Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi: Aydın ve sanatçılardan oluşan 564 Can, tüm toplumun vicdanına seslenerek “Barışa ses olalım” çağrısıyla yıllardır Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin barış mücadelesine dikkat çektiler. İnsani, vicdani, ahlaki, politik ve entelektüel bir görevdir bu sese karşılık vermek.


Ortadoğu’da ve yaşadığımız ülkede en acil ihtiyacın “barış” olduğu bilinciyle bu çağrıya, inancımız içerisinde aydınlığın simgesi olan Çerağlarımızı uyandırarak cevap veriyor ve eşlik ediyoruz.. Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanacak toplumsal barışın sağlanması için özgür ve eşit yurttaş varlığının sağlanması, Ortadoğu'un demokratikleştirirlmesi ve Kürt sorununun demokratik siyaset çerçevesinde çözülmesi için barışa çerağ olalım.


Militalirst politikalar sonucu işgal alanına dönüşen Rojava gerçekliği karşımızda duruyor. Yükselen savaş politikalarına karşı hep birlikte barışın sesini yükseltelim.
 Ukrayna savaşı ile başlayan sonrasında Filistin - İsrail savaşında ve yine Ermeniler üzerinden geçmişten bu güne kadar süren yok etme savaş gerçekliği yaşanmaktadır.


Barışa Çerağ Olalım! Ne hoş sedadır barışa çağrı


Ölümün kol gezdiği, savaş, baskı, tutuklama ve tecrit politikalarıyla barışın öznesi olabilecek herkesin sesinin kısılmaya çalışıldığı ,barış için açlık grevine bedenlerini yaptıran canların mücadelesinin görmezden gelindiğini bir zamanda,barıştan yana olan herkesi “güvercin tedirginliğinde” yaşamaya iten bir dönemde umuttur bu ses.


Toplumsal biraradalılığın yitirilmemesi ve eşitlik temelinde devamının sağlanması adına insani, vicdani, ahlaki, politik ve entelektüel bir görevdir bu sese karşılık vermek..


 Turnanın kanadına, Çobanın kavalına, Duyun çağlayanına, Rüzgârın ıslığına da söyleyelim..Militarist politikalar sonucu yükselen savaş politikalarına karşı, hep birlikte barışın sesini yükseltelim..İnancımız “insan Hakk’ta, Hakk insanda” düsturu ile hayatı yorumlar. İnsan ve doğayı bütünlüklü kavrar. Bu doğrular çerçevesinde seyreden ikrar ve rızalı yaşama Rêya Heq-Hak Yolu deriz. Aksi yönde insan ölümlerine sebep olan ve savaş politikaları sonucu doğa kıyımlarını açığa çıkaran, süreç ve iktidar yapılanmalarını ise Nehak olarak kavrar, Hak Olmayan olarak nitelendiririz..85 milyonluk koca ülke yarı açık mahpushaneye döndü.
 İnsanların yarısı mahkum, diğer yarısı adeta onların gardiyanı olmuş durumda. Savaşın kazananı, savaşı çıkaran egemenler iken, kaybedeni tüm halklardır.
Onlarca yıllık savaş hali, uygulanan savaş ekonomisi; Geleceği çalınan çocuklar, gençler demektir. Emekçiler için yoksulluk demektir. “Bir kurşunun ne kadar olduğunu”, doğurduğu krizlerin mağduru olan halklar bilmektedir.


Savaşın devamı;Kürtlerin, Alevilerin eşit-özgür yurttaşlık, Kadınların ise özgür eş yaşam mücadelelerinin görünmez kılınarak terörize edilmesi ve ırkçı ve tekçi iktidarların devamı demektir.Her geçen gün derinleşen kriz ortamı içinden çıkılmaz hale dönüşmeden, barış sesine ses verip çerağımızla ortaklaşırken; bizlerde başta Aleviler olmak üzere, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesi veren tüm toplumsal kesimleri sesimizi yükseltmeye ve barışa dair uyandırdığımız çerağın aydınlığında buluşmaya davet ediyoruz.


Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkezi