İsrail ordusunun 10 Ekim 2025 tarihinde yürürlüğe giren ateşkese rağmen Gazze Şeridi’ne yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda 405 Filistinli hayatını kaybetti, bin 114 kişi ise yaralandı. İsrail merkezli insan hakları örgütü B'Tselem tarafından yayımlanan raporda, bölgedeki insani durum ve askeri faaliyetlere ilişkin detaylar paylaşıldı. Raporda, Gazze’nin yarısından fazlasında işgalini sürdüren İsrail güçlerinin, "sarı hat" olarak adlandırılan bölgede sivil halka ateş açmayı sürdürdüğü belirtildi. Ekim 2023 öncesinde bu hattın doğusunda ikamet eden yaklaşık bir milyon Filistinlinin, kısıtlı yaşam koşulları altında Gazze’nin batı kesimine sıkıştırıldığı ifade edildi. Uydu görüntülerinin, ordunun sarı hattın doğusunda kalan yapıları sistematik olarak yıkmaya devam ettiğini ortaya koyduğu kaydedildi.
YARDIM GİRİŞLERİ VE TIBBİ TAHLİYELER KISITLANIYOR
B'Tselem, ateşkesin 75 gündür kağıt üzerinde yürürlükte olmasına rağmen, İsrail'in Gazze halkı üzerindeki kontrol, yıkım ve yerinden etme faaliyetlerinin devam ettiğini vurguladı. Raporda, Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası yardım kuruluşlarının bölgedeki operasyonlarının İsrail tarafından engellendiği belirtildi. Ateşkesin başladığı 10 Ekim ile 16 Aralık tarihleri arasında planlanan 556 yardım misyonunun yalnızca yüzde 57'sinin tamamlanabildiği açıklandı. Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı'nın kapalı kalmaya devam ettiği bildirilirken, BM'nin Gazze'deki 1,6 milyon kişinin 2026 yılında akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalacağı tahmini paylaşıldı.
Sağlık alanındaki kısıtlamalara da değinilen raporda, İsrail'in tıbbi ekiplerin ve gazetecilerin Gazze'ye girişini engellemeye devam ettiği ifade edildi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bölgede en az 4 bini çocuk olmak üzere toplam 18 bin 500 hasta ve yaralının tedavi için yurt dışına çıkmayı beklediği ancak İsrail'in bunlardan yalnızca 260'ının geçişine izin verdiği belirtildi. Raporda ayrıca, uluslararası toplumun bölgedeki duruma müdahale etmesi gerektiği çağrısında bulunulurken, İsrail ordusunun tıbbi tahliyeleri ve altyapı onarımlarını kısıtlamasının hayati riskleri artırdığı kaydedildi.