BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Suriye'nin geleceğine destek konulu 7'nci Brüksel Konferansı'nda başta AB olmak üzere uluslararası topluma "Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü için işbirliği yapma" çağrısında bulundu.

Kaymakcı, Türkiye'yi temsilen katıldığı Suriye'nin geleceğine destek konulu 7'nci Brüksel Konferansı'nda konuştu.

Konferansın hem Suriyelilere hem de ülkelerinde Suriyelileri barındıran komşu ülkelere destek sağlamak için önemli platformlardan biri olduğunu belirten Kaymakcı, aday bir ülke olarak Türkiye'nin bu platformu oluşturan AB'ye teşekkürlerini iletti.

6 Şubat'ta meydana gelen ve Suriye'yi de etkileyen depremlerin söz konusu ülkede istikrarın sağlanması ve siyasi sürecin hızlandırılmasının aciliyetini bir kez daha hatırlattığını vurgulayan Kaymakcı, "Suriye'deki sorunun temel nedenlerini çözmenin yolu, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararından geçiyor." dedi.

Kaymakcı, başta uluslararası toplum olmak üzere tüm tarafların iyi niyet desteğine ve katılımına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğuna işaret etti.

- Sınır ötesi yardımlar

Suriye'nin kuzeybatısındaki yardıma muhtaç kişiler için sınır ötesi yardımların hayati önemine dikkati çeken Kaymakcı, Şam yönetiminin Babüsselame ve Çobanbey olmak üzere iki ek sınır kapısı açmayı kabul etmesinin memnuniyetle karşılandığını belirtti.

Kaymakcı, "Bu hayati erişimin uzun vadede devam etmesini umuyoruz." dedi.

Türkiye'nin BM parametreleri temelinde siyasi çözümü amaçlayan tüm uluslararası girişimleri desteklediğinin altını çizen Kaymakcı, Şam yönetimiyle kurulan ilişkinin nedenlerinden birinin siyasi sürecin canlandırılması olduğunu söyledi.

- Geri dönüşler

Kaymakcı, Suriyelilerin geri dönüşüyle ilgili şunları kaydetti:

"Siyasi süreçteki ilerleme, BM'nin de katılımıyla gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri teşvik etmek için gerekli koşulların yaratılmasını da kolaylaştıracaktır. Suriyeli mültecilere yardım etmek için hem bizim omuzlarımıza hem de Lübnanlı, Ürdünlü, Iraklı ve Mısırlı dostlarımıza yüklenen mali yükü sonsuza kadar sürdürmek kolay değil. Ortaklarımızdan Suriye'ye dönüş koşullarına da odaklanmasını bekliyoruz."

Kaymakcı, gelişmiş ülkelere kabul ettikleri mülteci sayılarını artırma çağrısı yaparak, "Uluslararası toplumu, kalıcı ve sürdürülebilir çözümler için daha fazla ve etkili önlemler alarak biz ev sahibi ülkelere yardımcı olmaya davet etmeye devam ediyoruz. Yerinden edilmiş Suriyeliler için en kalıcı çözümün, gönüllü geri dönüşler olduğunu düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Yaklaşık 560 bin Suriyelinin güvenli şekilde ve gönüllü olarak Türkiye'den Suriye'nin kuzeyinde istikrarın sağlandığı bölgelere döndüğünü belirten Kaymakcı, "Uluslararası toplumun, özellikle AB'nin, Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu dönüşleri konusunda bizimle birlikte çalışmasını bekliyoruz." dedi.

- Türkiye ile mali yük paylaşımı

Kaymakcı, Türkiye-AB göç işbirliğinin önemli yönlerinden birinin de Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRİT) olduğuna işaret ederek, 2016'dan bu yana 6 milyar avroluk tutarın, 5 milyar avroluk kısmının Türkiye'deki Suriyelilere ödendiğini, AB'nin 2021-2023 dönemi için Türkiye'deki Suriyelilere tahsis etmeyi kararlaştırdığı ek 3 milyar avronun yeterli olmayacağını vurguladı.

Büyükelçi Kaymakcı, "Türkiye-AB işbirliğinin bu kriz sürdüğü müddetçe devam etmesi gerektiğine inanıyor ve Türkiye ile daha adil bir yük ve sorumluluk paylaşımının gerekliliğini vurgulamak istiyoruz." diye konuştu.

Türkiye'nin 2014'ten bu yana en büyük mülteci topluluğuna ev sahipliği yaptığını, Türkiye'de bulunan 4 milyondan fazla sığınmacının 3,5 milyon kadarının Suriyeli olduğunu anımsatan Kaymakcı, "Uluslararası toplumun, mülteciler için sadece mali açıdan değil diğer yasal yollardan da daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyoruz." dedi.

- Terör örgütü PKK/YPG tehdidi

Kaymakcı, terör örgütü PKK/YPG tehdidine işaret ederek, "Terörizm, kolektif olarak yüzleşmemiz gereken başka bir sorundur. PKK/YPG'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki bölücü gündemi, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin yanı sıra bizim milli güvenliğimize varoluşsal bir tehdit yöneltmeye devam ediyor. Sözde SDG'nin yerel halk üzerindeki baskıcı uygulamaları daha fazla cinayetin önünü açıyor ve terör örgütü DEAŞ'ın güç toplama aracını genişletiyor." ifadelerini kullandı.