MEDYA

Gazetecilikte 'meslek etiği' ve 'reklam' tartışmaları: Akademisyenler ve iletişimciler ne diyor?

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ve gazeteci Nevşin Mengü arasında yaşanan tartışma, sosyal medyanın gündemini de oldukça meşgul etti. Tüm bu tartışmalar devam ederken biz de gazetecilik meslek etiğine dair farklı üniversitelerin iletişim fakültelerindeki akademisyenlerin ne düşündüklerini, tartışmayı nasıl yorumladıklarını ve önerilerinin ne olduğunu sorduk.

Abone Ol

HABER: ESRA TOKAT

Medya ombudsmanı Faruk Bildirici reklam içerikli paylaşım yapan gazeteci Nevşin Mengü’yü dün Twitter üzerinden eleştirdi. Bildirici, paylaşımında "Bir gazeteci olarak mesleğinin güvenilirliğini bir ürünün pazarlaması için kullanması meslek ilkelerine aykırı" ifadelerini kullanırken Mengü ise “Benim hesap vereceğim tek mercii izleyicilerim. Sizlere self proclaimed ombudsmanlığınızda başarılar dilerim. Ne var ki patronsuz medyada gün dahi çalışmamış bir kimseden öğüt almak iş öğrenmek gibi bir niyetim yok” yanıtını verdi.

Bildirici ve Mengü arasında yaşanan tartışma, sosyal medyanın gündemini de oldukça meşgul etti. Tüm bu tartışmalar devam ederken biz de gazetecilik meslek etiğine dair farklı üniversitelerin iletişim fakültelerindeki akademisyenlerin ne düşündüklerini, tartışmayı nasıl yorumladıklarını ve önerilerinin ne olduğunu sorduk.

"GAZETECİLİĞİN İÇİNE TEHLİKELİ BİÇİMLERDE SIZIYOR"

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman İrvan, etik ve reklam tartışmasına dair, “Gazetecinin, 'örtülü' reklam yapmıyorum, açık açık yapıyorum mealindeki açıklaması da yapılanın yanlışlığını ortadan kaldırmıyor” derken, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Gökhan Bulut ise “Sınırları doğru çizmezsek meslek değerlerinin ve gazeteci kimliğinin erozyonu giderek artacak ne yazık ki. Piyasanın ihtiyaçları ile internet mecrasının hakimiyeti, gazeteciliğin içine tehlikeli biçimlerde sızıyor” ifadelerini kullandı.

"İLKELER, GELİR MODELİ KONUSUNDA YETERSİZ KALIYOR"

İletişimci ve yazar Ümit Alan da “İlkeler ışığında bakacak olursam yanlış bir şey söylemiyor. İlkeler böyle olduğu sürece, birilerinin de ilkeleri hatırlatması lazım. Ancak ilkeler tartışmalı. İlkelerin ‘yeni medya koşulları’ altında yeniden düşünülmesi, tartışılması ve düzenlenmesi gerekir. Bu insanlar artık sadece gazeteci değil, bağımsız çalışan medya kurumları haline geldiler. Bazı gazeteler çalıştıkları kurumlara fatura keser hale geldiler. Hal böyle olunca bir gelir modeli tartışması çıkıyor ve ilkeler bu konuda yetersiz kalıyor” dedi. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruhdan Uzun ise Bildirici’nin yıllardır okur temsilciliği yapmanın ve etik meselelerle ilgilenmesinin kazandırdığı deneyimler ile eleştiri yaptığının altını çizerek, “Etik ve reklam eleştirisi de gazetecilik mesleğinin güvenilirliğini ve saygınlığını korumaya yönelik. Gazeteci doğruluğu teyit edilmiş bilgileri aktarır ve topluma hizmet eder. Reklamcının ise doğruluk ya da doğruluğun teyit edilmesi gibi bir kaygısı yoktur ve özel ticari çıkarlara hizmet eder. Dolayısıyla gazetecinin amacıyla, reklamcının amacının farklı olması çıkar çatışmasına yol açar” diye konuştu.

“GAZETECİLER REKLAM YAPMAMALI”

Faruk Bildirici'nin eski bir okur temsilcisi olarak 2019 yılından bu yana kendi internet sitesinde medya ombudsmanı sıfatıyla gazetecilik ve medya etiği konularında değerlendirmeler yaptığı bilgisini veren Prof. Dr. İrvan, “Gazetecilerin reklam yapmasının etik açıdan yanlış olduğunu söylemesi de ilk değil. Daha bundan 1 hafta önce ‘sosyal medyada örtülü reklam yapan gazeteciler‘ başlıklı bir yazı yayımlamış ve o yazıda Nevşin Mengü, Hande Fırat, Deniz Zeyrek, Fatih Portakal, Dilek Güngör gibi birçok gazetecinin sosyal medya hesaplarında “örtülü” reklam yaptıklarını yazmış ve ‘Gazeteci reklam yaptığında mesleğinin güvenilirliğini ve inanılırlığını o ürün için kullanmış; mesleğinin itibarını ticarete aracı yapmış olur‘ demişti. Aslında Faruk Bildirici Hürriyet’te okur temsilcisi olarak yazarken de sosyal medya hesabında reklam yapan Ayşe Arman ve Sibel Asna’yı eleştirmişti. Benim değerlendirmem de benzer şekilde: Gazeteciler reklam yapmamalı” dedi.

“BAĞIMSIZLIK AYNI ZAMANDA GÜVENCESİZLİK DEMEK”

Gazetecilerin belli bir kurum altında reklam yapamayacaklarının altını çizen Alan ise, ”Cnn, NTV, BBC veya dünyadan basın kuruluşları hiçbirisi izin vermez. Bu işi bağımsız çalıştıkları için yapabiliyorlar. Ancak bağımsızlık aynı zamanda güvencesizlik de demek. Gazete, televizyon reklamcıdan alıp, gazeteciye maaş veriyor ve reklamla haberin sütununu ayırıyordu. Penny Gazeteciliği dediğimiz modelin başlangıcından yani 1833’ten beri böyle bu. Şu an gazeteci bir kurum haline geldiyse, bu ilkelerin yeniden tartışılması gerekir” diye konuştu.

“ÖNCE NEVŞİN MENGÜ’NÜN YAPTIĞI İŞİN GAZETECİLİK OLUP OLMADIĞINI TARTIŞMAMIZ GEREKİYOR”

“Nevşin Mengü’nün reklam yapmasının gazetecilik etiğine uygun olup olmadığından önce Nevşin Mengü’nün yaptığı işin gazetecilik olup olmadığını tartışmamız gerekiyor olabilir” diyerek sözlerine başlayan Dr. Bulut ise, “Mengü veya bir başkası, şunu baştan belirteyim ki her şeye gazetecilik, herkese gazeteci demek zorunda değiliz. Nereden geldiği belirsiz ama böyle bir zorunluluk varmış gibi algılanıyor. Oysa ki yok. Bu, yapılan işin değerini düşürmez. Bir şeye gazetecilik demediğimizde onun değerli ve anlamlı olmadığını söylemiş olmayız. Çok doğru, değerli ve anlamlı olabilir ama neden gazetecilik demek zorundayız? Gazetecilik için 'yayın yapmak' yeterli midir? Öte yandan, bir şeye 'gazetecilik' dediğimizde bu onun mutlaka değerli ve doğru olduğunu anlamına da gelmez. Gazetecilik yapıyor olmak için internet platformlarından bireysel yayınlar yapıyor olmak yeterli değil. Hatta bir kurum çatısı altında çalışmak da kişiyi otomatik olarak gazeteci yapmaz” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

“ENDİŞE ETMELİYİZ”

“Son yıllarda gazetecilikteki tartışmalar günümüzde adeta ‘yeni bir paradigma’ tarif edildiğini gösteriyor.  Bu yeni paradigmanın dayanağı da internet teknolojisinin yarattığı imkanlar ve ana akımın her anlamda daralması oluyor. Teknolojinin her şeye olduğu gibi gazeteciliğe olan etkisinden tabii ki bahsedilmeli ve bu dönüşüm anlaşılmalı. Öte yandan teknolojiyle artan yayıncılık imkanlarının değiştiremeyeceği bazı ilkeler olduğu da unutulmamalı. Örneğin, cep telefonlarının gazeteciliğin gündelik çalışmasını kolaylaştıracak ‘çoklu yeteneklere’ sahip olması bir gerçek. Fakat son yıllarda yürüyen tartışma, çıtayı cep telefonuyla yapılan her şeyin gazetecilik sayılmasına kadar da düşürebilir görünüyor ve bundan endişe etmeliyiz.”

“KAMUSAL YARAR' YERİNE 'GİRİŞİMCİLİK”

“Bu yeni paradigmanın mesleki perspektifi ise 'girişimcilik' ne yazık ki. 'Gelir modellerinin yönetimi' ve 'yeni fikirlerin tutundurulması' amaçlarına dayanan bir girişimcilik motivasyonu, kamusal yarar ilkesi yerinden edilerek mesleğin merkezine konmuş oluyor. Bu da bizi, tartışmaya kapalı olması gereken kimi etik kodlar ihlal edildiğinde bile tartışma açamaz hale getiriyor. Çünkü bunun karşısına hemen “yeni paradigma” konuyor. Etik ise bu çerçeveden, yeni dünyayı anlamayan romantik huysuzluklar olarak görülüyor.”

“Sınırları doğru çizmezsek meslek değerlerinin ve gazeteci kimliğinin erozyonu giderek artacak ne yazık ki. Piyasanın ihtiyaçları ile internet mecrasının hakimiyeti, gazeteciliğin içine tehlikeli biçimlerde sızıyor. 1990’lardaki bir tartışmaya benziyor bu durum. O yıllarda reyting oranları 'halk bunu istiyor' diyerek her türlü girişimin ve yayın içeriğinin meşrulaştırıcısı, cesaretlendiricisi oluyordu. Şimdi de 'tıklanma oranları' bunun yerini alıyor. Mesela, gündemdeki siyasal konularla ilgili hazırladığınız programlar Youtube’da çok izleniyor olabilir ama bu sizi gazeteci yapmaz.”

“HABER, ‘İÇERİK’ DEĞİLDİR, HABERCİ DE ‘İÇERİK ÜRETİCİSİ”

"Ana akımın dönüşümü ve teknolojik imkanların artmasının gazetecilik alanında neden olduğu olumsuzlukları net olarak gördüğümüz bir yer var: Meslek terminolojisi. Dikkat ederseniz terminoloji son yıllarda iyiden iyiye değişmiş durumda. Haber, içerik; haberci, içerik üreticisi; habercilik, içerik üretimi olmaya başladı.

Gazetecilik terminolojisi temel olarak iki bileşenin katkısıyla oluşur: Habercilik uygulamasına ilişkin terim ve kavramlar ile mesleğin toplumsal sorumluluğuna ve etik kodlarına ilişkin terim ve kavramlar. Bunlar eliyle oluşmuş gazetecilik terminolojisinde, gazeteciliğe ilişkin genel toplumsal perspektif, mesleğin anlamı, önemi, iş yapış biçimleri ve gazetecinin toplumsal ilişkilerdeki konumlanışı görülür. Son yıllardaki dönüşümle ortaya çıkan yeni terminolojide ise 'yeni' pratikler ve anlayışlar görünüyor. Kavramların dönüşümü, bağlı oldukları anlamlandırma dünyasındaki dönüşümü de gösterir. O yüzden terminolojideki söz konusu farklılaşma basit ve gündelik bir jargon değişimi olarak değil temel bir perspektif değişimi olarak algılanmalı. “Haber”i tedavülden kaldırdığınızda haberin oluşum sürecinde uyulması gereken meslek ve etik ilkelerini de kaldırırsınız. Haber, habercinin gerçeğe, okura, mesleğe, meslektaşına, kuruma ve topluma karşı sorumlulukları ile oluşmuş bir metindir."

"GAZETECİLİK İÇİN OLUMLU SİNYALLER VERMİYOR"

"Haber yerine 'içerik' derseniz bu sorumlulukların tümü ortadan bir anda kalkar. Etik ilkeler tabii ki dönemin koşullarına göre tartışmaya açılabilir ama vazgeçilemez, tartışmaya açılamaz ilkeler de yok mudur? 'Gazeteci reklam yapmaz' ilkesi onlardan biridir. 'Haber yapmak için gittiğiniz yerden basit bir tükenmez kalem bile alamazsınız' anlayışından bu kadar çabuk sürede ve bu kadar uzağa savrulmak, gazetecilik için hiç olumlu sinyaller vermiyor. Gazetecilik kolektif bir bilgi üretim sürecidir ve ucunda toplumsal sorumluluk ile toplumsal yarar vardır. Etik, hem gazeteciliğin kolektif karakterinin hem de toplumsal sorumluluk ve yarar ilkelerinin zeminidir. Zemin kayarsa kimse ayakta kalamaz."

“GAZETECİ INFLUENCER YA DA YOUTUBER DEĞİLDİR”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yayımlanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Gazeteciler ilan, reklam, tanıtıcı reklam veya sponsorlu metinleri yazmamalı, reklamlarda yüzü ya da sesiyle yer almamalı, sosyal medya hesaplarında, web sitelerinde, bloglarında vs. de reklam, tanıtım, ürün yerleştirme yapmamalıdır. Tanıtım veya reklam yüzü olarak algılanmasına sebep olacak durumlardan kaçınmalıdır” maddesine değinen Prof. Dr. İrvan ise, “Faruk Bildirici’nin kendi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda da belirttiği gibi, gazeteci Nevşin Mengü açık biçimde bir ürün reklamı yapıyor. Gazetecinin, “örtülü” reklam yapmıyorum, açık açık yapıyorum mealindeki açıklaması da yapılanın yanlışlığını ortadan kaldırmıyor. Çünkü ilke, örtülü yapamazsın ama açık açık yapabilirsin demiyor. Peki bu ilke yanlış mı, günün koşullarına uymuyor mu? Bu tartışılabilir. Bana göre, gazeteci influencer ya da Youtuber değildir. Mesleğini reklamcılıkla karıştırmamalı, mesleğin itibarına zarar verecek davranışlardan kaçınmalıdır. Gazetecinin reklam yapmasının etik açıdan sakıncalı kabul edilmesinin iki temel nedeni var. Birincisi, reklam yaptığınız ürüne, markaya bir anlamda kefil oluyorsunuz ve insanlar sizin önerinizle o ürünü alıp da zarar gördüklerinde ben sadece reklam yaptım diyemezsiniz. Gazeteci nasıl yaptığı haberin doğruluğuna kefil olmak zorundaysa aynı şekilde tanıttığı reklamını yaptığı ürüne de kefil olmak zorunda. Bunu yapabilir mi? Bence yapamaz. İkincisi, bu reklamların editöryal içeriği etkileme kaygısı söz konusu. Oysa haber metinleri reklamlardan arınmış olmalı. Yarın bir gazeteci haberlerinde de ürün reklamı yapmaya başlarsa ne diyeceğiz?” diye konuştu.

“İNTERNETTEN BİLE ÖNCE YAZILMIŞ MADDELERLE İNSANLARI YARGILAMAK DOĞRU GELMİYOR”

Yazar ve iletişimci Alan ise konu hakkında “Her şeyden önce günümüzün medya koşulları, yani yeni medya mecraları çok farklı yeni kimlikler ortaya çıkardı. Gazeteci kimdir, influencer kimdir, Youtuber kimdir gibi pek çok yeni tanıma ihtiyaç var. Nevşin Mengü, geleneksel medyadan yeni mecralara geçen bir figür olduğu için bunlar tartışılıyor. Haber benzeri içerik üreten ve geleneksel medyadan gelmeyen influencerlar için bu konuşulmuyor mesela. Onun etik pozisyonu ne olacak? Üstelik gazeteciyle rekabet ediyor. Yani böyle bir soruya bunu neden Nevşin Mengü üzerinden tartışıyoruz diye cevap verebilirim.  Çünkü o da Instagram’da gazetecilik yapmıyorum, benim kişisel alanımı mesleğimle karıştıramazsın, hayatımı sürdürmek zorundayım diyebilir. Nevşin Mengü paylaşımını haber aktarımı değil “iş birliği” adı altında yapıyor.  Burada itirazım bunu adı işbirliği değil, REKLAM olsa daha iyi olur. Mecralar bu olaya iş birliği diyor ama gazeteci demese daha iyi. Nasıl gazetenin reklam sütunuyla haber sütunu ayrıydı, o açıklıkta gördüğümüz sürece bu gibi şeyleri yeni medya koşulları altında yeniden değerlendirmemiz lazım. Bırakalım sosyal medyayı, internetten bile önce yazılmış maddelerle insanları yargılamak doğru gelmiyor. Ancak Nevşin Mengü’nün Twitter’dan verdiği yanıtlar da öfkeyle yazılmış ve derdini anlatmayan, küçümseyici, büyüklenen yanıtlar, kendisini tanırım, çok üzüldüm okuyunca. O üslubu da savunamam” sözlerine yer verdi.

"BEN GAZETECİLİK YAPIYORUM, AMA ETİĞİ DE TAKMIYORUM' DEDİĞİNİZ ANDA GAZETECİ KİMLİĞİNİZ SORGULANIR HALE GELİR"

Bildirgenin çok net bir biçimde gazetecilikle reklamcılığın sınırlarını ayırdığını vurgulayan Prof. Dr. Uzun, “Bildirgede gazetecinin, dijital platformlarda mesleki kimliğini dikkate alarak; hak ve sorumluluk bildirgesine uygun olmayan davranışlardan kaçınması gerektiği belirtildi. Gazetecilik mesleği etiğinden ayrılamaz, ancak etiği ile birlikte var olabilir. ‘Ben gazetecilik yapıyorum, ama etiği de takmıyorum’ dediğiniz anda, gazeteci kimliğiniz sorgulanır hale gelir. Gazetecilik mesleği, halkla ilişkilercilik, reklamcılık, pazarlamacılık, influencer’lıkla eş tutulamaz. Aksi durumda, kendinizi gazeteci olarak nitelendirmeniz gazetecilik yaptığınız anlamına gelmez” sözlerine yer verdi.

“BİLDİRGENİN MADDELERİ TARTIŞILABİLİR VE KOŞULLARA GÖRE GÜNCELLENEBİLİR”

Gazetecilerin ekonomik gelir modellerine dair değerlendirmede bulunan ve bildirgede yer alan “Gazeteci; ekonomik bağımsızlığını güvence altına alacak bir ücret almalıdır” maddesini de yorumlayan Prof. Dr. İrvan, “Bu madde bildirgede “gazetecinin hakları” başlığı altında yer alıyor ve asıl amacı medya kuruluşlarındaki emek sömürüsüne karşı çıkmak. Gazeteci ekonomik açıdan bağımsız olmadıkça özgür gazetecilik yapamaz, maddenin özü bu. Peki bağımsız gazeteciler için geçerli değil mi bu ilke? Elbette bağımsız gazeteciler de mesleklerini doğru dürüst yapabilmek için ekonomik bir gelir modeline sahip olmak durumundalar. Bugün tartıştığımız birçok farklı gelir modeli söz konusu, Patreon gibi, reklam gelirleri gibi, abonelik sistemi gibi, ama bu modellerin hiçbirinde gazeteci gelir elde etmek için reklam yapabilir demiyor. Bildirgenin maddeleri elbette tartışılabilir ve koşullara göre güncellenebilir, ki esasında Hak ve Sorumluluk Bildirgesi 1998 yılında yayımlanmıştı, 21 yıl sonra 2019 yılında güncellendi zaten” açıklamasını yaptı.

"AYIRIM İYİ YAPILMAZSA GÜVENİLİRLİĞE ETKİ EDER"

Gazetecinin herhangi bir konuda reklam veya işbirliği yapmasının mesleki açıdan güvenilirliğe etkisine dair konuşan Alan, “Neyi, nasıl tanıttığı önemli. Reklam ile haber içeriğini ne kadar kalın çizgilerle çektiği önemli. Eğer bunun ayrımı iyi yapılmazsa, reklam olduğu iyi vurgulanmazsa elbette güvenilirliğe etki eder. İnsanları yanıltırsa kendi de kaybeder. Yanıltmaya devam ederek mesleğinizi sürdüremezsiniz. Okur ya da izleyici de kaybeder” ifadelerini kullandı.

"DOĞRUYA AYKIRI DAVRANIŞLAR,'DÜNYA DEĞİŞİYOR' İLE AÇIKLANAMAZ"

"Şunu vurgulamak isterim ki her şeye gazetecilik deme zorunluluğumuz yok" diyen Dr. Bulut ise "Bu zorunluluk ortadan kalkarsa sanırım herkes bir nebze rahatlayacaktır. Gazeteciler tek başına “içerik üreticisi” değildir, içerik üreticileri de gazeteci değildir. Bu birini değerli birini değersiz kılmaz. Basitçe, toplumsal karakterlerinin ve sorumluluklarının ne olduğuna ilişkin bir farklılık bu. Anlaşılması neden bu kadar zor?  İçerik üreticileri reklam alabilir, gazeteciler alamaz. Net ve basit. Doğruya aykırı davranışlar, 'dünya değişiyor' ile açıklanamaz. Gazetecilik etiği 'günün koşulları' ile tabii ki tekrar ele alınmalıdır ama 'geçerli akçe'lere kurban edilmeden" ifadelerine yer verdi.

"MEDYA SÜREKLİ BİR DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM HALİNDE. ANCAK, GAZETECİLİĞİN TEMEL İLKELERİ VE STANDARTLARI DEĞİŞMİYOR"

“Geleneksel medyada, gazetecinin etiğe uygun davranabilmesi için her şeyden önce ekonomik bağımsızlığını güvence altına alacak bir ücret alması gerektiği vurgulanır” diyen Prof. Dr. Uzun ise, “Yani, gazeteci çalıştığı medya kuruluşundan ücret alır, ancak sorumluluğu topluma karşıdır. Gazeteci, reklamcılardan para almaz, tarife pazarlığı yapmaz, finansman konularıyla ilgilenmez. Ancak, yeni medyada hiçbir kuruma bağlı olmadan bireysel olarak gazetecilik yapanlar, düzenli bir ücret gelirinden mahrum kalıyorlar. Bu gazeteciler için de yeni gelir yaratma yöntemleri tartışılıyor ve uygulanıyor. Örneğin, kitle fonlaması bu yöntemlerden biri. Okurlardan/izleyicilerden bağış almak, abonelik ya da Patreon, Youtube gibi platformlar aracılığıyla reklam geliri elde etmek mümkün. Ve bu yolla, reklamverenlere karşı ekonomik bağımsızlığını koruyarak gazetecilik yapan insanlar var. Örneğin, Ünsal Ünlü bu gazetecilerden biri. Evet, medya sürekli bir değişim ve dönüşüm halinde. Ancak, gazeteciliğin temel ilkeleri ve standartları değişmiyor. Ayrıca, ortaya çıkan yeni sorunları çözmek için etik ilkeler de sürekli tartışılıyor ve güncelleniyor” dedi.

"KİŞİLER KURUMLAR HALİNE GELDİ, YENİ TANIMLAMALAR GEREKİYOR"

Bildirgenin bazı maddelerinin yeniden tartışmaya açılması gerektiğinin altını çizen Alan, “Yeniden tartışılması yeni tanımların yapılması lazım. İnternetin icadı gibi ‘ufak’ bir gelişmeyi görmezden geliyor olabilir bazı maddeler” dedi. Kurumların reklam alırken, gazetecilerin reklam almamasının da çelişki olduğunu vurgulayan Alan, “Çünkü kişiler kurum haline geldi. Bu kişiler için yeni tanımlar gerekiyor” dedi. Ayrıca medyada ombudsmanlık modeline de değinen Alan, “Faruk Bildirici’nin yaptığı işle ilgili bir itirazım yok. Birisinin misyon edinip basın ilkelerini hatırlatmasını değerli buluyorum. Ama bireysel çaba bu ve her aşamada tartışmaya açılıyor. Her kurumun ayrı okur temsilcisi veya dürüstlükten sorumlu bir biriminin olması gerektiğini düşünüyorum. Sosyal medya platformları da buna dahil” dedi.

"HER MESLEĞİN AHLAKİ BİR AMACI VARDIR"

Gazetecinin herhangi bir konuda reklam ya da daha yumuşatılmış adıyla işbirliği yapmasının güvenilirliği etkileyeceğini kaydeden Prof. Dr. Uzun ise şöyle konuştu:

“Reklam yapmakla reklam yayınlamak aynı şey değildir. Medya, haber medyası da dahil olmak üzere bir reklam mecrasıdır, ancak reklamcı değildir. Mecra ve mesleğin birbirine karıştırılmaması gerekir. Mecra bir araç, meslek ise bir pratiktir. Şirketler, haber formatı reklama göre daha güvenilir bir format olduğu için reklamlarını bu formatta yayınlatarak ya da gazetecilerin güvenilirliğinden yararlanarak tüketicilerin reklama kanmasını sağlamak isterler.  Bu süreçte, okuyucunun neyin haber neyin reklam olduğunu ayırması güçleşir. Bu durum ise bütün gazetecilik etik kodlarında yer alan 'ilan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirtilir' ilkesini ihlal eder. Haber kaynaklarına mesafeli durması gereken bir gazetenin, tarafsızlıkla izlenmesi gereken bir şirketle bu tür bir iş ilişkisine, çıkar ilişkisine girmesi, meslek etiğiyle bağdaşmaz. Çünkü gazeteci, topluma, okurlarına/izleyicilerine karşı sorumludur. Onlara gerçekleri anlatmakla, aktarmakla sorumludur.

Her mesleğin ahlaki bir amacı vardır. Örneğin, tıbbın nihai amacı sağlık, hukukunki adalet, gazeteciliğinki de gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Reklamcılığın ana amacı ise bir ürünü, hizmeti ya da fikri satın almaya ikna etmektir. Mesleki sorumluluk açısından bakıldığında, reklamcılar şirketlerin ticari çıkarlarına hizmet ederler ve müşterilerine karşı sorumludurlar. Gazeteciler ise kamuya hizmet ederler ve sorumlulukları topluma karşıdır. Reklamverenlerin çıkarlarıyla toplumun çıkarlarının çatıştığı durumlar, örneğin tütün endüstrisinin reklamlarında olduğu gibi, reklamcılıkla gazeteciliğin kesin olarak ayrı meslekler olduğunu gösterir. Reklamcı, sigara tüketimini artırmak için çabalarken gazeteci sigaranın toplum sağlığı üzerindeki etkilerini bilimsel kanıtlara dayanarak aktarmak ve toplumu bilgilendirmek için uğraşacaktır” ifadelerini kullandı.

“MESLEK ÖRGÜTLERİ DE ETİK İLKELERE SAHİP ÇIKMALI”

Tüm bu tartışmalar devam ederken meslek örgütlerinin ve gazetecilerin de etik ilkelere sahip çıkması gerektiği ve yanlış pratiklerin eleştirmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İrvan, “Bir profesyonel mesleği oluşturan en önemli unsurlardan birisi, etik ilkeleridir. Etik ilkeler uygulanmıyorsa, herkes kendi anlayışına göre ilkeleri yorumluyorsa ya da yok sayıyorsa o mesleğin profesyonelliğinden söz edilemez. Türkiye’de gazetecilik mesleği çok itibar kaybetti, güven erozyonu yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. Yapmamız gereken, mesleğin itibarını güçlendirecek şekilde ilkelere sarılmak ve iyi gazeteciliği teşvik etmek olmalıdır” diye konuştu.

“YENİ MEDYA İÇİN YENİ MESLEK ÖRGÜTLERİNE İHTİYAÇ VAR”

Meslek örgütlerine de değinen Alan ise, “Yılda bir kere, dostlar alışverişte görsün makamında ödüller dağıtmak suretiyle kendilerini hatırlatmaya devam edebilirler. Yeni medya için yeni meslek örgütlerine ihtiyaç var belki” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

"MESLEK ÖRGÜTLERİ ETİK İLKELERİN İŞLER HALE GELMESİ İÇİN MEKANİZMALAR OLUŞTURMALI"

Türkiye’de basın/medya alanında çalışanların meslek örgütlenmesinde çok parçalı bir yapı olduğunu belirten Prof. Dr. Uzun ise, “Daha çok dernek temelinde bir örgütlenmeye gidiliyor ve çok sayıda dernek var. Bunlar, en temel ilkelerde bile birleşemiyorlar. Başka ülkelerde gazetecilerin bir araya gelmesinin, ortak payda etrafında birleşmesinin temelini oluşturan etik ilkeler, Türkiye’de ayrışmanın nedeni olabiliyor. Oysa etik ilkelerin geçerli olabilmesi için, olabildiğince çok sayıda gazeteci/haberci tarafından benimsenmeleri gerekir. Etik ilke ve kuralların, kendilerinden beklenen yararı gösterebilmesi için de izlenmesi gerekir. Aksi durumda kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Faruk Bildirici, yeni medyaya taşıdığı ombudsmanlık/okur temsilcisi modeliyle bir izleme yapmaya çalışıyor. Etik ihlalleri gündeme getiriyor, tartışmaya açıyor ve ilkeleri anımsatarak haberciliğin kalitesinin artması için uğraşıyor. Meslek örgütlerinin de etik ilkelerin işler hale gelmesi, gazeteciliğin saygınlığının korunması için izleme/denetleme mekanizmaları oluşturmaları gerekiyor” dedi.

“BİLDİRİCİ’NİN HAYATA GEÇİRDİĞİ MODEL DÜNYADA BİR İLK VE İYİ BİR ÖRNEK”

“Medya ombudsmanlığı modeli tartışmaya açılmalı mı?” sorusuna yanıt veren Prof. Dr. İrvan, “Elbette tartışılmalı ve hatta yaygınlaşması için çaba harcanmalı bence. Kabul edilsin ya da edilmesin Faruk Bildirici gazetecilik mesleğinin vicdanı gibi hareket ediyor, yazılar yazıyor, yanlış pratikleri eleştiriyor. Bu iyi bir şey. Bugün itibarıyla 10’dan fazla medya/haber sitesi Faruk Bildirici’nin medya ombudsmanlığını kurumsallaştırma çağrısına olumlu cevap verdiler. Buna gerek yok diyenler aslında etiği gereksiz görenler. Faruk Bildirici’nin yaptığı, etik ilkeleri hatırlatmaktan öteye geçmiyor. Başka bir şey daha söyleyeyim bu konuda. Faruk Bildirici’nin hayata geçirdiği bu “medya ombudsmanlığı modeli” dünyada bir ilk ve iyi bir örnek. Neden? Çünkü ombudsmanlar genelde medya kuruluşlarının ücret vererek istihdam ettikleri kişiler ve sadece o medyadaki yanlışları eleştiriyorlar. Faruk Bildirici ise herhangi bir medya kuruluşundan maaş almadan bu işi yapmaya başladı. Farkı bu. Umarım başarılı olur ve dünyaya örnek bir medya ombudsmanlığı modeli haline gelir” diyerek sözlerine son verdi.

"AMAÇ, MEDYANIN VE GAZETECİLERİN ETİK İLKELER ÇERÇEVESİNDE HAREKET ETMESİNİ SAĞLAMAK"

“Basın ombudsmanlığı 20. Yüzyılın ikinci yarısında İsveç’te geliştirilmiş ve etik denetim sağlanmasında başarılı olmuş bir model” diyen Prof. Dr. Uzun ise, “Bu modelin bir başka versiyonu da okur temsilciliği biçiminde Japonya’da ortaya çıkıyor ve daha sonra ABD’de geliştiriliyor.  Amaç, medyanın ve gazetecilerin etik ilkeler çerçevesinde hareket etmesini sağlamak. Ve bu yolla kamunun haber almak hakkını korumak. Gerçekte, ombudsman/ okur temsilcisi modelinin etkinliği, söz konusu gazetenin örgüt kültürünün demokratik özelliklerine, eleştirilere açık olup olmamasına, kendini düzeltme yönündeki esnekliğine bağlı. İyi uygulanan ve habercilerin geniş kesimince benimsenen bir ombudsmanlık modeli, okurun desteğini arkasına alarak, gazeteciler üzerindeki etik denetime katkıda bulunabilir” bilgisini verdi.

TÜRKİYE GAZETECİLERİ HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ HAKKINDA

Tartışmada kaynak olarak gösterilen ve gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğine dair yıllardır gazetecilerin yol haritası olarak da kabul edilen Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, TGC Yönetim Kurulu tarafından 18 Kasım 1998’de kabul edildi ve 31 Mart 2000 tarihli Genel Kurulu’nda da TGC üyeleri tarafından onaylanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, çok sayıda gazetecinin, akademisyenlerin ve sivil toplum örgütlerinin katkısıyla oluştu. Son olarak 2019 yılında güncellenen bildirgede gazeteciliğin tanımı yapılırken sorumluluğu, hakları ve temel görevleri de kayıt altına alınıyor. Bildirge aynı zamanda gazetecilerle ilgili davalarda mahkemeler tarafından dayanak kabul ediliyor. Bildirgeye buradan ulaşabilirsiniz.

NE OLMUŞTU?

Bildirici paylaşımında “Nevşin Mengü, örtülü reklam yerine artık “#işbirliği etiketi de ekleyerek açıkça reklam yapmaya başlamış. Instagram hesabında bir vitamin desteğinin reklamını yapıyor. Bir gazeteci olarak mesleğinin güvenilirliğini bir ürünün pazarlaması için kullanması meslek ilkelerine aykırı” ifadelerini kullandı.

Nevşin Mengü, örtülü reklam yerine artık "#işbirliği etiketi de ekleyerek açıkça reklam yapmaya başlamış. Instagram hesabında bir vitamin desteğinin reklamını yapıyor. Bir gazeteci olarak mesleğinin güvenilirliğini bir ürünün pazarlaması için kullanması meslek ilkelerine aykırı. pic.twitter.com/u4xu3ahJjZ

— Faruk Bildirici (@farukbildirici) February 23, 2022

"PATRONSUZ MEDYADA GÜN DAHİ ÇALIŞMAMIŞ BİR KİMSEDEN ÖĞÜT ALMAK, İŞ ÖĞRENMEK GİBİ NİYETİM YOK"

Bildirici'nini eleştirisine yanıt veren Mengü ise, "Faruk bey, tebrik ederim bu tartışma vesilesiyle hiç okunmadığınız kadar okundunuz. Kendi kendinizi etik polisi ve standart koyucu olarak atadığınızı anlıyorum. Benim hesap vereceğim tek mercii izleyicilerim. Sizlere self proclaimed ombudsmanlığınızda başarılar dilerim. Ne var ki patronsuz medyada gün dahi çalışmamış bir kimseden öğüt almak iş öğrenmek gibi bir niyetim yok. Olgun erkekler olarak kurduğunuz fildişi kuleleriniz yıkıldığı için üzgünüm. Kolaylıklar dilerim" dedi.

Faruk bey, tebrik ederim bu tartışma vesilesiyle hiç okunmadığınız kadar okundunuz. Kendi kendinizi etik polisi ve standart koyucu olarak atadığınızı anlıyorum. Benim hesap vereceğim tek mercii izleyicilerim. Sizlere self proclaimed ombudsmanlığınızda başarılar dilerim.

— nevsin mengu (@nevsinmengu) February 23, 202