Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kütüphanesi'nde düzenlenen Aile ve Kültür-Sanat Sempozyumu’na katıldı. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bireyi güçlendirmeden aileyi, aileyi güçlendirmeden de milleti ve devleti yaşatamazsınız. Bunun için her fırsatta kamil insan, huzurlu aile, güçlü millet diyoruz. Yani zübde-i alem olan insandan başlayarak aileye, oradan da topluma, millete giden bir silsileden bahsediyoruz. Eğer müreffeh bir ülke olarak geleceğe emin adımlarla yürümek, çağa ve dünyaya yön vermek istiyorsak bu silsileyi özenle korumamız gerekiyor. Hepimize bu anlamda çok önemli vazifeler düştüğü kanaatindeyim. Öğretmenlerimizden anne-babalarımıza, sivil toplum kuruluşlarımızdan merkezi ve yerel yönetimlere bu konuda hepimiz elimizi taşın altına koymakla mükellefiz. Aksi takdirde arzu ettiğimiz nesilleri yetiştiremez, bu konuda hiçbir mesafe kat edemeyiz.
Tıpkı aile gibi kültür ve sanat da bizi ve değerlerimizi yansıtır. Millet olarak dünyaya ve ötesine bakışımızı, bizi biz yapan hasletleri anlatır. Kuşaklar ve insan arasında bağ kuran, bu yönüyle devamlılığı sağlayan alanların en başında hiç şüphesiz kültür-sanat gelir. Hamdolsun bu noktada, dünyanın imrenerek baktığı bir birikimin sahibiyiz. Edebiyatta, müzikte, mimaride, el sanatlarında, hat ve tezhipte kısacası kültür ve sanatın her şubesinde yüksek bir estetiğin, fevkalade bir müktesebatın temsilcileriyiz. Ecdadımız bir yandan üç kıtayı imar ve ihya edip gönüllere girerken diğer yandan askeri, siyasi ve idari kabiliyetlerini kültürle, irfanla, sanatla birleştirmiştir.
"LGBT gibi sapkın akımlara karşı tüm önlemleri alıyoruz"
Küresel kapitalizmin yeni cepheler açtığı kültürel emperyalizm ve dijital kuşatmanın dünya genelinde şiddetini artırdığı bir dönemde aile kurumunun adeta üzerinde titriyoruz. Cinsiyetsizleştirme gibi dayatmaları ve LGBT gibi sapkın akımlara karşı gerekli tüm önlemleri alıyor, bu noktada en küçük bir tavize, ihmale, rehavete mahal vermiyoruz.
Sosyal medya ve dijital mecralarda insanla birlikte aileyi, toplum yapımızı ve mukaddes değerlerimizi hedef alan içeriklerle etkin şekilde mücadele ediyoruz. Daha önce çeşitli vesilelerle ifade ettiğim şu noktaya tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum. Nüfusumuz artıyor fakat nüfus artış hızımız azalıyor. Toplam doğurganlık oranı nüfusun kendisini yenileme seviyesinin altında gerçekleşiyor. TÜİK'in açıkladığı verilere göre geçtiğimiz yıl ölçülen toplam doğurganlık hızlık 1,48. Şu anda bir felaketi yaşıyoruz. Bu oran nüfusun kendisini yenileme düzeyi olan 2,10 bandının çok altında. Geleceğimiz açısından alarm zilleri hem de çok yüksek sesle çalıyor. Bu ülkenin istikbalini düşünen hiç kimse buna kayıtsız kalamaz.
2022 yılı verilerine baktığımızda istihdamda olan kadınların toplam doğurganlık hızının 1,38, istihdam sürecinde yer almayan kadınların toplam doğurganlık hızının ise 1,72 olduğunu görüyoruz. Yani çalışma hayatının doğurganlık hızı üzerinde sınırlı bir etkisi olduğu, istihdamda olmayan kadınların da çocuk sayısının düştüğü ortaya çıkıyor. Bundaki temel etken hiç şüphesiz, şehirde kadınların giderek daha fazla yalnızlaşmasıdır. Şunu bir defa burada açık açık söylemek durumundayım, beyler alınmasın, kusura da bakmasın ama kadınlar çocuk yetiştirme noktasında çoğu zaman eşlerinden gerekli desteği göremiyor.
"Tüm babalarımıza, eşlerine daha fazla yardımcı olmaları çağrısında bulunuyorum"
Yükün büyük bir bölümü maalesef kadınların omuzlarına yükleniyor. Oysa aile hayatıyla da bizlere en güzel örnek olan Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: 'Kadınlar erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarılarıdır.' Evet, tam olarak mesele budur. Bizim zihniyetimizin, bizim toplum ve aile yapımızın omurgası işte budur. İnancımızın bize emrettiği budur. Bizim hem yaşayacağımız hem sonraki nesillere aşılayacağımız en güzel haslet de bu olmak zorundadır. Çocukların kendisiyle birlikte ailesine, topluma ve insanlığa faydalı birer fert olarak yetişmesinde anneler kadar babalara da sorumluluk düşüyor. Bilimsel araştırmalarda, ebeveynlerin evlatlarına ortak ilgi göstermesinin eğitim-öğretimin yanı sıra çocukların hayatın her alanında başarı düzeyini artırdığını gösteriyor. Dolayısıyla buradan, evlat sahibi tüm babalarımıza, eşlerine daha fazla yardımcı olmaları, daha fazla destek olmaları, özellikle çocuklarıyla daha nitelikli zaman geçirmeleri çağrısında bulunuyorum.
"Toplum olarak giderek daha fazla bireyselleşiyoruz"
Üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir diğer mesele şudur. Veriler bizi gençlerimizin artık daha geç yaşlarda evlenmeyi tercih ettiğini gösteriyor. 2024'te evlenme yaşı kadınlar için 25,8'e, erkekler için 28,3'e yükseldi. Boşanmaların üçte biri evliliğin ilk beş yılı içerisinde meydana geliyor. Toplum olarak giderek daha fazla bireyselleşiyor, bunun bir sonucu olarak da yalnızlaşıyoruz. 2008'de dört kişi olan ortalama hane halkı büyüklüğü 2024 senesinde 3 bin 11 kişiye geriledi. Aynı şekilde yalnız yaşayan fertlerden oluşan tek kişilik hane halkı oranı son sekiz yılda 5 puan artarak yüzde 20'ye çıktı. TÜİK verilerine göre tek kişilik hane oranlarımız yıldan yıla artıyor. Bu tabloyla sadece metropollerde değil, nüfusu nispeten daha az Anadolu illerimizde de karşılıyoruz.
Kırdan kente göçün yanı sıra neoliberal kültür ile teknolojinin de etkisiyle hayatımızın her alanında köklü değişimler meydana geliyor. Aile mahremiyeti ve aile birlikteliği daha önce olmadığı kadar günümüzde zemin kaybediyor. Bütün bu sınamalar karşısında gerek demografik yapımızı iyileştirmeye gerekse aile kurumunu güçlendirmeye yönelik çalışmalarımıza hız verdik. 2025 senesini Aile Yılı ilan ettik. Evlilik öncesi eğitim, aile eğitimi ve aile danışmanlık hizmetlerini devreye aldık. 81 ilimizi kapsayan Aile ve Gençlik Fonu'nu hayata geçirdik ve dünya evine girecek gençlerimize faizsiz kredi desteği sunduk. Şu ana kadar bu krediyi almaya hak kazanan çiftlerimizin sayısı 62 bini geçti. Gelir kriterinde yeni ve kolaylaştırıcı düzenlemeler yaptık. Destek tutarını ise 150 bin liradan 200-250 bin lira seviyesine yükselttik. Evlenecek gençlerimize inşallah yıl başından itibaren daha yüksek tutarda destekler vereceğiz.
"Önümüzdeki 10 seneyi Aile ve Nüfus 10 Yılı olarak ilan ettik"
Doğum yardımlarımıza da aynı şekilde ivme kazandırdık. İlk çocuk için tek seferlik 5 bin lira, ikinci çocuk için 5 yaşını tamamlayıncaya kadar aylık bin 500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için de 5 yaşını dolduruncaya kadar aylık 5 bin lira doğum yardımı yapıyoruz. 2026-2035 yılları arasını kapsayan dönemi, yani, önümüzdeki 10 seneyi Aile ve Nüfus 10 Yılı olarak ilan ettik.
Bugün aynı zamanda 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Türkiye olarak çocuklarımızın yaşam, eğitim, sağlık ve korunma hakkı ile ifade özgürlüğünü teminat altına almak için tüm gayretlerimizle çalışıyoruz. Çocuklarımız artık yalnızca sokakta, mahallede, okulda değil dijital dünyada da büyüyor, öğreniyor, vakit geçiriyor, oyun oynuyor yani arkadaşlıklar kuruyor. Teknoloji alanındaki bu dönüşüm evlatlarımız için bilgiye erişim, üretkenlik ve iletişi gibi alanlarda önemli kolaylıklar sunarken aynı zamanda onları yeni tehlikelerle yüz yüze getiriyor. Siber zorbalık, dijital bağımlılık, mahremiyet ihlali, şiddet içerikli oyunlar gibi pek çok riske karşı evlatlarımızı korumak zorundayız."





