DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün Van’da partisinin il binasının açılışına katıldı. Burada vatandaşlara seslenen Babacan'ın gündeminde Kürt meselesi, ekonomi vardı. Babacan, “Bu iktidarın reddettiği, çözemediği Kürt meselesi yakında ayaklarına dolanacak. Biz ise iktidara gelip bunu çözeceğiz” diye konuştu.

Babacan, özetle şunları söyledi:

Bu iktidarın reddettiği, çözemediği Kürt meselesi yakında ayaklarına dolanacak. Dolanıyor da. Biz ise iktidara gelip inşallah bunu çözeceğiz. Biz çözeceğiz. Çünkü meseleyi biliyoruz. Meseleyi bilen bir kadromuz var. Meseleyi yaşayan teşkilatlarımız var. Damdan düşenler var bu partinin çatısı altında. Onun için sorunu iyi biliyoruz ki çözmek için yola çıkmış durumdayız. Meseleyi meşru, demokratik siyaset yoluyla çözeceğiz. Demokrasi içinde çözeceğiz, meşru yollarla çözeceğiz ve siyaset eliyle çözeceğiz. Devleti Kürt meselesinin çözümünün bir parçası haline getireceğiz inşallah. Ağıt sesini adaletle dindireceğiz. Bu bize nasip olacak inşallah. Geçmişte yaşanan hiçbir acıya kör, sağır kalmayacağız. Bu acıların bir daha yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapacağız. Ancak bu yolda kandan, gözyaşından beslenen hiç kimseye de geçit vermeyeceğiz. Bizim Kürt meselesine bakış açımız budur. Bizim Kürt meselesine bakışımız ilke meseledir. İşte biz ilkelerimize sahip çıkarak ülkemizi bölgemizin en güçlü ülkesi yapacağız.

“ÇOK CİDDİ BİR İNSAN HAKKI İHLALİ YAPILIYOR”

AK Parti’nin ilk yıllarında cezaevindeki koşulların iyileştirilmesi sağlanmıştı. Hep beraber çok gayret gösterdik. Avrupa Birliği’yle müzakerelerde de önemli bir konuydu bu ve insanımız için bunları yaptık. Bugün ne oldu? Bugün geldiğimiz noktada bir kadın siyasetçi hastalığının ilerlemesine rağmen cezaevinde tutuluyor. Hastaneler ‘Bu halde hapishanede kalamaz’ diyor. Fakat Adli Tıp Kurumu’na gidiliyor, oradan siyasi baskıyla bir rapor çıkıyor ve hâlâ hapiste tutuluyor. Çok ağır bir haksızlık. Çok ciddi insan hakkı ihlali yapılıyor.

“BAHÇELİ’NİN YANINDAN AYRILIP KÜRT MESELESİNİ KONUŞACAK DURUMU YOK”

Sayın Erdoğan ne demişti, ‘2005’te ne dediysem onun arkasındayım’ demişti değil mi, ‘Kürt sorunu benim de sorunumdur’ demişti değil mi? Peki ne oldu 10 sene sonra kendisiyle kavga etmeye başladı. ‘Kardeşim ne Kürt sorunu’ demeye başladı. Peki, Kürt meselesi çözüldü mü? Tam tersine dirildi. Erdoğan, bu bölgeye geldiğinde Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlıyor, Ankara’ya dönünce kurdun yanı başında hizaya giriyor. Farkında bile değil. Belli ki Sayın Bahçeli’nin yanından 2 dakika ayrılıp da Kürt meselesini doğrudan insanlarla konuşacak durumu da yok artık. Zaten ne zaman gitti Bahçeliyi, Perinçek’i yanına aldı o gün bugündür bu memleketin sorunları çözülmüyor.

Meclis’e bakalım. TBMM’de insanların konuştuğu dil inkâr ediliyor. Bir insanın annesinden ninni dinlediği dili inkâr edilir mi? Anadili demişler anadili. Bir Milletvekili Meclis’te Kürtçe bazı ifadeler kullanıyor. Meclis’in tutanaklarını açın bakın internette hepsi yazıyor. Ne yazıyor? ‘X’ harfi koyuyorlar. ‘X’, İngilizce bir harf değil mi? Sen Meclis tutanaklarına İngilizceden aldığın bir harfi koymayı biliyorsun da Kürtçe iki cümle yazmayı bilmiyor musun? Gerçekten ayıp.

“KÜRTLER MECLİS’E GİRDİ AMA DAHA KÜRTÇE GİREMEDİ”

Bakın arkadaşlar, Kürtçe bu toprakların dili. Ülkemizde en çok konuşulan ikinci dil. Meclis zabıtlarına tutuyorlar bir ‘Bilinmeyen dil’ diye yazıyorlar bir ‘X’ diye yazıyorlar. Anlaşılan, Kürtler Meclis’e girdi ama daha Kürtçe giremedi. İşte biz onun için buradayız. Onun için çalışıyoruz.

Eğer bu ülkede, ana dili hakkı hâlâ tartışılıyorsa, Türkiye’de yılda ancak 1-2 tane Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, ülkenin meclisinde, ülkenin en çok konuşulan ikinci diline ‘bilinmeyen dil’ muamelesi yapılıyorsa, bir mesele var. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, 6 milyon vatandaşımızın oyları yok sayılabiliyorsa, Türkiye dönüp dolaşıp parti kapatmak gibi bir ilkelliği tartışabiliyorsa burada bir mesele var.

“ANADİLİNİ ÇATIŞMA KONUSU OLMAKTAN ÇIKARACAĞIZ”

Geçmişte annelerin cezaevindeki evladıyla anadilinde konuşmayı yasaklayanların bugün nasıl hatırlandığını iyi biliyorsunuz. Onun için ne diyoruz? Ana dili, vatandaşlarımızın analarının ak sütü kadar helâldir. Bu konuyu bir çatışma konusu olmaktan çıkaracağız.

Bizim için Kürt meselesi bir eşit vatandaşlık meselesidir. Biz öyle kuru kardeşlik sloganları atanlardan değiliz. Biz, eşitlik diyoruz. Eşit vatandaşlığın altını çiziyoruz.

Bizim için Kürt meselesi o partinin, bu partinin değildir. Kürt meselesi tüm Türkiye’nin meselesidir. Doğunun batının, kuzeyin güneyin değil, tüm Türkiye’nin meselesidir. Bizim için bu mesele bir hak meselesidir, hukuk meselesidir, adalet meselesidir. Temel insan haklarının pazarlığı olmaz. Vatandaşlarımızın tüm haklarını koşulsuz, şartsız, pazarlıksız derhal tanınır. Al-ver konusu yapamazsın.”

“ENFLASYON İNSANLARIN BUZDOLABINDAN ÇALMAKTIR”

Enflasyon nedir? Enflasyon, paranın değerini düşürmek yoluyla bütün vatandaşların cebinden çalmaktır. Enflasyon insanların buzdolabından çalmaktır. İnsanların buzdolabında 3 çeşit peynir değil de 1 çeşit peynir ancak bulunuyorsa bu insanların buzdolabından çalmaktır.

Enflasyon sanayici, KOBİ ve esnafa kazanmadığı paradan vergi ödettirir. Esnaf kardeşimiz 100 liraya aldığı malı diyelim ki 130 liraya satıyor. Dönüp bakıyor, mal 200 lira olmuş. Rafa 200 liradan koyuyor. Devlet, ‘Sen bunu 100’den alıp 130’a sattın. 30 liranın vergisi ver’ diyor. Onun için esnaf feryat ediyor.

“BİZ PARADAN 6 SIFIRI ATTIK, ONLAR GELİP 1 SIFIR EKLEDİLER”

Döviz kurunun patlamasının en önemli sebebi nedir? Arka kapıdan 190 milyar doları sattılar. Damatla beraber el ele verip devletin dövizini tükettiler ya. Asıl odur. Biz paradan 6 sıfırı attık, onlar gelip 1 sıfır eklediler. Bu arkadaşınız ekonomiyi teslim aldığında dolar 1 lira 50 kuruştu. 6 sene sonra Dışişleri Bakanı olduğumda 1 lira 30 kuruştu. Bunlar geldi 18 lira yaptı. Kuru patlatan politikaları anında keseriz. İşi ehline teslim ederiz.”