Kaban, "Gelir adaletsizliği derinleşiyor. Toplumun en zengin yüzde 1'i toplam servetin yüzde 41'ini elinde tutuyor. Yüzde 99'u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 59'u paylaşıyoruz. Geldiğimiz noktada Türkiye asgari ücretliler ülkesine dönüştürülmüş, emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına inmiştir" dedi.

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kaban Yeşil, işsizlik ve geçim sorununa dikkat çekerken mevcut iktidarın her seçim arifesinde kesenin ağzını açar gibi bir bütçe gösterdiğini ifade ederek, "2023 bütçesini halk için 'kesenin ağzının açılacağı' bir bütçe gibi göstererek seçim yatırımına dönüştürmeyi hedefliyorlar. Bu hedef için seferber edilen yüzlerce medya kuruluşu her gün 'yeni yılda asgari ücretliye, emekliye, memura yüksek oranlı zamlar yapılacak' haberleri yapıyor. Buradan emeği ile geçinen tüm kesimleri, yurttaşlarımızı uyarıyoruz. Bugüne kadar onlarca, yüzlerce defa hayata geçirilen bu oyunu bozmaya çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.

"EN ZENGİN YÜZDE 1'İ TOPLAM SERVETİN YÜZDE 41'İNİ ELİNDE TUTUYOR"

Market raflarının dolu olmasının sebebinin cüzdanlarımızın boş olmasından kaynaklı olduğunu belirten Kaban, şöyle konuştu:

"Halkın yüzde 99’u olarak yaşadığımız tablo gittikçe kararıyor. Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı kriz bitmek bilmiyor. Her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Artan hayat pahalılığında maaşlarımız, ücretlerimiz mum gibi eriyor. Ülkeyi yönetenler 'gelişmiş ülkelerde bile raflar boş, dünya hatta gelişmiş batı ülkeleri bizi kıskanıyor' nutukları atıyorlar. Evet, ülkede market rafları dolu ama bizim cüzdanlarımız, ceplerimiz boş. Marketleri, pazarları artık müze gezer gibi dolaşıyoruz. Raflardaki her şey el yaktığı için bakıp, bakıp çıkıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk. Kış kapıya dayandı. Doğal gaz, elektrik faturası kâbusumuz yeniden başladı. İşsizlik kronik hale geldi. İşsizlerin sayısı 8 milyona yaklaştı. Neredeyse her evde bir işsiz var. İşsizlik en çok kadınları ve gençleri vuruyor. Şanslı olup, çalışacak bir işi olanlardan ise açlık sınırı altındaki bir asgari ücrete kölece çalışması bekleniyor. Çalışan her iki kişiden biri asgari ücret alıyor. Diğerinin ücreti, maaşı ise asgari ücrete her yıl daha fazla yaklaşıyor. Her dört kişiden biri sosyal yardımlar olmadan hayatını asgari ölçüde dahi idame ettiremiyor. Gelir adaletsizliği derinleşiyor. Toplumun en zengin yüzde 1'i toplam servetin yüzde 41'ini elinde tutuyor. Yüzde 99'u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 59'u paylaşıyoruz. Geldiğimiz noktada Türkiye asgari ücretliler ülkesine dönüştürülmüş, emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına inmiştir.

"SATIN ALMA GÜCÜMÜZÜ KAYBETTİK GİTTİKÇE YOKSULLAŞTIK"

Her şey bir yana ülkemizin enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından oluşan Küresel Sefalet Endeksinde dünya liderliğine yükselmiş olması her şeyi zaten fazlası ile anlatıyor. Peki, bu duruma nasıl geldik? Maaşlarımız, ücretlerimiz yıllardır hiç birimizin inanmadığı TÜİK sanal rakamlarına göre artırıldı. Yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile ilgisi olmayan bu sanal rakamlar özellikle ücret zammı dönemlerinde daha da aşağı çekildi. Seçim dönemleri öncesinde ise ağzımıza bir kaşık bal sürmek adına bu sanal rakamların birkaç puan üzerinde artışlar yapıldı ama hem iğneden ipliğe her şeye hem de bizden alınan vergilere bu rakamların çok üzerinde zamlar yapıldı. Sonuçta dün aldığımızı bugün alamayacak hale geldik. Satın alma gücümüzü kaybettik, gittikçe yoksullaştık. Yine bir seçim arifesindeyiz. Karşımızda yaklaşan seçimlerde koltuğu kaybetme tehlikesi gittikçe artan bir iktidar var. Bunun için yıllardır hayata geçirdikleri taktiğe bir kez daha sarılıyorlar. 2023 bütçesini halk için 'kesenin ağzının açılacağı' bir bütçe gibi göstererek seçim yatırımına dönüştürmeyi hedefliyorlar. Bu hedef için seferber edilen yüzlerce medya kuruluşu her gün 'yeni yılda asgari ücretliye, emekliye, memura yüksek oranlı zamlar yapılacak' haberleri yapıyor. Buradan emeği ile geçinen tüm kesimleri, yurttaşlarımızı uyarıyoruz. Bugüne kadar onlarca, yüzlerce defa hayata geçirilen bu oyunu bozmaya çağırıyoruz. Bugüne kadar bize ne zaman kaşıkla bir şey verseler kepçe ile geri aldılar. En son sene başında tarihi artış yaptık dedikleri asgari ücrete temmuz ayında tekrar artış yapmak zorunda kaldılar. Buna rağmen asgari ücret iki ay bile geçmeden açlık sınırının altında kaldı. Asgari ücretle alınan ekmek sayısı bir yıl olmadan 312 adet, dolar miktarı 90 dolar eksildi. Sadece asgari ücret değil, tüm ücret ve maaşlar hızla buharlaştı. Yine sene başında 'asgari ücrete gelir vergisi muafiyeti getirdik, tüm ücretliler bu muafiyetten yararlanacak' dediler. Peki, ne oldu? Senenin ortasında ek bütçe yapıp hem gelirleri hem giderleri bir katladılar. Ancak gelir vergisi dilimlerini bir kuruş bile artırmadılar. Hepimiz birkaç ay içinde ikinci vergi dilimine girdik. Önemli bir bölümümüz ise üçüncü vergi dilimine girdik. İşin özü gelir vergisinde asgari ücret muafiyeti ile kaşıkla verdiler, ama hepimizi gelir vergisi ile dilim dilim soymaya devam ettiler.

"KOLAYCA 'TERÖRİST, HAİN' İLAN EDEN BİR İKTİDAR İŞBAŞINDA"

Şimdi TBMM'de görüşmeleri devam eden bütçe ile yine bir kez daha aynı oyunu kuruyorlar. Bir taraftan bizim maaşlarımızı, ücretlerimizi sahte TÜİK rakamlarının birkaç puan üzerinde arttırmayı vaat ediyorlar. Diğer taraftan tüm yükü ücretli kesimler, dar gelirliler olarak bizim omuzlarımıza yıkılan vergileri, faiz giderlerini geçen yıla göre en az bir buçuk kat artırıyorlar. Yani bir cebimize birkaç kuruş koymayı vaat ederken diğer cebimizden çok daha fazlasını alıyorlar. Üstelik cebimizden alacakları vergilerin bize yol, su, elektrik olarak dönmeyeceğini daha baştan söylüyorlar. Açık açık "sizden aldığımız, ücretlerinizden kestiğimiz vergileri toplumun yüzde 1'ini bile oluşturmayan bir avuç zengine, patrona, teşvik, vergi affı olarak aktaracağız diyorlar. Nitekim 2023 bütçesinde, 84 milyonun aldığı kamu hizmetlerine yatırım için her 100 TL verginin sadece 10 TL'si ayrılıyor. Buna karşın her 100 TL vergimizin 18 TL'si faize, 10 TL'si Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine ve hizmet alsak da almasak da Kamu Özel İş birliği projelerine; müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı projelerine hazine garantisi olarak gidecek. Her 100 TL verginin en az 15 TL'sini "Savuma -Güvenlik Harcamaları" adı altında silahlanmaya, çatışma ve savaş politikalarına gidecek. En az diyoruz çünkü ne yazık ki 'kimin yerli ve milli olduğunu ben belirlerim' diyen, kendisine yönelik en küçük eleştiriyi yöneltenleri bile kolayca 'terörist, hain' ilan eden bir iktidar işbaşında. Dolayısıyla seçimlerin yaklaştığı bu süreçte ülkenin dört bir yanından yükselen 'geçinemiyoruz' feryadını sınır ötesi operasyonlarla, militarist sloganlarla bastırılmasından endişe duyuyoruz.

"PARADAN PARA KAZANANLARA, FAİZDEN HAZİNEDEN BESLENENLERE AÇILIYOR"

Tıpkı 2015 seçimleri öncesinde olduğu gibi terör saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlarımız üzerinden oy avcılığı yapmaya yönelik gelişmelerin daha da artmasından, hayat pahalılığından şikâyet eden herkesin 'bir merminin bedelinin ne olduğunu biliyor musun' diyerek susturulmasından endişe ediyoruz. Kısacası 2023 bütçesinde kesenin ağzını işçiler, emekçiler, emeklikler, çiftçiler, küçük esnaflar için yani halkın yüzde 99'u için açmıyorlar. Kesenin ağzı her zaman olduğu gibi yine paradan para kazananlar, faizden, hazine garantisinden beslenenler, çalıştırdığı asgari ücretliler kadar bile vergi ödemeyenler için açılıyor. Açlık sınırı altıdaki asgari ücretin yüzde 50 artırılması konusunda Çalışma Bakan'ın 'hayali değil gerçekçi bir rakam üzerinde durmak lazım' sözleri iktidarın kimden yana olduğunu fazlası ile ispatlıyor. Yüzde 1'in çıkarı için yüzde 99'u yok sayan adaletsizliğe, haksızlığa karşı çaresiz değiliz.