Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, (DİSK) Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Genel Sekreteri Tayfun Görgün, Yönetim Kurulu üyesi Şükret Sevgener, İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu, diğer yöneticiler ve DİSK'li işçiler katılımıyla bir basın açıklaması yaptı. "Asgari Değil, İnsanca Yaşanacak Ücret" yazılı pankartın önünde yapılan toplantıda açıklamayı DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu yaptı. “21 Aralık Pazar günü saat 12’de İstanbul'dan Ankara'ya bir yürüyüş başlatıyoruz” diyen Çerkezoğlu "Yıllardır gelirde adalet için, vergide adalet için ülkede adalet için mücadeleyi büyütüyoruz. Yine bir aralık ayında hem asgari ücretin hem de bütün ücretlerin belirleneceği bir döneme girdik. Aynı zamanda adaletsiz vergi sistem nedeniyle her gün alım gücümüzü ücretlerimizi daha da düşüren bu adaletsiz vergi sistemine ilişkin adımların atılacağı bir dönemin içerisinde DİSK olarak yeni bir mücadele sürecindeyiz" ifadelerini kullandı. Çerkezoğlu şunları söyledi:
“15 kişinin bir masanın etrafında oturup milyonların hayatı hakkında karar verdiği bir biçimde belirlenmeye çalışılıyor”
"Günlerdir iş yerlerinde tezgah başlarında, fabrika giriş çıkışlarında arkadaşlarımız bildirilerimizi okuyor, taleplerimizi ifade ediyor. Bugün ve yarın Türkiye'nin dört bir yanında DİSK'in örgütlü olduğu bütün bölgelerde DİSK’liler kitlesel buluşmalarla bu taleplerini ifade etmeye devam ediyor. İstanbul'da da bölge çalışmanın önünde bu taleplerle yeniden bir aradayız. Evet asgari ücret yani milyonların geçim ücreti olan bir ortalama ücret haline gelmiş olan asgari ücret bugün yapılan toplantılarla aralık ayı boyunca yapılacak yapılmış gibi gösterilen toplantılarla belirlenecek. Hepimiz biliyoruz ki asgari ücret sadece asgari ücretle çalışanların değil, bu ülkede emeğiyle geçinen herkesin yaşam koşullarını belirleyen temel bir ölçü ve yıllardır iktidarın uyguladığı politikalarla açlık sınırının altına gerileyen asgari ücret, bir ortalama ücret haline gelmiş durumda. Yani şu an aslında aralık ayı boyunca yaşanan bu süreç devletin toplumla yaptığı en büyük toplu sözleşme sürecidir ve tümüyle antidemokratik bir biçimde 15 kişinin bir masanın etrafında oturup milyonların hayatı hakkında karar verdiği bir biçimde belirlenmeye çalışılıyor.
“Ne zaman insanca yaşayacak bir asgari ücret istesek, hükümet ve sermaye, iki tane yalanı dolaşıma sokuyor”
Ve hatta bu yıl masada işçi tarafını temsil eden konfederasyonun da olmadığı yani tümüyle işveren ve hükümetin belirlediği bir asgari ücret süreciyle karşı karşıyayız. O nedenle öncelikle diyoruz ki evet bu ülkede en büyük toplu pazarlık süreci olan asgari ücret gerçek bir toplu pazarlıkla belirlenmelidir. Tüm işçi örgütlerinin konfederasyonların masada olduğu, uyuşmazlık durumunda toplu eylem hakkımızın, grev hakkımızın olduğu gerçek bir toplu pazarlıkla belirlenmelidir asgari ücret. Bu böyle olmadığı içindir ki daha yılın başında enflasyona ezdirilen ve açlık sınırının altına gerileyen bir asgari ücrete milyonlar mahkum ediliyor. O nedenle öncelikli talebimiz asgari ücret tespit sürecinin bir toplu pazarlığa dönüşmesidir. Hepimizi yoksullukta, hepimizi asgari ücrette, hepimizi asgari bir yaşamda, emeklileri asgari ücretin bile altında ücretlerde birleştirmeye çalışan, hepimizi yoksullukta eşitlemeye çalışan bu politikaların karşısında sesimizi, soluğumuzu, mücadelemizi büyütüyoruz. Bir de diyorlar ki ücretleri asgari ücrete enflasyona ezdirmedik. Bugün Türkiye'de enflasyonun doğru ölçülmediğini bilmeyen yok. TÜİK'in açıkladığı enflasyona inanan yok. Ama TÜİK'in o resmi enflasyonunun bile altında ücret artışları dayatılıyor. 2025 yılı asgari ücreti belirlenirken, resmi enflasyonun 15 puan altında başladık yıla. Yani 15 puan alacaklı başladığımız 2025 yılında enflasyon nedeniyle ücretlerimiz gerilerken şimdi 2026’da yine enflasyonun. Resmi enflasyonun bile çok altında yüzde 20 -25’lik ücret artışları telaffuz ediliyor. Bu milyonların artık açlığa, neredeyse ölüme terk edilmesidir. Asgari ücretle ilgili ne zaman insanca yaşayacak bir ücret istesek, insanca yaşayacak bir asgari ücret istesek, hükümet ve sermaye, iki tane yalanı dolaşıma sokuyor.
“Türkiye'deki enflasyonun nedeni sermayenin aşırı kar hırsıdır, kur politikalarıdır, vergi politikalarıdır”
Birincisi asgari ücret artışının enflasyonu arttırdığı yalanıdır. Bizim buna inanmamız isteniyor sevgili sınıf kardeşlerim. Bizi duyan, sesimizin soluğumuzun ulaştığı bütün işçi, emekçi, emekli kardeşlerimiz bilsin ki asgari ücret arttığında enflasyonun artacağı kocaman bir yalandır. Bu özellikle düşük asgari ücret uygulamasına meşruiyet kazandırmak için yapılmaktadır. Türkiye'de enflasyonun nedeni ücretler değildir. Türkiye'de enflasyonun nedeni işçinin, emekçinin, asgari ücretlinin, emeklinin aldığı üç kuruş ücret değildir. Türkiye’de talep nedeniyle, maliyet nedeniyle bir enflasyon yaşanmıyor. Türkiye'deki enflasyonun nedeni aşırı karlardır. Sermayenin aşırı kar hırsıdır, kur politikalarıdır, vergi politikalarıdır. O nedenle sevgili arkadaşlar bilelim ki bu ülkede asgari ücret arttırıldığında ücretler arttırıldığında olacak şey gelir dağılımı adaletsizliğinin bir nebze olsun azalmasıdır. Yıllardır asgari ücret enflasyonun bile altında arttırıldı. Ne oldu? Enflasyon düştü mü? Hayır. O nedenle bu yalana, bu safsataya hiçbir biçimde inanmayalım ve insanca yaşayacak ücret mücadelemizi hep birlikte büyütelim. Sermayenin ve iktidarın sarıldığı ikinci yalan da şudur. Ne zaman asgari ücret artsa asgari ücret artsın istesek ne zaman asgari ücretle ilgili taleplerimizi ifade etsek bize diyorlar ki asgari ücret artarsa firmalar iflas eder. İşçi çıkarmak zorunda kalır işsizlik artar. Bu da koskocaman bir yalandır sevgili arkadaşlar. Asgari ücreti nispeten daha yüksek arttığı yıllarda işsizliğin azaldığını biz görmedik. Maliyetler, işçilik maliyetleri bugün şirketler açısından, asgari ücretin artışıyla birlikte şirketleri zora sokacak bir unsur değildir. Bütün bilimsel veriler de bunu göstermektedir"
“Asgari ücret tespit komisyonu masasında olmasak da insanca yaşayacak bir asgari ücret mücadelesini büyütüyoruz”
İşsizliği çözmenin yolunun ücretleri baskılamak, açlık sınırının altında bir asgari ücret vermek olmadığını vurgulayan Çerkezoğlu şöyle devam etti:
"İşsizliği çözmenin yolu, çalışma saatlerinin üretime dayalı bir ekonomik politikaya geçmektir. Kalıcı, güvenceli istihdam yaratacak, üretime dayalı bir ekonomi politikasıyla ücretleri de insanca yaşayacak bir düzeye yükseltmek ve böylelikle işsizliği düşürmektir. İşte bu iki kocaman yalanla da biz mücadele ediyoruz. Bir de diyorlar ki Türkiye'de asgari ücret yüksek. Değerli arkadaşlar çok değil bundan on yıl önce 2015 yılında Avrupa'da Türkiye'den daha düşük asgari ücret olan 14 ülke vardı. On yılda bizde asgari ücret ve bütün ücretler o kadar geriledi ki şu an Avrupa'da, Türkiye'den daha düşük ücret asgari ücret olan sadece iki ülke kaldı. Arnavutluk ve Bulgaristan. Yani Türkiye Avrupa'nın en düşük asgari ücretli ülkelerinden birisi haline getirildi. Türkiye işçi sınıfı bunu hak etmiyor. Hepimiz çalışıyoruz hepimiz üretiyoruz ve ürettiğimiz değerle bu ülke büyüyor bu ülkenin ekonomisi büyüyor. Biz de ürettiğimiz değeri hakça paylaşmak istiyoruz. Ürettiğimiz değerden payımızı almak istiyoruz. Biliyoruz ki hepimizin çalışarak ürettiği toplam değer bu ülkenin 86 milyon insanını, işçisini, emekçisini, emeklisini kadınları, gençleri, çocuklarımızı insanca yaşatmaya yeter de artar bile. Yeter ki adaletli bölüşelim. Yeter ki gelirde adalet olsun yeter ki vergide adalet olsun. DİSK olarak özellikle son üç yıldır tam da bu sloganda söylediğimiz gibi gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet mücadelesi veriyoruz. Asgari ücret tespit komisyonu masasında olmasak da insanca yaşayacak bir asgari ücret mücadelesini büyütüyoruz. Şimdi de gelirde adalet, vergide adalet mücadelemizi DİSK olarak yeni ve daha kapsamlı bir sürece taşıyoruz"
“İstanbul'dan Ankara'ya bir yürüyüş başlatıyoruz”
Günlerdir iş yerlerinde başlattıkları mücadeleyi bugün Türkiye'nin dört bir yanında alanlara, meydanlara taşıdıklarını de belirten Çerkezoğlu, Ankara yürüyüşü hakkında da şunları söyledi:
"21 Aralık Pazar günü saat 12.00’de İstanbul'dan Ankara'ya bir yürüyüş başlatıyoruz. İnsanca yaşayacak ücret için gelirde adalet için, vergide adalet için yürüyoruz. 21 Aralık Pazar günü İstanbul'dan Kartal Meydanı'ndan yola çıkıyoruz. 21 Aralık Pazar günü saat 12’de Kartal Meydanı'nda büyük bir işçi buluşmasıyla yürüyüşümüzü başlatıyoruz. Ardından saat 14.00’de işçi kenti Gebze'de yine bütün sınıf kardeşlerimizle bir araya geleceğimiz büyük bir buluşmanın ardından Kocaeli'ne oradan Bursa'ya, Eskişehir'e ve daha sonra Ankara'ya ulaşacağız. 21 Aralık Pazar günü saat 12.00’de Kartal'dan başlayacak bu yürüyüş milyonların sesini, soluğunu, taleplerini Ankara'ya, ülkeyi yönetenlere taşımak ve orada bu talepleri ifade etmek, gelirde adalet, vergide adalet, insanca bir ücrete kavuşmak için vereceğimiz bir mücadelenin yeni bir etabı olacak. Evet insanca yaşamak istiyoruz. İnsanca ücret istiyoruz. İşçisi, emekçisi, emeklisi, kadınları, gençleri bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler olarak insanca ücret, vergide adalet, ülkede adalet için bu mücadeleyi büyütüyoruz. Tüm sınıf kardeşlerimizi emeğiyle geçinen herkesi de bu yürüyüşte bu mücadelede yan yana, omuz omuza olmaya çağırıyoruz. Taleplerini ulaştırmaya çağırıyoruz ve milyonların sesini, soluğunu, taleplerini Ankara'ya taşımak için bir kez daha yola çıkıyoruz, yolumuza açık olsun sevgili arkadaşlar. Hep birlikte yan yana, omuz omuza mücadele edeceğiz. Eşitlik, adalet, barış ve kardeşliğin olduğu emeğin Türkiye'sini hep birlikte kuracağız"