Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, yaşadıkları sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı.
Açıklamaya, DEM Parti Milletvekilleri Özgül Saki ve Mehmet Zeki İrmez de katıldı. Açıklamada “Öğretmenler yürüyor, mücadele büyüyor” pankartı açılırken “Toplu sözleşme ve grev hakkı istiyoruz”, “Eğitimde sömürü ve güvencesizliği durduracağız”, “Sendikalı olmak haktır engellenemez” dövizleri taşındı. “Patronlara değil, öğretmene güvence”, “Mücadele dersini öğretmenler veriyor” sloganları atıldı.
Açıklamayı Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Ankara İl Temsilcisi Ümit Ulusoy okudu. Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Bizler, kolejlerde, kurslarda, kreşlerde ve anaokullarında, rehabilitasyon merkezlerinde, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretmenler olarak yıllardır süregelen adaletsizliğe, eşitsizliğe ve güvencesizliğe karşı sesimizi yükseltiyor; yalnızca konuşmak değil, bir şeyleri değiştirmek istiyoruz. Mesleğimizi seviyoruz ve daha iyi koşullarda icra etmek istiyoruz. Sendikamız 4 yıl önce kurulduğunda özel sektör öğretmenleri mutsuz, umutsuz ve mesleğine küsmüş durumdaydı. Şimdi ise birlik olmayı başarmış, 12 bin üyesini arkasına almış, 2024 yazında 52 gün boyunca Ankara’da Eğitim Nöbeti tutmuş ve son olarak da 3 gün önce Öğretmen Sendikası öncülüğünde İstanbul’dan Ankara’ya yürümeye başlamıştır.
Bu eylemlerin ve isyanın sebebi aşikar: Görülmemek, duyulmamak, patronların insafına bırakılmak ve daha da korkuncu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yalnız bırakılmaktı. Bağlı olduğumuz Bakanlık, özelleştirme politikalarından yana taraf olmuş, eğitimi yani geleceğimizi bir avuç patronun hedefleri doğrultusunda piyasalaştırmak için adımlar atmıştı. Bunlardan en önemlisi ise 2014’te taban maaş hakkımızın Kanun’dan çıkarılmasıydı. Özellikle son 10 yılda, çalıştığı kurumlarda asgari ücret düzeyinde, haftada 45 saatin üzerinde mesailerle çalıştırılan, şartlara itiraz ettiğinde ise mobbinge uğrayarak veya işsiz bırakılarak ağır yara alan meslektaşlarımızdan onlarcası intihar etti. Onları saygıyla anıyoruz. Binlerce arkadaşımız heyecanla başladığı mesleğini bırakarak başka sektörlerde çalışmaya mecbur edildi.
“Ne taban maaş var ne de bununla ilgili bir çalışma”
Tüm bu olumsuzlukları düzeltmek, eğitimi ve geleceğimizi inşa etmek, mesleğin onurunu kurtarmak ve insanca yaşamak için yola çıktık. Bu krizi biz çıkarmadık demiştik patronlara. Kriz vardı, siz görmek istemediniz. Sömürü devam etsin istediniz. Okullarda, kurslarda eylemler örgütledik. Öğretmenlerin çığlığıydı bu. Maaşı yatmayan, sigortası gasbedilen, tatil hakkı elinden alınan ve baskıya uğrayan meslektaşlarımız kapımızı çaldı. Elimizi taşın altına koyduk, Bakanlık önünde ve Meclis Parkı’nda eylemler yaptık. Özel öğretim kurumlarının patronlarıyla toplantılar yaptık, süreci müzakere ettik. Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin’le görüştük. Vaatler aldık, sözler verildi. Taban Maaş Kanunu’yla ilgili çalışmanın olduğu ve 2024 Nisan-Mayıs aylarında Meclise teklif olarak sunulacağı söylendi. Evet, bunu biz söylemedik; tüm bunlar Bakan Bey tarafından söylendi. Ayrıca Eğitim Nöbeti’miz sonrasında TBMM’de Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile görüştük. Komisyon Başkanı Sayın Mahmut Özer’den ve komisyondaki diğer vekillerden bu konuda çözümcül yaklaşımları ifade eden sözler aldık. Geldiğimiz nokta ortada. Ne taban maaş var ne de bununla ilgili bir çalışma. Verilen sözler tutulsun istiyoruz. Sadece taban maaş değil özlük haklarda da kamudaki meslektaşlarımızla eşitlenmek hakkımız ve talebimiz. Bunla ilgili de herhangi bir düzenleme yoktur. Yasalar varsa da bunlara uyan ve usulsüzlükleri denetleyen kimse yoktur. Bakanlığın görevi değil midir soruyoruz! Ara tatil ve yaz tatili haklarımız gasbediliyor, ek derslerimiz ödenmiyor ve yeşil pasaport gibi haklarımız da yok.
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ve Bakanlığı tarafından çözümden yana bir irade ortaya konmadı”
Özel sektörde çalışan 400 bin eğitim emekçisinin yüzde 3’ünü üye yapmamıza ve kendi meslek alanımızda barajı aşmamıza rağmen antidemokratik bir şekilde 10 No’lu torba iş kolunda tutulmamız sebebiyle baraj uygulamasına takılıyoruz ve toplu iş sözleşmesi hakkımız elimizden alınıyor. Bu konuda geçen yıl Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş’la ve iş kolundaki diğer sendikalarla görüştük fakat yine dolaylı olarak bürokratik engeller karşımıza çıkarıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ve Bakanlığı tarafından çözümden yana bir irade ortaya konmadı. Adım atılsın istiyoruz!
“Talebimiz, eğitim ve güzel sanatlar iş kolu kurulsun”
Her yıl mevsimlik işçi statüsüyle çalıştırılıyoruz. Yasal zorunluluk olan 1 yıllık sözleşmelere bile uymayan patronlar; usulsüz sözleşmelerle, haziran ayında öğretmene zorla istifa imzalatarak çalışma güvencemizi elimizden alıyorlar. Öğretmenlik, mevsimlik düzeyde yapılacak bir meslek değildir. Eğitim süreklilik ister. Çocuklar ve gençlerin geleceğe iyi hazırlanması, mutlu öğretmenlerle mümkündür. Belirli süreli sözleşmeler, güvencesizliğin ve patronun keyfi uygulamalarının önünü açmaktadır.
“Tüm bu talepleri ortaya koyarken edilgen konumda olmak istemiyoruz”
Büyük Öğretmen Yürüyüşü 25 Haziran’da İstanbul’dan başladı. Bugün yürüyüşümüzün 3. günü ve arkadaşlarımız tüm engelleme çabalarına rağmen yollardalar. Kalbimiz ve aklımız onlarla. Meslektaşlarımız 1 Temmuz’da Ankara’da olacaklar. Onları büyük bir coşkuyla karşılayacağız. Emekten, eğitimden, gelecekten yana olan tüm dostlarımızı, aileleri, öğrencileri yanımızda olmaya çağırıyoruz. 1 Temmuz’da taleplerimize geçerli bir yanıt almak için Meclise yürüyeceğiz! Tüm bu talepleri ortaya koyarken edilgen konumda olmak istemiyoruz. Sadece talep eden ve olacakları kenardan izleyen bir yerde değiliz. Yüz binlerce özel sektör öğretmeninin fiili ve meşru temsilcisi Öğretmen Sendikasıdır. Bu sorunun çözüleceği yer, biliyoruz ki Milli Eğitim Bakanlığıyla birlikte, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu öncülüğünde konunun özneleri bir araya gelmelidir. Yeni Komisyon Başkanı Sayın Ayşen Gürcan’a da bu sorunları ilettik. Bizleri dinledi. Kendisinden beklentimiz, bu konuda artık somut adımların atılmasıdır. Özel öğretim kurumları patronlarının temsilcileri de biz de masada olalım. Konuşalım, tartışmaya açığız. Biz de raporlarımızı getirelim. Sonuç olarak bir taslak hazırlansın. Bir çözüm haritası ortaya konsun. Bu sebeplerle Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, İyi Parti, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ve Saadet Partisinin Komisyon Üyeleri’ne çağrımızdır: Özel sektör öğretmenleri çözüm bekliyor. Yüz binlerce eğitim emekçisinin gözü ve kulağı burada. Onlara borcumuz var. Onlara sizlerin de borcu var. Öğretmenin bir dönem daha, tutulacak sözleri bekleyecek sabrı yoktur. Milletin vekilleri, halkın öğretmenleri için toplanıp bir çözüm bulmak zorundadır.”