BETAM tarafından yayımlanan “Hangi Kadınlar İşgücü Piyasasından Çıkıyor?” isimli araştırma notunda, “Eğitimin sadece işgücüne giriş için değil aynı zamanda işgücünde kalmak için de önemli olduğu görülmektedir. Benzer şekilde toplumsal cinsiyet rollerinin daha eşitlikçi bir şekilde yeniden tanımlanması kadınların işgücünde kalmaları için elzemdir” denildi.
Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi Direktörü Doç. Dr. Gökçe Uysal ve Araştırma Görevlisi Yazgı Genç tarafından yapılan “Hangi Kadınlar İşgücü Piyasasından Çıkıyor?” isimli ve 5 Ekim 2018 tarihli araştırma notuna göre, bir kez çalıştıktan sonra işgücünden ayrılan on kadından üçü, evlilik sebebiyle veya aile bakım hizmetlerini üstlenmek için işten ayrılıyor.
KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI YÜZDE 33
Kadınların iş gücüne katılımının belirleyicilerinin anlaşılmasına yönelik yapılan ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi 2016 yılı verilerinin kullanıldığı araştırma notuna göre, işgücüne dahil olmayan 15-44 yaş arasındaki kadınların yüzde 52,2’si, yani 10 milyon 678 bin kadından 5 milyon 573 bini daha önce en az bir kez çalıştığını belirtiyor. Türkiye’de 15 yaş üstü kadınların işgücüne katılım oranı ise yüzde 33,6. “Türkiye’deki işgücü piyasasının en çok araştırılan ve tartışılan konularından biri kadınların işgücüne katılım oranlarının çok düşük olmasıdır” ifadeleri kullanılan araştırma, işgücünden çıkan kadınların işgücünde kalan kadınlara kıyasla daha yaşlı, daha az eğitimli, daha çok çocuk sahibi ve daha yüksek ihtimalle evli olduğunu gösteriyor.
EVLİLİK VE ÇOCUK, İŞGÜCÜNDE KALMAYI ZORLAŞTIRIYOR
Daha önce çalışmış olup şu an işgücünde olmayan kadınların yüzde 86,4 ile büyük çoğunluğu evli iken, işgücündeki kadınların ise yüzde 58,5’inin evli olduğu belirtildi. Verilere göre işgücünde olan kadınlar arasında hiç evlenmemişlerin payı ise yüzde 36,4. Bulguya ilişkin araştırma notunda, “Bu durum evlilikle birlikte gelen hane içi üretimin kadının sorumluluğu olarak görülmesinin işgücündeki kalmayı zorlaştırdığına işaret etmektedir” ifadeleri kullanıldı. Araştırma notunda, işgücündeki kadınların yaşadıkları hanelerde çocuk bulunmama ihtimali işgücüne yakın kadınların hanelerine kıyasla çok daha fazla olduğu belirtildi. Verilere göre işgücündeki kadınların ise yüzde 43,7’si çocuksuz hanelerde yaşamakta iken, işgücünden çıkmış kadınların yüzde 30,4’ü iki çocuk bulunan hanelerde yaşamakta. Araştırma notunda duruma ilişkin, “Bu bulgular işgücünden çıkmış kadınların nispeten daha yaşlı ve daha büyük olasılıkla evli olmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Aynı zamanda çocuk sayısının artması ile gelen çocuk bakım hizmetlerinin kadının sorumluğunda görülmesine paralel olarak kadınların işgücünde kalmalarını zorlaştırdığına işaret etmektedir” denildi.
GEÇİCİ İŞLERDEN AYRILIYORLAR A
raştırmanın bulgularına göre, işgücünden çıkan kadınların sıklıkla dile getirdiği ayrılma sebeplerden biri olarak işin geçici olması gösteriliyor. Kadınların genelde son çalıştıkları işlerin tarım ve imalat sektörlerinde ve nitelik gerektirmeyen mesleklerde olduğu belirtilen araştırmada, “Tarımdan çıkan kadınların vasıf yetersizliğinin tarım dışı sektörlere geçişe engel teşkil ettiği tahmin edilebilir. Bu bağlamda tarımdan işgücü dışına çıkan kadınların işgücüne çekilmesi açısından hayat boyu eğitime odaklanan politikalar önemli bir yer tutabilir” denildi. İmalat sektöründe ise olumsuz çalışma koşullarının kadınları zorladığı görülmekte olduğu söylendi. Bu sektörde hem ücretler nispeten düşük hem çalışma saatleri nispeten yüksek olduğu, bu doğrultuda imalat sektöründeki çalışma koşullarının düzenlenmesinin kadınların işgücünde kalmalarına yardımcı olacağı belirtildi.
EĞİTİM DÜZEYİ ARTIKÇA İŞGÜCÜNDE KALMA ORANI DA ARTIYOR
Verilere göre 15-44 yaş aralığındaki kadınların genelinde işgücüne katılım oranı yüzde 40,5 iken bu oran üniversite mezunları arasında yüzde 75,6. Verilerin bir kere çalışıp işgücünden ayrılmış kadınların eğitim seviyelerinin işgücündeki kadınlara kıyasla daha düşük olduğuna işaret ettiği belirtilen araştırmada, “İşgücüne yakın duran kadınların yüzde 61,8’i lise altı eğitim düzeyine sahip. Buna karşın işgücündeki kadınların yüzde 42,8’isinin eğitim düzeyi lise altıdır. Benzer şekilde işgücünden çıkan kadınların üniversite mezunu olma ihtimalleri nispeten düşükken (yüzde 10,9), işgücündeki kadınların yüzde 34,2’sinin eğitim düzeyi yükseköğrenimdir. Bu durum eğitim seviyesi yüksek kadınların hem ücretlerinin nispeten yüksek olması hem de çalışma koşullarının daha iyi olmasıyla açıklanabilir. Bu bulgular, eğitim düzeylerinin artırılması ile sadece işgücü piyasasına girişi değil aynı zamanda işgücü piyasasında kalışı da kolaylaştırılacağına işaret etmektedir” denildi. Araştırmada eşlerin de eğitim seviyesi incelendi. Buna göre işgücünden çıkmış olan evli kadınların (yüzde 62,8) ve eşlerinin (yüzde 58,5) yarısından fazlası lise altı eğitim düzeyindeyken; işgücündeki evli kadınların ve eşlerinin eğitim seviyelerinin daha yüksek olduğu görüldü.
EV KADINLARI İŞGÜCÜNE DAHİL DEĞİL
Araştırma notunda, işgücü piyasasının dışına çıkmış kadınların iş aramama nedenleri, “toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin nedenler, işin yapısı veya çalışma koşulları ile ilgili nedenler ve diğer nedenler” olarak üç ana başlıkta toplandı. Çalışmayan kadınların iş aramama sebeplerinde, toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin nedenlere bakıldığında ev kadını olduğu için işgücüne dahil olmayan kadınların payı yüzde 61,8 ile oldukça yüksek, aynı grubun yüzde 44ü ise 30-39 yaş arasında. Bu grubu ailevi ve kişisel nedenlerle iş gücüne katılamayan kadınlar izlerken, iş aramayıp çalışmaya hazır olduğunu söyleyen kadınların oranının ise yüzde 15 olduğu belirtildi.