“Pankart asmamız suç değil, suç olan Cumhuriyet Başsavcısı’nın görev ve yetki alanında olmamasıdır”
“Eğer bu soruşturmayı Ekrem İmamoğlu’nun pankartını astığımız için açmışsa bir sefer bizim Anayasamızın 67 ve 68’inci maddesi uyarınca açık ve net bir şekilde diyor ki ‘Siyasi partiler, siyasi faaliyette bulunma hakkı ve siyasi partilerin faaliyetlerini kamuoyuna duyurma hakkı vardır.’ Anayasamızın 67 ve 68’inci maddeleri uyarınca cumhurbaşkanı adayımızı kamuoyuna tanıtma ve bu siyasi faaliyetlerde bulunmak, biz Anayasamızın maddelerinin korunması altındayız. Aynı zamanda Siyasi Partiler Kanunu açısından da baktığımızda, kanunun 87’nci maddesi, propaganda yapma hakkı: ‘Siyasi partiler adaylarını tanıtmak, seçmenlerini bilgilendirmek amacıyla propaganda faaliyetlerinde bulunma hakkına sahiptir. Bu hak afiş, ilan, pankart gibi araçlarla özgürce kullanılabilir.’ Biz, gerek Siyasi Partiler Kanunumuzun 87’nci maddesi gerek Anayasamızın bize tanımış olduğu 67 ve 68’inci maddeleri uyarınca cumhurbaşkanı adayımızı tanıtmak için Türkiye’nin her tarafına, kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadığı için ve masumiyet ilkeleri gereğince… Aynı zamanda pankart asma da Anayasamızın 28’inci maddesi güvencesi altında bir ifade özgürlüğü çerçevesinde bunu yayma hakkımızın olması nedeniyle biz onu astık. Bu suç değil. Aslında suç olan Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu şekilde görev ve yetki alanında olmayan hususlarla ilgilidir.
“Biraz daha Ceza Muhakemesi Kanunu okusunlar”
Siyasi partilerin pankart asması, afiş asması bu ancak mahkeme kararıyla yasaklanabilir. Veyahut da diğer siyasi partilerden birisi, mülki idare amiri; İstanbul Valiliği’ne müracaat eder o ancak yapabilir. Yani siyasi partilerin afişlerini Cumhuriyet kurulduğu tarihten bugüne kadar Cumhuriyet Savcılıkları yasaklamadı. Seçim sürecinde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) var, il seçim kurulu var, ilçe seçim kurulu var. Seçim takvimi dışında ise kaymakamlıklar ve valilikler yetkili. Yani onun için burada Sayın Başsavcıdan istirhamım şu: Ne olur biraz daha Ceza Muhakemesi Kanunu okusunlar, ne olur biraz daha Anayasa’yı okusunlar. Bizim ülkemizin hukuka, adalete, adil yargılamaya ihtiyacı var. Hukuku ne olur siyasete alet etmesinler. Çünkü bizim ülkenin adalete ihtiyacı var. Kendisinin siyasi düşüncesini bu şekilde bulunduğu makama, göreve yansıtmasın. Bu bağımsız, tarafsız Türk yargısına zarar verir. Sürekli Türk yargısı itibar kaybediyor. Neden kaybediyor? İstanbul’da Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu şekildeki keyfi ve hukuk dışı muamelelerinden kaynaklanıyor.
“Ne olur hukuk kalıpları içerisinde hareket etsinler”
Bizim milletvekili olduğumuzu bildiği halde... Ankara’da parlamenter suçlarla ilgili açık, net kanun var. Eğer suçsa; suç değil çünkü Anayasa’daki demokratik hakkımız kullandık. Bir an için milletvekilinin suç işlediği kabul edilse dahi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlı parlamenter suçlarla ilgili birim var. Orasının bunu araştırması gerekirken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı bu şekilde... Bakın, bu bir korkutma, sindirme politikası. ‘Bak ben milletvekiline dahi soruşturma açıyorum ey vatandaş. Ona göre ayağınızı denk alın’ şeklinde vatandaşa aslında subliminal yolla mesaj veriyor. Onun için benim kendisine önerim; ne olur, sizinle aynı fakültede okuduk, bilmiyorum nereden mezun, 40 yıllık bir avukatım, bu sebeple hukuk kalıpları içerisinde hareket etsinler. Hukukun dışına çıkmasınlar. Onlara rağmen biz bu ülkeye adaleti de getireceğiz, hukuk devletini de getireceğiz, demokrasiyi de getireceğiz, özgürlükleri de alabildiğine ülkemizin her tarafına yayacağız.”