Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan "tarihi önemde" olarak duyurulan konuşmasını AKP'nin Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen 32'nci İstişare ve Değerlendirme kampının açılışında gerçekleştirdi. Erdoğan konuşmasında somut bir adımdan ziyade mecliste kurulacak komisyona vurgu yaparak tarihi konuşma diye yükseltilen beklentinin karşılığı veremedi. Erdoğan CHP'yi de anmadığı konuşmada süreci "AK Parti, MHP, DEM biz güçlü olarak bu yolu yürümeye karar verdik" sözleriyle CHP'siz olarak tarif etti. Erdoğan'ın konuşması sosyal medyada büyük hayal kırıklığı yaratırken "dağ fare bile doğurmadı" yorumları yapılıyor.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in, “Cumhurbaşkanımız Cumartesi sabahı tarihi bir konuşma yapacak. Bütün vatandaşlarımızı o açıklamayı dinlemeye davet ediyorum" açıklamasıyla kamuoyunun beklentisi artmıştı.
Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle:
"Dava ve yol arkadaşım, aynı zamanda danışmanım, Yiğit Bulut kardeşimizi Hakk'a uğurladık. Bugün malûm inşallah Karacaahmet'e defnedilecek. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki ikindi namazıyla Hakk'a uğurlayacağız. Biz, bu toplantımız nedeniyle merasime katılamıyoruz. Ama teşkilatımız orada. Onlar bu merasime katılacaklar. Ağır bir rahatsızlık geçirdi. O rahatsızlık sebebiyle kendisini hastanede ziyaret ettiğimde gerçekten çok çok ağır bir durumdaydı. Ama biz hep şunu söylüyoruz; kaderin üstünde bir kader var. Ve temkinli olduğunu, teslimiyet içerisinde olduğunu gördüm. Rabbim taksiratını hasenata tedbil eylesin, mekânı cennet olsun inşallah. Beraberce birer Fatiha okuyalım, görevimizi yerine getirmiş olalım.
Malûmunuz, 6 gün önce 12 vatan evladını, 12 kahramanı şehit verdik. Milletçe yüreğimiz dağlandı. Konuşmanın hemen başında bir kez daha Pençe-Kilit bölgesindeki arama faaliyetleri sırasında metan gazına maruz kalarak şehit olan Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize sabır diliyorum. Onlar şehitlik makamı ile şereflendiler. Ebedi dirilik müjdesine inşallah nail oldular. Hepsinden Allah razı olsun. Mekânları cennet olsun.
Barış sürecine ilişkin
Bundan 47 yıl önce, 14 Ağustos 1984'te bölücü terör örgütü ilk eylemini yaptı. Bu terör saldırısında iki askerimizi şehit verdik. Dokuz sivil vatandaşımız da yaralandı. Bu tarihten itibaren bölücü örgüt güvenlik güçlerimiz ve sivillere saldırılar düzenledi. 10 bine yakın güvenlik görevlimizi şehit verdik, 50 bine yakın vatandaşımızı terör olaylarında kaybettik. Onları unutmadık, unutmayacağız.
Vatan toprağını kanıyla sulayan, ay yıldızlı bayrağımızı al kanlarıyla boyayan şehitlerimiz her zaman başımızın tacı olacak.
1984'teki ilk eyleminden sonra ne yazık ki terör, Türkiye'de her geçen gün tırmandı. Nice hükümetler geldi, kökünü kazıyacağını söyledi. Ama terör ne topraklarımızda ne üs edindiği başka ülke topraklarında bitirilemedi. Devletin bazı yanlış uygulamalarının da payı vardı. Beyaz Toroslar, faili meçhuller, Diyarbakır Cezaevi bunlardan biriydi. Yakılan köyler, bir gecede göçe zorlanan insanlar, evladı cezaevinde Kürtçe konuşamayan analar bu yanlış uygulamalardan biriydi. Hukuk ve meşruiyet dışı yöntemler terör örgütüne istismar edeceği elverişli bir zemin sundu. Hataların bedelini hep beraber ödedik.
Sadece güvenlik güçlerimizi şehit vermedik, sadece siviller hayatını kaybetmedi. Ekonomide 2 milyon doları bulan bir faturayla karşılaştık. Terör ülkemizin huzuruna, bütünlüğüne, birliğine çok ağır hasar verdi.
"Bugün yeni bir gündür"
Dün de örgüt merasim yaparak silahlarını bıraktı.. Dün itibarıyla 47 yıllık terör belası sona erme süresine girmiştir. Türkiye uzun, acılı, sancılı, gözyaşlarıyla dolu bir sayfayı dün itibarıyla kapatmaya başlamıştır. bugün yeni bir gündür. Bugün tarihte yeni sayfa açılmıştır. Bugün Büyük Türkiye'nin kapıları ardına kadar aralanmıştır. 1984'teki ilk eylem sonrasında Türkiye Cumhuriyeti devleti her yola ve yönteme başvurmuştur. Bütün Türkiye'nin şunu bilmesini isterim. sayın Devlet Bahçeli ve kadrosunun milliyetçiliğini, Türkiye aşkını sorgulamak hiç kimsenin haddi değildi. Aynı şekilde şahsımın ve AK kadronun milliyetçiliğini de hiç kimse sorgulayamaz. Bugün bazı gerçekleri açıkça konuşmak mecburiyetindeyiz. Terör bir ekosistem oluşturdu. Terör eylemlerinden, terör karşıtı gibi görünenler de nemalandı. İşte onlar bugünlerde kendilerini belli ediyorlar. Terörün bitiyor olması en çok onları rahatsız ediyor çünkü tezgahları bozuluyor. Miliyetçiyiz diyorlar değil mi? Terör bitiyor sevinsenize.
Biz tarih sahnesine dün çıkmış bir millet değiliz. Türklerin İskitler ve Sakalar isimleriyle milat öncesinden bugüne tarih sahnesinde olduğunu biliyoruz.
41 yıllık parantez kapanmaktadır.
Bugün Malazgirt ruhu, Kudüs İttifakı, İstiklal Savaşının nüvesi yeniden şekilleniyor. Büyük Türkiye'nin şafağı söküyor.
Rabbime hamdediyorum. Bugün Malazgirt ruhu, Kudüs İttifakı, İstiklal Mücadelesi'nin nüvesi yeniden şekilleniyor. Bugün büyük ve güçlü Türkiye'nin şafağı söküyor. Şimdi oturup konuşacağız. Silah için değil, kavga için değil, muhabbet için konuşacağız. Gönül gönüle konuşacağız. Her meselemizi konuşarak çözeceğiz.
Erdoğan'dan somut bir adım yok, süreç komisyona havale
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında komisyon kuracağız. Cumhur İttifakı AK Parti, MHP ve DEM Parti heyeti ile bu süreci taşıyacağız.
TBMM'de bir komisyon kuracak, sürecin yasal ihtiyaçlarını Meclis çatısında konuşmaya başlayacağız. Altını çizerek söylüyorum, Cumhur İttifakı olarak ve DEM Heyeti ile de bu süreci pişirerek geleceğe taşıyacağız. DEM Heyeti Meclis başkanımızla dün görüştü. Mümkün olan en geniş katılımla Meclisimizin de bu hayırlı süreci desteklemesini temenni ediyorum.
Daha güzel şeyler olacak. Dün atılan adımlar Irak'ta çok farklı sesler meydana getirdi, Suriye'deki Kürt kardeşimizin de huzur içinde yaşaması bizim olmazsa olmazımızdır. Şimdi AK Parti, MHP, DEM biz güçlü olarak bu yolu yürümeye karar verdik. Derdimiz var, dertliyiz. Derdimiz olduğuna göre el ele verdiğimize göre Allah'ın izniyle biz bu engelleri aşacağız. Şunu herkes bilsin ki artık yumrukları sıkmaya gerek yok.
Bize bize bir adım atana her türlü kolaylığı sağlarız. Çıkış yolu arayana kapıyı ardına kadar açarız. Ama sular tersine akmaz, akarsa da gereğini yaparız. Kimse tedirgin olmasın. Acıları aşmak biliyorum, kolay olmayacak. Acı hatıraları geride bırakmak elbet kolay olmayacak. Kayıplarımız geri gelmeyecek. Ama gençlerimiz hayatının baharında Allah'ın izniyle aramızdan ayrılmayacak.
Bugün söylenmesi gerekeni Mehmet Akif Ersoy 104 yıl önce söylemişti.
İşte Erdoğan'ın konuşmasının tam metni:
"Dava ve yol arkadaşım, aynı zamanda danışmanım, Yiğit Bulut kardeşimizi Hakk'a uğurladık. Bugün malûm inşallah Karacaahmet'e defnedilecek. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki ikindi namazıyla Hakk'a uğurlayacağız. Biz, bu toplantımız nedeniyle merasime katılamıyoruz. Ama teşkilatımız orada. Onlar bu merasime katılacaklar. Ağır bir rahatsızlık geçirdi. O rahatsızlık sebebiyle kendisini hastanede ziyaret ettiğimde gerçekten çok çok ağır bir durumdaydı. Ama biz hep şunu söylüyoruz; kaderin üstünde bir kader var. Ve temkinli olduğunu, teslimiyet içerisinde olduğunu gördüm. Rabbim taksiratını hasenata tebdil eylesin, mekânı cennet olsun inşallah. Beraberce birer Fatiha okuyalım, görevimizi yerine getirmiş olalım.
Malûmunuz, 6 gün önce 12 vatan evladını, 12 kahramanı şehit verdik. Milletçe yüreğimiz dağlandı. Konuşmanın hemen başında bir kez daha Pençe-Kilit bölgesindeki arama faaliyetleri sırasında metan gazına maruz kalarak şehit olan Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize sabır diliyorum. Onlar şehitlik makamı ile şereflendiler. Ebedi dirilik müjdesine inşallah nail oldular. Hepsinden Allah razı olsun. Mekânları cennet olsun.
Bundan 47 yıl önce 14 Ağustos 1984'te...
Bundan 47 yıl önce, 14 Ağustos 1984'te Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde bölücü terör örgütü ilk eylemini yaptı. Bu terör saldırısında 2 askerimizi şehit verdik. 9 sivil vatandaşımız da yaralandı. Bu tarihten itibaren bölücü örgütü, güvenlik güçlerimize ve sivillere yönelik saldırılar düzenledi. 10 bine yakın güvenlik görevlimizi terörle mücadelede şehit verdik. 50 bine yakın vatandaşımız yine terör olaylarında hayatını kaybetti. Öncelikle şehitlerimize, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Onları unutmadık, unutmayacağız. Vatanımız inşallah ebediyen var olacak, ay yıldızlı bayrağımız inşallah ebediyen semalarımızda özgürce dalgalanacak. Vatan toprağını kanıyla sulayan, ay yıldızlı bayrağımızı al kanlarıyla boyayan şehitlerimiz her zaman başımızın tacı olacak.
"Devletin yanlış uygulamalarının payı da vardı"
1984'teki ilk eyleminden sonra ne yazık ki terör, Türkiye'de her geçen gün tırmandı. O günden sonra nice hükûmetler geldi. Her biri terörün kökünü kazıyacağını söyledi. Ama terör, ne topraklarımızda ne de üs edindiği başka ülke topraklarında bitirilemedi. Bunda elbette devletin bazı yanlış uygulamalarının da payı vardı. Beyaz Toros'lar bunlardan biriydi. Faili meçhuller bunlardan biriydi. Diyarbakır Cezaevi bunlardan biriydi. Yakılan köyler, bir gecede göçe zorlanan insanlar, evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamayan analar, işte bu yanlış uygulamalardan biriydi. Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri terörü bitirmek yerine tam tersine körükledi, büyüttü; terör örgütüne istismar edebileceği elverişli bir zemin sundu. Hataların bedelini hep beraber ödedik. Sadece güvenlik güçlerimizi şehit vermekle kalmadık. Sadece siviller hayatını kaybetmedi. Türkiye, bu terör saldırılarıyla istikrarsız hale geldi. Ekonomide 2 trilyon doları bulan bir faturayla karşılaştık. Her şeyden önemlisi, terör örgütü ülkemizin huzuruna, birliğine, dirliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine çok ağır hasarlar verdi.
3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra göreve geldiğimizde terör meselesini çok boyutlu ele aldık. Bir yandan terörle mücadele ederken, bir yandan da teröre bahane oluşturan bataklığı kurutmanın mücadelesini verdik. Terör gütünün, Kürk kardeşlerimizi tuzağa düşürmesini, devletten ve milletten uzaklaştırmasını önlemek için tedbirler aldık. Birlikte yaşamanın, kardeşliğin hukukunu yerine getirmek için tarihi nitelikte adımlar attık. İçeride demokrasi ve insan hakları konusunda sessiz devrim niteliğinde reformlar yaparken, dışarıda çok yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük.
Bütün bunlarla birlikte savunma sanayimizi geliştirdik. Dışa bağımlı kalmadan terörle mücadele silahlarımızı ürettik. Sınır ötesi operasyonlarla sınırlarımızı tam kontrol altına aldık. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından FETÖ'yü başta silahlı kuvvetlerimiz ve emniyetimiz olmak üzere tüm kurumlarımızdan temizledik. Böylece terörle mücadeledeki ihaneti ortadan kaldırdık.
Son yıllarda terör örgütünün eyle kabiliyetini hemen tamamen kırdık. Terör eylemlerinin resmi ya da sivillere zarar vermesinin önüne geçtik. Irak sahasındaki harekâtlarımız ve Suriye'de gerçekleşen 8 Aralık devrimi, terörle mücadelede elimizi daha da güçlendirdi. İttifak ortağımız sayın Devlet Bahçeli'nin de tarihi çağrısıyla, terörsüz Türkiye projemizi gerçekleştirmek için bir dizi adım attık. Güvenlik birimlerimiz tam bir koordinasyon içinde çalıştı. Ülkemizin önünde açılan bu fırsat penceresini değerlendirmek için çok hassas, çok temkinli bir süreç yönettik.
"Dün itibariyle 47 yıllık terör belası inşallah sona erme sürecine girmiştir"
Bilindiği gibi terör örgütü, İmralı'nın da çağrısıyla kongresini topladı ve kendisini feshettiğini açıkladı. Dün de örgüt, aldığı kararı hayata geçirdiğini, özellikle de bir merasim yaparak silahlarını bıraktı. Dün itibarıyla, 47 yıllık terör belası inşallah sona erme sürecine girmiştir. Türkiye, uzun, acılı, sancılı, göz yaşlarıyla dolu bir sayfayı dün itibarıyla kapatmaya başlamıştır. Bugün, unutmayalım, yeni bir gündür. Bugün tarihte yeni bir sayfa açılmıştır. Bugün büyük Türkiye'nin, güçlü Türkiye'nin, Türkiye yüzyılının kapıları ardına kadar aralanmıştır.
"Terörsüz Türkiye projesi bir müzakerenin, bir pazarlığın, bir al ver sürecinin neticesi değildir"
Bir kere burada şu hususun altını çizmek durumundayım: 1984'teki ilk eylem sonrasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, terörü bitirmek için her yola ve yönteme başvurmuştur. Dünyadaki örneklerine bakılarak, terörü bitirmek için silahlı mücadelenin ötesinde formüller denenmiştir. Ancak hiçbirinde başarı sağlanamamıştır. Son dönemde takip ettiğimiz terörsüz Türkiye projesi, açık söylüyorum, bir müzakerenin, bir pazarlığın, bir al-ver sürecinin neticesi değildir. Onun için başından beri çok dikkatliydik, bugün daha da dikkatliyiz. Kanı durduracak, annelerin gözyaşını dindirecek, acıları hafifletecek, kardeşliği güçlendirecek her türlü girişimi yakından takip ediyoruz. Ancak, herkes şundan emin olsun; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurunu, gururunu çiğnetmeyiz. Türkiye'nin başını asla öne eğdirtmeyiz. Terörsüz Türkiye projemizi de işte bu anlayışla izliyoruz.
"Bahçeli'nin milliyetçiliğini sorgulamak kimsenin haddi değildir"
En başta bütün Türkiye'nin şunu bilmesini isterim; ittifak ortağımız MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli ve kadrosunun, milliyetçiliğini, vatanseverliğini, Türkiye aşkını sorgulamak, takdir edersiniz ki hiç kimsenin haddi değildir. Aynı şekilde şahsımın ve işte burada olanlar ve olmayanlarla birlikte ak kadronun milliyetçiliğini, vatanseverliğini ve Türkiye aşkını da hiç kimse sorgulayamaz. Bu, kimsenin haddi de hakkı da değildir.
Biz, sayın Bahçeli ve kadrosu ile beraber terörsüz Türkiye için canımızı, kanımızı, bütün tecrübemizi, bütün hayatımızı ortaya koyduk. Biz, Türkiye'nin hayrına olmayan hiçbir işin içinde olmadık, olmayız. Bugün de anlayışımız, politikamız, istikametimiz, çabamız, sadece ve sadece Türkiye'nin hayrınadır. Türkiye'nin hayrına olan her girişimde bizi en önde göreceksiniz. Türkiye'nin hayrına olmayan her girişimde de bizi o girişimin tam karşısında, yine en önde görürsünüz. Biz, ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Hiç kimse korkmasın, tedirgin olmasın, endişeye kapılmasın. Kimsenin zihninde soru işareti oluşmasın. Ne yapıyorsak Türkiye için yapıyoruz, ne yapıyorsak milletimiz için, istiklalimiz, istikbalimiz için yapıyoruz.
Terör eylemlerinden terör karşıtı gibi görünenler de nemalandı
Terör, daha en başından itibaren, karşıtlarıyla da bir sektör, bir ekosistem oluşturdu. Terör eylemlerinden terör tarafındakiler nemalandığı kadar, terör karşıtı gibi görünenler de nemalandı. Milleti istismar ettiler, istikrarsızlığı körüklediler. Terör saldırılarından kendi kirli emellerine rant devşirmeye yeltendiler. İşte onlar, bugünlerde kendilerini belli ediyorlar. Terörün bitiyor olması en çok onları rahatsız ediyor. Çünkü rant kapıları kapanıyor. Çünkü çıkarları zedeleniyor. Çünkü tezgâhları bozuluyor. Çünkü ellerindeki oyuncağı kaybediyorlar. Ortalığı bulandırmak, zihinleri karartmak için yoğun bir gayret içindeler. Milletim işte bunları görsün. Milletim bunları gördükçe çok daha güçleneceğimizi unutmasınlar.
"Milliyetçiyiz, vatanseveriz diyorlar. Terör bitiyor, sevinsenize"
Milliyetçiyiz, vatanseveriz diyorlar. Terör bitiyor, sevinsenize. Ama sevinemiyorlar. Niyet okuyarak, hayaller kurarak, komplo teorileri üreterek, korku yayarak, açıkça yalan söyleyerek milletin sevincini gölgelemeye, yeşeren umutları kırmaya çalışıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar; terör bitecek, göreceksiniz. Hepsi işsiz kalacak. Bugün terör biterken, terör istismarı da bitmektedir.
Milletimin bu sahte kahramanları görmesi de bugün artık en büyük arzumuzdur. Kimsenin zihninde soru işareti olmasın. Hükûmet olarak, AK Parti kadroları olarak, son 23 yıldaki mücadelemiz, içerideki ve dışarıdaki baskılarımız, gayretlerimiz neticelenme yoluna girmiştir. Türkiye kazanmıştır. Milletim kazanmıştır. Türk, Kürt, Arap; 86 milyon, her bir vatandaşımız kazanmıştır. Tekrar altını çiziyorum; brliğimize, bütünlüğümüze, vatanımıza, devletimize, milletimize, huzurumuza, devletimizin onur ve gururuna kasteden, kastedecek hiçbir girişimin içinde olmayız, içinde bulunmayız, böyle girişimlere asla ve asla müsaade etmeyiz.
"41 yıllık parantez kapanmaktadır"
Türkiye Cumhuriyeti Devleti dimdik ayaktadır. Ve hatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugün düne göre çok daha kudretli, azametli, gururlu, onurlu ve en önemlisi istikbali için düne göre çok daha umutludur. Hamdolsun, 41 yıllık parantez kapanmaktadır. Milletimizin fertleri arasına örülen terör duvarı yıkılmaktadır. Bırakınız tedirgin olmayı, aziz milletimizin her bir ferdi bu tablodan dolayı sevinmeli, bayram etmeli, Türkiye'nin her sokağı, caddesi, her hanesi ay yıldızlı bayrağımızla donatılmalıdır.
Biz, tarih sahnesine dün çıkmış bir millet değiliz. Hem zamanda, hem de zeminde uzun bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Türklerin, İskitler ve Sakalar isimleriyle milattan önce 8'inci yüzyıldan bügüne tarih sahnesinde olduğunu biliyoruz. 751 yılında Talas Savaşı'nda Türkler, kitleler halinde İslam ile tanıştılar ve müslümanlıkla müşerref oldular. Medine'den sonra Semerkand, Buhara, Rey, İsfahan, Mevr, Tebriz, Herat, Diyarbakır, Konya, Bursa, İstanbul, Ankara ve daha nicesi; Türklerin ve müslümanların medeniyet, ilim, sanat, devlet merkezi oldular. Selçuklu orduları, Bağdat'a, Şam'a, Malazgirt'e ulaşırken orada Kürt kardeşleriyle, Arap kardeşleriyle kaynaştılar. Malazgirt zaferi, Kudüs'ün fethi, İstanbul'un fethi, Çanakkale savunması, İstiklal Savaşı; Türk, Kürt, Arap ve daha nice müslüman halkın ortak savaşlarıdır, ortak zaferleridir.
Erdoğan'dan Türk-Kürt-Arap ittifakı vurgusu
1001 Gece Masalları'nın Bağdat'ını, Kürt, Türk ve Arap inşa etmiştir. Kudüs'ü, Selahattin Eyyubi'nin komutasında Türk, Kürt, Arap fethetmiştir. Şam, bizim ortak şehrimizdir. Diyarbakır, bizim ortak şehrimizdir. Mardin, Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Halep, Hatay, İstanbul, Ankara bizim ortak şehrimizdir.
Bizler, yani Türkler, Kürtler, Araplar ittifak yaptığımızda atlarımızın rüzgarı Çin Denizi'nden Adriyatik'e serin esintiler yaydı. Unutmayın, atlarımızın şahlanışından coğrafyaya huzur yayıldı. Kılıç şakırtıları bu bölgeye barış getirdi. Kılıçlarımızı gerektiğinde kınından çıkarıp omuz omuza savaştık. gerektiğinde hançerlerimizle bir dilim ekmeği üçe böldük. Gerektiğinde kılıçlarımızı ve hançerlerimizi kınına koyduk, kalemlerimizi çıkardık, yeryüzüne, gökyüzüne, birbirimizin yüreğine La İlahe İllallah Muhammed Resulullah hattını hep beraber kazıdık.
Açın, tarihin sayfalarına bakın. İttifak yaptığımızda atlarımızın, kılıçlarımızın, kalkanlarımızın, naralarımızın, tekbirlerimizin önünde hiç kimse duramadı. İttifak yaptığımızda medeniyetimizle, sanatımızla, ilmimizle, refah seviyemizle hiç kimse yarışamadı. Türk, Kürt, Arap eğer bir aradaysa, birse, beraberse, işte o zaman Türk vardır, Türk vardır, Arap vardır. Ayrıştıklarında, bölündüklerinde, uzaklaştıklarında ise mağlubiyet, hezimet, hüzün vardır. Moğol orduları acımasızca İslam beldelerini yıktı, çünkü Türk, Kürt, Arap ayrışmıştı. Haçlılar İslam beldelerine saldırdı, çünkü Türk, Kürt, Arap birbirinden kopmuştu. Birinci Dünya Savaşı'nı kaybettik; aramıza sınırlar çizildi, duvarlar örüldü, Kudüs'ü yitirdik, çünkü tefrika vardı. Ne zaman ayrıldık; kaybettik, yenildik. Ne zaman ittifak yaptık; o zaman tarihe istikamet çizdik. Bugün Gazze'de tarihin en acımasız, en vahşi, en barbar soykırımı icra ediliyor. Neden? Çünkü, Türk, Kürt, Arap tarih boyunca olduğu gibi bir araya gelip ittifak kuramıyor.
Terörün nihai amacı Türkiye'yi bölmek değildi. Türkiye'yi bölmeye kimsenin gücü yetmez. Ama bizi oyaladılar. Bize zaman kaybettirdiler. Bize ekonomik kayıp verdirdiler. Enerjimizi harcadılar. En çok da aramıza, Türk ile Kürt'ün arasına nifak sokmaya çalıştılar. Kim kazandı? 41 yılda kim kazandı? Terör baronları, terör sektörü kazandı. Kandan beslenenler kazandı. Türk, Kürt, Arap üzerine kirli hesapları olanlar kazandı. İşte bugün bu kirli oyunu, bu kirli tezgâhı, bu nifak hareketini bozuyor, alt üst ediyoruz. Tarih, tekerrür ediyor. Bugün Türk ile Kürt, aralarında engel olmaksızın tekrar muhabbetle kucaklaşıyor.
Malazgirt ruhu, Kudüs ittifakı, İstiklal savaşı...
Rabbime hamd ediyorum. Bugün Malazgirt ruhu, bugün Kudüs ittifakı, bugün İstiklal Savaşı'nın nüvesi yeniden şekilleniyor. Bugün büyük ve güçlü Türkiye'nin şafağı söküyor. Şimdi oturup konuşacağız. Silahlarla değil, şiddetle değil, kavga için değil; muhabbet için, kardeşlik için, aradaki terör engelini kaldırarak yüz yüze, gönül gönüle konuşacağız. Her meselemizi konuşarak çözeceğiz. Bu ülkenin her bir vatandaşı; ister Türk olsun ister Kürt, ister Arap, ister sünni, ister alevi, sağcı, solcu, zengin fakir, her bir vatandaşı bu ülkenin devlet karşısında birinci sınıf vatandaştır.
Unutmayın, Türkiye Cumhuriyeti hepimizin ortak yuvası, ortak çatısıdır. 86 milyon biriz, beraberiz, ezelden ebediyete kadar kardeşiz. Tüm farklılıklarımıza rağmen hep birlikte Türkiye'yiz. 23 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Ve inşallah Türkiye, bu mücadeleyi taçlandırıyor.
Kürt kardeşim; meselen mi var? Arada silah olmadan, şiddet olmadan, terör olmadan oturup konuşacağız. Alevi kardeşim; sorunun mu var? Diyalogla çözeceğiz. İnanın, soframıza bereket gelecek. Geniş Türkiye hanemize huzur gelecek. O bereketle, o huzurla her engeli aşacak, geleceğe yürüyeceğiz, geleceğe bakacağız. Unutmayalım, gönüller bir olunca sınırlar ortadan kalkar.
"AK Parti, MHP, DEM biz güçlü olarak bu yolu yürümeye karar verdik"
İşte ilk adım olarak TBMM'de bir komisyon kuracak, sürecin yasal ihtiyaçlarını Meclis çatısı altında konuşmaya başlayacağız. Altını çizerek söylüyorum, Cumhur ittifakı olarak, AK Parti, MHP ve DEM heyetiyle de birlikte bu süreci evelallah pişirerek, geleceğe taşıyacağız. DEM heyeti, Meclis Başkanımızla dün görüştüler. Gazi Meclisimizin sürece sunacağı güçlü katkının, yürütülen çalışmaların başarısı açısından kritik önemde olduğu kanaatindeyiz. İşte bu süreçte rahmetli Sırrı Süreyya kardeşimizle, ardından Pervin Buldan Hanımefendi ve Mithat Sancar ile yine bu hafta bir araya geldik. Oturduk, konuştuk. Beraber bu yürüyüş için neler yapabiliriz? Bunları konuştuk. Demek oluyormuş. Daha güzel şeyler olacak.




