Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, "Aileyi değil kadınların eşit ve özgür bireyler olduklarını merkeze alan politikalar esas alınmalıdır" açıklamasını yaptı.Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi İrem İlham, İnsan Hakları Anıtı önünde yaptığı açıklamada, geçen yıla oranla psikolojik şiddetin yüzde 27, ekonomik şiddetin yüzde 44 oranında arttığını belirterek, "Kasten öldürmeye teşebbüs altı kat, intihara teşebbüs ise yedi kat artmıştır." ifadesini kullandı.
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı üyeleri, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yaptı. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi İrem İlham, şunları söyledi:
Geçen yıla oranla psikolojik şiddetin yüzde 27, ekonomik şiddetin yüzde 44 oranında arttığı, fiziksel ve cinsel şiddetin ise hem sayısal hem de içerik bakımından daha ağırlaştığını söyleyen İlham, “Dijital şiddet, takip, tehdit ve ifşa yöntemleriyle genişlemiş, mobbing ise düşük bir artışla sabit seyretmiştir. Ancak en çarpıcı artışlar ağır şiddet kategorilerinde yaşanmıştır: Kasten öldürmeye teşebbüs altı kat, intihara teşebbüs ise yedi kat artmıştır. Kasten öldürme oranlarının da yükseldiği bu tablo, 2025’in kadınlar ve LGBTİ artılar için çok daha tehlikeli bir yıl olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu ağırlaşmanın temelinde cezasızlık politikalarının güçlenmesi ve koruma mekanizmalarının zayıflatılması yer almaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış sonrası haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri neredeyse rutin hâle gelmiş, delil toplamada isteksizlik, soruşturma süreçlerindeki yavaşlık ve cinsiyetçi yargı dili, failleri cesaretlendiren bir zemin yaratmıştır. Kadınların adalete erişimini engelleyen bu tablo, yaşam hakkı ihlallerini doğrudan artırmaktadır” dedi.
‘YOKSULLUK, YALNIZCA EKONOMİK BİR SORUN DEĞİL, ŞİDDETİN SÜREKLİ YENİDEN ÜRETİLMESİNE HİZMET EDEN YAPISAL BİR FAKTÖR HÂLİNE GELMİŞTİR’
Yükselen ekonomik kriz de şiddetin görünmez bir taşıyıcısı haline geldiğine dikkat çeken İlham, şöyle konuştu:
“Kadınların istihdamdan çekilmesi, güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması ve bakım yükünün artması, ekonomik bağımlılığı derinleştirmiş, bu durum kadınların şiddetten çıkmasını daha da zorlaştırmıştır. Ekonomik şiddetin yüksek artış oranları, sosyal devletin zayıflamasıyla birlikte kadınların kırılganlığının büyüdüğünü göstermektedir. Yoksulluk, yalnızca ekonomik bir sorun değil, şiddetin sürekli yeniden üretilmesine hizmet eden yapısal bir faktör hâline gelmiştir. Şiddetin yeni biçimleri de bu yıl belirginleşmiştir. Dijital alan, tehditlerin ve saldırıların genişletilmiş bir zemini olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle kadınlar ve LGBTİ artılar deepfake saldırılarına, dijital takibe, ifşaya ve siber tacize daha fazla maruz kalmıştır. Bu durum, şiddetin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda teknolojik ve psikolojik boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini göstermektedir. Tüm bu süreçler yaşanırken koruma mekanizmalarının işlevsizleşmesi kadınların güvenliğini daha da kırılganlaştırmıştır. Sığınakların yetersizliği, 6284 kapsamındaki önleyici ve koruyucu tedbirlerin gecikmesi ya da kısa süreli verilmesi, kolluğun bu kararları uygulamaktaki isteksizliği, sahada koruma mekanizmaları fiilen işlemiyor eleştirisini güçlendirmiştir. Çok sayıda kadın, koruma tedbirine rağmen saldırıya uğramış ya da yaşamını kaybetmiştir.”
‘AİLEYİ DEĞİL KADINLARIN EŞİT VE ÖZGÜR BİREYLER OLDUKLARINI MERKEZE POLİTİKALAR ESAS ALINMALI’
2025 yılı Diyarbakır’da ve Türkiye genelinde kadınların ve LGBTİ artıların yaşam hakkının, güvenliğinin ve özgürlüğünün daha fazla tehdit altında olduğu bir yıl olduğunu aktaran İlham, şu çağrıda bulundu:
“İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmeli, 6284 sayılı Kanun eksiksiz uygulanmalı, sığınaklar ve yerel destek mekanizmaları güçlendirilmelidir. Aileyi değil kadınların eşit ve özgür bireyler olduklarını merkeze politikalar esas alınmalı, politikalar bu eksende şekillendirilmelidir. Adli yardıma erişim kolaylaştırılmalı, zorunlu arabuluculuk uygulamalarından vazgeçilmeli, kürtaj ve üreme sağlığı hizmetleri erişilebilir olmalıdır. Dijital şiddete karşı özel birimler kurulmalıdır. Cezaevlerindeki hak ihlalleri son bulmalıdır. LGBTİ artı karşıtı nefret politikaları geri çekilmeli, nefret suçları açık biçimde tanımlanmalıdır. Ekonomik şiddeti azaltmak için sosyal devlet güçlendirilmeli ve şiddet mağdurlarına acil sosyal destek sağlanmalıdır. Son olarak, bu topraklarda kalıcı ve onurlu bir barışın tesis edilmesi kadınlar için de artık ertelenemez bir zorunluluktur.”





