Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) Biyoloji İhtisas Dairesi’ne sorular yöneltti. Eren, bir soruşturma dosyasında iki farklı erkek DNA örneğinin bulunduğu halde, ATK'nın ilk raporunda bu bulguların elde edildiği bölgeleri belirtmeyerek soruşturmayı sürüncemede bıraktığını iddia etti.
Diyarbakır Barosu Başkanı'ndan ATK'ya sorular
Avukat Nahit Eren, ATK'nın Rojin isimli kişinin bedeninden alınan DNA örneklerine ilişkin hazırladığı raporlardaki çelişkilere ve belirsizliklere dikkat çekti. Eren, bu durumun kasıt mı yoksa ihmal mi olduğunun kamuoyuna açıklanması gerektiğini belirtti.
Soruşturmayı sürüncemede bırakma i̇ddi̇ası
Eren’in ATK’ya yönelttiği sorular, ilk raporda DNA bulgularının elde edildiği bölgelerin gizlendiği iddiasını içeriyor:
"DNA örneklerinin sternal ve intra vajinal bölgeden alındığını bildiğiniz halde raporunuzun sonuç kısmına 'örneklerden şüpheli bir bulgu tespit edilmediği' kanatine nasıl vardınız? Sadece bulaş olasılığına odaklanıp DNA örneklerinin bulunduğu bölgeyi ilgili Van Cumhuriyet Başsavcılığına yaklaşık 10 ay boyunca tüm ısrarlı taleplere rağmen bildirmeyerek soruşturmayı sürüncemede bırakarak etkisiz kıldığınızın farkında mısınız?"
Bulaş ri̇ski̇ne "sadece" di̇kkat çekmek tıbbi̇ açıdan ne kadar gerçekçi̇?
Baro Başkanı Eren, ATK’nın ilk raporunda iki farklı erkek şahsa ait DNA örneklerinin, Rojin'in bedeninin neresinden alındığını belirtmemesini eleştirdi. Eren’e göre, ısrarlı talepler üzerine ATK’nın 10 Ekim 2025 tarihli raporunda bu bölgeler (sternal ve intra vajinal bölge) belirtilmişti.
Eren, bu çelişkiye ek olarak, raporun bulaş riskine yaklaşımını sorguladı.
"Bulaş olasılığını Adli Tıp Kurumu çalışanları açısından bizzat bertaraf ettiğinizi raporunuzda belirtmişsiniz. DNA örneklerinin sternal ve intra vajinal bölgeden alındığını bildiğiniz halde raporunuzda 'maktulün bulunduğu yerden otopsi yerine sevki sırasında olabilecek bulaş riskine' sadece dikkat çekmeniz tıbbi açıdan ne kadar gerçekçi?"
Eren, ATK'nın bu değerlendirmesi kapsamında, sonrasında ülkenin farklı illerine dağılan 200’ün üzerinde kolluk görevlisinden 8 ay boyunca DNA karşılaştırması için örnekler alındığını ve incelendiğini hatırlattı.





