19 Mart İBB operasyonlarının ardından CHP’li belediyelere yönelik baskılar arttı. Tehdit iddiaları eşliğinde bazı belediye başkanlarının parti değiştirdiği görülürken, iktidara yakın çevrelerden yeni söylentiler de gündeme geliyor.
Bu kapsamda, hakkında “AKP’ye geçecek” iddiaları ortaya atılan Sinop Belediye Başkanı Metin Gürbüz, söz konusu söylentilerin gerçeği yansıtmadığını belirterek suç duyurusunda bulundu. Gürbüz, iddiaların hem kendisini hem de temsil ettiği iradeyi hedef aldığını ifade etti.
Metin Gürbüz, BirGün’den Gökay Başcan’ın sorularını yanıtladı.
19 Mart siyasi darbesinin ardından CHP’li belediyelere ilişkin baskılar arttı. Sizin hakkınızda da AKP’ye geçecek iddiaları yer aldı ve siz de buna ilişkin suç duyurusunda bulundunuz. Bu dedikodular ve baskılar sizi nasıl etkiliyor?
Bu dedikoduları söylentiler aslında hiç ciddiye almıyoruz. Fakat sessiz kaldığınızda, bir reaksiyon göstermediğinizde bunun devamının gelmesinden kaygı duyuyoruz. Biz yurttaşlarımıza hizmet etmek için onların iradeleriyle belediye başkanı olduk. Sinop’ta bir yerel haber sitesinin sosyal medya paylaşımların bununla karşılaşınca ister istemez bir tavır almak, bu hukuksuzluğa karşı suç duyurusunda bulunmak istedik. 31 Mart yerel seçimlerin CHP, 433 il, ilçe ve belde belediyelerini kazandı. Bu nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin ise yüzde 85’ine tekabül ediyor. Yerelde CHP’li belediyeler iktidardalar ve bu büyük bir başarı. Bu başarının ardından hemen tasarruf tedbirleriyle karşı karşıya kaldık. 5393 Belediye Kanunu ile bize bir görev tanımı yapılmış. Görev tanımında devletin bakanlıklar üzerinden yapamadığını yerel yönetimler halkın yaşantısını kolaylaştırmak, onlara içme suyundan, altyapı hizmetine, atıklarından, çöplerinden, yollarından, yeşil alanlara, imar planlarına kadar birçok yetki alanı söz konusu. Ancak vergi borçları, sigorta prim borçları, diğer belediyelerin ilgili kamu kuruluşlara borçları tam yapılandırılmadan, takside bağlanmadan, belediye bütçelerini sarsan nitelikte ister istemez belediyelerin hizmetlerine bozulmalarına neden oldu. Biz bu mevziyi koruyup, göğsümü siper ediyoruz ama vatandaşlarımızın mağduriyet oluyor.
Aydın Büyükşehir Belediyesi’ndeki parti değişimiyle birlikte tehdit ve kumpas iddiaları çok fazla gündeme geldi. Siz tehdit alıyor musunuz?
19 Mart sabahına uyandığımızdan bugüne kadar yaşanan siyasal gelişmelere bakınca ülkemiz tarihinde tanık olmadığımız şeylerle karşı karşıya kaldık. Halkın iradesinin gasp edildiğini, tutsak edildiğini gördük. Ben Sinop Belediye Başkanı olarak yargılanmaktan asla korkmam, yargılanabiliriz. Suçumuz tespit edildiği zaman da infaz ediliriz. Ama hukuk da bir suç var ise oradan suçluya gidilirdi. Ancak apar topar belediye başkanları, belediye bürokratları derdest ediliyor, yerlerine kayyum atanıyor. Hukuksuz bir şekilde ve insanlık onuruna bağdaşmayacak şekilde gözaltına alınmaları, tutuklanmaları ve görüntülerin kamuoyuna servis edilmesi kamuoyunda da büyük tepkiye neden oldu. Burada özellikle bazı belediye başkanlarımıza yönelik birtakım gizli tanıklar üzerinden çınar, meşe, ladin gibi odunlardan, kalaslardan bir suç istinat edilmeye çalışılıyor. Siz apart topar belediye başkanlarını alırsanız o ülkede demokrasiden, hukukun üstünlüğünden söz edemezsiniz. Şehri koruyan belediye başkanlarımızın kumpasla alındığını gördük. Bunu İstanbul’da Ekrem İmamoğlu başkanımız olmak üzere birçok il ve ilçede, kurumda gördük. Eğer bir belediye başkanı bir suç işlemişse bunun cezasını çekmeli, hangi partiden olursa olsun...
SİNOPLULARIN SESİNİ DUYUN
TÜİK’in ilk kez yayımladığı Sosyoekonomik Seviye (SES) raporuna göre, en düşük il Sinop oldu. Ayrıca Sinop gibi turizm bölgeleri bütçeden yeterli pay alamıyor. Yazın aldığı paydan daha çok nüfusa hizmet ediyor. Bu belediye hizmetlerini aksatıyor mu?
Özellikle turizm bölgelerindeki belediye başkanlarının en temel sorunlarından biri. Ben biraz Sinop’tan örnek vermek istiyorum. Nüfusun yaklaşık 21.8’i yaşlı. İnsanlar hayatının son günlerini mutlu geçirmek için bu kente yerleşiyorlar. Buraya gelen kamu çalışanları emekli olduklarında dönmüyorlar. Ekonomik nedenlerle başka kentlere giden hemşerilerimiz de emekli olunca kentimize geri dönüyor. Sosyoekonomik olarak baktığımızda ekonomik yönden çok gelişmemiş bir kent ve özellikle son 33 yıldır gerekli yatırım yapılmamış, gerekli ilgiyi görmemiş bir kent. Kentin hem ekonomik hem de turizm yönünden gelişmesini baskılayan adı konulmamış bir gerçeklik var. Bunun gerekçelerinden biri bunun enerji üssü yapılmak istenmesi. Boztepe yarımadasında da son 15 yıldır birtakım füze, mühimmat denemelerinin burada yapıldığını görüyoruz. Ben Sinop’un doğal güzelliklerinin, kadim bir kent oluşunun, kilometrelerce uzunluğunda plajı olması, yüzde 66’sı ormanlık alan oluşu, bir balıkçı kenti olması, insanların rahat ve huzurlu bir şekilde yaşaması bu kapsamda da bu kente artık gölge etmesinler diyorum. Ancak yıllardır bu kentin Türkiye Cumhuriyeti devletinden alması gereken desteği alınmasını savunuyorum. Burada yaşayan binlerce insanın bu taleplerini artık duyun.
“NÜKLEER SANTRALİ KİMSE İSTEMEZ”
Sinop Nükleer Santral projesinin ÇED davası sürüyor. İlkinin aksine ikinci bilirkişi raporu Sinopluların aleyhine çıktı. Neler söylemek istersiniz?
Sinop halkı 90’lı yılların başların itibaren mücadele ediyor. Santralın kurulmak istendiği bölgede 1 milyona yakın ağaç kesildi. Bir habitat içerisinde ormanıyla, canlılarıyla yok edildi. Bu bölge aynı zamanda balık yasağının kalkmasıyla birlikte endüstriyel balıkçılığın yoğun yaşandığı bir yer. Bu bölgedeki bir nükleer santral hem denizdeki ısı artışını yükseltecek ve Karadeniz’deki balıkçılığı olumsuz yönde etkileyecek. Kimse nükleer santral bacasının altında denize girmek, ormanda yürüyüş yapmak istemez. Biz Sinoplular özellikle Çernobil’den sonra nükleer santralın ne demek her evde yaşadığımız kanser vakalarıyla gördük. Sinop’ta yapılmak istenen santralın projesi yok, anlaşma yok, reaktörün örneği yok, bu artık bir akıl tutulması. Sinopluların aklıyla alay ediyorlar.




