Buca ilçesine bağlı Belenbaşı Köyü'ndeki bir okula 'Şehit Esat Oktay Yıldıran' ismi verildi. Buca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tören düzenleyip lokma da dağıttı. Durum büyük tepkiyle karşılandı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) konuyla ilgili açıklama yaptı. Yıldıran'ın isminin okula verilmesinin 'tasvip edilemeyecek bir hata' olduğunu belirten Bakanlık, şunları dile getirdi:

“İzmir’de bir okula Esat Oktay Yıldıran isminin verildiğine ilişkin haberler üzerine Bakanlığımızca gerekli inceleme yapılmıştır.

Öteden beri toplumun adalet duygusunu inciten ve vicdanını yaralayan hadiselerle birlikte anılan isimlerin caddelerden, okullardan kaldırılması şeklindeki uygulamalar göz önüne alındığında, böyle bir uygulamanın Bakanlığımızca tasvip edilemeyecek bir hata olduğu kolaylıkla anlaşılabilir.

Hangi dönemde alınmış olursa olsun hafızalarımızdaki derin izlerini koruyan bir dönemin yanlışlarını bugüne taşıma anlamına gelen bu kararı tasvip etmemiz mümkün değildir. Adil bir hafızayı tesis etmek ve geçmişteki acıların ürünü olan yaraları sarmak için çaba sarf etmeye devam edeceğimizin bilinmesini isteriz.

Bu bağlamda “Millî Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’ne göre ad verme yetkisi olan valiliğe (İzmir Valiliği) gerekli bilgi verilmiştir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

ESAT OKTAY YILDIRAN KİMDİR?

Esat Oktay Yıldıran 15 Şubat 1949’da doğdu. Yıldıran, 12 Eylül Darbesi sonrası 24 Şubat 1981-1983 tarihleri arasında Diyarbakır E Tipi Askerî Cezaevi’nde yüzbaşı rütbesiyle güvenlik amiri olarak görev yaptı. Diyarbakır’a Ankara’dan gönderilirken Başçavuş Mevlüt Akkoyun’un yerine göreve geldi. Görev süresi boyunca tutuklulara işkence yaptırdığına dair iddialar vardır. 1980-84 yılları arasında, cezaevinde 30’dan fazla tutuklu öldü. Cezaevinde PKK’nın kurucularından Kemal Pir ve Mehmet Hayri Durmuş, PKK Merkez Komite Üyesi Mazlum Doğan gibi isimler de öldü.

Yıldıran’ın 1980 sonrasında Diyarbakır Cezaevi’ne Türkçe bilmeyen tutuklulara 1 gecede İstiklal Marşı, Andımız, Gençliğe Hitabe ve Atatürk İlkelerini ezberlettiğine dair iddialar vardır. Yıldıran’ın “Co” adında bir Alman çoban köpeği vardı. İddialara göre, bu köpek mahkumların cinsel organlarını ısırması için eğitilmişti ve yine iddiaya göre tüm mahkumlar bu köpeği selamlamakla hükümlüydü.

Yıldıran hakkında şikâyetler olmasına rağmen hiçbir soruşturma veya dava isteği kabul edilmedi. Yıldıran, Diyarbakır Cezaevi’ndeki görevinin bitişinin ardından İstanbul’a atandı. İstanbul 23. Piyade Tümeni’nde binbaşı rütbesiyle tabur komutanı olarak görev yaptı.

Yıldıran, 22 Ekim 1988 günü eşi ve bir çocuğu ile birlikte Ümraniye’nin Sarıgazi semtindeki askerî lojmanların önündeki duraktan bir halk otobüsüne bindi. Aynı duraktan otobüse binen iki kişi, Yıldıran’ın oturduğu koltuğun arkasındaki sıraya geçti. Kalabalık olmayan otobüs, saat 14.50’de Kısıklı Meydanı’ndaki durağa geldiğinde durdu ve kapıların açıldığı sırada saldırganlardan biri ateş açtı. Arkasından açılan ateş sonucu mermilerden ikisi Yıldıran’ın boynuna ve sırtına isabet etti. Bir mermi de otobüste bulunan yolculardan birine geldi. Ateş açan iki saldırgan otobüsten inip kaçtı. Yıldıran ve vurulan diğer yolcu, hastaneye götürüldü. Yıldıran kurtarılamadı ve hayatını kaybetti. Suikastı, PKK üstlendi. Saat 21.00’de Cumhuriyet gazetesini arayan bir kişi, “Kısıklı’da cezalandırılan Esat Oktay Yıldıran, PKK tarafından öldürülmüştür. Yıldıran, PKK tarafından “Cellat” olarak anılmış ve ölüm listesine alınmıştı. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü, gazetecilere, “Binbaşı otobüs içindeyken, sivil elbiseliyken vuruluyor. İki kişi oldukları tahmin ediliyor. Bir kişi ateş ediyor. Otobüs durduğu sırada kapılar açıldığında ateş ediyorlar ve kaçıyorlar.” dedi. Yıldıran, Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.