ABD Başkanı Donald Trump'ın 30 Ocak 2025'te imzalayarak yürürlüğe koyduğu kararname, üniversite kampüslerinde Filistin'e destek eylemlerini belirli ölçülerde kısıtlamayı ve bu eylemlere katılan kişilerin oturum ve eğitim vizelerinin iptal edilebileceğini öngörüyor. Kararname, antisemitizmle mücadele kapsamında çıkarılmıştı.
Yaklaşık 2 Bin Kişi Hakkında İşlem İddiası
CAIR Hükümet İşleri Direktörü Robert McCaw, kararnamenin yürürlüğe girmesinden bu yana geçen sürede yaklaşık 2 bine yakın Filistin yanlısı üniversite öğrencisi ve aktivist hakkında çeşitli işlemlerin başlatıldığını açıkladı. Bu işlemlerin vize iptalleriyle başladığını, ardından birçok kişinin gözaltına alındığını ve haklarında hukuki süreçlerin başlatıldığını kaydetti.
Aktivizmi Antisemitizmle Bağdaştırma Çabası
McCaw, Trump yönetiminin Filistin yanlısı aktivizmi "antisemitizm yasasıyla bağdaştırıp, engellemeye ve aktivistleri şeytanlaştırmaya çalıştığını" savundu. Ülke genelinde on binlerce öğrencinin barışçıl protestolarla ABD ve İsrail politikalarını eleştirdiğini belirten McCaw, bu kişilerin sırf barışçıl soykırım karşıtı gösterilere katıldıkları için gözaltına alınma ve sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarını ifade etti.
Soğuk Savaş Dönemi Göçmenlik Yasaları Uygulanıyor
Robert McCaw, yönetimin bu süreçte "Aktivizmi suç olarak gösterip Soğuk Savaş döneminden kalma göçmenlik yasalarını uyguladığını" iddia etti. Bu yasaların, öğrencileri ABD politikalarına müdahale ettikleri iddiasıyla hedef almak için kullanıldığını belirtti.
"En Az Korumaya Sahip Olanlar Hedef Alınıyor"
McCaw'a göre, ABD yönetiminin bu uygulamalarla Filistin yanlısı aktivizmi durdurma ve kitleleri korkutma amacı taşıdığı ortada. Amerikan vatandaşlarının hakları daha güçlü korunduğu için, yönetim vatandaşlara karşı yapamadığı uygulamaları "zayıf halka" olarak görülen yabancı uyruklu öğrencilere yöneltiyor. McCaw, yönetimin "en az korumaya sahip olanların peşine düştüğünü" söyledi.
Örnek Vakalar: Mahmud Halil ve Rümeysa Öztürk
CAIR, baskının somut örnekleri olarak iki öğrencinin durumuna dikkat çekti. Columbia Üniversitesi öğrencisi Mahmud Halil'in, protestoların öncülerinden biri olduğu için herhangi bir resmi suçlama yapılmadan gözaltına alındığını ve şu anda sadece Dışişleri Bakanı'nın tespitine dayanılarak sınır dışı edilmekle karşı karşıya olduğunu belirtti. Benzer şekilde Tufts Üniversitesinden Türk öğrenci Rümeysa Öztürk'ün de "hukuken suç kabul edilemeyecek gerekçelerle" veya hiçbir siyasi faaliyeti olmamasına rağmen tutuklandığını, hatta sadece İsrail'i eleştiren bir makale yazdığı için gözaltına alınan vakalar olduğunu ifade etti.
Hukuki Süreçler Yakından Takip Ediliyor
CAIR gibi insan hakları alanında faaliyet gösteren kuruluşların, Mahmud Halil ve Rümeysa Öztürk başta olmak üzere gözaltına alınan veya haklarında işlem başlatılan öğrencilerin hukuki süreçlerini yakından takip ettiğini bildiren McCaw, bu vakalar için hukuki ve aktivizm anlamında yapılması gereken her şeyi yaptıklarını vurguladı.
Örgütlenme ve Baskıyı Artırma Çağrısı
McCaw, yaşanan bu baskıların beklenenin aksine ABD'deki kamuoyu vicdanını Filistin yanlısı aktivizme doğru kaydırdığını savundu. Bu durumun, ABD'nin dış politikasına müdahale ettiğini düşünülen noktaya kadar anlatıyı değiştirdiğini belirten McCaw, örgütlenmeye devam etme çağrısı yaptı. Özellikle Amerikan vatandaşlarının, ülkede vizeyle bulunan ve dayanışma içinde olan öğrencilerin haklarını savunması ve "baskıyı artırması" gerektiğini söyledi.
Kamuoyu Vicdanındaki Değişim
Robert McCaw, ülke genelindeki Amerikalıların, ABD'nin İsrail'in eylemlerindeki rolüne dair düşüncelerinin olumlu yönde değiştiğini gözlemlediklerini aktardı. Vizelerin iptal edilmesi gibi uygulamaların başlaması durumunda, ABD vatandaşı öğrencilerin ve aktivistlerin iki kat daha fazla protesto etmeleri ve değişimin devam etmesini sağlamaları gerektiğini belirterek, vicdanen bunun yapılması gerektiğini ve başarılacağına inandığını sözlerine ekledi.