DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Cumhuriyet’in 102. yıl dönümü dolayısıyla T24’te yayımlanan yazısında, Türkiye’nin kuruluşundan bu yana süregelen Cumhuriyet ile demokrasi arasındaki derin gerilime dikkat çekti ve Kürt meselesinin bu demokratikleşme imtihanının en acı sonucu olduğunu belirtti.

Bakırhan, "Nasıl birlikte yaşarız?" sorusunun hâlâ güncel olduğunu vurgulayarak, yanlış kabullerle yüzleşilmesi gerektiğini savundu:

"Devleti toplumun, yurttaşın üstünde tutan zihniyet, Osmanlı’dan başlayarak Cumhuriyetin kuruluşunda da etkisini sürdürdü. Artık bu Cumhuriyeti topluma iade etme, yurttaşlara teslim etme zamanı."

"Demokrasi Askıya Alınabilecek Bir Tedbir Olarak Görüldü"

Türkiye'nin tarihsel olarak hem Doğu hem de Batı olduğunu belirten Bakırhan, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren devletin kendi bekasını tehdit altında hissettiği her an, demokrasiyi temel bir değer değil, "konjonktüre göre askıya alınabilecek bir tedbir" olarak gördüğünü ifade etti.

Bakırhan, bu yanlışın tezahürünün en çok Kürt meselesinde hayat bulduğunu belirterek, şu çağrıyı yaptı:

"Demokrasiyi bir hak, Cumhuriyeti sorumluluk olarak içselleştirirsek, 102 yıldır derin krizler üreten yanlışları aşmamız mümkün."

Kürt Meselesi ve Kuruluş Ruhuna Dönüş

Kürt meselesini, Cumhuriyetin demokratikleşme imtihanı ve haklar ile siyasal katılım sorunu olarak tanımlayan Bakırhan, güncel Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin tarihi bir fırsat sunduğunu dile getirdi.

Bakırhan, barışın tesisi için “demokratik müzakere”nin kilit rol oynadığını ve Kürtlerin kurtuluş sürecinin asli ortağıyken, kuruluş aşamasının nesnesi haline getirildiğini belirtti. Mustafa Kemal'in Kürtlerin gelişimini temin etmeye dair 1919'daki sözlerini hatırlatan Bakırhan, eşit yurttaşlık fikri için mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.

Sırrı Süreyya Önder'in Hikayesiyle Barış Çağrısı

Bakırhan, çoğulcu ve demokratik bir Cumhuriyet vizyonunu, Sırrı Süreyya Önder'in Adıyaman'daki düğün hikayesi üzerinden somutlaştırdı:

"Cumhuriyeti bir halay gibi ele almalıyız. Sırrı Süreyya Adıyaman'ın tek halk eğitim salonunda yapılan düğünlerden bahsediyordu. Karadeniz'den gelen bir ailenin horonu, yerel halayla karşılaştığında ortaya çıkan tabloyu anlatıyordu. 'Bir müddet sonra herkes ayağını, ömründe ilk defa oynayacağı bir oyuna uydurmaya çalışırdı. Ortaya eşsiz bir koreografi çıkmazdı belki ama herkes eğlenirdi. Çünkü ortaklaşa yapılıyordu bu.'"

Bakırhan, bu hikâyeye atıfla, kimsenin dışarıda bırakılmadığı, herkesin adımını, sesini ve rengini kattığı, birbirine ayak uydurarak yan yana olabildiği bir Cumhuriyet'in, gerçek bir Demokratik Cumhuriyet olacağını ifade etti.