HABER Nurettin Aldemir

Eskişehir Emek ve Demokrasi Güçleri bugün 18.30’da Porsuk Adalar Bulvarında bir araya gelerek Hrant Dink’i andılar. Grup adına Şükriye Ercan yaptığı açıklamada şunları söyledi:

GÜVERCİNE KIYDILAR…

Ruh halimin güvercin tedirginliği” idi son yazısının başlığı; ama bu ülkede güvercinlere kıymazlar…” diye bitiriyordu. Göstere göstere olmuştu her şey. Tıpkı Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanındaki gibi; 6 ay önceden bütün bir kasaba Hrant’ın öldürüleceğini biliyordu. Silahlı talimler yapılıyordu ve tetiği kimin çekeceği bile (son anda tetikçi değişse de) biliniyordu.

Sabiha GÖKÇEN’in gerçek adının “Khatun SEBİLCİYAN” olduğunu yazdığında Genel Kurmay’ın tehdit mektubu yayınlanmıştı; Türk basınının amiral gemisinde. Ardından İstanbul Valiliği’ne çağrılıp bir Vali Yardımcısının odasında MİT İstanbul Bölge Başkanı ve bir MİT ajanıyla birlikte tehdit edilmişti. Ülkü Ocaklarından bir grup AGOS’un önüne gidip ölüm tehditleri savurmuştu.

Kendilerine “Talat Paşa Komitesi” adını takan ve “Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır” diye kampanyalar yürüten; Doğu PERİNÇEK, Veli KÜÇÜK, Kemal KERİNÇSİZ ve benzerlerinin öncülüğünde linç gösterilerine dönüşmüştü 301 yargılamaları. Tehdit ve hakaretler mahkeme salonlarında da devam ediyordu. “Kalemi çoktan kırılmıştı”!.. Geriye planın “ince ayar”ları kalmıştı. Vurulduğu gün ve saat bile planlıydı: 19 Ocak saat:15. 19 ve 15= 1915

Bu ülkede “ben Ermeni’yim” diyen ve halkının uğradığı soykırımı bu ülkenin yoksullarına, ezilenlerine, baldırı çıplaklarına anlatan, gasp edilen Ermeni mallarının ve kimlikleri çalınmış Ermeni yetimlerinin peşine düşen, bunu yaparken de sosyalist bir kimlikle Ermeni ve Türk halkları arasındaki tarihsel önyargılarla mücadele edip “gönül köprüsü” kuran biri egemenler için kabul edilebilir değildi. …Ve O “Güvercin”e de kıydılar.
             
17 yıllık bir “YARGI” süreci, cahilleri bile kandıramayacak kadar absürt bir şekilde “sonuçlansa” da Hrant DİNK cinayetinde karanlıkta kalan hiçbir nokta yok! O, “taammüden işlenmiş bir devlet cinayeti” olarak tarihe yazıldı; ve bir tetikçi, birkaç figüran ile birkaç “Fetöcü” polis şefine fatura edilse de” hakikat bütün dünyanın bildiği bir “SIR”! Hepsi Oradaydı!

SOYKIRIMCI ZİHNİYETLE YÜZLEŞMEDİKÇE…

Bu “karanlık”la; soykırımcı zihniyetle yüzleşmedikçe; “Biz Ermeni’yi dövdürmeyecektik” diyen öyküdeki gibi, sıra bir gün herkese gelecek. Bir Kürt Milletvekili Aysel TUĞLUK’un annesi; “Ermeni’dir” denilerek defnedildiği mezardan çıkarıldı. HDP’nin Ermeni Milletvekili Garo PAYLAN’ı Meclis’te öldürme planı ortaya çıktı, hiçbir Savcı’nın kılı kıpırdamıyor. Garo PAYLAN’ın “Ermeni soykırımı” konusundaki Meclis konuşması tutanaklardan çıkarıldı.

Soykırım devam ediyor. Sadece Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler, Nasturiler, Êzidiler, Pontos ve Ege-İstanbul Rumları, Yahudiler değil, “eşit yurttaşlık” isteyen Kürtler ve Aleviler de aynı kaderi paylaşıyor.

Soykırımcı zihniyet gündelik hayatımıza o kadar nüfuz etmiş ki ne yana dönsek suratımıza çarpıyor: CHP’ye geçen eski Ülkü Ocakları Başkanı; Sinan Ateş cinayetiyle ilgili konuşurken çok “DOĞAL” bir şekilde; “Hrant DİNK Ermeniydi, onu öldürün, bizi niye öldürüyorsunuz?” demeye cesaret edebiliyor.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU’NUN SÖZLERİ…


Ve son olarak; halihazırda “resmi” İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU’nun sözleri, bugüne kadar söylediklerimizi teyit ediyor. Sedat Peker’in suçlamaları karşısında çıktığı Habertürk TV kanalında aynen; “Bu ülkenin en önemli meselelerinden biri Hrant DİNK Cinayetidir. Bu cinayette kullanılan silahları temin eden Sedat PEKER’dir, Sedat PEKER’e bu olanağı sunan da Veli KÜÇÜK ve Özel Harp Dairesi’dir. Ben, kişilerden değil, bir sistemden söz ediyorum…” diyebiliyor.

DİNK Ailesi’nin Avukatları, bu sözler üzerine DİNK Cinayetinde yargılamanın yenilenmesini talep ettiyse de bu talep reddedildi. Soykırımla yüzleşmeden bu karanlığı dağıtamayız; gelecek güzel günlerin, eşitlik ve kardeşlik dünyasının hayalini bile kuramayız.