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı, Ulusal Azınlık Hakları Çerçeve Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, anadilde eğitim ve dilsel haklar konusunda temel belgeler olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar, yukarıda sayılan uluslararası belgelerde anadilde eğitim hakkı ve birçok kültürel hak tanınıp güvence altına alınmış olsa da, Türkiye bilhassa anadilde eğitim hakkına ilişkin maddelere koyduğu çekincelerle bu hakkın Kürtler tarafından söz konusu sözleşmelere dayanılarak talep edilmesinin önünü kapatmıştır. Bahse konu çekinceler ise halen Türkiye devleti tarafından korunmaya ve Devlet, bir sorumsuzluk zırhıyla sözde bu sözleşmelere taraf olmaya devam etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana, Devlet; Kürtleri, Kürt dilini ve kültürünü tanımamıştır. Bugün de aynı asimilasyon ve inkar politikaları devam ettirilmektedir. Yürürlükteki Anayasa’nın 42.maddesine göre, Türk vatandaşlarının Türkçe dışında başka bir dilde eğitim görmesi yasaktır. Daha bir hafta önce, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 20 bin öğretmen ataması yapılacağı açıklanmış ve söz konusu listeye bakıldığında 20 bin öğretmen arasından Kürtçe öğretmenliği için sadece 10 kontenjan ayrıldığı görülmüştür. Milyonlarca Kürt çocuğu ise bırakınız anadilinde eğitim görmeyi, bu eğitim politikaları ile kendi dilini dahi öğrenmekten mahrum bırakılmaktadır. Tiyatro, konser ve birçok Kürtçe etkinlik ve organizasyon halen yasaklanmaya devam edilmektedir.  Kamu kurumlarında Kürtçe resmi olarak tanınmadığı gibi halk iradesinin tecelli ettiği Parlamento’da bile Kürtçe “bilinmeyen bir dil” olarak kabul edilmektedir.

Bu son günlerde yeni bir anayasa değişikliği yapılacağı gündemdedir. Kürtçe dilinin bu yeni anayasa değişikliğinde, anayasal bir statüye kavuşması için yüksek bir sesle parlamentoya çağrı yapıyoruz: Bu bizim hakkımız. Birçok devlet, kendi ülkesinde bulunan farklı dilleri anayasal veya yasal zeminde tanımış ve aynı zamanda resmi dil olarak da tanımıştır. ABD’de İngilizce ve İspanyolca; İsviçre’de Almanca, Fransızca ve İtalyanca; Rusya, Hindistan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve yine birçok devlette birden fazla resmi dil bulunmaktadır. Hatta, Kazakistan’da Kürtçe dilinde eğitim öğretim yapılması yasal olarak kabul edilmiş ve uygulamaya girmiştir.

Bu anlamlı günün münasebetiyle, biz Kürt ve özgürlükçü avukatlar olarak Parlamentoya ve Devlet yetkililerine sesleniyoruz: Asimilasyonist politikalarınızdan artık vazgeçin, Kürtleri ve Kürt dilini tanıyın. Kürtçe anadilde eğitim hakkının tanınması, bölgesel veya ülkesel çapta resmi dil olarak kabul edilmesi için gerekli yasal düzenlemelere bir an önce başlanılması gerekmektedir."