Türkiye’nin en acil ve yakıcı sorunlarından biri haline gelen barınma ve konut krizi hakkında İVME Hareketi tarafından yeni bir barınma krizi bildirisi yayınladı. Konuya ilişkin yapılan açıklamalarda şu bilgilere yer verildi;

* Barınma Hakkı ve Derinleşen Konut Krizi

Barınma Hakkı ve Derinleşen Konut Krizi Barınma temel bir insan hakkıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde “Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.” ibaresiyle diğer haklarla birlikte güvence altına alınmıştır.

Bugün dünyada gelinen noktada barınma sorunu yalnızca gelir eksikliği nedeniyle ortaya çıkan bir olgu olmaktan çıkmıştır. Gelir sahibi bireylerin barınma kalemine yaptığı harcamaların diğer alanlarda yapabilirliklerini kısıtladığı ve bu açıdan bakıldığında dünyada yoksulluğun giderek arttığı görülmektedir. Temel insan hakkı olarak ele alınması gereken konut hakkı, piyasa koşulları nedeniyle kağıt üzerinde kalmış bir kanun maddesi olmaktan öteye gidememiştir. Neoliberalizmin yıkıcı sonuçlarıyla yüzleşen dünyada Birleşmiş Milletler’in “Sürdürülebilir 17 Kalkınma Hedefi” etrafında yeniden şekillenen küresel kalkınma arayışları bu hakkı da kapsayacak şekilde oluşmuştur. 11. Maddede sözü geçen “Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar” hedefine ulaşmanın ilk adımı olarak “herkes için yeterli barınma imkânı sağlama” ilkesi benimsenmiştir.

Türkiye’de barınma hakkı 1982 Anayasası’nın 57. maddesinde “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.” ibaresiyle tanımlanmıştır. Lakin bu madde ile barınma hakkı tamamen güvence altına alınmış değildir. Geçmişteki Anayasa değişikliği önerilerinde barınma bir insan hakkı olarak tanımlanmış ve güvence altına alınmak istenmiş olsa da bu öneriler hayata geçirilememiştir.

Devlet, barınmayı anayasal düzeyde bir insan hakkı olarak tanımlamalıdır. Tüm vatandaşların barınma hakkının güvence altına alınması devletin temel ödevlerinden birisi olmalıdır. Bugün Türkiye, ekonomik kriz ve enflasyon ile boğuşmaktadır. Yaşamın her alanında gözlemlenen fiyat artışlarının konut fiyat ve kiralarındaki yansıması, barınma hakkının tehlikeye girmesine sebep olmuştur. Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalardan doğan yüksek enflasyon, yüksek faiz, kur fiyat artışı ve kısmen küresel sebepler sonucu Türkiye’deki vatandaşların barınma ve insan onuruna yaraşır bir konuta erişim hakkı, orta ve alt sınıfı kent çeperlerine, daha küçük şehirlere ve hatta kırsala göç etmeye mecbur bırakarak neredeyse gasp edilmiştir. Yakın dönemde Türkiye gayrimenkul piyasasında yaşanan kontrolsüz fiyat artışları orta ve dar gelirliler için büyük bir problem hâline gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerdeki ortalama konut fiyatları ve kiraları hane halkı gelirine oranı gün geçtikçe karşılanamaz bir boyuta ulaşmıştır.

Knight Frank’s 2022 Küresel Konut Fiyatları Endeksi’nde OECD ülkelerinin tamamını da içeren 56 ülke arasında son 1 yılda konut fiyatlarında en yüksek artışın gözlemlendiği ülke Türkiye oldu. Türkiye, bu endekste 2. sıradaki ülkeye kıyasla nominal fiyatlarda yaklaşık 6 kat (%160), reel fiyatlarda ise yaklaşık 4 kat (%48) daha fazla artış yaşadı.

Gayrimenkul endeks verileri bugün Türkiye’nin en büyük beş kentinde kira ortalamalarının son bir yıl içinde %100’ün üzerinde arığını göstermektedir. Ortalama kiralar İstanbul ve Antalya’da 10 bin TL, İzmir’de 6,9 bin TL, Ankara’da 5,5 bin TL ve Bursa’da 4 bin TL’ye yükselmiştir. Özellikle İstanbul ilçelerinde ne asgari ücretle ne de ortalama gelirlerle ev kiralayabilmek mümkündür.

İstanbul Planlama Ajansı’na göre kira artışları bu şekilde devam ederse, kiracıların %85’i kirasını ödeyemez duruma gelebilir. Sarıyer, Beşiktaş, Kadıköy gibi semtler ücretli emeğiyle geçinenlerin barınamadığı yerlere dönüşmekte, adeta soylulaştırmaya maruz bırakılmaktadır. Bilhassa İstanbul’da olmak üzere, Türkiye’nin bazı bölgelerinde konut sahipliği de sadece üst gelirlilerin ve servet sahiplerinin faydalanabileceği bir imtiyaza dönüşmektedir. Eylül 2022 itibariyle, Türkiye genelinde konut fiyatları geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %189 artmıştır.

Konut fiyatlarındaki artış izlenen ekonomi politikalarının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ekonomik belirsizlik, birikim sahibi insanların ne Türk Lirası ne döviz cinsinden güvenli bir yatırım aracı bulabilmesi, doğal olmayan şekilde düşük tutulan faizler, gurbetçi ve yabancıların artan kurla beraber döviz cinsinden görece ucuzlayan gayrimenkule gösterdiği ek taleple birlikte konut piyasasında fiyat artışının önüne geçilememiştir. Kısacası izlenen politikalar sonucunda konutun barınma işlevi geride kalmış, yatırım aracı olma işlevi öne çıkmıştır.

*SORUNUN ÇÖZÜMÜ

Hükûmetin son 20 yılda uygulamış olduğu sosyal konut politikası; dar ve orta gelirli vatandaşları şehir merkezinden koparmıştır. Soylulaştırma üzerinden kentli hakları gasp edilmiştir. Ekonomik asimetriler derinleşmiş ve konut politikası siyasetin finansmanına kurban edilmiştir. Sosyal konut üretimi kent hakkının yeniden tesis edilmesi ile eşit ve adil yaşamın temel ayaklarından birisi haline getirilmelidir.

Konut politikası, barınma hakkını temeline alan bir yaklaşımla tasarlanmalıdır. Konutun sosyal işlevi ve faydası barınma imkânını sağlamasıdır. Bu açıdan tasarlanan politikalar bir yatırım aracı olarak konut kavramını bir barınma aracı olarak konut işlevine dönüştürmeyi hedeflemelidir. Bu doğrultuda bilhassa kısa vadeli konut alım satımlarını, spekülatif ticareti engelleyen, bunu yaparken kiralık ev piyasasında istenmeyen etkileri ortadan kaldıran bir politika seti tasarlanmalıdır. Çözümün bir aşaması para politikasının normalleştirilmesidir. Faizlerin düşürülmesi ile yükselen enflasyonun döviz kurunda yarattığı hareketlerin doğal bir sonucu olarak konut fiyatları maaşların ayak uyduramadığı bir oranda yükselmektedir. Para politikasında ve genel olarak makroekonomik politikalarda kurulacak denge ve yürütülecek normalleşme süreci konut fiyatlarına da etki edecektir.

Çözümün genel makroekonomik politikalardan ayrışarak barınma sorununa odaklanan kısmı üç ana hedefe göre şekillenmelidir:

• Dar gelirliler, öğrenciler, gençler, yaşlılar için sosyal olarak sağlanan kiralık konut

• Tüm yurttaşlar için konut sahipliğine erişimin artırılması

• İnşaat sektörünün ülkenin demografik ihtiyacını vatandaşların gelirine uygun maliyetlerle karşılayabilecek şekilde düzenlenmesi.

Bu doğrultuda, liste hâlinde önerdiğimiz politika adımlarının konut sorununun çözümüne dair genel bir çerçeve sunacağını düşünüyoruz. Sorunun çözümü elbette bu önerilerin ve burada yazılmayanların çok daha detaylı bir biçimde ele alınmasını gerektirmektedir.

1-     Barınma amacı gütmeyen konut talebinin kısılması için,

a. Konut satışından elde edilen gelirler, kısa süreli alım satımda daha yüksek oranlı olacak biçimde ve elde edilen kârla artan oranda vergilendirilmelidir.

b. Çoklu konut sahipliği, kira maliyetlerini artırmayacak biçimde; ama belirli bir seviyenin üzerinde konut sahipliğini zorlaştırarak sahipliği daha geniş bir kitleye yayabilmek için konut sayısıyla artan oranda vergilendirilmelidir

2-     Konut arzını ve finansmanını düzenlemek için,

a. Yapı kooperatiflerinin kurulması ve kentsel dönüşüm başta olmak üzere inşaatlarda özel sektör yerine kooperatiflerin öne çıkması teşvik edilmelidir.

b. Bu doğrultuda, İzmir Büyükşehir Belediyesinin Halk Konut Projesine benzer biçimde, yapı kooperatiflerine yerel yönetimler aracılığıyla uzmanlık paylaşımı ve müşavirlik sağlanması sonucunda yaklaşık toplam maliyetin yüzde 20’sine tekabül eden müteahhit kârını da ortadan kaldırarak metrekare maliyetinin düşürülmesi ile daha erişilebilir konut üretimi yaygınlaştırılmalıdır.

3-     Türkiye’de orta sınıfı, alt gelir grupları ve dezavantajlı grupları kapsayacak bir sosyal konut projesine ihtiyaç duyulmaktadır. Artan nüfusun barınma ihtiyacı ve mevcut yapı stoğunun kullanılabilirlik durumu da göz önünde bulundurularak ulusal konut stratejisi geliştirilmeli ve konut üretimi artırılarak erişilebilir konut için piyasa koşulları iyileştirilmelidir. Birinci ve ikinci maddede belirtilen önlemlerin ev sahipliğini kolaylaştıramayacağı dar gelirli vatandaşların kiralık barınma ihtiyaçlarının piyasa koşullarına terk edilmemesi için:

a. Farklı gelir gruplarını kapsayacak şekilde, hane halkı sayısı ve toplam geliri dikkate alınarak, gelirin belli bir yüzdesi karşılığı vadeli ödeme seçenekleri ile hane halkı talep ve ihtiyaçlarını gözeten ve buna bağlı metrekare maliyetini belirleyen konut sahipliği imkânı sunan sosyal konut üretimine gidilmelidir.

b. Herhangi bir geliri olmayan özellikle yaşlı, engelli, öğrenci ya da diğer dezavantajlı vatandaşlar için sosyal ihtiyaçlarının da tamamını karşılayacak altyapıya sahip konutlar, yaşam boyu garanti altına alınmalı, ölüm, cayma, statü kaybı vb. durumlar olmadığı sürece her durumda hak sahiplerine tahsis edilmelidir

4-     4-Deprem tehlikesi başta olmak üzere sağlıklı ve güvenli barınma hakkını sağlamak için hem var olan konut stoğu niteliği artırılarak yenilenmeli, hem yeni konutların sağlamlığı, ısınma gibi temel ihtiyaçlara erişimi yasal düzenlemelerle garanti altına alınmalıdır. Bu yenilenme sürecinde sorumluluk ve maliyet yurttaşa yıkılmamalı, vatandaş piyasanın insafına terk edilmemeli, kamu sürecin bütününde planlamadan başlayarak dahil olmalı, bu yenilenme sürecinin yarattığı geçici barınma ve inşaat için gereken finansmanın sağlanması için yerel yönetimler ve kamu bankaları etkin olarak rol almalıdır.

 

5-     İstanbul’un daha fazla nüfus artışını barındıracak, yeni inşaatlarla büyüyecek alanı kalmamıştır. Kentin tümüyle yüksek, gri, beton binalardan ibaret bir yığına dönüşmemesi için İstanbul’un artık bir göç değil tersine göç merkezi olmasını hedefleyen ulusal düzeyde planlar hazırlanmalı, İstanbul’un mevcut konut stoğu ise yukarıdaki maddelerde belirtilen ilkeler ve öneriler doğrultusunda, depreme hazır olma zorunluluğu göz önünde bulundurularak yenilenmelidir.

 

6-     Barınma krizi eğitimde fırsat eşitliğini de derinden etkileyen bir boyuta ulaşmıştır. Öğrencilerimiz barınma masraflarına göre tercih yapmaya, masrafı karşılayamadığı durumda okulu bırakmaya başlamıştır. Öğrencilerin mevcut barınma krizinin giderilmesi, cemaat ve tarikatlara mahkûm edilmemesi için yurt sorununun kamu eliyle çözülmesi gerekmektedir. Barınmanın temel bir insan hakkı olduğu ilkesine bağlı kalarak tüm öğrencilere güvenli ve konforlu yaşam yeri sunmak devletin asli ödevlerinden biridir. Bu sebeple herkese yeterli olacak şekilde yurtlar kamu hizmeti olarak sunulmalıdır.

a. Hukuksuz biçimde vakıflara aktarılan yurtlar geriye yönelik soruşturması yapılarak tespi edilmeli ve boş tutulan yurtlardan başlayarak uygun şekilde kamulaştırılmalıdır.

b. Kısa vadede KYK burslarının öğrencilerin yaşadığı şehirlerdeki barınma masraflarını net bir şekilde karşılayacak düzeylere yükseltilmesi gerekmektedir. Orta ve uzun vadede ise KYK yurtlarının ücretsiz ve insan onuruna yaraşacak şekilde temel bir kamu hizmetine dönüştürülmesi gerekmektedir.

7-     İklim ve ekoloji krizinin yaklaştığı dönemde, yeşil adil dönüşüm gerekliliği bağlamında kent ve barınma tasarımlarının olası risk ve felaket ihtimallerinin hesaplanarak yapılması, bu tasarımlarda ekolojik duyarlılık, uyumluluk ve yaşam kapasitelerine dönük yeni yatırımların planlanması gerekmektedir. Buna dönük olarak tarım, yeşil aktif alanlar, ekolojik kuşakların korunması, yeni alt yapı kapasiteleri, var olan alt yapı kapasitelerinin ekolojik uyumu ve yeni yenilenebilir enerji kaynaklarının angajmanı kent ve barınma tasarımlarının içine dahil edilmelidir. Yeşil Adil Dönüşüm ile hedeflenen tasarruf kalemleri yeni kentsel stratejiler için ekolojik kent tasarımlarına dönük kaynak yaratılmalıdır. Bunun haricinde ekolojik kent tasarımları için Birleşmiş Milletler ve uluslararası kurumların sağlayacağı kaynaklar Türkiye’nin yeni kamusal kent tasarımı için kullanılmalıdır.

 

 

Bildirinin tamamına ivmehareti.com’dan ulaşabilirsiniz.