Haber: Sabri Kırdar

Tuğçe Duru şunları ifade etti:

-        Kadın hak ve özgürlüklerine karşı yürütülen saldırıların en önemli unsurlarından birinin ataerkil ve muhafazakâr sistemi yeniden üreten laiklik karşıtı yasal düzenlemeler olduğunun bilinciyle hareket etmek ve bu sisteme karşı yürütülen mücadelenin tarihsel sorumluğunun farkında olmak,

-        Toplumsal cinsiyet eşitliği temelli yerel yönetim plan ve bütçeleri hazırlamak; kent yaşamının kültürel ve sosyal olarak bu temelde yeniden oluşturulması için her zaman mücadele edeceğiz.

Yeniden ve bıkmadan hatırlatacağımız şeyler her zaman var: Mücadele de inat da umut da bizde bitmez, bitmedi! Kadınların mücadelesi de birlikteliği de, kahkahası da isyanı da inadı da bizimle sokaklarda !

Antalya Kadın Platformu bileşenlerinin 8 mart kapsamında düzenlemiş olduğu etkinlikler de şu şekildedir;

·         Halkevleri- 5 Mart Salı günü saat 14.00’da Halkevci Kadınlar pankart atölyesinde buluşuyor etkinliği

·         8 Mart Cuma Attalos Meyda’nın da basın açıklaması

·         9 Mart Cumartesi Aydın Kanza Parkında toplanma Cumhuriyet Meydanına yürüyüş ve miting

·         Sol Feminist Hareket- 10 Mart’ta Aydın Kanza Parkı’nda ağaca talep asma etkinliği

Yapılan basın toplantısının ardından platform üyeleri Güllük Postanesine geçerek tutsak kadınlara kart gönderdi.

Basın açıklaması tam metin.

BASINA VE KAMUOYUNA

1857’de New York’ta dokuma fabrikasında çalışan kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları ile başlattıkları grevin ardından fabrikaya kilitlenmesi ve fabrikada çıkan yangında 129 kadın işçinin kapılar kilitli olduğu için yanarak can vermesiyle 8 mart, emekçi kadınların mücadelesinin tarihine geçmiştir.

Ülkemizde ve dünyanın her yerinde kadınlar ve LGBTİ+’lar taleplerini ortaklaştırıp, şiddetten uzak, eşit ve sömürüsüz bir yaşam hayalinin gerçekleşmesi için yan yana geliyor, örgütleniyor, örgütlüyor ve hesap soruyor. Tüm bu mücadeleler bir yanda devam ederken devlet-erkek şiddeti neticesinde kadın cinayetleri önlenememekte, LGBTİ+’lar her gün şiddetin çeşitli biçimleriyle mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır.  Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, tümüyle kuralsızlaşmış uluslararası ortam için usulen bile gündeme gelmemektedir. Tarihi, kültürü, toplumsallığı ne olursa olsun tüm dünyada kadınlar ucuz, esnek, güvencesiz işlerin biricik adresi durumundadır. Yine bu nedenle dünyanın hemen her yerinde sosyal     devlet, refah devleti politikalarından uzaklaşılması nedeniyle kazanılmış sosyal haklar budanırken; kreş, yaşlı bakımı gibi hizmetlerden sağlık güvencesine, kamusal kent olanaklarına, dinlenme, tatil yapabilme gibi kazanımlara gündelik yaşamın bütün yönleri piyasalaşmaya, özelleştirmelere kurban edilirken, sermayenin ve devletin terk ettiği alan bütün ağırlığıyla kadınların sırtına yüklenmiştir.

Türkiye’nin en hızlı kapitalistleştiği, her şeyin piyasanın konusu haline geldiği son çeyrek yüzyıl aynı zamanda kayıtlı kadın istihdamının yüzde 30’u geçmediği; kuralsız, esnek, güvencesiz işlerde kadın emeği kullanımının alabildiğine büyüdüğü bir dönemdir. Kadının formel istihdamının baskılanması; düşük ücret ve güvencesiz istihdamın kadınlar için kural haline gelmesi ile kadın düşmanlığı birbirini tamamlayan devlet politikaları haline gelmiştir. Çocuk, yaşlı, hasta bakımından evin ekonomik bir birime dönüştürülmesine kadar emeğin yeniden üretim sürecinin tüm yükü kadınların omzuna yüklenmiş; kadınları hedef alan sosyal yardım politikaları “rıza inşasının” biricik dayanağı olarak görülmüştür. Kadının çalışma hakkını, eğitim alma hakkını, yaşam hakkını  hedef alan; açık biçimde şeriat propagandası yapan YRP ve HÜDAPAR gibi radikal sağcı unsurlar rejimin kanatları altına alınmıştır. Seçim sürecinin “devletlü” propaganda aygıtının biricik konuları kadınlara karşı oluşturulmuştur: Medeni Kanun, İstanbul Sözleşmesi, 6284, nafaka hakkı, kız çocuklarının “evlendirilebilmesi,” cinsel saldırı başta olmak üzere erkek şiddetinin aklanması...

Ancak biz kadınlar ve LGBTİ+lar,  kadına karşı artan şiddet ve ayrımcılık nedeniyle hiçbir zaman yılgınlığa düşmedik, umutsuzluğa kapılmadık ve asla vazgeçmedik. Geçmişte olduğu gibi bugün de biz kadınlar ve LGBTİ+lar,  sokakta, meydanda, adliyede, evde, hastanede, okulda sorumluluğumuzun, kazanılmış ancak gasp edilmiş haklarımızın ve mücadelemizin farkında olduk olmaya da devam edeceğiz.

-        Hukuku ve devleti oluşturan yapıların tamamının ataerkil mantığı sebebiyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tek başına yasaların uygulanmasında değil, yasaların bizzat kendisinde olduğu gerçeğini merkeze yerleştirerek, en başta hukukun kendisini dönüştürmeyi hedefleyen  politikalar üretmek, bunları uygulayıp geliştirmek,

-        Kapitalist ve ataerkil toplum düzeninde, son derece kırılgan hale getirilmiş olan kadın kazanımlarının güvence altına alınabilmesi için yasal düzenlemelerin öneminin farkında olmak ve bu düzenlemelerin hayata geçmesi için evde, işyerinde, mecliste ve sokakta mücadele etmek,

-        Kadınların evden çıkmasının ve istihdama dâhil olmasının, insanca çalışacağı ve yaşayacağı bir işe sahip olmasının, özgürleşmesinin temel taşlarından biri olduğunu bilerek kadınların istihdama katılması için yasal, siyasal, örgütsel müdahaleler için hazırlıklar yapmak; her başlıkta olduğu gibi istihdam alanında da emeğin cinsiyetli yüzünü ortadan kaldırmak,

-        Bakım emeğinin/ev içi görünmeyen emeğin ücretlendirilme çalışmalarına değil, ev içi emeğin kamusal bir hizmet olarak tanımlanacak düzenin kurulmasını sağlamak     ,

-        Kadınların hem kamusal alandan dışlanmasının önüne geçmek hem de mevcut düzen koşullarını kadınlar lehine çevirebilmek için kadınların kadın olmaktan kaynaklı taleplerini birincil görevlerinden saymak,

-        Kadına yönelik her tür şiddetle mücadele etmenin zeminini salt cezalandırmayla sınırlamak yerine şiddeti yaratan ve besleyen ataerkil alt yapıya, bunun devamlı yeniden ürettiği toplumsal cinsiyet rollerine ve toplumsal pratiklere karşı da mücadele etmek gerektiğinin bilinciyle; İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar taraf olmak, sözleşmenin her bir maddesinin ve 6284 Sayılı Kanun’un eksiksiz bir şekilde uygulanmasını savunmak; devletin tüm organlarının, şiddetin önce önlenmesi sonra da cezalandırılması için bütünlüklü ve organize bir biçimde hareket etmesi için sorumluluk almak,

-        “Kadın beyanı esastır” ilkesini toplumun her alanında uygulanır kılmak, kadına yönelik şiddet           suçlarında kadının öz savunma hakkının tanınması ve uygulanması önündeki engelleri kaldırmak üzere politikalar geliştirmek,

-        Kadınların cinsel sağlık ve doğurganlıkla ilgili haklarına erişmelerine engel olan, özgürlüklerini kısıtlayan her türlü ataerkil, muhafazakâr, gerici söylem ve uygulamalara karşı etkin bir şekilde mücadele etmek,

-        Çocukluktan itibaren her kadının cinsel sağlık ve doğurganlıkla ilgili bilgilendirilmesi; sağlık hizmetlerinden en yüksek standartlarda ve anadilinde yararlanabilmesi; kadınların bedenine, cinselliğine, doğurganlığına yönelik cinsiyetçi, aşağılayıcı, yargılayıcı ve nefret içeren eylem ve söylemlerin karşılığı olan caydırıcı cezaların verilmesi için etkin bir şekilde mücadele etmek; CEDAW ile kabul edilen kadının bedenine ve bütünsel varlığına yönelik koruma mekanizmalarının etkin işletilmesini sağlamak,

-        Kadın hak ve özgürlüklerine karşı yürütülen saldırıların en önemli unsurlarından birinin ataerkil ve muhafazakâr sistemi yeniden üreten laiklik karşıtı yasal düzenlemeler olduğunun bilinciyle hareket etmek ve bu sisteme karşı yürütülen mücadelenin tarihsel sorumluğunun farkında olmak,

-        Toplumsal cinsiyet eşitliği temelli yerel yönetim plan ve bütçeleri hazırlamak; kent yaşamının       kültürel ve sosyal olarak bu temelde yeniden oluşturulması için her zaman mücadele edeceğiz.

Yeniden ve bıkmadan hatırlatacağımız şeyler her zaman var: Mücadele de inat da umut da bizde bitmez, bitmedi! Kadınların mücadelesi de birlikteliği de, kahkahası da isyanı da inadı da bizimle sokaklarda !

Antalya Kadın Platformu bileşenlerinin 8 mart kapsamında düzenlemiş olduğu etkinlikler de şu şekildedir;

·         Halkevleri- 5 Mart Salı günü saat 14.00’da Halkevci Kadınlar pankart atölyesinde buluşuyor etkinliği

·         8 Mart Cuma Attalos Meyda’nın da basın açıklaması

·         9 Mart Cumartesi Aydın Kanza Parkında toplanma Cumhuriyet Meydanına yürüyüş ve miting

·         Sol Feminist Hareket- 10 Mart’ta Aydın Kanza Parkı’nda ağaca talep asma etkinliği