Patlamada kardeşi Sabahattin Tepeçınar'ı kaybeden Adem Tepeçınar, "Sorumlu müdür, oynayarak çıktı duruşmadan. Nasıl bir şey bu ya. Nasıl dayanayım ben buna? Adalet yerini bulsun. Biz, kimseden bir şey istemiyoruz. Benim gözümde şu anda devletin bütün kamu kurumları gerekli şekilde yargılanmadığı sürece yine arkasındayım. İster beni PKK’lı ister FETÖ’cü ilan etsinler, devlet şu an katildir benim gözümde" diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısı için bugün geldiği Sakarya'da, Hendek’teki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 3 Temmuz 2020 tarihinde meydana gelen patlamada yakınlarını kaybedenlerle bir araya geldi.

Adalet vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, "Beni en çok üzen, canımı acıtan, olayın sıcaklığı dururken bir yemek verilmesi, sanki böyle bir şey olmamış gibi bir atmosferin yaratılması. Bu, doğru bir şey değil. Hepimiz insanız ya. Tamam eksiğin, kusurun olabilir ama ya en azından bekle ya. İnsanlar acılarını bir çeksinler. O da olmadı. Acımasız bir tablo çıktı ortaya. Bunun takipçisi olmak hepimizin görevi. İnsani olarak hepimizin görevi" dedi. 

Yetkililerin faciada yaşamını yitirenlerin aileleriyle helalleşmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

“ADALETİN OLMADIĞI YERDE DÜNYA, KAİNAT OLMAZ: Mağduriyeti biliyorum, büyük bir mağduriyet. Büyük bir ihmal var, bunun da farkındayım. Çünkü ilk sefer olan bir patlama değil, yedinci sefer olan büyük bir patlama. İnsanlar hayatlarını kaybetti. Büyük bir dram yaşandı. Herkes 3-5 kuruş ekmek peşindeyken canını veriyorsa, o kaza olmasın diye gerekli tedbirlerin alınması gerekirken alınmıyorsa ortada büyük bir acı var demektir. Acıyı tamam sineye çekelim ama en azından adalet denilen bir kavram var. Bu adaletin de olması lazım. Adaletin olmadığı yerde dünya, kainat olmaz. Devletin dini adaletse adaletin bir şekliyle sağlanması lazım. Avukat arkadaşlar, sağ olsunlar, çalışıyorlar. Biz, milletvekili arkadaşlarımızı da olaydan hemen sonra görevlendirdik. Çünkü kişi adalet bekliyorsa ve kendisini güçlüler karşısında güçsüz hissediyorsa birilerinin ona destek vermesi lazım. Adalet için bu şart.

SİZDEN ÖZÜR DİLEMELERİ, SİZLERLE OTURUP HELALLEŞMELERİ LAZIM: Beni en çok üzen, canımı acıtan, olayın sıcaklığı dururken bir yemek verilmesi. Sanki böyle bir şey olmamış gibi bir atmosferin yaratılması. Bu, doğru bir şey değil. Hepimiz insanız ya. Tamam eksiğin, kusurun olabilir ama ya en azından bekle ya. İnsanlar acılarını bir çeksinler. O da olmadı. Acımasız bir tablo çıktı ortaya. Bunun takipçisi olmak hepimizin görevi. İnsani olarak hepimizin görevi. Bu acıyı telafi etmemiz lazım. Sizden özür dilemeleri, sizlerle oturup helalleşmeleri lazım. Böyle bir şey olmaz ya.

AİLENİN ACISI VARSA O ACIYI HEPİMİZİN PAYLAŞMASI LAZIM: Bütün bunlar yokmuş, olmamış gibi davranılması doğru bir şey değildir. Bir insan acı çekiyor ve biz onu hissetmiyorsak aslında o acı toplumu daha derinden sarsıyor. Bir vatandaşın, ailenin acısı varsa o acıyı hepimizin paylaşması lazım. Hepimiz biliriz yani, aynı apartmanda bir komşumuz vefat ederse televizyonu bile açmayız, saygı duyarız. Ona yemek götürürüz, acısını paylaşırız. Bu kadar büyük hasletimiz varken böyle bir tablo karşısında duyarsız davranılması hoş değil, doğru değil.

ADALET YERİNİ BULUNCAYA KADAR BİZ DE TAKİP EDECEĞİZ: Buraya geldim, beni kabul ettiniz, sağ olun. Sofranızda ağırladınız, sağ olun. Şundan emin olmanızı isterim; adalet yerini buluncaya kadar biz de takip edeceğiz. Milletvekili arkadaşlarımız takip edecekler. Avukat arkadaşlar zaten çalışıyorlar, takip ediyorlar. Sizin mahkeme sonrası feryatlarınızı duyduğum an, emin olun içim parçalandı. Ya insanlar, hele sizler kadınlar, adalet istiyorsunuz. Nasıl oluyor böyle. Zulmün olduğu yerde adalet olmaz, bu zulmü bitirmeniz lazım. Bunu yapacağız.

TOPLUM OLARAK BİZİM KUCAKLAŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR: Zulmü de bitireceğiz, bu ülkeye adalet de gelecek. Hoşgörü gelecek. Toplum olarak bizim kucaklaşmaya ihtiyacımız var. O kadar çok kamplaştık, ayrıştık ki birbirimiz düşman olarak görmeye başladık. Bu memleket, hepimizin memleketi. Vatan, bayrak hepimizin. Oturur tartışabiliriz, anlaşamayabiliriz ama bu kavga nedeni olmamalı. Tartışmak; ‘daha doğru bir yol bulabilir miyiz’, bunun için tartışabiliriz. Dünya böyle yapıyor. Karamsar değilim, inşallah düzelir. Adalet yerini bulur.

SİZİNLE OTURUP KONUŞMALARI LAZIM: Ben eminim, adalet mutlaka yerini bulacaktır. Bu devletin yetkilileri gelip, sizin sofranıza oturup sizden helallik istemek zorundalar. Çünkü devleti yönetenlerin, kendilerine düşen görevi yapması lazım. Vatandaşa karşı görevini yapması lazım. O görev yerine geldiği zaman, elbette ölenleri geri getiremeyiz, Allah rahmet eylesin; evlatlar, acılar var, onlar herkesin yüreğinin bir yerinde duruyor ama ‘burada bir haksızlık, yanlışlık oldu; bir eksiğimiz, yanlışımız var, bunu telafi etmemiz lazım’ diye size gelmeleri lazım. Sizinle oturup konuşmaları lazım. İşin özeti bu."

BEN, ŞU AN ‘KANA KAN, CANA CAN’, BU DURUMA GELDİM”

Patlamada kardeşi Sabahattin Tepeçınar’ı kaybeden Adem Tepeçınar, Kılıçdaroğlu’na, “Devlet yönetimi veya siyasi yönden en üst olarak bizleri dinlemeye geldiğiniz için herkese teşekkür ederiz. Benim çocuğum 26 yaşında. Siz, ‘Devlet yönetimi helallik istesin’ diyorsunuz. Ben, helal işini geçtim. Ben, şu an ‘kana kan, cana can’, bu duruma geldim. Bu adaletsiz düzelmediği sürece bu duruma geldim” dedi.

“SAKARYA EMNİYETİ’NDEN BİR POLİS GÖRSEM, DÜŞMAN GÖRMÜŞ GİBİ OLUYORUM”

Duruşmaları anımsatan Tepeçınar, şöyle konuştu:

“Sanıkların ifadesi -zabıtlarda var bu, güneş balçıkla sıvanmaz-; ‘Ankara’dan denetlemeciler gelecekti, geldiği zaman bizi arıyordu, şu evrakları hazırlayın diyorlardı, biz hazırlıyorduk. Onları İzmit’ten alıp getiriyorduk, ayarlıyorduk, yediriyorduk, içiyorduk, gönderiyorduk’. Büyük patronun, küçük patronun ifadesinde var. Burada emniyet benim, şu an buradaki polis arkadaşlar kusura bakmasın, Sakarya Emniyeti bir numaralı düşmanım gibi şu an. Ben o duruma geldim, o kadar psikolojim bozuldu. Sakarya Emniyeti’nden bir polis görsem, düşman görmüş gibi oluyorum. Bunların hizmetinde çalışan, korumalığını yapan bütün polisler Sakarya Emniyeti’nde.

“İKİ TANE SAVCININ HUZURUNDA İFADE VEREN İKİ TANE YALANCI TANIK HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMADI”

Patlama anında görevli, soruyoruz, ‘Ben onu bilmem, orayı bilmem’. Sen, koskoca fabrikanın güvenlik amirisin, fabrikanın A, B, C kapısını bilmez misin ya. Mahkeme heyeti, bunlar hakkında daha suç duyurusunda dahi bulunmadı. İki tane savcının huzurunda ifade veren iki tane yalancı tanık hakkında suç duyurusunda bulunmadı.

“300-500 TL MAAŞ ALMAK İÇİN O İMZAYI ATMAYACAKTI”

Bizim gözümüzün önündeki adamlara suç duyurusunda bulunulmuyor. Ruhsatsız binalar, kendileri söylüyor. ‘Risk arttı, riski azaltmak için biz bu binaları yaptık’ diyor sanıklardan biri. İş güvenliği uzmanı, sorumlu müdürler falan, 300-500 TL maaş almak için o imzayı atmayacaktı. Şu anki verilen cezalar, bize göre en alt seviyede verilecek cezalar. Daha yükselecek, yükselmesi lazım. Beni provokatör ettiler, şovmen ettiler, ‘Kes sesini lan’ dediler. 50 tane dava açsınlar. Bu istedikleri şey korkutmak, sindirmek, başka hiçbir şey değil.

“İSTER BENİ PKK’LI İSTER FETÖ’CÜ İLAN ETSİNLER, DEVLET ŞU AN KATİLDİR BENİM GÖZÜMDE”

Kadına parmak sallıyor. Karar verildi, adam oynayarak çıktı ya. Sorumlu müdür oynayarak çıktı duruşmadan. Nasıl bir şey bu ya. Nasıl dayanayım ben buna? Adalet yerini bulsun. Biz, kimseden bir şey istemiyoruz. Benim gözümde şu anda devletin bütün kamu kurumları gerekli şekilde yargılanmadığı sürece yine arkasındayım. İster beni PKK’lı ister FETÖ’cü ilan etsinler, devlet şu an katildir benim gözümde. Benim çocuğumun katilidir. En baştan sona kadar herkes sorumludur. Herkes gerekli şekilde yargılanıp gerekli şekilde cezasını almadığı sürece ben hakkımı yine helal etmem. Rahmetliyle helalleşecekler öbür tarafta.

“DURUŞMALARDA 6 SANDALYE, BİR MASA HESABI YAPILDI, CAN HESABI DEĞİL”

Bir avukat şunu söyleyebilir mi? ‘Soma’da 300 kişi öldü, burada 7 kişi.’ Ne ile kıyaslıyorsun sen bunu ya. ‘Burada 7 kişi.’ Duruşmalarda 6 sandalye, bir masa hesabı yapıldı, can hesabı değil.”