Tüm Emeklilerin Sendikası, bugün Ankara bulunan genel merkez binasının önünde Kahramanmaraş merkezli depremler nedeni ile hayatını kaybeden ve yaralanan depremzedeler için açıklama yaptı. Emekli yurttaşlar, “Depremden ölüm kader değildir, yastayız, isyandayız" pankartını açtı ve hayatını kaybeden depremzedeler için şiir okundu.

Tüm Emeklilerin Sendikası MYK üyesi Haydar Pınarbaşı, yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“TESELLİMİZ, UMUDUMUZU YENİDEN YEŞERTEN HALKIMIZIN GÖSTERDİĞİ DAYANIŞMADIR”

“6 Şubat depremi maalesef on binlerce canımızı aramızdan aldı, yüz binlerce yurttaşımız yaralandı. Milyonlar evinden, köyünden, şehrinden oldu. Ülkemiz tarihinden, şehirlerimiz kültüründen oldu. Bugün burada yitirdiğimiz canlarımızı almak, onların anılarını yaşatmak, yakınlarını yitirenlerin acısını paylaşmak için buradayız. Şu anda halen daha enkaz altında kaç kişi var? Gerçek kaybımız ne kadar? Biz buna sayı açısından asla bakmıyoruz. Bütün canlar değerlidir, bir can değerlidir. Ama ne kadar çok can kaybettiğimizi de bilmemiz gerekiyor. Çünkü, halen daha enkazın başında canlı çıkma umudu olmasa da oradan cansız bedenleri çıkarmak isteyenler var. Bütün ülke acı içinde. Yitirdiğimiz canlarımızı saygı ile anıyoruz. Yaralılarımızın bir an önce iyileşmesi temennimizdir.

Tüm Emeklilerin Sendikası olarak, depremde dayanışmayı yaşatan, kendisi enkazdan çıkarıp can kurtaran, depremin sabahında bölgeye ulaşarak elinden geleni yapan halkımıza da şükranlarımızı sunuyoruz. Çok büyük acı yaşıyoruz; günler, haftalar, yıllar, hatta yaşadığımız sürece unutamayacağımız acılar. Tesellimiz, umudumuzu yeniden yeşerten halkımızın gösterdiği dayanışmadır. Halkımız bir kez daha hiçbir ayrım bulunmaksızın dayanışmanın en güzel örneğini bir kez daha yaşatmış, yaşatmaya devam etmektedir.

“BİLİM VE TEKNOLOJİNİN BU KADAR İLERLEDİĞİ ÇAĞDA BÖYLESİ ÖLÜMLERİN KADER OLARAK NİTELENDİRİLMESİ, YAPTIĞINIZ YANLIŞ TERCİHLERİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞMAKTIR”

Depremler bir muamma değil, bir bilinmez durum değil. Konunun uzmanları neredeyse adres göstererek şiddetini de belirtmekteler. Yani, bilinmeyen bir şey değil. Peki depremler için önlem almak mümkün müdür? Bizler sıradan insanlar olarak, bizler basit yurttaşlar olarak bilim insanlarını dinlediğimiz zaman bunun mümkün olduğunu anlıyoruz. Şart, bilimsel davranma ile başlıyor. Bilim ve teknolojinin bu kadar ilerlediği çağda böylesi ölümlerin kader olarak nitelendirilmesi, bilimi reddetmek, halkı yanıltmak, yaptığınız yanlış tercihlerin üstünü örtmeye çalışmaktır. Depreme dayanıklı binalar yapılması mümkün iken; zemin etütlerin yapılması gerekirken, yerleşim alanların uygun olarak seçilmesi durumunda böyle ölümler kader değil; olsa olsa ihmaldir. Doğayı tahrip ederseniz, etmeye devam ederseniz, dayanıksız binalar belirleyip halkın güvende yaşayacağı binalar inşa etmezseniz ve yıllarca buna direnirseniz bu ölümlere kader dersiniz…

“ÜLKENİN TAMAMINA BAKTIĞINIZ ZAMAN BİR ANONİM ŞİRKET GİBİ YÖNETİLMEKTEDİR”

AFAD tek elden yönetilmektedir ya da yönetilememektedir. Neden bütçeden pay, deprem ülkesinde bu kadar düşük ayrılmaktadır? Yıllardır deprem vergilerini toplayan devlet, neden yurttaşa IBAN göndermektedir? Deprem ülkesi olan ülkemizde İzmir için, İstanbul için, başka bölgeler için bilim insanlarının söylediklerini de kader saymalarına neden oluruz. İşte bu nedenle demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin desteğiyle Tüm Emeklilerin Sendikası olarak, artık hiçbir şey eskisi gibi olmasın diyoruz. Bu deprem, halkımız için milat olsun. Ülkenin tamamına baktığınız zaman bir anonim şirket gibi yönetilmektedir. Daha doğrusu ülke yönetilmemektedir, şirketler kendi yaptıkları ile baş başa yoluna devam etmektedir. Bizler, bilim insanları bu kadar bağırırken artık ecelsiz ölmek istemiyoruz.  Artık depremden ölümlere de ecel demiyoruz. Demeyeceğiz…

“HELALLEŞME HUKUK DEVLETLERİNDE OLMAZ”

Kaç tane imar affı çıkarılmış. İmar affı mı imar cinayeti mi bilemiyoruz. Geldiğimiz yerde o reklama çıkan eski sanatçı bugün ne yapıyordur, bilmiyorum. Bizler bugünden sonra vaatlere inanmıyoruz, verilen vaatlerin gerçek olmadığını biliyoruz. İnşaat yapılacak, insanlara para dağıtılacak, helalleşme istenilecek. Kimden isteyeceğiz helalleşmeyi? Yaşayanlardan mı, engelli kalanlardan mı, yaşamını yitirenlerden mi? Kimden istiyoruz helalleşmeyi? Helalleşme hukuk devletlerinde olmaz, hukuk devletlerinde yapamadığınız, görevi yerine getiremediğiniz işin istifası gerekir. Hepimiz, bu ülkeye yıllarımızı verdik, kimimiz memur kimimiz işçi. Kimimiz kendi hesabıyla emekli olan arkadaşlarımız. Artık çocuklarımızın güven içinde oturduğunu görmeyi istiyoruz. Torunlarımızın güvenli evlerde, güvenli konutlarda yaşadığını bilmeyi istiyoruz.

“HALKIN GÜCÜNÜ O GELECEK OLAN SEÇİMLERDE GÖSTERMESİNİ BİLİRİZ”

Bizden helalleşme istenilmesin. Bir de ‘hodri meydan’ denilmesin. Biz kabadayı değiliz, mafya değiliz, çete değiliz. Onlar da karışıyor, sanki ülkeyi onlar yönetiyormuş gibi. Statlarda bağıranlar halktır, onları tehdit edenler de halkın dışındakilerdir.  Bugün ‘hodri meydan’ denilecek yer Adıyaman’dır, Hatay’dır, Antep’tir. Oraya ‘hodri meydan’ diyeceksiniz. Orada kimse açıkta kalmayacak. Hiç kimse çadırsız kalmayacak, hiç kimse aç kalmayacak. Biz bugün yetkililerden istediğimiz şey, bize değil; oraya dönük ‘hodri meydan’ söylenmesidir. Biz neyiz ki? Biz halkız. Acımız çok büyük söyleyeceğimiz çok şey var. Kayıtlara şu geçsin, biz halkız. Halkın gücünü o gelecek olan seçimlerde göstermesini biliriz. Bu nedenle bize ‘hodri meydan’ demeyin. Bugünden sonra böyle yaşamayı istemiyoruz, bugünden sonra depremlerde ölmek istemiyoruz. Alın terimizi bu ülkeye vermiş olan emekliler bu ülkede güvende huzur içinde yaşamayı istiyoruz. Bunu kim sağlarsa sağlasın. Taşıyamayacağımız tek şey, can kaybıdır. Depremler kader değildir.”