GÜNDEM

TKP: Barış ve kardeşlikten yanayız ama bu sürece karşıyız

Türkiye Komünist Partisi tarafından, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılan "Barış ve kardeşliğe yolumuz" başlıklı açıklamada, "Bugün işleyen sürece karşı olmak, ülkemizin herhangi bir sorununun çözümüne ya da barış ve kardeşliğe karşı olmak anlamına gelmemektedir. TKP barış ve kardeşlikten yanadır ama bu sürece karşıdır. " denildi.

Abone Ol

Daha önce yeni başlayan süreç ile ilgili imza kampanyası düzenleyen Türkiye Komünist Partisi (TKP), 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, "adil olmayan, zalimlik yapan, başkalarının hakkını gasbeden, toplumu ve ülkesini değil kendi çıkarlarını düşünenlerin ağzındaki ‘barış’ sözcüğünün ciddiye alınmaması" gerektiği kaydedildi.

“Savaşsız bir dünyanın adil, sömürüsüz bir dünya" demek olduğu belirtilen açıklamada, şöyle denildi:

"Bugün Türkiye’de kimilerinin 'Terörsüz Türkiye', kimilerinin 'barış ve kardeşlik', kimilerinin 'demokratik toplumun inşası' diye tanımladığı bir süreç işliyor. Cumhur İttifakı'nın iki ortağından, Öcalan’dan, DEM’den ve Kandil’den konuyla ilgili sayısız açıklama yapıldı. TBMM’de 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi' komisyonu kuruldu. İster iç politika açısından, ister dış politika ya da bölgesel dinamikler açısından ele alınsın bu sürecin 'barış' ile elbette bir ilgisi var. Uzun yıllar boyunca yurttaşlarımızı etkileyen, on binlerce kişinin ölümüne neden olan ve bölgesel, hatta uluslararası boyutları olan bir sorunu görmezden gelmek ya da 'güvenlik' başlığına sıkıştırmaya çalışmak beyhudedir. Türkiye’de bir Kürt sorunu vardır. TKP bu soruna ilişkin değerlendirmelerine temel belgelerinde yer vermiş ve Parti konferans ve kongrelerinde güncellemiştir. Başka sorunlardan bağımsız ve onların üstünde bir Kürt sorununun olmadığı, bu sorunun sömürüye ve emperyalizme karşı mücadele ekseninde eşitlik, laiklik, bağımsızlık ve Cumhuriyet kavgasının çıkarları doğrultusunda ele alınması gerektiği bu değerlendirmelerin en başına yazdığımız unsurdur.

"TKP barış ve kardeşlikten yanadır ama bu sürece karşıdır"

Bugün işleyen sürece karşı olmak, ülkemizin herhangi bir sorununun çözümüne ya da barış ve kardeşliğe karşı olmak anlamına gelmemektedir. TKP barış ve kardeşlikten yanadır ama bu sürece karşıdır. TKP bu sürece, şu anda muhatapları birbirine karşı daha dikkatli bir dil kullandığı için değil, düne kadar 'ezer geçeriz' diyenler sürekli kardeşlikten söz etmeye başladığı için değil, şu ya da bu aktörle masaya oturulduğu için değil, şantaj aracına dönüşen yaygın tutuklama ve kayyım uygulamaları sona erebileceği için değil, bu sürecin oturduğu zemin, hedefleri ve olası sonuçları nedeniyle karşı çıkmaktadır.

"AKP, MHP ve DEM Suriye’de son tahlilde aynı amaca hizmet eden politikalarda buluştu"

Son süreç, Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve cihatçıların iktidara gelmesine yol açan operasyonla birlikte başlamış ve anlaşıldığı kadarıyla yine Suriye’de tıkanmaya başlamıştır. Oysa Suriye’de 2011’de başlayan ve emperyalist bir müdahale ile farklı bir içeriğe bürünen iç savaşta bugün sürecin muhatapları aralarındaki bütün farklılıklara rağmen aynı tarafta yer aldılar. AKP, Türkiye’yi ABD, İngiltere, İsrail, Katar gibi ülkelerin yanında emperyalist bir müdahalenin parçası haline getirirken, Suriye yönetimine karşı cihatçı örgütlerle birlikte PYD’yi de müttefik olarak gördü. Bu müttefiklik ilişkisi kesintiye uğrasa bile, 2024’te HTŞ’nin Şam’a girmesiyle tamamlanan son süreçte de çıkarlar ortaklaştı. Suriye’de bizim açımızdan mesele Esad’ın liderliğindeki Baas rejiminin iyi olup olmaması değildi. Geçmiş Suriye yönetiminde karşı çıkılacak çok şey vardı. Ancak bunlar önde gelen emperyalist ülkelerin ve İsrail’in müdahalesini, Suriye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanından devşirilen cihatçı silahlı grupların önünün açılmasını ve sonuçta Suriye’nin dağılmanın eşiğine getirilmesini haklı çıkarmıyor. Tekrar ediyoruz, aralarındaki farklılıklara rağmen AKP, MHP ve DEM Suriye’de son tahlilde aynı amaca hizmet eden politikalarda buluşmuştu. O zemin tamamen yanlış olduğu için bugün sorun üretiyor ve üretmeye devam edecek."

"Buradan ne Türk-Kürt-Arap kardeşliği çıkar ne de istikrar"

Yanlış bir zeminden doğru politikalar çıkmayacağı belirtilen açıklamada, "Bugün Türkiye’deki sürecin içindeki Suriye çatlağının aşılması Türkiye’nin Suriye’deki Arap-Kürt kardeşliğinin de hamisi olarak devreye girmesi ile mümkün olabilir. Kulağa hoş gelen bu yaklaşımın sınıfsal olarak sermayeye dayanacağı, yani holdinglerin çıkarlarını yansıtacağı, bu anlamda Türk-Kürt sermayesinin kaynaşmasında yeni bir evreye girileceği ortadadır. İdeolojik olarak bu sürecin Türk-İslam-Kürt sentezine dayanacağını bizzat iktidar çevreleri dillendiriyor. Yeni-Osmanlıcılık diye adlandırdığımız bu yaklaşım Türkiye’nin sınırlarının silikleşmesi ve Cumhuriyet’ten rövanşın alınması gibi beklentilere dayanmaktadır. Türkiye’ye böylesi bir alanın açılması ancak İsrail, ABD ve İngiltere’nin onayıyla ve bu anlamda yüksek bir bedel ödenerek mümkündür. Emperyalizmin ve yayılmacılığın barış getirdiği görülmemiştir. Dolayısıyla buradan ne Türk-Kürt-Arap kardeşliği çıkar ne de istikrar" ifadeleri yer aldı.

"Süreç, Şeyh Sait, Saidi Nursi ve Turgut Özal gibi isimlerde uzlaşmış görünüyor"

"Kardeşliği, Cumhuriyet’e sırt dönüp bin yıl öncesindeki Malazgirt Savaşı’nın tarihsel olarak tartışmalı 'birlik ruhu'na bel bağlayarak sağlama çabalarının arkasındaki niyeti iyi biliyoruz" denilen açıklamada, "Siyasi iktidar ile Kürt milliyetçiliği sorunların kaynağında Cumhuriyet’in kuruluşunun yattığına toplumu ikna etmek için uğraşırken, yeni tarihsel referansları öne çıkarmak durumundalar. Bu anlamda süreç, Şeyh Sait, Saidi Nursi ve Turgut Özal gibi isimlerde uzlaşmış görünüyor. Bu bakış açısı ile bugünün sorunlarını çözmek imkansızdır. Sürecin tıkanma belirtileri vermesinin bir nedeni de budur: Bugünün sorunlarını, yüz yıl, bin yıl öncesine sıçrayarak çözmek mümkün değildir" ifadeleri kullanıldı.

Türkiye’de barış ve kardeşlik savunusunun mevcut sürecin içine sıkıştırılamayacağı vurgulanan açıklamada, temelleri yanlış kurulmuş olan bu sürecin yeni sıkıntılara yol açacağından endişe duyulduğu dile getirildi. Açıklamada, "Bu sürecin bugünkü içerikle kardeşlikten çok, yeni gerilimleri tırmandırma olasılığı vardır. Kürt halkının diline, kültürüne ve varlığına tahammülsüzlük bir kez daha belirginleşmektedir. Milliyetçiliğin milliyetçiliği beslediği gerçeği bir kez daha kanıtlanmaktadır. Bu ortamda TKP kendisine yöneltilen 'terörün bitmesini istememek' ya da 'Kürt düşmanlığı' gibi suçlamaları ciddiye bile almamaktadır. Partimiz NATO’nun, tarikatların, bölge gericiliğinin, holdinglerin, aşiretlerin barışına ortak olmaya niyetli değildir. Barış ve kardeşliğin sömürüye ve emperyalizme karşı durularak, laiklik ve Cumhuriyet savunusuyla elde edileceğinden zerre kuşkumuz yok" denildi.