CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, TBMM Genel Kurulu'nda; “Teklif sahibi Sayın Çakır 89 tane dosyanın kaldığından bahsetti; madem öyle, bu Komisyon bunları tamamlasın bir ay içerisinde ve görevini tamamlayıp lağvedelim artık bu Komisyonu. Bizler eğer OHAL dönemi hukuksuzluklarını, mağduriyetlerini ortadan kaldırmak istiyorsak öncelikle adil yargılanma, bağımsız, tarafsız, şeffaf yargılanma sürecini ve yargıya güveni tesis etmeliyiz. İşte, bugün olduğu gibi, tüm bu hukuksuzlukları bir torba kanuna iliştirerek bir çözüm bulamayız” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10’uncu maddesi üzerine söz aldı. Özdemir’in şöyle konuştu: 

“Sanayi Komisyonu’nda zeytinlik alanların madenciliğe açılmasıyla başladık en son sabahın 04:00’ünde Maliye Bakanı’na ek borçlanma yetkisi veren bir torba kanunu komisyonda tamamladık. Üzerinde söz aldığım 10'uncu madde de bu kanundaki en kritik 4 maddeden bir tanesiydi. Adalet ve Anayasa Komisyonlarında detaylı görüşülmesi ve OHAL Komisyonunun bütün hukuksuzluklarıyla beraber lağvedilmesi gerekiyordu. Ancak bu değişiklik maddesiyle, iki yıl için kurulan ancak görev süresi uzatılarak altı yıl çalışan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun görev süresinin önümüzdeki ay bitmesiyle beraber geriye kalan bütün dosyalar, devam eden bütün işlemler için ilgili kurum ve kuruluşlara yetki veriliyor. Çok ciddi ve tartışmalı kararlara yol açan bu Komisyon, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından üç ay süreliğine ilan edilen ancak iki yıl süren 20 Temmuz OHAL süreci ve bir KHK'yle OHAL Komisyonunun kurulmasıyla hak arama yollarının kapatılması, çok ciddi hak ihlalleri ve hukukun askıya alınma süreçleriyle karşı karşıya kalındı.

“‘SİVİL ÖLÜMLER’ SÜRECİNE HEP BİRLİKTE ŞAHİTLİK ETTİK”

“OHAL KHK'lilerinin ekli listelerinde isimlerinin eklenmesiyle binlerce kamu görevlisi, akademisyen mesleklerinden ihraç edildi, kurumlarından uzaklaştırıldı, görevlerinden uzaklaştırıldı, pasaportları iptal edildi ve birçok hukuksuzlukla karşı karşıya kaldılar. Bugün de aramızda yer alan, bizimle birlikte kanun koyucu görevlerini üstlenen Sayın İbrahim Kaboğlu Hocamız, Sayın Cihangir İslam, Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu'yla bir aradayız ve mahkeme kararlarına rağmen üniversitedeki, kurumlarındaki görevlerine dönemediler. Bu ekli listelerde yer alan kişiler, haklarında herhangi bir yargı kararı olmaksızın, tamamen kurumların keyfî karar ve inisiyatifiyle, hukuki denetim yolu bulunmayan ve bir daha geri döndürülmemek üzere kamu görevlerinden çıkarıldılar, özgürlüklerinden yoksun bırakıldılar, ayrımcılığa tabi oldular, adalete erişimleri engellendi. Sayın Kaboğlu'nun belirttiği gibi ‘sivil ölümler’ sürecine hep birlikte şahitlik ettik. Bu insanların mağduriyetlerini giderebilmeleri için başvurulabilecekleri bütün yargı yolları kapatıldı, uzunca bir süre hiçbir mercie de başvuru yapamadılar ve büyük zaman kayıpları yaşandı.

“YÜKSEK MAHKEME KARARLARINA RAĞMEN, OHAL KOMİSYONUNUN BU KARARLARI TANIMAMASI ZATEN BU KOMİSYONU TARTIŞMALI BİR NOKTAYA GETİRDİ”

OHAL dönemi KHK mağdurlarına bir çözüm önerisi olarak Ocak 2017'de yani OHAL ilanından altı ay sonrasında bir OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kuruldu; işte bugün tartıştığımız komisyon. Hakkında hiçbir soruşturma, kovuşturma olmayan, hakkında takipsizlik veya beraat kararı dahi verilen birçok kişiye bu komisyon ret kararları verdi. YSK'nin milletvekili olmasına engel görmediği kararlarına rağmen Sayın Kaboğlu, Sayın İslam, Sayın Gergerlioğlu hakkında OHAL Komisyonu ret kararı verdi. Yine, barış akademisyenlerinin aralarında olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünü ihlal kararı verdiği üst yargı kararı, ağır ceza mahkemelerinin beraat kararları verdiği kişilere bu Komisyon ret kararı verdi. Yüksek mahkeme kararlarına rağmen, beraat kararlarına rağmen OHAL Komisyonunun bu kararları tanımaması zaten bu Komisyonu tartışmalı bir noktaya getirdi.

“YAPILAN BU DÜZENLEME OHAL HUKUKSUZLUKLARININ, ADALETSİZLİKLERİNİN, MAĞDURİYETLERİNİN DEVAM ETMESİ ANLAMINA GELİYOR”

Ayrıca, hukuksal varlığı tartışmalı olan, çok uzun süren inceleme süreçleri, sürekli görev süresinin uzatılması Cumhurbaşkanının kararıyla hangi objektif gerekçeyle görev süresi uzatıldı bu Komisyonun bilinmiyor. Yine, kurumlardan gelen keyfî bilgilerle kararlar vermesi bu Komisyonu daha da tartışmaya açmıştır. Biz şimdi ne yapıyoruz bugün? Biz bugün bu maddeyle görev süresi dolacak olan bu OHAL Komisyonunun... İşte ‘görevlerine’ idi, bir önergeyle ‘kararlarına’ oldu; ne değişti bilmiyoruz. Uzaklaştırma veren kurumlara kanun maddesinde sınırları hiç belli olmayan, ucu açık bir yetki veriyorsunuz. Yapılan bu düzenleme OHAL hukuksuzluklarının, adaletsizliklerinin, mağduriyetlerinin devam etmesi anlamına geliyor. Hak arama yollarını engellemek, adil yargılama hakkını bir kez daha ihlal etmekten başka ne işlevi olacak bu kurumların? Bu kurumlar zaten dosyaları gönderen kurumlardı ve o kurumlardaki kişilere biz tekrar bir sorumluluk veriyorsunuz; bu bir çelişki. Şeffaf ve adil bir süreç yürütülecek mi burada? Zaten taraf olan kurumların inisiyatifine bırakmak ne kadar tutarlı olacak ne kadar hukuksuzlukları ortadan kaldıracak; bu noktada ciddi kaygılar var.

“TÜM BU HUKUKSUZLUKLARI BİR TORBA KANUNA İLİŞTİREREK BİR ÇÖZÜM BULAMAYIZ”

Teklif sahibi Sayın Çakır 89 tane dosyanın kaldığından bahsetti; madem öyle, bu Komisyon bunları tamamlasın bir ay içerisinde ve görevini tamamlayıp lağvedelim artık bu Komisyonu. Biz CHP Grubu olarak bu hukuksuzluklara bir çözüm önerisi sunduk ve görevinden ihraç edilen, OHAL ilanına sebep olarak gösterilen fiillerden suçluluğu kesinleşmiş bir yargı kararıyla tespit edilmemiş olanların görevlerine iade edilmesiyle ilgili bir kanun teklifi verdik. Ben de akademisyenlerin, özellikle yargı kararıyla suçlu olan akademisyenlerin görevlerine iadesi konusunda bir kanun teklifi verdim. Bizler eğer OHAL dönemi hukuksuzluklarını, mağduriyetlerini ortadan kaldırmak istiyorsak öncelikle adil yargılanma, bağımsız, tarafsız, şeffaf yargılanma sürecini ve yargıya güveni tesis etmeliyiz. İşte, bugün olduğu gibi, tüm bu hukuksuzlukları bir torba kanuna iliştirerek bir çözüm bulamayız.”