Haber: MÜJGAN HALİS

Adalet ve Kalkınma Partisi geçtiğimiz günlerde Alevilere yönelik yeni bir paketi gündeme gündeme aldıklarını açıkladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde "Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı" kurulacağı ifade edildi. Alevi kurumlarının "Alevi dinselliğine darbe ve el koyma girişimi" olarak nitelenen bu kurum; Aleviler tarafından yeni tür bir Diyanet olarak adlandırıldı. AKP'nin Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı projesisini, Hubyar Sultan Ocağı dedelerinden HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu ile konuştuk.

AKP'nin 2007 yılından beri sürekli bir Alevi açılımı faaliyeti içinde oludğunu, kendisinin de 2009-2010 Alevi çalıştaylarına katıldığını söyleyen Kenanoğlu; AKP'nin iktidarı kaybetmekte olduğunu ve Cumhurdiyet'in 100'üncü yılında Alevilerle ilgili ciddi bir adım attığını belirterek, bu adımı Aleviliğin zapturapt altına alınması olarak değerlendirmek gerektiğini söyledi.

Kenanoğlu şöyle konuştu: "Hem biz hem de Alevi kurumları bu meseleyi doğrudan Aleviliğin zapturapt altına alınması, cemevlerine kayyum atanması, 2. Mahmut döneminin Nakşibendi şeyhlerinin Alevi inanç merkezlerine ve dergahlarına atandığı gibi, bu sefer de cem evlerinin devletin memuru olan, ister Alevi olsun ister Sünni olsun devletin memuru olan kişilerce yönetilmesi ve bir bütün olarak bu cemevlerinde Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir daire başkanlığına bağlanmasıdır. Bu okuma doğru bir okumadır. Sonuçta burada iktidar bir bütün olarak devlet aklı devrede ve be bunun bir seçim yatırımı ya da seçim projesi olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzyıllık Cumhuriyet tarihinin Aleviler açısından son hamlesi, son projesi ve Aleviliği kontrol altına alma projesidir."

"ALEVİLER VARDIR, ALEVİLİK DE HAKTIR"

Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak Müslüman Sünni topluluğun devletin kontrolü altına alındığını söyleyen Kenanoğlu; Alevi örgütlenmesinin ciddi bir mücadele tarihi olduğuna dikat çekti sözlerini şöyle sürdürdü: "Alevi toplumunun kendi adlarıyla kurumlar oluşturulması 'Aleviler vardır, Alevilik de haktır' cümlesiyle kendi varlıklarını, birliklerini ortaya koyup 'biz varız' demeleri sonrası Aleviler taleplerini dile gteirmeye başladı. Eşit yurttaşlık gündeme gelteirildi, mitingler yapıldı, davalar açlıdı, AİHM'de davalar kazanıldı, cemevlerinin ibadethane sayılmasına, zorunlu din derslerine dair AİHM kararlrı alıdı. 2 Temmuz 93 Madımak Katliamından günümüze kadar yoğun bir demokratik ve hukuk mücadelesi yürüttü Aleviler. Artık gelinen noktada Alevilerin göz ardı edilemez bir pozisyona aldıkları iktidar tarafından da, bir bütün olarak devlet aklı tarafından da kabul edildi. Bu hamleyi yapmalarındaki bir etken göçler yoluyla Avrupa'da bulunan Alevilerin oralarda oluşturdukları cemevleri ve Avrupa devletlerinin cemevlerini ibadethane kabul etmesidir. Ancak bu AKP'nin iddia ettiği Avrupalıların Aleviliği bağımsız bir din olarak dikte etmesi gibi bir süreç değil, burada esas olan Alevilerin beyanıdır."

Ali Kenanoğlu, Alevi ve Bektaşi Kültür Cemevi Başkanlığı'nın kurulmasının fiilen Alevi örgütlerine ne tür etkisi olacağını, örneğin Alevi örgütleri-cemevlerinin kapatılması gibi bir sonuçla karşılaşılacak mı, şeklindeki sorumuza şu yanıtı verdi: "Alevi kurumları kapı atılmayacak ama cemevleri tıpkı Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı camiler konumuna gelecek. Cemevlerinin idari yönetimi, yani inançsal yönetimi bu başkanlık tarafından atanan dede ya da din görevlisi tarafından yürütülecek. Ama nasıl cami yaptırma dernekleri var, onlar kendileri müstakil dernek ise cemevlerindeki dernekler, vakıflar duracaklar."

ALEVİLER REDDERSE NE OLACAK?

Peki ya Alevi örgütleri bu devlet görevlisi dedeleri ve memurları reddederse ne olacak? Kenanoğlu buna dair de şu yorumu yaptı: "Zaten zoraki olarak ben atadım demeyeceklerdir, bu işi gönüllülük esasıyla yapacaklar ama orada başka ince bir nokta var. Gönüllük esasının altını çizip, oraya bir ünlem koymak gerekiyor. Nasıl bir gönüllük? Örneğin Alevi toplumu diyor ki bana 20 bin lira, 30 bin lira, 40 bin lira elektrik faturası geliyor, doğal gaz faturası geliyor, benim cemevi yapmak arsaya ihtiyacım var, desteğe ihtiyacım var diyor. İşte o zaman diyecek ki gel başkanlığa bağlan, dilekçeni yaz, formu imzala, ben senin giderlerini karşılayacağım. Buradaki büyük risk köylerdeki cemevleri üzerinden. Çünkü köyler bu meseleye daha basit bakacaklardır. Şehirlerdeki Alevi örgütleri biraz örgütlü ve bilinçli bir kitleye ya da yönetimlere sahip. Zaten hemen buna karşı itirazlarını yükselttiler bu tutuma karşı. Ancak çok sayıda köyde cemevleri var. Bütünüyle oraların bu başkanlığa bağlanma riski var. Alevi kurumlarında da şöyle bir risk olacak. Şimdi kış geliyor, faturalar çoğalacak. Geçen sene hatırlarsanız 20 bin lira, 30 bin lira faturalar da çok yansımıştı basına. Şimdi bu faturalara yine karşılaşılacak ve bunlar diyecek ki buyurun başkanlığa bağlanın, faturanızı ödeyelim. Yani Alevi kurumları ciddi sıkıntı çekecek ve tabanda da ciddi rahatsızlıklar oluşacak bundan kaynaklı olarak. Çünkü buraya bağlayalım diyenler olacak, bağlanmayalım diyenler olacak. Ve Alevi toplumu içerisinde de ciddi bir bölünmeye de sebep olacak bir hamle bu. Bunun karşısında yapılması gerekenler var."

"CEMEVİ BİNALARI KÜÇÜLMELİ"

Ali Kenanoğlu neler yapılması gerektiğine dair de "cemevleri binalarını küçültme" önerisi yaptı: "Alevi toplumu da şöyle bir yanlış yaptı. Büyük devasa cemevleri oluşturdular. Yani Aleviliği cemevlerine hapsedip ne kadar büyük binalar yaparlarsa da o kadar büyük Alevi olacaklarını zannettiler. Aslında mütevazi, küçük, sadece inançların ibadetlerini, yerlerini yerine getirebileceği, hani bir hırka bir lokma misali yola çıkan dervişler gibi dervişane bir tutum içerisinde bu işi yürütmeleri gerekirken, modernitenin akımına kapılıp büyük devasa binalar, lüks binalar yapma girişimine başladılar. Buradan kaynaklı olarak da ciddi sıkıntı var. Çünkü insan olarak bunun için doldurmak; yakıt, ısınmak ve benzeri giderlerini karşılamak, tamir ve bakımını yaptırmak bile bir mesele haline dönüştü. Şu anda yapılacak şu Alevi kurumlarının küçülerek,büyük mekanlarını belki eğitim kurumlarına, hatta sağlık kurumlarına kiraya vermeleridir. Doğrusu budur, daha küçük alanlarda bu hizmetlerini yürüterek, kimseye bağımlı olmadan, kimseye muhtaç olmadan bu faaliyetlerini sürdürebilirler."

"DEDELERE MAAŞ VERİLMESİ ALEVİLİK AÇISINDAN UYGUN DEĞİL"

Alevi kurumlarının köy derneklerine bağlı cemevlerinin mutlaka Alevi örgütlülüğünün içine çekilmesi gerektiğini de vurgulayan Kenanoğlu; AKP'nin Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı içinde yer alan "Alevi dedelerine maaş" önerisine de, bir Alevi dedesi olarak şu sözlerle yanıt verdi: "Belli bir zaman dilimine kadar ben de taliplerimizin köylerine babamla gittim. Onun da bir zamanı vardı; yazın ekinler bitince babam görgü, sorgu, cem, dem, sohbet, muhabbet için köyleri dolaşırdı. Şimdi tabii bu iş böyle olmuyor. Cemevlerinde sürekli bulunması gereken dedeler var. Burada tabii yapılması gereken şu: Cemevleri kendi rızalık sistemi içerisinde kendi inanç önderlerini, kendi pirlerini finanse edebilecek imkanları oluşturabilirler. Alevi toplumu dedelerini finanse edebilecek duyguya sahiptir, ondan yana hiçbir sıkıntı yok. Halen cemevlerinde cenaze hizmetleri, lokma hizmetleri ve benzeri bağışlar üzerinden yürüyen bir döngü de var, tümüyle bir muhtaçlık söz konusu değil.

Devletten maaş aldığınız zaman devletin personeli olursunuz, onun politikalarına itiraz edemezsiniz. Karşı çıkıldığı zaman; Beşiktaş'taki caminin imamının başına gelenleri gördük. Adam 'Ben bir din insanıyım. Bu camide içki çekilmedi, buraya ayakkabıyla girilmedi' dedi ve adamı sürgün ettiler. Yani ya iktidarın iftiralarına, yalanlarına eyvallah edeceksiniz ya da bu şekilde itiraz ettiğiniz zaman da yaptırımlarla, sürgünlerle karşı karşıya kalacaksınız. Dolayısıyla dedelere maaş verilmesi; Alevi inancı açısından da, hizmet açısından da, Aleviliğin rızalık sistemi açısından da hiç uygun bir şey değil. Alevi kurumları da, Alevi dedeleri de, pirleri de buna tenezzül etmemeli, bu yola sapmamalı. Saparlarsa zaten oradan Alevilik de çıkmaz."