Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 31 Mart yerel seçimlere dair tutum belgesini, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Tutum belgesini KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak okudu. Koçak, konfederasyonlarının, toplumsal demokrasinin pratikleşme alanı olan yerel yönetimlerin, emekten yana, demokratik, katılımcı, şeffaf, toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan, özgürlükçü ve ekolojik bir biçimde yeniden yapılanmasını en temel ilkelerden biri olarak kabul ettiğini belirtti. 

‘KAYYIMLARIN İLK İŞİ KÜRTÇE YER İSİMLERİNİ KALDIRMAK OLDU’

Koçak, 31 Mart 2019’daki yerel seçimler sonrasında birçok yerde seçilmişlerin verilmeyen mazbatalarını hatırlatarak, şunları kaydetti:  “İstanbul’da seçimler tamamen siyasal amaçlarla, hukuksuzca yenilenmiş, belediye başkanları, meclis üyeleri gibi halkın iradesiyle seçilmiş kişiler hiçbir hukuki delile dayanmadan bir gecede suçlu ilan edilip tutuklanarak yerlerine kayyum atanmıştır. 2017 yılında HDP’nin kazandığı 102 belediyeden 95’ine kayyum atanırken 2019 yerel seçimlerinden sonra İçişler Bakanlığının kararıyla 3’ü büyükşehir, 5’i il, 33’ü ilçe ve 7’si belde belediyesi olmak üzere toplam 48 HDP belediyesine kayyum atanmıştır. Bununla yetinmeyen iktidar 95 HDP’li Belediye Meclis Üyesi ve 21 İl Genel Meclis Üyesi görevden uzaklaştırmış, 300 muhtarı görevden almıştır. Kayyumların ilk işi ise kadın ve kültür sanat kurumlarını kapatmak, Kürtçe yer isimlerini kaldırmak, binlerce işçinin işine son vermek olmuştur. Kadın kurumlarının kapatılması sonrasında da berdel, çocuk evlilikleri, çocuk kaçırmalar, başlık parası gibi geride kalmış gerici gelenek ve suçlar yeniden artış göstermiştir!”

KESK’İN TUTUM BELGESİ

Koçak, KESK’in 31 Mart 2024 yerel seçimlerine dair tutum belgesinde şu maddeleri sıraladı:

*Emekçilerin demokratik, ekonomik, sosyal ve özlük haklarına öncelik vererek çalışanları gözeten, 

*Başta toplu sözleşme ve grev hakkı olmak üzere emekçilerin sendikal hak ve özgürlüklerini tanıyan,

*Tüm yönetim düzeylerinde kadınların eşit temsiliyetini esas alan,

*Kentlerin toplumsal mülkiyeti olan kamusal alanları sermayenin değil, toplum ve halk yararına kullanan,

*Barınma ihtiyacını karşılamak üzere başta öğrenciler olmak üzere engelliler, yaşlılar, kadınlar, işsizler vb. toplumun dezavantajlı kesimlerine yönelik konut ve sosyal alanların inşasına gerekli bütçeyi ayıran,

*Depreme ve afetlere dirençli konut inşa eden,

*Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla eksiksiz bir biçimde yaşama geçirilmesi gerektiğine inanan, yerel düzeyde bunun gereklerini yerine getiren,

*Karar alma ve denetleme mekanizmalarında gerçek katılımcılığı ve şeffaflığı gözeterek, yönetimleri halkın katılımına açan ve ‘geri çağırma’ ilkesini kabul eden,

*Eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaklaşım üzerinden çok kültürlü, çok dilli ve çok kimlikli yaşamı birer zenginlik olarak görerek birlikte yaşamı temel alan, kamusal hizmetleri herkes tarafından ulaşılabilir, nitelikli, eşit, parasız ve anadilinde sunan;

*Yurttaşlar arasında kan bağı, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, din veya inanca dayalı hiçbir ayrımcılığa izin vermeyerek; yerelleri eşitlik idealinin yaygınlaşma alanları olarak gören, 

*Yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocukların toplumsal yaşama katılımını artırmaya yönelik ücretsiz sosyal ve kültürel tesisler ile kreşler, bakımevleri ve eğitim merkezleri oluşturmayı hedefleyen, 

*Ulaşım, temiz su, alt yapı, ısınma, çöp vb. hizmetlerin halka doğrudan, sürekli, nitelikli ve ücretsiz ulaştırılmasını birincil görevi olarak gören, 

*Ormanları, mera ve yaylaları betonlaşmaya, talan ve ranta karşı imara kapatan,

*Kentsel dönüşüm vb. uygulamaları rant ve talan aracı olarak değil, değişik kültürlerden insanların beraber yaşayabilecekleri bir kent algısı üzerinden ele alan,

*Hayvanları ölüme terk eden her türlü barınağı, parkı vb. kapatan, hayvan haklarını savunup gereğini yapan,

*Demokratik ve katılımcı bir yerel yönetim anlayışının öncelikle il genel ve belediye meclislerinde karşılık bulması gerektiğine inanan, gereğini yerine getiren,

*Yerel yönetimleri birer şirket olarak değil, halka hizmet veren kurumlar olarak gören ve yerel hizmetlerin verilmesinde kar değil, toplumsal yararı esas alan, 

*Yerel hizmetlerin sunumunda özelleştirme ve taşeronlaştırmaya karşı çıkan,

*Tarikat ve cemaat yapılarına karşı mücadelede yerel yönetimlerin önemini kavrayan ve bu ve benzeri yapılara karşı geleceğimiz olan çocuklarımızın hayatına sahip çıkmayı ve mücadele etmeyi önüne hedef olarak koyan,

*Yerel yönetimlerin bütün plan ve uygulamalarını toplum merkezli, eşitlikçi ve demokratik bir biçimde hazırlamayı ve uygulamanın her aşamasında, sokak, mahalle ve kent meclislerine şeffaf bir şekilde hesap vermeyi taahhüt eden,

*Bütçe hakkı kapsamında katılımcı, şeffaf, hesap verilebilir, toplumsal cinsiyete duyarlı ve ekolojik bütçe oluşturma süreçlerini işleten,

*Üretimden tüketime kadar bütün toplumsal süreçlerin adil, eşit ve demokratik işleyişini savunan, 

*Yerel yönetimleri, doğa insan yabancılaşmasının aşılmasının temel alanı olarak kabul edip, her düzeyde ‘tavizsiz’ bir şekilde ekolojik yerel yönetim anlayışını esas alan,

*Yerellerde yaşayan halkı evrensel kültür ve gelişmelerle buluşturmaya yönelik sosyal ve kültürel katılım projeleri oluşturmayı hedefleyen,

*Mülteci, sığınmacı ve göçmenlere yönelik ayrımcılığın son bulması ve haklarını kullanmaları önündeki engellerin kaldırılması için mücadele eden, anlayış ve programların taşıyıcısı adaylara oy verilmesini savunmaktadır.”