CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, TBMM Genel Kurulu’nda; “2013'ten bu yana 12 bin 500 dolardan 9 bin küsur dolarlara düştü kişi başı millî gelir; hele başkanlık sisteminden sonra baş aşağı giden bir millî gelir karşımızda, 2007 yılının da altına geriledi oysa çok büyük de vaatleriniz vardı. Tabii, şu anda daha da gerilemeye devam ettiğini hep birlikte görüyoruz. Başkanlık rejimi ekonomiyi 50 yıl geriye götürdü” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşülüyor. Teklif üzerine konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, iktidara bütçe eleştirisinde bulunarak, şunları söyledi:

“Evet, bütçe konusunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri yaptık ve ilk bütçe getirildiğinde gördük ki siz tanımlarken adına ‘Yatırım, üretim ve istihdam bütçesi’ dediniz. İstihdam bütçesi değildi zaten 24 paketiniz var, hiçbirisinden bir şey çıkmadı. Üretim bütçesi değildi, üretimi destekleyen hiçbir şey zaten görmüyorduk yıllardır. Yatırım bütçesi miydi? Bakıyoruz, 381 milyar lira yatırıma ayrılan pay ama faize ayrılan pay 580 küsur milyar lira ile demek ki bunun adı yatırım bütçesi değil, faiz bütçesi hatta transfer bütçesi olarak tanımlanabilir diyoruz. Yine, baktığımızda bütçe gelirlerinin 1,1 trilyonluk kısmı ÖTV, KDV yani dolaylı vergilerden elde edilmişti. Zaten, Türkiye'de maalesef vergi adaletinin olmadığını hep söylüyoruz. 2022 yılında 100 lira yani vatandaştan alınan her 100 liralık verginin 14,5 lirası faize gidiyordu, 2023'te de 17,7 lirası faize gidecek; tabii, bu arada revize, revize, revize olarak da değişmezse.

Sürekli büyümeyle övünüyorsunuz ‘Krize rağmen dünyanın en iyi ülkelerin arasındayız’ diyorsunuz. Bakın, cari açık ve borçla büyüme sağlanıyor, sürdürülebilir mi? Değil. Son on iki yıldır ‘Türkiye orta gelir tuzağına sıkıştı, tıkandı’ diyoruz. Keşke orta gelir tuzağında kalsaydık ama maalesef, artık yoksulluk tuzağındayız değerli milletvekilleri. 2013'ten bu yana 12 bin 500 dolardan 9 bin küsur dolarlara düştü kişi başı millî gelir; hele başkanlık sisteminden sonra baş aşağı giden bir millî gelir karşımızda, 2007 yılının da altına geriledi oysa çok büyük de vaatleriniz vardı. Tabii, şu anda daha da gerilemeye devam ettiğini hep birlikte görüyoruz.

“BAŞKANLIK REJİMİ EKONOMİYİ 50 YIL GERİYE GÖTÜRDÜ”

Başkanlık rejimi ekonomiyi 50 yıl geriye götürdü. Hangi veriye bakarak söylüyorum? Bir ülkenin dünya ekonomisindeki yeri o ülkenin yarattığı katma değerin dünyanın katma değerinin ne kadarı olduğuna ve oranına bağlı olarak yorumlanabilir aslında. Bu gözle baktığımızda Türkiye'nin yarattığı katma değer dünyadaki katma değerin 0,86'sıydı. Ne zaman? 1980'de. 2012'de 1,24 oldu ancak Başkanlık sisteminden sonra o da baş aşağı gitti, dünyadaki katma değer arasındaki payımız 2021'de 0,84'e indi yani 1980'lerin altına inmiş oldu; 2022 için de beklenti, bu yıl sonu için beklentiniz 0,67 yani elli yıl geriye gitti, işte bunun için söylüyoruz.

Günü kurtarma operasyonlarınız var. Merkez Bankası rezervleriniz eksi 45, eksi 50'lerde; 128 milyar doları bir tarafa bıraktık, bu durum hem dış borç riskini hem de Türkiye'ye olan güveni azaltıyor. Swap yapıyorsunuz 3-5 milyar dolarlık, işte biraz dengelemeye çalışıyorsunuz, bunu da rezervlerden gösteriyorsunuz. Biraz çok pahalıya dış borç buluyorsunuz ama istikrar programınız yok yani bu kısır döngüden nasıl çıkılır, bunun hesabını yapmıyorsunuz.

“GÜNÜ KURTARMA İŞLEMLERİNİ DE EKONOMİYİ YÖNETMEK OLARAK GÖRÜYORSUNUZ”

Ha, bir de nereden geldiği belli olmayan ve iktidarınızda hiç hesabını veremediğiniz birtakım para girişleri var net hata noksan kalemi; sürekli sorarız, cevap alamayız; sorarız, sinirlenirsiniz; bunun da açıklaması yok. İşte üzücü olan yani gülünç mü diyeyim, komik mi diyeyim ya da üzücü mü diyeyim bilmiyorum ama böyle günü kurtarma işlemlerini de ekonomiyi yönetmek olarak görüyorsunuz ya bana göre en acısı da bu. Enflasyonda birtakım gerçekler var. TUİK, TÜFE'yi yüzde 85,5 olarak açıkladı ama bizim vatandaşımızın,

Gerçek geçim endeksi yüzde 90'ların üzerinde ve siz bunu gelir artışına, zamlara, ücret zamlarına geç yansıttığınız için de gerçekten sürekli yoksullaşma, fakirleşme artmakta. Bu da zaten şunu da ifade edelim ki ‘Büyüme’ dediğiniz büyümeden de refah payı vermediğiniz için sürekli gelir dağılımında bir bozulma devam ediyor, tabii artarak. Ücret ve maaşlara baktığımda, ücret ve maaşların millî gelirden aldığı payın dramatik bir düşüşü var değerli milletvekillerim. Millî gelirden aldığı pay yüzde 26 geriledi bu da gelir dağılımının bozulduğunun önemli bir göstergesi. ‘Cari açık’ diyorsunuz artık sürdürülebilir değil. Bakın, ithal ikame programınız hiç olmadı. İthalat yapmazsanız üretim zaten olmayacak ve bu yılın yaklaşık 50 milyar dolar bir cari açık beklentisi var ayrıca bir yıl içerisinde ödenmesi gereken ve hakikaten risk teşkil eden 185 milyar dolar da kısa vadeli dış borç var; bunu da hesaba katalım. Eğer çok başarılıysanız neden dünyanın en yüksek faizini ödemek zorunda kalıyorsunuz, bunu sorarlar. Hem yana yakıla borç almak zorundasınız hem de CDS'ler, iflas primi yani, risk primi 600'leri aşmış durumda.

“YANLIŞ FİNANSMAN YÖNETİMİNE KARŞIYIZ”

Bütçeye bakıyorum, diyorum ki bu açıkların, bütçe açıklarının sebepleri, genel sebepleri nerelerden kaynaklanıyor? Bakın, 994 küsur milyar lira muafiyetler var, KDV'yle ilgili, ÖTV'yle ilgili, kur korumalı mevduatla ilgili ki zaten 7 aylık süreçte Hazineye 85 milyarın üzerinde yükü var, Merkez Bankasının yükünü hiç saymıyorum. Peki, başka nereden gelmiş bu bütçe açıkları? Kamu ve özel iş birliği projeleri var, şehir hastaneleri, otoyol, köprü... Hep diyorsunuz ya: ‘CHP bu yatırımlara karşı’. Biz de sizin algı yönetiminize karşı ısrarla diyoruz ki: Yanlış finansman yöntemi olduğu için karşıyız. İşte, yanlış finansman yönteminin sonuçları, 2022'de 23,65 milyar liradan bugün 53,75 milyara çıkan bu yük de bütçe açıklarının sebebidir. Başka ne var? Mesela KİT'lerin zararları var. Hani Varlık Fonuna devredilmişlerdir ya, BOTAŞ, Devlet Demiryolları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Çaykur, PTT gibi; Hazineden onlara da ayakta dursunlar diye 360 milyar lira çıkıyor. Artık bunlara ‘görev zararı’ demiyorsunuz, daha güzel bir tanımınız var ‘borç verme’ diyorsunuz ve bu işi kapatıyorsunuz.”