CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı özellikle sosyal medyada yoğun tepkilerle karşılandı. Kararı doğru bulanlar da oldu, öfkeyle karşılayanlar da. Özgür Özel’in CHP Genel Başkanı seçildikten sonra sürekli vurguladığı Kürt meselesine yönelik “çözüm bizde” açıklamalarına ve dahası seçim ittifakı ile birlikte Kürtlerle kurulan ilişkiye ters bir yaklaşım olarak anlaşıldı. Özellikle kaç seçimdir CHP ile kurulan dolaylı seçim ittifakına katılanlar kendilerini aldatılmış hissetti. CHP’nin bu tavrı Kürtlerde oldukça büyük tepkiyle karşılandı, bunun sonuçlarını ileride göreceğiz. Aslında siyasi taraflar Kürt meselesi için açık ve net değil. Herkes karnından konuştuğu için yüksek beklentiler bir anda yıkıcı hayal kırıklıklarına dönüşebiliyor. Şunu netleştirmekte ve tane tane anlatmakta fayda var. Süreç, çözüm, Kürt sorunu, kardeşlik vs. kim nasıl adlandırırsa adlandırsın, her siyasi partinin çözümden kastı farklı. CHP, MHP, AKP ve DEM Parti’nin süreçten beklentileri apayrı. Yüksek beklenti ve yoğun tepki biraz da bu durumun göz ardı edilmesiyle ilgili…
KÜRT MESELESİNİN 2 YÜZÜ
Kürt meselesinin 2 yüzü var, yani 2 temel sorun çözüm bekliyor. Biri cumhuriyetin kuruluşundan bugüne çeşitli ton ve şiddette yok sayılan bir kimlik sorunu, diğeri de yarım yüzyıldır süren çatışma hâli. Ki son hâl, Suriye ve İran meseleleri nedeniyle uluslararası bir hâle dönüştü. Meseleye herkes kendi penceresinden bakıyor ve her kesim birini kendi çıkarları doğrultusunda çözmeye aday. Diğerini ise görmezden geliyor ve yok sayıyor. Hangi partinin neyi, nasıl çözmeye aday olduğunu net şekilde açıkça ifade etmemesi, doğal olarak kafa karışıklıklarının oluşmasına ve İmralı'ya gitme/gitmeme meselesinde olduğu gibi aşırı tepkiyle karşılanmasına neden oluyor. CHP’nin İmralı’ya gitmek istememesine bu açıdan bakmakta, diğer partilerin de çözümden ne anladığını bilmekte fayda var.
CHP'NİN SÜRECİ
CHP, KÜRT SORUNUNUN DEMOKRASİ İÇİNDE ÇÖZÜLECEĞİNİ İDDİA EDİYOR, ÇATIŞMALI HÂLİ İLE İLGİLİ DEĞİL
CHP baştan beri, hatta Devlet Bahçeli Abdullah Öcalan Meclis’te konuşsun açıklamasını yaptıktan sonra, “el yükseltiyorum, ben de Kürtlere devlet vadediyorum” demişti. Her konuşmasında Kürtlerin sorunu çözmeye aday olduklarını ifade ediyordu. Özgür Özel, CHP’nin komisyonda bulunma gerekçesini “masa bizim fikrimizdi” şeklinde açıklamıştı. Özellikle ana muhalefet partisine her gün operasyon yapılırken çözüm mümkün mü demesinin sebebi de meseleyi bir demokrasi sorunu olarak gördüğüyle alakalı. Son 1 yıldır yaşadığı kuşatma ile Kürt meselesinin çözümünün ortak olduğunu ve meselenin demokrasi ile çözüleceğini iddia ediyor. Silahların susmasının, İmralı’ya gitmenin kendi meselesi değil, iktidarın meselesi olduğunu düşünüyor. Böyle bir adımın ancak kendi üzerindeki baskının kalkması ve demokratik bir ortamın oluşmasıyla gündeme gelebileceğini ifade ediyor. İmralı kararı ve hemen sonrasındaki açıklamalar da bunu teyit ediyor. CHP'de "Kürt sorununa evet, silahlı taraflarla görüşmeye hayır" tavrı hâkim ve dolaylı olarak ifade ettikleri de bu.
MHP’NİN SÜRECİ
MHP’nin süreçten anladığı; Ortadoğu’da büyüyen İsrail ve ABD hegemonyasına ve İsrail'in güvenliği için bölgesel şekillenmeye/çatışmaya karşı önlem almak. Kürtlerin aklı onlar tarafından çelinmeden bu süreci hasarsız savuşturmak. Mümkünse Suriye’de SDG’ye silah bıraktırıp, olası bölge denkleminde Türkiye’ye yedeklemek. MHP, Kürt ve Türk ittifakından bahsederken meseleyi CHP’nin gördüğü yerden değil, güvenlik açısından ele alıyor. MHP’nin ajandasında Kürt meselesinin demokratik çözümü yok. En azından DEM Parti ve CHP'nin beklenti içinde oldukları demokratik çözüm yok. CHP’nin gördüğü yerin tam da karşı tarafından bakıyor meseleye.
AKP’NİN SÜRECİ
AKP, Bahçeli’nin başlattığı süreçte arkasından sürükleniyor görüntüsü veriyor. Erdoğan ve AKP de sürece Bahçeli’nin baktığı yerden bakıyor. Mesele onlar için de bir güvenlik sorunu. AKP ve Erdoğan’ın başka bir büyük sorunu daha var: iktidarlarını sürdürmek. Onlar için sadece bir güvenlik sorunu olan Kürt meselesi ile uğraşırken bir taraftan CHP’ye baskı yapmanın pek bir mahsuru yok. Mesele onlar için bir demokrasi meselesi değil çünkü. Recep Tayyip Erdoğan, epey zamandır Kürt sorununu çözdüğünü düşünüyor ve ara ara da bunu ifade etmekten çekinmiyor. MHP’nin içe de etki edecek dış gelişmelerle ilgili endişesi var. AKP’nin de iç mesele/iktidar sorunu. Fakat ikisi de meseleyi aynı şekilde tarif ediyor, “güvenlik ve terör”
DEM PARTİ VE KÜRTLERİN SÜRECİ
Bu meselenin çatışmalı hâlinden ve antidemokratik uygulamalarından en çok mağdur olan Kürtler ise meseleyi bir bütün görüyor. Biri çözülmeden diğerinin çözülmeyeceğini, iki sorunun bağlantılı ve tek sorun olduğunu düşünüyor. DEM Parti, silahların susmasıyla doğal olarak demokratik ortamın oluşacağı beklentisi içinde. Son seçimlerde Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’nin çözüme ilişkin açıklamalarını, AKP’nin yaklaşımından çok daha değerli görüyor. CHP’ye yapılan kuşatma ve operasyonlara da ilk tepki gösteren partilerden biri olmasının nedeni de biraz da bu; çatışmasız, demokratik bir ülke beklentisi. CHP’ye özellikle DEM Parti’nin İmralı kararı sonrası eleştirilerini bu çerçeveden okumak gerek. DEM Parti, yarının olası iktidarıyla sorunun çözümünde farklılaşmasının hayal kırıklığını yaşıyor.
PEKİ KÜRT SORUNU TEK Mİ, ÇİFT Mİ?
Bu meseleyi çözmeyi düşünenlerin samimiyetle yanıtlaması gereken soru şu: Ortada sadece bir demokrasi sorunu mu var? Yıllardır süren çatışmalı süreç başka bir sorun mu? Birini çözmeden diğerini çözmeye çalışmak gerçekten meseleyi çözer mi? Kangrenleşen ve uluslarası bir meseleye dönüşen bu durumu kendi çıkarına göre çözmeye çalışmak, meseleyi gerçekten çözer mi? Veya eğer Bahçeli’yi telaşa düşüren ve varlık sebeplerine aykırı hareket etmesine neden olan bu telaş, Ortadoğu’da büyük yıkım beklentisi doğruysa ve bu son çözüm arayışıysa?