Gökçer Tahincioğlu'nun T24'te yayımlanan yazısı şöyle:

- Kısa bir süre önce Yalova'da Halil Bağlı Talebe Yurdu'nda 12 yaşındaki U.E., yurtta Kuran ve Türkçe dersi veren 26 yaşındaki M.Z. tarafından cinsel istismara uğradı. Şikayet sonrası tutuklanan M.Z. ifadesinde nitelikli cinsel istismarı reddederken, "Nefsime uydum" diyerek kendini savundu.

- Ordu Fatsa'da bulunan özel bir erkek öğrenci yurdunda 12 yaşındaki çocuk, kurs hocası Y.K. tarafından cinsel istismara uğradı. Y.K. hakkında 48 yıl hapis cezası verildi.

- Uşşaki tarikatı lideri küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Görgü tanıkları ve dergâhta bulunan diğer öğrencilerin ifadeleri sonrasında Nusrullah'ın küçük yaştaki başka çocuklara da cinsel istismarda bulunduğu öne sürüldü. Fatih Şağban, 10,5 yıl hapse mahkûm edildi.

- Adıyaman'ın Besni'deki tarikat yurdunda iki çocuk taciz edildi. Yurt müdürü tutuklandı.

- Maraş'ta, 2016'da bir yurtta kalan 4 çocuğun bir öğretmen tarafından cinsel istismara uğradığı iddia edildi.

- Ankara Güdül'deki özel bir yurtta 13 öğrencinin cinsel istismara uğradığı öne sürüldü. Belediye çalışanı bir kişi tutuklandı.

- İzmir'in Dikili'de özel bir ortaöğretim erkek öğrenci yurdundaki temizlik görevlisinin yedi öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi.

- Karaman'da 2016 yılında, Ensar Vakfı ve Karaman İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği'nde (KAİMDER) yaşları 8 ile 10 arasında 45 erkek öğrenci cinsel istismara uğradı.

- Konya'da Faruki tarikatından S.I. 7 erkek çocuğa cinsel istismarda bulundu. 62 yıl 3 ay hapis cezası aldı.

- Erzurum'da yatılı Kuran Kursu'nda 8 çocuğa nitelikli cinsel istismarda bulunulduğu iddia edildi.

* * *

Daha geriye gidelim.

Vakit Gazetesi yazarı 78 yaşındaki Hüseyin Üzmez, 14 yaşındaki B.Ç. adlı genç kıza tecavüz suçlamasıyla Bursa'nın Mudanya İlçesi'nde tutuklandı.

Öfkelendiriyor değil mi?

Bunlar örneklerden birkaçı.

Ama bu örneklere bakarken bir açıklamayı anımsamadan olmaz.

Millî Gazete yazarı ve Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız, televizyon programında çocukların altı yaşından itibaren evlenebileceğini söyledi ancak açıklamaları, "ifade özgürlüğü" sayıldı. Açıklamayı haberleştiren gazetecilere ise dava açıldı.

* * *

Yıllardır, tutuklanan gazeteciler, öğrenciler, öğretmenler, akademisyenler, yazarlar, çizerler, siyasetçiler söz konusu olduğunda, "yargının tasarrufu" diyerek, bıyık altından kirli bir gülüşle bir kenara çekilenler, bir anda yargının tasarrufuna düşman hale geldi.

Aslında yargının bu yöndeki tasarruflarından son derece mutsuzlar elbette.

Ne gerek var yargının istismar edilen çocukların, dövülen kadınların, öldürülen kız çocuklarının kadınların peşine düşmesine, ne güzel geçinip gidiyorduk…

Ne gariptir ki yıllardır yargı pratiklerinin cinsiyetçi, adaletsiz, suçu teşvik edici olduğunu ifşa eden gazeteciler, yine de evrensel bir gazetecilik pratiğini sürdürerek, iddianameleri, dosyaları, belgeleri esas alıyor. Yargının, belgelendirmesi, peşine düşmesi, görevini yapması için çabalıyor.

Elbette Birgün gazetesi yazarı Timur Soykan'ın, altı yaşından itibaren istismar edilen Hiranur Vakfı'nın liderinin kızının şikâyeti üzerine hazırlanan iddianameye ilişkin büyük haberinden söz ediyoruz. Ve bir an için sıkılmadan, utanmadan Soykan'ın belgeli haberi nedeniyle yargılanmasını isteyen iki yüzlü karanlıktan.

* * *

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, son tartışmalarla ilgili olarak, dün, "Kadına şiddet, çocuk istismarı siyasetin konusu değildir. Siyaset üretilecek konular değildir. İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meseleler" dedi.

Aksine…

Bu kısa tablo bile sorununun gayet siyasi olduğunu, üzerine siyaset üretilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Zira bu tablo, "Dindar bir nesil yetiştireceğiz" denilerek çıkılan yolda üretilen siyasetin eseri.

* * *

Bir de gazetecilik değil tetikçilik yaptıkları ve buna alışkın oldukları için kısa bir trafik kazası haberi dahil herhangi bir haberi bulup yazmak gibi bir yeteneği olmayanların yaratmak istedikleri algı söz konusu.

Onlara göre istismara uğradığını söyleyen kızın kardeşlerinin yaptığı açıklamalar haberi boşa düşürüyor!

Ve aynı kesimin yapmaya çalıştığı klasik numara; haber üzerinden inançlı kesimlerin rencide edildiğini söyleyerek algı üretmeye çalışmak.

Öncelikle bu yorumu yapanları, bugüne kadar suçladıkları, fişledikleri, tutuklatmak istedikleri kim varsa, hepsine söz hakkı vermeye davet etmek lazım. Linç ettikleri herhangi birine değil söz söyleme hakkı nefes alma hakkı bile vermeyenler, savcılık iddianamesine, sanık anne ve babanın çocuklarının beyanları ile karşılık veriyor. Onların beyanlarını anne ve babalarını aklamak için kullanıyor.

Ve asıl üretmek istedikleri algı da kendi inanç sistemleri için çok ama çok tuhaf.

Bu ülkenin yüzde 99'unun Müslüman olduğunu her fırsatta söyleyenler, bir iddianame haberleştirildiğinde neden şüpheliler yerine bütün inananların hedef alınmış sayıldığını da söylemek zorundalar.

Tarikatların, cemaatlerin suçlarını kapatmak için daha ne kadar inanan kesimleri kullanacaklarını da…

* * *

Açık bir tablo var.

Bütün yaşananlar, tarikat ve cemaatlerin kapalı kapalı ardında, bütünüyle denetimsiz okullarında ve yurtlarında olan bitenler.

Üç kişi bir araya geldiğinde örgüt sayanlar, sosyolojik gerçeklik diyerek, holdingleşen bu tarikatların bütün eylemlerine hoş görüyle baktılar.

Onlarca çocuğun eğitimsiz eğitmenlerle girilemeyen binalarda, kapalı kapılar ardında kalmasına göz yumdular.

Bin kez yanılsalar da alnı secde görenlerin herhangi bir günah işlemeyeceği ezberinden hareketle, toplumu buna göre ayırdılar ve bir sistem inşa etmeye çalıştılar.

Bakanlıklar, bu tarikat ve cemaatleri beslemek için yarışa girdi, belediyeler arsa tahsis etti. Ne işleri varsa iş dünyasında, onlarca ihale aldılar.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerini devretti.

Onlar istediği için İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldı.

Onlar istediği için çocuklar onlara verildi.

* * *

18 yaşından küçük herkes çocuktur.

Kimin neye inandığı, inanç sisteminin neyi öngördüğü fark etmez.

Bir tarikatı korumak için çocuğun evlendiğinde 6 yaşında değil 14 yaşında olduğunu söyleyenlerin durumu daha da trajik.

Bunlar ya hiç 14 yaşındaki bir çocuğun yüzüne bakmadılar ya da gerçekten bundan da ciddi sorunlara sahipler.

* * *

Yıllardır bu ülkede tutuklama tedbirinin nasıl ideolojik biçimde, ucuz ve anlaşılmaz şekillerde kullanıldığını anlatmaya çalıştık.

Bakın kadın katilleri, çocuk istismarcıları orada. Durmadan affettiğiniz katiller, gaspçılar, uyuşturucu tacirleri başka bir tarafta bekliyor.

Koçbaşı ile kapıları kırılacak ve tutuklanacak biri varsa düşünenler, düşündüklerini söyleyenler, durmaksızın "millet ve diğerleri" ayrımcılığına uğrayanlar değil, onlar.

Devleti bütün kurumları ve kudretiyle arkasına alanlar, 28 Şubat'taki rollerin nasıl değiştiğini, ters yüz edildiğini unutmuş, belgeli bir haber üzerinden mağduriyetçilik oynuyor.

Bu hayatta insanın yapabileceği en kötü eylemlerden biri, kendi iradesiyle gücüyle değil, başka bir gücü arkasına alarak konuşmak ve davranmaktır.

Bu ülkede bütün koşullara rağmen gazetecilikte ısrar edenlerin kendilerinden başka dayandıkları bir güç yok.

Sadece kalemleri, adalet duyguları ve vicdanları.

Birileri, yaratılan sistemi değil, çocukları korumaya niyetlendiğinde o gün makul bir zeminde konuşabiliriz.

Bu zemin dışında, belgeli bu tabloyla ilgili ettikleri cümlelerin zerre kıymeti yok.