GÜNDEM

Özgür Özel: Madem meclis anlamsızdır, o zaman Meclis meydanlardır

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara'da "Emeklilerin ve Emekçilerin Bütçe Hakkı Mitingi"nde konuştu.

Abone Ol

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Tandoğan Meydanı'nda düzenlenen "Emeklilerin ve Emekçilerin Bütçe Hakkı Mitingi"nde konuştu. Özel, bütçe hakkının tarihsel önemine vurgu yaparak, mevcut sistemde Meclis'in işlevinin zayıfladığını söyledi.

Özel, şunları söyledi:

“BÜTÇE HAKKI EN ÖNEMLİ KAZANIMDIR”

“Tertip komitesini görevlendiren Yurttaş Birliği’ndeki 74 sivil toplum örgütüne, bu mücadelede bizimle birlikte bu meydanda olan tüm siyasi partilere, sendikalara, derneklere, tüm yapılara ve bu meydana bütçe görüşmelerinden iki gün önce gelip, bütçe hakkını talep eden, haykıran herkesi dayanışma duygularımızla selamlıyoruz. Hepiniz iyi ki varsınız, hepinizi çok seviyoruz. Bütçe hakkı, insanlığın en önemli kazanımıdır. Bütçe hakkı öyle Meclis’te bir komisyon kurulmuş, bütçeler orada konuşulmuş, öyle bir yer değil. Bütçe Meclis’ten doğmaz, Meclis bütçe hakkından doğar. Eskiden tek adamlar vardı. Her şeye onlar karar verirdi. Ne alacaklarına, gönüllerinden koparsa ne vereceklerine tek adamlar, krallar, padişahlar karar verirdi. 12’nci yüzyılda bu haksızlığa, yani bildiği gibi vergi toplayıp hak edilen hizmeti yapmayanlara karşı insanlık ayağa kalktı. Çok direnç, çok savaş, çok kan, çok bedel sonunda tek adama ‘Peki’ dedirttiler. ‘Durun, bütçeyi yani devletin alan sağ elini ve veren sol elini, bunu nasıl olacağına tamam birlikte karar vereceğiz.’ Buradan tek adamın yetkisini paylaşmaya başladığı noktadan; bütçe hakkı, bütçe hakkıysa ‘Peki bunu söylüyoruz, duyduğu, anladığı kadarıyla yapıyor. Olmaz. Yazıp da verelim’ işte o ilk kanun teklifi hakkı ve sonrasında ‘Bunları oturalım bir yerde konuşalım’, işte o meclis. Sonra bu mecliste kimler temsil edilsin? Çok kamaralı meclisler. Sonra bütçe komisyonları, bütçe görüşmeleri ve nice mücadelelerden sonra döndük geldik ki; bütçe milletin seçtiklerince onaylanmazsa hükümetlerin düşmesine kadar, yani ‘Benden ne alacağına, bana ne vereceğine açıkça karar verip, onu yazıp önüme koyacaksın, benim seçtiklerim tartışacak, kabul ederse olacak. Etmezse her şey altüst olacak.’ İşte böyle bir kazanımdır bütçe hakkı.”

“YÜCE MECLİS DEĞERSİZLEŞTİ, KARARI TEK ADAM VERİYOR”

“Şimdi burada iki gün sonra bir bütçe görüşülecek. Maalesef 2016’da yaşananlar ve ardından OHAL şartlarında yapılan bir anayasa değişikliği ile rejime kasteden bir anayasa değişikliği ile artık bakanların meclise gelmediği, kürsüyü emaneten yemin için kullanıp gittikleri, sözlü soru sorulamayan, gensoru verilemeyen, bakanları düşürülmeyen, bütçesi geçmese dahi yeniden değerleme oranıyla artırılıp devam eden bir hükümet sistemi geldi. İşte 12’nci yüzyıldan beri gelen bir kazanımın uğradığı erozyon, yüce Meclisin anlamını kaybetmesi, değersizleşmesi ve ‘Ben bilirim, ben’ diyen birinin, bir tek adamın her kararı vermesi, denetimden kaçması ve sürekli ‘Ben hesabı ve beş yılda bir sandıkta veririm’ dediği noktaya geldik. Oysa demokrasi sadece beş yılda bir oy kullanıp vatandaşın çekildiği, onun bildiğini yaptığı, sandıkta kazanırsa geçmişini aklayıp geleceğini meşrulaştırdığı bir düzen değildir. Demokrasi, adil sandık ister, doğru bir seçim sistemi ister, ardından hakkaniyetle yönetmek ve sürekli hesap vermek ve denetlenmek ister. O yüzden birileri, ‘Oyu aldım, beş yıl ben bilirim. Sen beni seçtin, gerisini ben seçerim. Rektörü ben atarım, valiyi ben atarım, emniyet müdürünü, bakanı, bürokrat ben atarım. Beş yıl keyfime bakarım’ diyen bir anlayışa karşı işte madem Meclis anlamsızdır, madem bütçe hakkı artık tanınmamaktadır o zaman Meclis meydandır, meydanlardır, sokaktır. İşte bugünkü bu birlikteliğinizin, Yurttaş Birlikteliği’nin ortaya koyduğu iradenin kıymeti de tam buradadır. Doğru yerdesiniz, doğru yapmaktasınız, siz tarihin doğru tarafındasınız, tek adam yine kaybedecek, yine yurttaş bütçe hakkını söke söke alacaktır.”

“22 BİN LİRALIK ASGARİ ÜCRET UTANÇ MAAŞIDIR”

“Bu meydanda emekliler ve emekçiler var. Bu iktidarın en çok zarar verdikleri var. Şüphesiz bu iktidar kimseye iyi gelmedi. Kadınlara da iyi gelmedi, çocuklara da. Ormanlara da iyi gelmedi sokaktaki canlara da. Ama emekliler ve emekçiler bu iktidar gelmeden önce, örneğin asgari ücret, 1,5 emekli maaşıydı, şu anda emekli maaşı asgari ücretin yüzde 70’i. Asgari ücret o gün 7 çeyrek altın satın alma gücündeydi. Bugün 22 bin liralık utanç maaşı, açlık sınırının altındaki asgari ücret, 2 çeyrek altın alabiliyor. O gün en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alabiliyordu, bugün en düşük emekli maaşı 1,5 çeyrek altın alabiliyor. Bakın bir iktidar, bizi 8’den 7’ye, 8’den 6,5’a geriletmemiş. 8’den 1,5’a getirmiş. Bu ülkede emeklilerin ve emekçilerin hakları adeta azalmakta, gerilemekte değil; sömürülmekte değil, çalınmaktadır, gasp edilmektedir. Büyük bir haksızlık, büyük bir vicdansızlık, emekliler için barınma sorununu, aldığı maaşla barınsa aç kalma, karnını doyursa sokakta kalma sorununu getirmiştir. Evladının geleceğinden endişeliler ölmeye korkar haldedir, gözler arkadadır.”

“TEKLİFİMİZ; 39 BİN LİRA ASGARİ ÜCRET, 10 BİN 500 LİRALIK PRİM DESTEĞİ”

“Bu ülke hiçbir yurttaşının geleceğini güvende kalmamaktadır. Onun için elbette biz 39 bin liralık asgari ücret teklifimizi, bunu verecek esnaf için 10 bin 500 liralık sosyal güvenlik prim desteği teklifimizi ilan ettik, savunduk, mücadeleye devam edeceğiz. Ancak hepimizin barınma sorunundan, iyi bir yaşam sürme hakkından, karnını doyurmasından, çocuğunun eğitiminden, geleceğe dair tüm beklentilerinin karşılanması bir şeye bağlıdır. Emekliler ve emekçiler 8 çeyrek altınla başlayan hikâyeyi, bugün 1,5 çeyrek altınla, artık sefalet noktasında sürdürmeye çalışıyor. Bir şey kaydedildiği yerde bulunur. Bugün bir emekli gidip şuradaki bir kuyumcudan 1 çeyrek altın alsa, eve gittiğinde baksa ki çantada yok, cebinde yok. Aklı çıkar, yol boyunca gider, geri geri gider gider gider kaybettiğini düşürdüğü yerde arar. Bizim emeklimiz 8 çeyrek altından 1,5 çeyrek altına, bizim emekçimiz 7 çeyrekten 2 çeyreğe gerilerken, o 5 çeyrek altını, 6 çeyrek altını arıyorsa, bulacağı yer tam da kaybettiği noktadır. Biz 3 Kasım 2002 günü Recep Tayyip Erdoğan’ı bu ülkeye iktidar yaparak, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidar yaparak, ‘Şirket gibi yöneteceğim’ diyenleri iktidar yaparak kaybettik. Bu ülke o gün kaybetti. Geldi, şirketi kurdu. Kurduğu şirketin adı KADAŞ. Kara Düzen Anonim Şirketi. AK Parti’nin kara düzenini kurdular. Ve o günden beri Milli Eğitim Bakanının özel okulu var, Sağlık Bakanının özel hastanesi var, Turizm Bakanının otelleri, turizm şirketleri var. Et, Balık Kurumu Başkanlığı’nın ithal et getiren şirketi, Et Balık Kurumu’na satış yapan şirketi var.”

“KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ”

“Bir şey, kaybedildiği yerde bulunur. Biz, nerede kaybettiysek orada bulacağız ve önümüze gelen ilk seçim sandığında haktan yana, hukuktan yana, adaletten yana, emekliden ve emekçiden yana, hepimizin ortak geleceğini kurtarmak için birlikte mücadele etmekten yana bir iktidarı birlikte kurmalıyız. O yüzden bu meydanların susmayan ve dinmeyen sloganıyla sizin iradenizi saygılarken bir kez daha bu meydana selamlıyorum. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.”