İNSAN HAKLARI

Onur Yaser Can'ın ardından: Bir ailenin yok oluş hikayesi... Failler hala cezasız: Duruşma bugün

Abone Ol

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bundan iki gün sonra, "Tutanaklarda eksiklik olduğu" gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. 23 Haziran 2010’da tekrar ifadeye çağrılan Can aynı gün intihar etti. İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not buldu.

Anne Hatice Can 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında hayatını kaybetti.

Onur Yaser Can'ın 2010'da esrar satın aldığı iddiasıyla gözaltında işkenceye maruz bırakıldığı günden, faillerin sadece evrakta sahtecilikle yargılandığı bugüne; işkencenin, cezasızlığın ve 12 yıldır ailesi tarafından verilen  mücadelenin kronolojisi:

2 Haziran 2010

Onur Yaser Can, İstanbul Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla gözaltına alınarak Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi’ne götürüldü. Girişte, yasal zorunluluk olmasına rağmen, doktor raporu alınmadı. Onur Yaser Can çırılçıplak soyularak “ince arama” adı altında işkence, cinsel saldırı ve onur kırıcı muameleye maruz bırakıldı. 

Bu suçları işleyen polisler, yasaya aykırı şekilde doktor muayenesi sırasında da bizzat bulunarak işkencenin rapor edilmesinin önüne geçtiler.

Haziran 2010

Serbest bırakılan Onur Yaser Can, tekrar Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi’ne çağırıldı ve kendisine ait olmayan bir başka ifadeyi yine zorla ve tehditle imzalamak durumunda bırakıldı. İmzalatılan ifadenin örneği kendisine verilmedi. 

Takip eden 20 gün içinde polisler fiziki ve teknik takibi sürdürerek, işyerini arayarak, tehdit ederek Onur Yaser Can'ı muhbirliğe zorladılar.

23 Haziran 2010

Polisler,tekrar ifadesine başvurmak için 3. kez çağırınca,psikolojik baskıya daha fazla dayanamayan abim,evinin penceresinden çırılçıplak atlayarak yaşamına son vermek istedi. Ambulansın gecikmesi,tıbbi müdahaledeki kusurlar nedeniyle aynı gece hayatını kaybetti.

Başlatılan idari ve adli soruşturma süreçleri, Can ailesinin ısrarlı mücadelesine ve tüm delillerin ortaya konmasına rağmen sürüncemede bırakıldı, üst üste takipsizlik kararları verildi.

Somut deliller, yapılan detaylı açıklama ve itirazlar, Fethullahçı yapılanmanın yargı ve emniyet içindeki bilinen isimleri tarafından sistemli biçimde görmezden gelindi. Adil yargılamanın yapılması sistematik bir şekilde engellendi, polisler cezalandırılmak yerine ödüllendirildi.

Sadece iki polis memuru hakkında evrakta sahtecilik suçundan dava açıldı.

2 Mart 2014

Anne Hatice Can, gitgide uzayan ve sonuç vermeyen işlevsiz yargı pratiği ve cezasızlık politikası nedeniyle adalet umudunu yitirerek oğlunun hayattan koparılmasından dört yıl sonra, kendi yaşamına son verdi.

 30 Eylül 2019

Soruşturmada görevli Teknik Dinleme Kısım Amiri Komiser Hakan Aydın, Fettullahçı Terör Örgütü’ne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edildi. 

8 Ekim 2019

Zorlu mücadele sürecini, kızı Ezgi Sevgi Can ile, iğne ile kuyu kazarak yıllarca yürüten baba  Mevlüt Can, yıpranan sağlığının daha fazla elvermemesi sonucu ani bir şekilde vefat etti.

25 Ekim 2019

İstanbul 6. ACM, işkenceci polislerden Soner Gündoğdu ve Salih Bahar hakkında, kamu görevlisi sıfatıyla sahte resmî belge düzenlemek, resmî belgeyi bozmak ve yok etmek suçlarından ayrı ayrı 6’şar yıl 5’er ay hapis cezasına hükmetti. 

Zamanaşımına doğru giden dosyanın Yargıtay incelemesi üç yıl geçmesine rağmen hâlâ sonuçlandırılmadı.

14 Aralık 2020

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, İstanbul Valiliği’nin polislerin tamamı hakkında soruşturma izni verilmemesine yönelik kararını kaldırdı. 

12 Temmuz 2021

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, tüm polisler hakkında soruşturma izni verilmesine hükmetti.

20 Haziran 2022

İşkence ve insanlık dışı muamele suçu yok sayılarak Hakan Aydın,Muhammet Ongun, Onur Ülker, Yunus Başay ve bilirkişi Zafer Kökdemir hakkında; resmî belgede sahtecilik,resmî belgeyi bozma ve yok etme,gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma suçlarından iddianame düzenlendi.

4 Temmuz 2022

İstanbul 41. ACM, iddianamenin kabulüne karar verdi. 

Böylece işkencenin faili polisler, işkence suçunu görmezden gelen eksik bir iddianameyle de olsa, 12 yıl sonra ilk defa yargı önüne çıktılar.

30 Eylül 2022

İlk duruşma İstanbul 41. ACM’de görüldü. Sanıklardan Hakan Aydın, duruşmadan bir gün önce mahkeme kalemine bizzat gelerek hastalığı nedeniyle duruşmaya katılamayacağını beyan etti. 

Diğer sanık polisler duruşmaya SEGBİS ile katıldı. 

Sanık polislerden Muhammet Ongun çıplak arama işkencesi uyguladığını mahkeme huzurunda ikrar etti:

 “Ben 18 yıldır bu işi yapıyorum, hâlâ aynı işlemi yapıyoruz, usulsüz ise yaptığımız tüm aramalar usulsüzdür” dedi. 

Sanık avukatı Ayhan Baykal: “Onur Yaser Can uyuşturucu kullanmasaydı bu olaylar gerçekleşir miydi?” şeklindeki beyanıyla işkence ve sahtecilik suçlarını meşru göstermek için bir ailenin yok olmasına sebebiyet veren bu olayda bile, mağduru suçlu gösterme gayreti içerisine girdi.

Sanık bilirkişi Zafer Kökdemir’in avukatı Ayşe Ay Acar, “Türkiye’de işkence var ve bu dosyanın işkence suçundan açılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can duruşmada şunları söyledi:

"Bu sanıkların resmi belgede sahtecilik, işkence, cinsel saldırı nedeniyle adaletin tecelli etmemesi, sanıkların korunması ve anne ve babamı, sanıkların adil yargılanmamaması sebebiyle bütün ailemi kaybetmiş durumdayım. Acıları tarif etmem mümkün değil. Sanıkların avukatı konuya gelin diyor. Sadece kullanıcı olarak yakalanmasına rağmen 5 saat sorgu sürecine girmiş olan bir çocuk ertesi gün tekrar çağrılıp belgenin yeniden imzalattırılması davası. İşkenceyle resmi belgede sahtecilik birbirinden bağımsız değerlendirilemez. Basit bir kullanıcı gbtsi temiz, üst araması yapılmış buna rağmen 5 saat sorgusu yapılmış. Abimin bize bir notu var, aslında intihar notu değil bu. Burada çırılçıplak soyulduğunu, tokatlandığını, zaten ince arama dedikleri cinsel saldırıdır. Aramayı bu ikisi yapmış, imzaları var. Başında bulundukları bir operasyon var, referans bilgi almaya çalışıyorlar. 5 saatlik sorguda bu bilgiyi alamıyorlar. İfadesini tekrar ama ilk kez gibi imzalatıyorlar. İçeriğinde değişiklik yaparak zorla imzalatıyorlar. Notunda da anlatıyor bunları, okumasına izin verilmeden imzalatılıyor.

Evrakta sahtecilik zaten işkenceyi örtbas etmek için yapılmıştır. Ağabeyim, 20 gün sonra talimat olmaksızın Muhammet Ongun tarafından tekrar çağrılıyor. Bu yaşadıklarına dayanamadığında kendini yaşadığın evin balkonundan çırılçıplak şekilde atıyor. Sorgu odasının kayıtları da yok ortada nedense. Benim ağabeyim müptezel falan da değildi, pırıl pırıl biriydi. Ağabeyim 20 gün içinde ölüme sürükleniyor. Sanık polislerin örgütlü suçlarının sonucunda bu travmayı yaşıyor. Hukuksuzluklar devam ediyor. Öldüğünün ertesi günü abim hakkında fezleke düzenleniyor, öldüğü bilinmesine kayıt altında olmasına rağmen. İşkenceyi gizlemek için yapılmıştır bunlar. Düzenlenen sahte belgeler burada kullanılmıştır. Bütün bu suçlar, annemin babamın delilleri ortaya çıkarmasıyla görüyoruz.

'HAKAN AYDIN'IN TALİMATI OLMADAN GERÇEKLEŞMİŞ OLAMAZ'

Hakan Aydın FETÖ'den ceza almıştır. Büroda teknik kısım dinleme amiri. Onur Yaser Can’a uygulanan eylemlerin hiçbiri Hakan Aydın'ın bilgisi ve talimatı olmadan gerçekleşmiş olamaz. Sanıklar hakkında takipsizlik kararı veren savcı da korumak istemiştir. Fotoğraflarda sanıkların Onur Yaser'i yakaladığını gördük. Neden yalan söylediniz? Daha önce verdikleri savcılık ifadelerinde haka tekrar ettikleri yalan senaryoyu söylediler. "Biz teknik takibi yaptık yalamayı soner gündoğdunun ekibi yaptı" dediler ama bu yalan ortaya çıktı. Bu delil sorgulamayı ve yakalamayı nasıl yaptıklarıyla ilgili yargılanmalarını gerektirir. Bunlar işkencenin olduğuna dair gerçeğin üstünün örtülmesine yönelik.

Bize verilen imaj kayıtlarını inceledik, Onur Yaser ile ilgili bir belge bulamadık. Burada delil imhası da var, sanıkların bu konudan da yargılanmalarını istiyorum. Sanıkların uyguladıkları ince arama, cinsel saldırı, görevi kötüye kullanma suçlarından haklarında suç duyurusunda bulunulması talep ediyorum. Adil yargılama yapılması için konunun genişletilmesini, hem kendi hem ailem hem de kamuoyu adına talepte bulunuyorum."

DURUŞMA BUGÜN

12 yıl sonra 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın ilk duruşması, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. SEGBİS kaydının, çözümünün yapılması için bilirkişiye verilmesine karar veren mahkeme heyeti duruşmayı 2 Aralık saat 14.00'e erteledi.

Onur Yaser Can’ın 2010'daki intiharı sonrası dört polis ve bir bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın  ikinci duruşması 2 Aralık 2022 Cuma, 14.00’te Çağlayan Adliyesi’nde İstanbul 41. ACM'de görülecek.