HABER: FATOŞ ERDOĞAN

Cumartesi Anneleri’nin 700. buluşmasına katılan 46 kişinin “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla yargılandığı davanın 4. duruşması bugün Çağlayan Adliyesi 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Milletvekilleri hakkındaki dosya ayrıldıktan sonra 46 kişi hakkında düzenlenen iddianame 12 Ekim 2020’de tamamlandı. İddianamede tüm hak sahipleri hakkında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla altı aydan (olası artırımla) dört buçuk yıla kadar hapis cezası talep edildi. İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti. Dosya 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nin olmasına rağmen daha büyük bir salonda görülmesi için 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alındı. Duruşma öncesinde Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması düzenlendi.

cumartesi anneleri-1

Basın açıklamasına CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Murat Çepni, Hüda Kaya, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan, İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri ve çok sayıda hak savunucusu katıldı. Basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun okudu. Besna Tosun aynı zamanda bu davada yargılanıyor.
Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon'un ortak açıklaması şu şekilde:

"Anayasa hala yürürlükte mi?

Anayasanın 34. Maddesi “Herkes, önceden izin almadan, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”diyor. Biz bu hakkımızı kullandığımız için bugün Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Çünkü varolan Anayasa, vatandaş olarak bizi korumuyor ve başta yargı olmak üzere devletin temel organlarını da bağlamıyor. Yani Anayasa, anayasa olma vasfını kaybetti ve sıradan bir metin haline getirildi. Türkiye anayasasız bırakıldı. Anayasal haklar, iktidarın izin verdiği kadar kullanılabilir hale geldi. Bu durumda soruyoruz: Anayasa hala yürürlükte mi Bugünki 4. celse vesilesiyle bir kez daha hatırlatıyoruz:

Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları’nın yargılandığı bu dava; iktidarın kendi yarattığı siyasi krizi aşmak için yargıyı toplumu susturma, sindirme aracı olarak kullanmasının sonucu ortaya çıkan bir davadır. Bu dava; toplumun her kesiminden insanın haklı bir mücadele olarak gördüğü Cumartesi Anneleri/Cumartesi İnsanları üzerinden itiraz etmenin, hak talep etmenin, toplanma ve gösteri özgürlüğünü kullanmanın bir suç haline getirildiği, bizzat Anayasayı hiçe sayan bir davadır. Bu nedenle haklı olmanın verdiği güçle, bize yargı yoluyla gözdağı vermek isteyenlere sesleniyoruz:

Bizi korkutamazsınız, gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz! İnkara karşı gerçeği bıkmadan, usanmadan söylemeyi sürdüreceğiz. Başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere siyasal şiddetin binbir halinin yaşandığı bu topraklarda, hakikatinin taşıyıcısı olmaya devam edeceğiz. Temel hak ve özgürlüklerimizi iktidarı elinde bulunduranların istismar etmesine izin vermeyeceğiz. Anayasadan, yasalardan, evrensel hukuktan bahsetmenin hiçbir karşılığının olmadığı  koşullara rağmen yılgınlığa kapılmadan; Anayasayı, hak ve özgürlüklerimizi savunmaya devam edeceğiz. Toplumu hak ve özgürlüklerini kullanma ve korumaları için cesaretlendirmeye devam edeceğiz."

NE OLMUŞTU?

27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi ve basın açıklaması düzenleyerek gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve faillerinin yargılanması talebiyle bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 700. Hafta buluşmasına polis müdahale etti.

25 Ağustos 2018’deki 700’üncü buluşma, Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanmıştı. Polisin biber gazıyla müdahale ettiği eylemde çok sayıda kayıp yakını gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu polis müdahalesiyle ilgili, “İzin vermedik çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık”, dedi.

İçişleri Bakanlığı kararıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmeleri engellenen Cumartesi Anneleri/İnsanları’na yönelik olarak “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlendi ve İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde haklarında aynı suçtan yargılanmak üzere dava açıldı.

25 Mart 2021 günü görülen davanın ilk duruşması öncesi Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı. Duruşma, katılımın yüksek olması nedeniyle İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi yerine İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda görüldü.  Duruşmada öncelikle derhal beraat talebinde bulunuldu fakat reddedildi. Sanık savunmaları ve avukatlarının savunmaları alınmasının ardından savcı mütalaasında, dinlenmeyen tanıkların dinlenmesini ve savunmaların tamamlanmasını istedi.

12 Temmuz 2021 günü görülen ikinci duruşma oldukça gergin geçti. Sanıkların ve avukatların savunmaları Mahkeme Başkanı tarafından sık sık kesildi, buna itiraz edilmesi üzerine yaşanan tartışma sonucunda CHP Milletvekili Mahmut Tanal duruşma salonuna alınmadı. Mahkeme Başkanı hakkında reddi hakim talepleri sunulmasına rağmen, talep reddedilerek duruşmaya devam edilmesi yönünde ısrarcı olunması nedeniyle yaşanan gerginliğin sürmesi sonucu önce Mahkeme Başkanı devamında da sanıklar, vekilleri ve dayanışma göstermek için gelenler duruşma salonunu terk etti. Ara kararlar boş duruşma salonuna okundu.

24 Kasım 2021 günü görülen duruşma ağır ceza mahkemesi salonuna alınmasına rağmen salon, sanıklar, avukatları ve izleyicilerin sayısına oranla oldukça küçüktü. Avukatlar Covid-19 nedeniyle duruşmanın ilgili salonda yapılamayacağını ve ayrıca reddi hakim taleplerinin kesinleşmediğini belirterek duruşmanın ertelenmesini talep etti. Ayrıca dava konusu gösteride göstericilere işkence uygulayan kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulması talep edildi. Tüm talepler gerekçesiz reddedilince hakim ile avukatlar arasında tartışma yaşandı. Avukatlar duruşma salonunu terk etti ve duruşma 23 Mart tarihine ertelendi.