Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yapılacak yardımlar kapsamında her kişiye 10'ar bin lira verileceğini ve "konteyner kentler dışında barınacaklara ev sahibi olanlar için aylık 5 bin lira, kiracı olanlar için aylık 2 bin lira kira yardımı yapılacağını” söyledi.

Erdoğan aynı zamanda yıkılan binaların bir yıl içinde yeniden inşa edilip sahiplerine teslim edileceğini duyurdu. Ancak evleri yıkılan veya hasar gören kiracılarla ilgili henüz bir bilgilendirme yapılmadı.

BBC Türkçe’nin haberine göre, İstanbul Barosu Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonu Kurucu Başkanı Şeref Kısacık’a göre yaralıların tedavisi veya yakınlarının defin masrafları, iş göremezlik veya destekten yoksun kalma masrafları, eşya hasar bedeli veya ömür boyu yaşanacak acı ve üzüntünün bedeli olarak manevi tazminat bunlardan bazıları.

Kısacık, muhatabı belirlemek için deprem bölgelerinde enkazlar kaldırılmadan yıkılan ve hasarlı binalardan gerekli numunelerin alınıp delil tespiti yapılması gerektiğini söylüyor:

“Kiracı-mal sahibi ayrımı yapılmadan zarar görenlerin ivedilikle delil tespiti talebinde bulunmaları lazım. Yani bu hasara depremin dışında neden olan ne? Giriş kattaki galerici dükkanına daha çok araç sokabilmek için kolonları, kirişleri mi kesti? Yoksa müteahhit uygun olmayan veya eksik malzeme mi kullandı? Yüklenici veya arsa sahibi binayı iki kat yapacağına beş kat mı yaptı? Binaya iskân belgesi veren ve denetlemeyen kamu kurumları mı sorumlu?

Bunun için kamu kurumlarının hazırladığı hasar tespit raporunun da kullanılabileceğini belirten Kısacık, "Ama hasar çok büyükse kiracı mahkemeye dilekçe vererek özel tespit talep edebilir. Kiracı kendi mahallesi ve binasıyla ilgili görsel ve yazılı yayınları da delil olarak bir kenarda tutmalı" diyor.

KİRACILAR EV SAHİPLERİNİ SORUMLU TUTABİLİR Mİ?

Kısacık, kamu kurumları, denetim şirketleri, proje müellifleri ve müteahhitlerin yanı sıra ev sahiplerinin de hasar ve yıkımdan sorumlu tutulabileceğini söylüyor:

“Kiraya veren, kiraya verdiği yeri kullanışlı halde bulundurmak zorunda. Evin riskli olduğunu veya mevzuata uygun şekilde inşa edilmediğini bilen ve buna rağmen kiralayan ev sahipleri depremden sonra hem maddi hem de manevi açıdan sorumludur.

“Depremden önce binada gözle görülür bir çatlak veya hasar ilgili kamu kurumları aracılığıyla kontrol edilmiş ve bina riskli olarak tespit edilmiş ise binanın gerekli bakım, onarım ve güçlendirme işlemlerini yaptırmayan ev sahibi de sorumludur.”

Ancak depremde yıkılan veya hasar alan binalarda önceden gözle görülür bir sorun tespit edilmediği ve binanın mevzuata uygun şekilde yapıldığı kanıtlanabiliyorsa Kısacık'a göre ev sahibi sorumlu tutulamaz.

Deprem ya da diğer toplumsal hayatı etkileyen afetlerde yapılacak yardımları düzenleyen 7269 sayılı kanun kapsamında kiracı ve ev sahibi ayrımı yapılmaksızın etkilenen kişiler, kalıcı yerleşkeler yeniden oluşturulana kadar yapılan yardımlardan faydalanabiliyor.

Az hasarlı ve orta hasarlı binaların onarım süreçleri tamamlandığında, ev sahibinin başkaca bir tahliye gerekçesi yoksa kiracı evine dönebiliyor.

Ancak Kısacık’a göre bina tümden yıkılmışsa kira ilişkisi sona eriyor.

Yerine yapılan yeni binada ise yeni bir sözleşme yapılması gerekiyor.

DÜZCE VE İZMİT'TE KİRACILARIN HAK MÜCADELESİ

Geçmişe baktığımızda benzer olaylar ve emsal olabilecek davalar görüyoruz.

17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra binlerce bina yıkılmış ve depremzedeler geçici barınma alanlarına yönlendirilmişti.

2002 yılında bu barınma alanlarının boşaltılması gündeme geldiğinde kiracı depremzedelerin ne yapacağına ilişkin bir çalışma yapılmadığı ortaya çıkmıştı.

Buna karşılık oluşturulan İzmit ve Düzce’de Evsiz Depremzedeler Dayanışma Konut-Yapı Kooperatifi isimli Türkiye’nin ilk kiracılar hareketi, mülk sahipleri gibi kendilerinin de konut sorununun çözülmesi, konut yapılamıyorsa altyapılı arsa ve uygun kredi verilmesini talep etti.

Neredeyse 20 yıl süren bu mücadeleyi yakından takip eden Hukukçu Erbay Yucak, TOKİ Başkanlığı tarafından İzmit’in Arızlı mevkinde 716 konut yapıldığını Düzce’de ise arsa tahsis edildiğini anlatıyor:

“Arsa tahsisinde usulsüzlük yapıldığı için dava açıldı ve bu dava 10 yıl sürdü. Devamında da şimdiki adıyla Umut Evleri projesi başladı. Kredi verilmediği için yine dava açıldı ve o dava da kazanıldı. Proje bugün bitme aşamasında.

“İzmit ve Düzce’deki süreç TOKİ başkanlığının kiracılara deprem sonrasında konut yapması uygulamasının ilk örnekleri sayılır. Van depreminden sonra da konteynerlerde kalan ve konut talebi için organize olan kiracılar için konut yapıldı. Umuyorum ki Pazarcık ve Elbistan depremleri sonrasında da hükümet aynı yaklaşımını sürdürür.”

'KİRACI OLARAK HAKKIMIZ YOK, ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLI'

6 Şubat depremlerinin ardından ülkenin birçok yerinde insanlar yaşadıkları evlerin depreme dayanıklılığı konusunda tedirgin. Deprem risk tespitine yönelik başvurularda artış kaydediliyor.

Ancak mülk sahibinin tapu ve kimlik bilgilerini gerektiren bu başvuruyu kiracıların bireysel olarak yapması mümkün değil. Diğer taraftan yapılan teknik incelemelerden sonra konutun ‘riskli yapı’ olduğu kararı verilirse güçlendirme veya yıkım süreci başlatılıyor. Yıkılan binaların tahliye edilmesi için 90 günlük süre veriliyor. Bu nedenle bazı ev sahipleri ve kiracılar risk tespiti yaptırmaktan çekiniyor.