Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sorup, faillerin cezalandırılmasını istemeye devam eden Cumartesi Anneleri, bu her hafta düzenledikleri eylemlerini 852’inci haftasında pandemi gerekçesiyle çevirm içi gerçekleştirdi. 

Bu haftaki açıklamada, 29 yıl önce, 20 Temmuz 1992 günü henüz 32 yaşındayken İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.
 
"DEVLET KURUMLARI BABAMIN GÖZALTINA ALINMADIĞINI SÖYLEDİ"

Açıklamada sözü Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay aldı. Babasının o dönem devrimci fikirlerinden kaynaklı devletin hedefi haline geldiğini dile getiren Gülünay, 29 yıldır başvurdukları bütün devlet kurumlarından "Hasan Gülünay gözaltına alınmadı" cevabını aldıklarını belirtti. 

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) babasının kaybedilmesi olayına dair dosyada etkin soruşturma yürütülmediği kararı verdiğini söyleyen Gülünay, bu karara rağmen dosyanın ‘zaman aşımı’ gerekçesiyle kapatıldığını belirterek, şöyle devam etti:

“Dosyanın kapanması bizim çok bir şey ifade etmiyor. Bizim sadece hukuki olarak önümüzü kesmiş oldular. Hukuki olarak bir şey yapamazsak da babamı aramaya devam edeceğiz. Galatasaray Meydanı’nda başlamış olduğumuz mücadelemiz devletin engellemeleri ile karşı karşıya. Buna rağmen mücadelemize devam ediyoruz. Türkiye’nin gerçeği olan kayıplarımız bulanana, failleri yargılanana kadar da asla vazgeçmeyeceğiz.” 

"ZORLA KAÇIRMADA ZAMAN AŞIMI OLMAZ"

Soruşturma dosyasına ilişkin bilgi veren insan hakları hukukçusu Hülya Dinçer da AYM’nin ihlal kararı vermesine rağmen dosyanın zaman aşımından kaynaklı tekrar açmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
 
“Zorla kaybetme dosyalarının tamamında Türkiye’deki yerleşik yargı politikası doğrultusunda dosyalar kasten sürüncemede bırakılıp, zaman aşımına sürüklenmişti. AYM’nin zaman aşımını mutlak bir engel olarak kabul eden bu yorumu insan hakları normlarına aykırılık taşıyor. Zorla kaybetme suçu doğası gereği devam eden bir suçtur. Bu suç kaybedilene kişinin bedeni bulunmadıkça işlenmeye devam eder. Devletin gerçeği ortaya çıkarma ve failleri yargılama yükümlülüğü de aynen devam eder. Bu suça uygulanacak zaman aşımı bu yüzden olağan zaman aşımından farklılık göstermek zorundadır. Bu kararın uygulanması ailelerin gerçekleri öğrenme ve yas tutma haklarını da ihlal eder.”

"BEN HASAN GÜLÜNAY, BENİ GÖZALTINDA KAYBETMEYE ÇALIŞIYORLAR"

Haftanın basın metninin okuyan kayıp yakını Ayşe Gülen Eyi ise, kaybolduktan sonra emniyet ve savcılığa başvuran ailesine Hasan Gülünay’ın gözaltında olmadığı, arandığı bilgisi verildiğini anlattı.

Ancak ailenin memleketlileri olan üst düzey bir emniyet yetkilisinden "Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar" bilgisini aldığını ve bu bilgiyi kamuoyu ile paylaştığını söyleyen Gülen, yine 17-23 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Emniyeti’nde sorguda olan bir kişinin, işkence gören bir şahsın; "Ben Hasan Gülünay, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!" diye bağırdığına tanık olduğunu da paylaştı.

"SİZİN İÇİN ADALET YOK"

Ailenin yıllarca kampanyalar yürütmesine rağmen bir sonuç alamadığını vurgulayan Eyi, şöyle devam etti:

“Gözaltında kaybedilişinin 29’uncu yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Kamu otoriteleri Hasan Gülünay’ın akıbetini ve sorumluları ortaya çıkarmak için etkili bir soruşturma yürütmedi. Gülünay’ı emniyette sorguda gördüğünü söyleyen tanıklar dinlemeden, yalnızca güvenlik güçleri tarafından verilen bilgiler esas alınarak kapatılan soruşturmalar etkin ve tarafsız yürütülmedi. Yargı makamları, insanlığa karşı işlenmiş bir suçta zamanaşımı kurallarının uygulanmasını hukuka aykırı bulmadı. Devlet, Gülünay dosyası üzerinden kayıp yakınlarına bir kez daha ‘Sizin için adalet yok’ mesajı verdi.”