DİSK Emekli- Sen Karadeniz Şubesi üyeleri Samsun Gazi Müzesi önünde "Sendikal Mücadeleye Çağrı" eylemi yaptı. Eyleme, DİSK Emekli-Sen Genel Başkanı Cengiz Yavuz, Genel Sekreteri Fikri Kalander, CHP Samsun Milletvekilli Murat Çan, İl Başkanı Mehmet Özdağ, DİSK Samsun Şube Başkanı Arif Kutlu ve çok sayıda sendika üyesi de katıldı.
DİSK Genel Başkanı Cengiz Yavuz şunları söyledi:
"Emekli olmak artık sadece yaşananların sessiz bir izleyicisi olmak anlamına gelmemekte"
"Bugün yalnızca kendimiz için değil çocuklarımızın, torunlarımızın, bu memleketin geleceği için buradayız. Yaşadıklarımızın bireysel değil, sınıfsal olduğunu hatırlatmak için buradayız. Yoksulluğumuzun kaderimiz değil, siyasi ve bilinçli tercihlerin sonucu olduğunu hatırlatmak için buradayız. Bizlerden sessiz kalmamızı istiyorlar. Ama biz sessiz kalırsak biz susarsak yalnızca kendi hayatlarımızı değil bu memleketin vicdanını da karanlığa gömmüş oluruz. Zira çalışma yaşamından emekli olmak hayattan ve mücadeleden el çekmek demek değildir. Emekli olmak artık sadece yaşananların sessiz bir izleyicisi olmak anlamına gelmemektedir. Bizler hayatı kuran, yaşatan, bugünü dün döktüğümüz alın teri ile emeğimizle var eden, geçmişin yükünü ve geleceğin umudunu taşıyan insanlarız. Siyasi iktidarın bizlere biçmeye çalıştığı rol ise unutulmak, susturulmak, pasifleştirilmek. Ama buradayız, ayaktayız ve bir araya geliyor, örgütleniyoruz. Neden mi; karşımızda işçilere, emekçilere, emeklilere, kadınlara, gençlere, çocuklara, hayvanlara ve doğaya karşı yani kendileri dışındaki herkese ve her şeye karşı savaş açmış bir siyasi iktidar var. Bu iktidar karşısında yoksullukla mücadele etmeye, sermayeyle mücadele etmeye, antidemokratik uygulamalar ile mücadele etmeye, sendikal hakkımız için mücadele etmeye çalışıyoruz.
"Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ülkesi bir kenara bırakılıyor"
Depremlerde, yangınlarda, çocuklarda ölüyoruz. Kadın cinayetlerine, çocuk cinayetlerine, yeni doğan bebeklerin kat edildiğine tanık oluyoruz. Sokaktaki hayvanların, zeytinliklerin kat edildiğine tanıklık ediyoruz. Emekçiler ya çalışırken ölüyor, ya ilk aylardan açlık sınırının altına düşen asgari ücretle hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Her dört gençten biri ne eğitimde ne istihdamda yer almıyor. Bugün dört kişilik bir ailenin yoksul olabilmesi için değerli arkadaşlar her dört ferdinin de çalışıyor olması gerekiyor. Ancak geldiğimiz noktada söylediğim gibi her dört gençten biri maalesef işsiz. Değerli arkadaşlar, enflasyonda dünyada üçüncü OECD ülkeleri arasında birinciyiz. Türkiye'de milyonlarca insan en temel tüketim mallarına yapılan zanlarla dolaylı dolaysız vergilerle yeniden yoksullaştırılıyor. Türkiye işçi hakları bakımından dünyanın en kötü on ülkesinden biri değerli arkadaşlar. Siyasi iktidar tüm muhalif sesleri susturmak seçimle kazanamadığını kayyum politikaları hayata geçirmeye çalışıyor. Milyonların iradesi yok sayılıyor. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ülkesi bir kenara bırakılıyor.
"Çocuklarımızla, torunlarımızla birlikte direnmeye devam ediyoruz"
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 35 yıl önce kazandığı diplomasını iptal ediyorlar. Ardından kendisiyle beraber ilçe belediye başkanları, meclis üyeleri, gazeteciler onlarca yurttaş uydurma gerekçelerle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bu hukuksuzluğa ses çıkaran, demokratik, sosyal hukuk devletini çökerten saray iktidarına karşı ayağa kalkan gençler tutuklanıyor. Demokrasi ve hukuk için mücadele edenleri savunan avukatlar tutuklanıyor. Kısacası dostlar, gerçekler tüm çıplaklığıyla önümüzde. Bu iktidar kendi yarattığı krizin faturasını bize ödetmeye çalışıyor. Bu iktidar, emek gelirlerini kısarak, emekçiliği yoksullaştırarak, emeği daha fazla sömürerek, zenginleri daha daha zenginleştirmeye çalışıyor. Kadın, çocuğu gençlik demeden herkesin üzerindeki sömürüyü yaygınlaştırıyor. İşçi sınıfını, ekonomik çıkarlarını ve toplum gücünü hedef alıyor. Sınıfı ve toplumlu örgütü değiştirmeye, sendikasızlaştırmaya çalışıyor.
Bugün hak, hukuk ve adaletin sözünün edilemediği Türkiye'de yoksulluk ve sefalette birleşen milyonlar daha güçlü bir toplumsal muhalefeti örgütlemeye çalışıyor. Gençler bilimle, felsefeyle, kalemle, akılla direniyor. Geleceğimizin çalınmalarına izin vermeyeceğiz diyor. İşçiler alın teriyle grevleriyle direniyor. Kadınlar nasıl doğum yapacaklarına, kaç çocuk yapacaklarına dair konuşmaya cüret eden erkeklere karşı kadın bedenini, nüfus politikalarını aracı yapmaya kalkanlara karşı bir araya geliyor. Emeğimiz, bedenimiz, yaşamımız bizimdir diyorlar. Köylüler ağaçlarına sarılıyor. Ormanlarımızı tarlalarımızı ranta betona, madene, sermayenin pençesine terk etmeyeceğiz diyor. Biz emeklilerde çocuklarımızla, torunlarımızla birlikte direnmeye devam ediyoruz."