Söyleşi: GÖKHAN BİÇİCİ

Düzce'de bir deprem gerçekleşti ve bütün dikkatler oraya odaklandı. Aynı zamanda beklenen İstanbul depremi tartışması da alevlendi. Önce Düzce’yi konuşalım isterseniz. İlk reaksiyonlarda sizin dikkatinizi çekenler nelerdi?

Arama kurtarma ekipleri AFAD’ın koordinasyonunda hemen harekete geçtiler. Her birim kaç tane ekibi, personeli var, aracı var, nerede konumlu; hızlı şekilde gruplarda paylaştılar. İstanbul ekipleri başta olmak üzere Düzce'ye gidilmek için hazırlıklar yapıldı. Bizler de bu konuda katkılarımızı sunduk. İlk dakikalarda ekipler sahaya çıkabilecek şekilde koordine edildi. Büyük bir yıkım olmaması çok büyük bir şanstı. Ama bir gerçeği su yüzüne çıkardı. Bu gerçek neydi? Düzce tabiri caizse tecrübeli bir ilimiz, ama afetlerden sonra doğru hareket tarzını belirleyemedik. Türkiye çapında bir tatbikat da yapılmıştı. Deprem olduktan sonra nasıl doğru hareket tarzıyla çök kapan yapacağız? Daha sonra afet çantamızı alıp toplanma alanına gideceğimiz ile ilgili sınıfta kaldık. Deprem bölgelerinde, Japonya örneğindeki gibi, eğitimler verilmesi lazım okullarda, kurumlarda. Maalesef Düzceliler binalarını terk edip dışarı çıktılar ve orada sallantıdan çatılardan düşen cisimlerden birçoğu yaralandı. Hiç olmamasını istediğimiz bir konu da camdan atlayan insanlarımız olmasıydı. Dünyada deprem olduğunda insanların kendilerini binadan dışarıya attıkları, üst katlarda olmalarına rağmen çok fazla ülke yok. Burada özellikle bilinçlendirme etkinlikleriyle, eğitimleriyle kişileri hazırlayabilmek çok çok önemli. Burada eksik olduğumuz bir gerçek.

Yakın zamanda tatbikat yapıldı, Düzce depremi ne kadar eksik olduğumuzu yüzümüze vurdu resmen. Güvensizlik hali var insanların. İnsanların psikolojik olarak ve beceri olarak bu ana hazırlanmaları lazım, ama bu noktada Türkiye'de çok ileri bir noktada değiliz galiba.

Değiliz. Çünkü mevzuat kanunlar iş güvenliği kapsamında da senede bir defa tahliye tatbikatı yaptın mı, tatbikat yaptı sayıyor. Düzgün bir şekilde denetlenmediği için maalesef çoğu kurum tabiri caizse kağıt üzerinde yapmakta. Bu gerçeği her gittiğimiz kurumda görüyoruz. Düzgün, sistemli, kapsamlı tatbikat yapan kurumları tenzih ediyoruz tabii. Hem uygulamada, hem mevzuatta hem de denetlemede sorun var. Bu sorunlar çözülse uygulamalar ve eğitimler sistemli şekilde verilse bu tip yaralanmaların önüne geçeceğiz.

İstanbul'a gelelim. Akıllara İstanbul depremi geldi. İstanbul bu depreme hazır mı? Kentsel dönüşüm başka bir uzmanlık alanı, ama sizin alanınızla ilgili yani arama kurtarma, ilk müdahale boyutuna gelelim isterseniz. Bu açıdan İstanbul hazır mı?

AFAD var, itfaiye var. Arama kurtarma gönüllü ekiplerimiz var, afet gönüllüleri var. Bunları değerlendirdiğimizde, müdahale kapasitesine baktığımızda itfaiye, AFAD veya arama kurtarma ekiplerinin sayısının yetersiz olduğunu görüyoruz. 10 bine yakın bu konuda çalışan, donanımlı ekibimiz var. Yirmi milyonluk bir şehirde yaşıyoruz. Aynı dili konuşmayan da 3 milyona yakın insan var. Yaşanabilecek bir kaosta çok dikkatli olmalıyız.

"İBB, tam bu noktada dünyada ve Türkiye'de ilk defa bu örneği sergiliyor. Toplanma alanı organizasyonu gönüllüleriyle birlikte bu çalışmayı yapıyoruz ve son olarak buraya da birçok arama kurtarma ekibi de dahil edildi. Çünkü arama kurtarma ekipleri alana geldikleri zaman karşılarında yıkılan binalar ve halkı görecekler. Yerel gönüllüler karşılarına çıktığında daha efektif kurtarma operasyonları yapabilecekler."

İzmir depreminde 6-7 bina yıkıldı, her binada ortalama 1000-1200 kişi vardiya usulüyle dönüşümlü çalıştı. Bu sayıyla 10-20 binada sistemle düzgün bir çalışmayı gerçekleştirebilecek personelden söz ediyoruz. Peki bunu nasıl aşmayı düşünüyorsunuz? İstanbul Büyükşehir Belediyesi temel kurumlardan birisi ve milyonlarca insan açısından da bir başka güven adresi. Buraya gelelim isterseniz. Siz AKOM Afet Gönüllü Koordinatörü’sünüz, yeni bu göreve geldiniz. Bunu yeni bir proje olarak mı ele almak lazım?

Doğrudur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle birlikte AKUT Vakfı'nın geliştirdiği bir proje. Bu konuda uzun yıllar çalışan bir insan olarak bizim atladığımız en önemli konuya parmak bastıklarını projeye girdikten sonra üzülerek öğrendim. Eğitimlerde ‘afet olunca, deprem olunca toplanma alanına gidin orada bekleyin’ diyorduk. Ama toplanma alanına gidildiği zaman ne yapacağımızı da ilgili hiçbir bilgi yoktu. Bu proje orada insanlarımızı toplanma alanı organizasyonu nasıl olduğuyla ilgili bilgilendirme yapıyor. İyi bir organizasyon yapısı oluşursa orada arama kurtarma ekiplerinden daha fazla hayatı kurtarmak elimizde. Özellikle kayıp vakalarına müdahaleler...

İnsanların barındırabilecek belli noktalara sevkiyatını sağlayabilecek jandarma, AFAD bunun koordinasyonunu yapacak. Ama insanları toplayıp sistemli şekilde araçlara binip tahliyelerini gerçekleştirmesi gerekiyor. İstanbul depreminde insanları karşılayan gönüllülere ihtiyacımız var. Yaralılara ilk müdahaleyi yaparken birçok ilk yardımcı ve müdahaleciye ihtiyacımız var. Bu çalışmalar için bir organizasyon yapısına ihtiyacımız var. İBB, tam bu noktada dünyada ve Türkiye'de ilk defa bu örneği sergiliyor. Toplanma alanı organizasyonu gönüllüleriyle birlikte bu çalışmayı yapıyoruz ve son olarak buraya da birçok arama kurtarma ekibi de dahil edildi. Çünkü arama kurtarma ekipleri alana geldikleri zaman karşılarında yıkılan binalar ve halkı görecekler. Yerel gönüllüler karşılarına çıktığında daha efektif kurtarma operasyonları yapabilecekler.

Peki İstanbul'da kaç toplanma noktası var?

Beş bin altı yüz sayısı İçişleri Bakanlığı tarafından açıklandı. Bunların birçoğu tahmin edersiniz ki uygun değil. Bu yüzden e-devlet üzerinden kişi vatandaş sisteme girdiğinde toplanma alanıyla ilgili üç tane ayrı öneri karşısına çıkmakta. En uygun olanını belirleyip, orada bu organizasyona katılıp gönüllü olması çok önemli.

“Depremde binam zarar görmedi” deyip de binada beklemek yanlış bir davranıştır. Bunu yaşanan Silivri depreminde, İstanbul'da da aynı şeyi insanlar yaşadı. Afetlerde, depremlerde mutlaka, mutlaka tahliye olacağız. Toplanma alanına gideceğiz. Binada yakalandıysak orada kendimizi güvence altına almaya çalışacağız. Çök, tutun, kapan. Kuralına uygun davranıyoruz. Sarsıntı biter bitmez dışarı çıkıyoruz ve belirlenmiş toplanma noktasına gidiyoruz.

"Uygulamalar, tatbikatlar şeklinde, gönüllülerle birlikte yürütülen Türkiye'deki tek uygulama, tek afet projesi diyebiliriz. Çatı organizasyonu olarak AFAD'ımız var, olmazsa olmazımız İstanbul itfaiyemiz var, Jandarma Genel Komutanlığı var. Birçok arama kurtarma STK'sı var. Yardım kuruluşlarımız aynı şekilde işin içinde. İlk başta çözüm odaklı çalıştaylar yapıldı, organizasyon planlandı. Eğitim modülünü de ortaklaştırdık. Hızlı şekilde ilerliyoruz."

Toplanma noktasında insanları nelerin beklediği noktasında bir eksiklik var ve bunu gidermek üzere bir proje başladı, yani bir eğitim seferberliği, değil mi? Peki nasıl bir aşamalandırma söz konusu? Önümüzdeki günlerde ve haftalarda 5600 toplama noktasını merkeze alarak nasıl bir program uygulayacaksınız? Kaç kişiye, nasıl bir eğitim vereceksiniz?

Burada ikiye ayırabiliriz bu soruyu. Birinci kısımda buradaki hedef toplanma alanına geldiğimizde bize yukarıdan paraşütle bir yardım kitleri atılmayacak. Orada bulacağımız evsel atıklarla plastiklerle, karton kutularla neler yapabileceğimizi, aynı bir Survivor gibi düşünün. Yani barınma alanı oluşturmak. Basit yaklaşımlarla nasıl hayat kurtarabileceğimizin eğitimini veriyoruz.

İBB AKOM olarak ve AKUT Vakfı olarak özellikle online eğitimleri de açtık. Çünkü herkesin vakti olmayabilir. AKOM’un sitesinde gönüllü ol” sekmesinden kayıt olduktan sonra AKUT Vakfı'nın bir eğitim akademisine giriş yapıyorsunuz. Online sertifikalı eğitimlerimizi oradan alabiliyoruz. Yüz yüze de kayıt sonrası gelecek SMS'lerle sizleri bulunduğunuz ilçede yapılacak tatbikatlara yönlendiriyoruz. İlk etapta 5 bin kişiyle başlayacağız. Bu programı izleyen bir vatandaş, siteye girecek, oradan gönüllü ol sekmesini tıklayacak ve bilgilerini girerek başvurmuş olacak. Ocak ayında ikinci etaba başlayacağız. Uygulamalar, tatbikatlar şeklinde, gönüllülerle birlikte yürütülen Türkiye'deki tek uygulama, tek afet projesi diyebiliriz. Çatı organizasyonu olarak AFAD'ımız var, olmazsa olmazımız İstanbul itfaiyemiz var, Jandarma Genel Komutanlığı var. Birçok arama kurtarma STK'sı var. Yardım kuruluşlarımız aynı şekilde işin içinde. İlk başta çözüm odaklı çalıştaylar yapıldı, organizasyon planlandı. Eğitim modülünü de ortaklaştırdık. Hızlı şekilde ilerliyoruz. Toplanma alanı organizasyonu eğitimi yaklaşık bir buçuk saat süren bir eğitim. Daha sonra bu arkadaşları bulundukları ilçede mahallede toplanma alanında uygulamalara davet edeceğiz. Mini tatbikatlar diyebiliriz. Sitelerde de tatbikatlar yapmayı düşünüyoruz. Yapmayı.

Aralık ayının programında neler var? Somut bazı hazırlıklar olduğunu biliyorum. Bunu izleyicilerimizle paylaşalım değil mi?

Tabii. 27 Kasım’da bir tatbikat var İstanbul'da. 9 ayrı ilçede, belediyelerimizden destek alarak toplanma alanı eğitimleri verilecek. Pazar günü 9 ayrı noktada iki bin kişiye ulaşacağız. Farklı bölgelerde aynı anda yapılan en büyük eğitim. Ataşehir, Kartal, Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Sarıyer, Bahçelievler ve Büyükçekmece belediyeleriyle. İstanbul Büyükşehir, AKOM yapıyor denilebilir. Gönüllüyle arama kurtarma ekiplerini bir araya getiren güzide bir etkinlik. Pilot bir uygulama denebilir ve muhtemelen yaygınlaştırılacaktır.

Aralık ayında bir yine büyük eğitim olacak Maçka Parkı'nda, büyük parkların olduğu yerlerde. Anadolu Yakası'nda da birkaç alanı organize edeceğiz. Simülasyon tırları, barkovizyon araçları ve ikram büfeleriyle birlikte sahra çadırları, büyük çadırlar kurulup, eğitimler verilecek. Triyaj alanları, toplanma alanı organizasyonlarıyla ilgili uygulamalar yapılacak. Hava durumuna bağlı olarak değişebilir, ama sanıyorum 11 Aralık pazar günü yapacağız .

Çok kıymetli bir proje olarak görünüyor. İstanbul depreminde tabiri caizse her İstanbul'u kendi söküğünü dikecek durumda olacak. Yurttaşların da gönüllü olup elini taşın altına sokması lazım. Programın başında konuştuğumuz gibi, insanlar kendisini niye dışarıya atıyor? Çünkü yaşadığı binaya güvenmiyor. Hatta bir anekdot vardı. Onu unutmadan izleyicilerimizle de paylaşalım.

2011 Kobe depreminde camdan atlayan üç vaka söz konusuymuş Japonya’da. Anaokulundan beri deprem eğitimi veren bir ülke, merak edip araştırıyorlar. Üçü de farklı kentlerde yaşayan Türkler çıkıyor. İlginç bir anekdottu bizim için. Eksikliğimizi de gösteren bir vaka.

Toplumsal Afet Platformu hem bir dernek, hem bir platform. Uzmanlık alanı arama kurtarma, ilk yardım olmayan STK’Larla iş birlikleri geliştirme noktasında bir çalışma var mı?

Hayata Destek gibi, İhtiyaç Haritası gibi belli başlı kurumlarımız var. Onlar da işin içinde oluyorlar. Afet alanında afet sonrası bir koordinasyondan bahsediyorsak afet sonrası iyileştirme çalışmalarıyla ilgili olmazsa olmaz kurumlarımız var. Bu projeye, özellikle sizlerin de vasıtasıyla, bu kurumları projeye dahil edeceğiz. Her geçen gün yeni kurumlar bu projeye dahil olacak ve hem İBB'nin kendi merkezlerinde bu eğitimleri yaygınlaştırmasına yardımcı olacak. Network ağıyla bir güç birlikteliği oluşturacağız.

Peki buraya nasıl başvuruluyor? Vatandaşların nasıl başvurabileceğini söylediniz. Bir dernek, bir kurum, bir sendika, bir üniversite, nasıl başvuracak?

Bir kurum olarak vakıf, dernek, bir topluluk olarak destek almak isteyenler İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi'ne direkt telefonla başvurabilirler. İlgi alanlarına, uzmanlık alanlarına göre görev almalarını sağlayacağız.

Dernek, tüzel kişilik olmasına da gerek yoktur değil mi? Yani otuz kişilik bir grup toplandı ve size başvurdu. Mümkün mü bu?

Tabii ki. Burada özellikle motosiklet kulüplerimiz var, onlar dahil oldu. Büyük bir metropolde yaşıyoruz ve yolların kapanacağını biliyoruz. Arabalar, itfaiye araçları, arama kurtarma araçları geçmeyecek. Birçok motosiklet arama kurtarma ekibi ve kulüpleri de çalışmaya dahil oldular. 10 bine yakın kurye var Motosikletli Kuryeler Federasyonu’nda. Hem kurtarma kısmında, hem de lojistik kısmında iletişimi sağlamak için dahil olan oluşumlar... Aynı şekilde bisikletçiler de var onları da aldık. Afette, depremde benzin de sorun olabilir.

1999 depremi olduğunda İstanbul ciddi etkilenmişti, iletişim büyük ölçüde kopmuştu. Taksilerin telsizleri üzerinden ciddi bir haberleşme koordinasyonu sağlanmıştı. Fiili olarak taksiler etrafında toplanmıştık mahallelerde. Esnek bir yaklaşımla, bir güç birliği yaklaşımıyla
deprem sonrası koordinasyonunun bir parçası haline getirmeye çalışıyorsunuz. Bu çok kıymetli. Kaç kurum var şu ana kadar buna dahil olmuş? Kaç topluluk var? Buna daha bir veri var mı?

10 tane arama kurtarma ekibimiz var. 6 yardım kuruluşu ve oluşumlarımız var. Daha da her geçen gün bu sayı artıyor. Kuryeleri federasyon olarak alıyoruz, ama 62 tane dernek var içinde. Çok ciddi bir sivil toplum gücü var orada.

Peki teknolojik gelişmelerden istifade etme anlamında bir hazırlık söz konusu mu? Örneğin dijitalleşme söz konusu. Telefonlarımız artık bütün iletişim ve sosyal yaşamı neredeyse merkezine oturmuş durumda. Geliştirilen bir aplikasyon var mı mesela? Nasıl ulaşabilirler?

İkinci etapta bir projemiz var. Uzmanlarımızla görüşüyoruz, amatör telsizcilerle iletişim halindeyiz. Afet zamanında yoğun bir şebeke sorunu ve çökmeler oluyor. Bunu aşacak bazı uygulamalar var. Meslek odalarımızdan da destek alarak özellikle bluetooth teknolojisi kullanarak, SMS altyapılarını kullanarak belli aplikasyonlar gelişiyor. Cep telefonlarını bir uygulamayla telsiz gibi kullanabilmenin altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz. İstanbul'da afet zamanı çok ciddi sorununun üstesinden geleceğimize inanıyoruz.

Drone teknolojileri de var bir yandan. Bundan 10, 15 sene önce olmayan teknolojiler var. Bunları da etkin bir şekilde arama kurtarma çalışmalarında kullanmaya dönük bir çaba var mı olacak mı?

Bu konuyu sorduğunuz için teşekkür ederim. Bakanlığımız drone kullanabilme sertifikasını internetten şu an ücretsiz olarak verebiliyor. Bakanlığımızın sitesinde bir eğitim modülü var. Bu modülü bilgisayarınızda açtığınızda size bir akademiye yönlendiriyor. Kendi içinde bunun eğitimini veriyor. Bunu aldığınız vakit en azından drone kullanmayla ilgili bir altyapımız oluyor. Afet alanında bunları kullanmak, insanların bulunması ve kayıp şahısların bulunması gibi noktalarda faydalanacağız, ama hazır konusu geçmişken ücretsiz şekilde verildiğini, bu sertifika da ilgili arkadaşlarımızın alması gerektiğini hatırlatalım.

Son olarak belki şöyle bir ek yapabiliriz. Daha önce Toplumsal Afet Platformu ile iş birliği halinde dokuz8HABER olarak gazetecilere yönelik seçim haberciliği eğitim modülü geliştirmiştik. Bunu önümüzdeki günlerde güncelleyeceğiz ve gazetecilere yönelik meslek grubu eğitimi hayata geçireceğiz. Bunu da duyurmuş olalım.

Tekrar teşekkür ederim. Ukrayna savaşında gördük bunun önemini gördük. Alana giden dünyadaki ilk ekip arama kurtarma biz olduk. Oradaki gazeteci arkadaşlarımız, ki yaralanan ölenler vardı, bu eğitimi almadığı için. Sizin başlatacağınız bu projeyle birlikte bu konudaki eksikliği de çok ciddi bağlamda gidereceğimize ve dünyada örnek olacağına inanıyorum.

akom