Seçim maratonu tüm hızıyla devam ederken siyaset bilimci Salih Cem Pişkin, ülke genelinde ve Ankara özelinde seçim öncesi sürecin nasıl ilerlediğine dair görüşlerini paylaştı. Dokuz8 haber Ankara Temsilcisi Sibel Hürtaş'ın sordu, siyaset bilimci Salih Cem Pişkin yanıtladı.

İçinde bulunduğumuz seçim sürecinde, siyasi partilerin yürüttüğü kampanyalara dair görüşleriniz neler?

Seçim süreci tüm hızıyla devam ederken hem iktidar hem de muhalefet cephesinde seçim kampanyaları da aynı şekilde devam ediyor. Genel seçim havasını ve yürütülen kampanyaları değerlendiren Salih Cem Pişkin "Aslında genel anlamda gözlenen adil olmayan tablo kendiliğinden oluşmuş değil. Evet Türkiye bugüne kadar yaşadığı seçimlerin atmosferinden de yapısından da hedeflerinden de çok farklı bir seçim sürecine giriyor. Devletin pozisyonlandığı yer daha doğrusu AKP'nin kendini pozisyonladığı yer devletin kendisi. Dolayısıyla herhangi eşit siyasal partiler arasındaki bir yarıştan çok devlete sahip olan bir erk ve ona karşı birşeyler yapmaya çalışan ki son günlerde bu açıktan darbe gibi söylemlerle v.s sanki bir muhalif partinin veya bloğun tamamen devlete karşı bir pozisyonda seçimle hazırlanıyorlarmış gibi bir anlayış, bir söylem, bir strateji güttüğünü görüyoruz AKP'nin veya AKP - MHP'nin yani Cumhur İttifakının.

"Biz devletiz diyorlar"

Değerlendirmelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylemlerine değinen Pişkin "Cumhur ittifakı tarafında MHP nin bir kampanya yürüttüğü bile söylenemez. Keza diğer bileşenlerin de bir kampanya yürüttüğü söylenemez.  Yani burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsen ve tek başına sürüklediği hatta hani birkaç günlük o hastalığıma molasında dahi bütün kampanyanın nasıl durduğunu hepimiz gördük. Burada adil olmayan bir yarıştan ziyade, bunu bilerek besleyerek bu yöne sevk eden yani biz devletiz, devlet adına konuşuyoruz. “Bizim varlığımız devletin varlığı demektir” “Biz gidersek devletin bekasını da sıkıntılar yaşanır” denilen bir durum var.  Aslında bu adil olmayan devletin bütün olanaklarıyla bizzat kampanyanın içerisinde olmalarıdır. Devleti kullanmak aynı zamanda devletin gücünü göstermek. Yani hani devlet imkanı var ve bunu kullanalım. Fırsatçılığı bundan öte bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Keza yaptıkları işte bir uçak gemisi işte iha siha kodlaması, işte bir yerlerden ha bire petroller bulunuyor, doğal gazlar bulunuyor. Dikkat ederseniz tamamı aslında cumhur ittifakı stratejisinin devletin gelecekte ne yapılacağıyla ilgili. Yani dolayısıyla parti taahhüdünden çok devletin bütünlüğü, devletin gücü, devletin işte uluslararası alandaki başarıları vesaire üzerine kurulmuş bir hikaye anlatılıyor." dedi

"Ana odak Kılıçdaroğlu"

Muhalefet bloğunu da değerlendiren Pişkin "Diğer tarafsa onlar açısından da millet ittifakı ve diğer muhalefet blokları açısından da ilginç bir seçim. Orada da partiler bir adım herkes kendisini geri çekti. Her ne kadar parlamenter sisteme yeniden dönme taahhüdüyle oluşmuş bir ittifak olsa da kampanyanın tamamı aslında hiç parlamentodan bahsedilmediği, milletvekili adaylarının hiç ortalıkta görünmediği parti kampanyalarının çok etkin bir şekilde yapılmadığı, aslında ana odağının Kılıçdaroğlu'nun kampanyası çerçevesinde yürüdüğünü gördüğümüz bir kampanya süreci izliyoruz. Bizim alışageldiğimiz daha önceki pek çok seçime hiç benzemeyen bir seçime doğru gidiyoruz. Sonuçları da bu anlamda herkes etkileyecek şekilde sonuçlar doğurmaya gebe bir seçim" dedi.

Benim AKP’nin seçim çalışmaları açısından bir değişiklik görüyorum. Ben katılır mısınız? Siz ne düşünüyorsunuz? Neden AKP böyle bir kampanya hedefledi?

AKP'nin seçim politikalarını ayrıca ele alan Cem Pişkin "Benim gördüğüm şu, AKP başından itibaren aslında bu kampanya sürecinin başlamasından evvel de hani bir millet ittifakının aday belirleme sürecine, hatta millet ittifakının oluşması sürecine yönelik biraz geri dönüp bakmak lazım. AK Parti ve cumhur ittifakı şöyle bir strateji izledi, karşı tarafı bozma karşı taraftan masayı dağıtabilecek varsa bunu yapma. Meral hanım'a defalarca çağrılar yaptılar. Orada çık senin yerin burası vesaire gibi oradan ret aldılar. Dolayısıyla esas ana odağını, kendi kampanyasını ve stratejisini çizmek yerine, daha doğrusu stratejisinin kendisi bu hale geldi. Karşı tarafı bir dağıtmak, orada bir bir güç odağı oluşturmamak, orada bir birliktelik oluşturmamak üzerine, hatta işte bu anlamda HDP yi de kapatma tehdidiyle keza İmamoğlu'nu işte ceza verme ve dolayısıyla diken üstünde bırakma stratejisiyle sürekli bir oyun kuramaz hale getirme. Karşı taraf stratejisi izlediler. Dolayısıyla aslına bakarsanız bu seçime hazırlıksız giriyor. Bana kalırsa AKP’nin üstüne bir de deprem gündemi de gelince aslında bugüne kadar alıştığımız tam tersine hani AKP ve çevresi çok hazır aylar öncesinden her şeyini hazır ettiği ve sahada tüm gücüyle teşkilatlarıyla vesaire indiği bir kampanya süreci beklerken bunun tam tersi yaşanıyor. Millet ittifakı tarafında çok mobilize olmuş, çok motive olmuş ve dolayısıyla ve kitlesel mitinglere de baktığımızda geçmiş mitinglere göre çok daha kitlesel mitingleri yapabilir hale gelmiş bir yapı görüyoruz. Bir strateji oluşturmama durumu var. İkinci adımı yani aday kampanyadan önceki ikinci adıma millet ittifakı'nın kimi aday göstereceğine takılmış durumdaydı.Cumhur ittifakı bir yandan hani kazanacak aday kazanamayacak aday tartışmalarını aslında körükleyen, Millet ittifakı içerisinde birtakım açıklamalar da yapıyorlardı ve karşımızda bir Kılıçdaroğlu'nu görmek istiyoruz hani o bizim için kolay lokma filan şeklinde bir yaklaşımı öne çıkarıyorlardı ve kitle herkes de aslında muhalifim taraf bile Kılıçdaroğlu aday olma kampanyaları yapacak kadar bu iktidarın bu görüşünü satın almışlardı. Şimdi ise demin söylediğiniz üzere hani hiç de öyle olmadı. Tablonun aslında adayı kimi seçerse seçsin ki aslında çok doğru bir yaklaşım oydu." dedi.

Güç kampanyası toplumda istediği etkiyi yaratıyor mu? Çünkü bizim toplumda daha böyle empati kurmayı dirsek teması yapanı gelip elini sıkanı sever. Onun bir karşılığı var mı sizce?

Pratik çalışmalarla değerlendirmelerine devam eden Salih Cem Pişkin "Miting meydanı hatırlarsanız Muharrem İnce kampanyasında yıkılıyordu meydanlar ama hani sonuç çok beklenen gibi olmadı. Keza ondan önceki 2018 seçimlerinde de bir tarafta çok büyük bir umut, çok büyük bir kopuş olacağı ve bu defa kesin olacağını ama hani neredeyse Ak Parti'nin tarihindeki en yüksek oylardan birini alarak çıktığı bir seçim. Hani o kalabalıkların ne kadar olduğu, nasıl olduğu vesaire çok fazla önemli birer ölçü değiller. Ama kampanyanın katılım şartları veya ne diyelim, organik büyüme organik etkileşimlerini hesap etmek lazım. Şunu kastediyorum, yani Türkiye gönüllüleri kurulur. Oluşumundan işte ne bileyim sahada bir miting yapılacaksa ona yönelik hazırlıklara kadar işte yazı çizi kampanya ekiplerinden işte sahadaki milletvekillerinin motivasyonuna kadar taleplerine kadar partiden istedikleri dökümanlar vesaireler falan çok yoğun bir çalışma var. Bu tarafta millet ittifakı tarafında gördüğüm sahada gördüğüm o dolayısıyla ve birbiri yerine geçebilen çok güçlü figürler var. Yani en önemlisi bu tek kişi yürütmüyor. Kılıçdaroğlu'nun kampanyası evet ana eksende yürüyor ama hani bugün dahi işte İmamoğlu, bir tarafta Kılıçdaroğlu bir yerde Akşener bir yerde konuşuyor işte Mansur Yavaş bir başka ile gidiyor.
Ve hepsi de aynı ilgi ve aynı kalabalıklar sanki hani adayın kendisiymiş gibi bir coşkuyla karşılana biliyorlar. Dolayısıyla bu bir ölçü olabilir. Bir beklenti kampanyayı canlı tutan, sürekliliği olan ve aynı şeyleri konuşuyorlar. O bakımdan da başarılı olduğunu söyleyebilirim" dedi.